Bu yazı yazıldıðı sırada Şemdinli Savaşı 14. gününe girmişti.
Ne demek bu?
Örneðin ünlü Arap-Ýsrail savaşlarından birinin adı Yedi Gün Savaşlarıydı.
Bu, o ünlü savaşın iki katı.
Medyatör itiraz ediyor: Orada ordular savaşıyordu...
Ýyi de burada savaşan, Tapu Kadastro memurları mı?
On binden fazla asker, yüzlerce tank, yüzlerce obüs, sahra, havan topu, yüzlerce paletli, paletsiz zırhlı, yüz küsur uçak, bir o kadar helikopter...
Bu bir ordudur...
Medyatör tepiniyor; ama ordunun karşısındaki gerilla...
Ne demek istiyor? Demek istediði şu: Gerilla vur-kaç yapar, ormanlıkta, kayalıklarda, maðaralarda kaybolur, onu bulup yok etmek zordur...
Öyledir de, bu defaki farklı. Vur-kaç yok. On dört gündür Şemdinli bölgesinde durmakta.
Ve şimdi artık herkes soruyor. Şemdinlide ne oluyor?
Ama sorulmayan sorular da var. Örneðin devlet neden 8 gün boyunca sustu. Ve devlet sustuðu için medya neden 8 gün boyunca Şemdinlide ne oluyor? diye sormadı? Şimdi Ana Muhalefet Partisi sormaya başladı. Medyada suskunluk sona erdi. Soran sorana...
Şemdinlinin Ş kısmına bile ayak basmamış, orada ne olup bittiðinden habersiz bir takım uzmanlar, birden, ansızın, şapkadan tavşan çıkarırcasına, uðranılan şaşkınlıðı gidermek için bir zafer masalı yarattılar.
Kürtler meðer Şemdinliyi ele geçirmek istemişler, Taha Akyolun ifadesiyle, sivil halk bu stratejiyi devlete bildirmiş, devlet de, PKKden daha hızlı davranaraktan Şemdinliyi kurtarmış...
Böylece Şemdinlide ne oluyor? sorusu yerine, Şemdinlide ne olmuyor? sorusu sorulmuş. Ne var, ne yok gibi bir şey. Var olanlar somut, sayarsın. yoklar ise sonsuzdur. Şemdinlide ne var, ne yok? sorusuna Şemdinlide Şemdinlinin işgali yok, Dersimin zaptı yok gibi yanıtlarla işi idare etmek mümkün mü?
Ama soru ortada duruyor: Şemdinlide ne oluyor
Bu konuda Kürt tarafı konuşuyor. Hem de ayrıntılı ifadelerle konuşuyor. Türk tarafı ise susuyor. Öyle ki, CHP Genel Başkanı, ben Halepte ne olduðunu biliyorum, ama Şemdinlide ne olduðunu bilmiyorum demekte.
Medyatör sefil bir durumda. O sadece uydurmakta.
Gazeteciler cezaevinde olunca, meydan medyatöre kalıyor. O gazeteci deðildir. Gerçek bir gazeteci, devletin haber vermesini beklemez. Gerçek gazeteci, ne yapar eder savaş alanına girer. Devlet yasak etti mazereti gazetecinin mazereti deðildir. O yasak turistler içindir. Gazeteci yasak dinlemez. Suriyeye giren gazeteci, nasıl oluyor da Şemdinliye girmez.
Bu bir. Ýkincisi, diyelim ki giremedi. Gazeteci soru sorarak devlete haber doðurtturur. Medyatöre diyoruz ki, haydi Şemdinliye giremedin, soru sormayı da bilemedin? Ne biçim gazetecisin sen öyle?...
Gerçek gazeteci Başbakanı yakalayacak, mikrofonu, teypi dayayacak ve soracak: Sayın Başbakan bu nasıl iş, on bin askere, yüzlerce tanka, uçaða, topa raðmen on dört gündür hala çatışmalar sona ermedi? HPGliler Şemdinliye mühimmat fabrikası mı kurdu? Bu iş öyle üzerinde birkaç yedek şarjör taşıyan gerilla işine pek benzemiyor, ne diyorsunuz bu işe? Aðır silahlara ne diyorsunuz? Doçkaların sabahtan akşama kadar mermi yakmasını askeri-lojistik açıdan nasıl deðerlendiriyorsunuz? Heronlarınız, neronlarınız sınırdan 35 kilometre içerde böyle büyük bir askeri yıðınaðı nasıl oldu da keşfedemedi?
Ve gerçek bir gazeteci, konusuna hakim olmalı. Örneðin, Şemdinlideki askeri durumu analiz ettikten sonra şöyle bir sonuca varmamak mümkün müdür? Günümüz dünyasının savaşları ölçülülük denilen bir yasaya tabidir. Ne ordular, ne de onlarla çarpışan gerilla birlikleri, tek bir savaşta zafer hedefiyle hareket etmez. Öyle Çaldıran meydan muharebeleri yapılmaz. Varını yoðunu tek bir savaşta harcayan orduya da, gerillaya da ordu ve gerilla denmez. Bu demektir ki, Şemdinliyi analiz edecek olan savaş muhabiri ya da askeri uzman ya da her ne ise, şunu soracak: Şemdinlide karşılaşılan durum, HPGnin potansiyelini ortaya koymuyor mu? Düne kadar vur-kaç taktiði ile savaşan Kürtlerin Şemdinli taktiði, gelecekte çok daha kapsamlı savaşların olacaðını işaret etmiyor mu? Şemdinli son savaş olmadıðına göre, daha sonraki savaşların kayıpları, yıkımı daha büyük olmayacak mı? Geçen kış bitirileceði söylenen gerilla, şimdi, liderlerinin çok önceden haber verdiði gibi, savaşı Ankaranın tahminlerinin ötesinde yeni bir aşamaya ulaştırmış görünüyor, gelecekte Türkiye nasıl savaşlarla karşı karşıya kalacaktır?
Ve şu son soruyu da sormalı: Türkiye gelecekte ondört gün deðil de yüz dört gün savaşlarıyla karşı karşıya kalmamak için ne yapmalıdır?
Hayır sormuyor. Medyatör gözünü Şemdinlide savaşın on dört gündür sürmesine, karşılıklı kayıplara ve bu savaşın eşit olmayan güçler arasında seyretmesine kapamış, uyduruyor; HPG Şemdinliyi zaptedemedi diyor. Hani zaptetse, Şemdinliyi zaptetti ama, hala Washingtona giremedi diyecek...
Bu kafayla ne gazetecilik olur, ne barış!... Çünkü savaşı gizlemek yalnızca onun devamından başka hiçbir sonuç doðurmaz...Şemdinlide ne olduðunu araştırın ki, yarın Amedde ne oluyor? sorusu sorulmasın...