Temelli: AKP için yolun sonuna gelindi

HDP Eş Genel Başkan yardımcısı Sezai Temelli, AKP hükümetinin Türkiye’nin siyaset ve ekonomideki kriz halinin artık yolun sonuna gelindiğini gösterdiğini belirtti.

ABD ziyaretiyle hem ekonomik ferahlama hem de rol kapma arayışına giren AKP’nin politikalarını değerlendiren HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Sezai Temelli, Türkiye’nin ekonomisini çok zorlandığına işaret etti. Temelli, “Yolun sonuna gelindiğini görüyoruz. Bu kadar itibarsız ve hiçbir anlamı olmayan dış politika ve içerde baskı ile sürdürülmeye çalışılan rejim arayışı ve ekonomideki kriz hali Türkiye’yi çok ciddi açmaza sürüklemektedir” dedi.

AKP’nin 4 aydır sabırsızca beklediği ve büyük umutlar bağladığı ABD Başkanı Donald Trump ile yapılan görüşme fiyasko ile sonuçlandı. Çeviri, selamlaşma dahil 20 dakika süren görüşmenin ardından Türk heyeti, özellikle YPG konusundaki tavrına karşılık bulmadı. Görüşmenin hemen ertesinde ise döviz tarihi rekorlarını zorladı. Dolar ve Euro’da yükseliş engellenemedi. Tüm ekonomisini savaşa yatıran ve krizin eşiğinde olan Türkiye’nin beklenen desteği alamaması ileriye dönük ciddi sorunların sinyali olarak yorumlanıyor. HDP Ekonomiden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı / İktisatçı Yrd. Doç. Dr. Sezai Temelli, hem ABD ziyaretini hem de Türkiye’nin ekonomik durumunu değerlendirdi.

‘DIŞ POLİTİKA İFLAS ETTİ’

Türkiye’nin uzun süredir tutarsız bir dış politika izlediğine değinen Temelli, bu dış politikasının sonucunda tüm dünyada itibar yitirdiğini söyledi. “Stratejik Derinlik” muhabbetiyle başlayan, Suriye üzerinden geliştirilen dış politikanın son birkaç yıldır iflas ettiğinin altını çizen Temelli, “Bu iç politikayı da çok yakından ilgilendiren içerideki gelişmelerle de bağlantılı olan bir süreçtir. Gelinen aşamada Suriye’de farklı bir gelişmeye şahitlik ediyoruz. Rakka operasyonu belki de bunun en belirgin en açık ifadesini almış durumdadır. Rakka operasyonu çerçevesinde uzun süredir Suriye’deki gelişmelerin hangi hatlarda ilerlediğini tüm dünya izliyor ve ona göre pozisyon alırken tüm dünyasının tersine giden tek ülke Türkiye’ydi. Türkiye içeriye hayali bir dış politika anlatıp iç siyaseti kendince biçimlendirmeye çalışan bir iktidarın aslında baskısı altında siyaseti yürütmeye çalışıyor” dedi.

‘TÜRKİYE’NİN HİÇ BİR AĞIRLIĞI OLMADIĞI GÖRÜLDÜ’

İçerideki baskı rejimin OHAL ve tek adam rejimi ile biçimlendirilmeye çalışıldığına dikkat çeken Temelli, şu değerlendirmeyi yaptı: “Bu politikanın dış siyasette gitmesini hayal eden bir iktidar var. Bu tabi ki mümkün değil. Bunun ne kadar mümkün olmayacağının en belirgin göstergesi de son ABD ziyaretiyle olabildiğince açığa çıkmıştır. ABD’de yapılan kısa görüşmede Türkiye’nin dış siyasette hiçbir ağırlığı olmayan, verdiği sözün hiçbir karşılığı olmayan bir noktada olduğu görüldü. Buna karşılık Türkiye, bundan ders çıkarıp politikalarını düzeltmek ve yeni açılımlara yönelmek yerine eski politikalarında ısrar ederek içerde baskı ve şiddet yoluyla bir rejimi var etmeye çalışıyor.”

‘YOLUN SONUNA GELİNDİ’

Dışardaki gelişmelerin iç siyaseti belirler etkide olduğunu dile getiren Temelli, “Sadece dış politikalar anlamında değil, iktisadi gelişmeler de bunun en önemli göstergesi olacaktır. Türkiye bütçesini ve ekonomisini çok zorlamaktadır. Türkiye içerdeki toplumsal barışı zorlamaktadır. İçeride savaş politikası sürdürerek aslında Türkiye kaynaklarını heba etmektedir. Tüm bunlara ‘dur’ demek için toplumun tüm kesimlerinin bu akıl dışı siyasete karşı ses çıkarması ve toplumsal muhalefetin yan yana gelerek barış ve demokrasi mücadelesinde buluşması büyük önem taşıyor. Yolun sonuna gelindiğini görüyoruz. Bu kadar itibarsız ve hiçbir anlamı olmayan dış politika ve içerde baskı ile sürdürülmeye çalışılan rejim arayışı ve ekonomideki kriz hali Türkiye’yi çok ciddi açmaza sürüklemektedir. Kaldı ki referandum sonuçlarında meşruiyeti olmaması çok açık ortadır. Türkiye tüm siyasi kesimler aslında şu anda ortak bir çözüm için yan yana gelip bu gidişata ‘dur’ diyebilir” ifadelerini kullandı.

‘EKONOMİ GÜNÜ KURTARMAYA DÖNÜK’

Türkiye’nin dış politikada itibarsızlaştığı gibi ekonomisinin de aynı itibarsızlığı yaşadığını söyleyen Temelli, Türkiye ekonomisinin artık sağlıklı bir piyasa olmadığının altını çizdi. Temelli’nin bu konudaki tespitleri şu biçimde: “Etik değerlere önem veren dönüşümde, iyileştirmeye amaçlayan dolasıyla sağlıklı büyümeyi önüne koymuş bir ekonomi model değil sadece günü kurtarma yönelik taşıma suyuyla değirmeni çevirmeyi amaçlayan bir ekonomi görünümünde. Kayıt dışılık, kara para ekonomisi, kaynağı belli olmayan para girişleri sürekli olarak günü kurtarmaya çalışan ama günü kurtarırken de ahlaki değerlerini hızla yitiren bir ekonomi görünümüyle karşı karşıyayız.”

‘İKTİSADİ KAYNAKLARI KENDİ ÇIKARLARI UĞRUNA HARCIYORLAR’

Gelir adaletsizliği ve artan işsizlik oranları hakkında da konuşan Temelli, “İşsizlik rakamları bunu bize açık bir şekilde gösteriyor. Gelir ve servet dönüşümde dünyada en adaletsiz ülkeler sıralamasında Türkiye yer alıyor. Sektörel olarak baktığımız çarpık bir yapı inşaat sektörü ağırlıklı yürüyen bir ekonomi. Dış borçlar hızla giderek artıyor. İçerde de ciddi kaynak sorunu yaşıyor. Şimdi bu tabloyu önümüze koyduğumuzda iktisadi olarak meselenin çözümünü aramak yerine yine bu günkü iktidar rejimi var edebilmek için iktisadi kaynakları kendi çıkarı uğruna harcamaya çalışıyor. Bu gidişat, gidişat değildir. Türkiye büyük sıkıntılar yaşayacaktır. Türkiye’de hem cari hem de bütçe açığı ve daha fazlasını bir arada yaşayan bir ekonomi yaşıyor. Günlük pozisyonlarla, alışlarla, Merkez Bankası doların ateşini söndürmeye çalışıyor. Sürekli vergi afları ve yapılandırmalar fon havuzları ve varlık fonu gibi ülkenin kaynaklarını heba etmek bütün bunları alt alta yazıldığında bunu iktisat 2. sınıf öğrencisinin önüne bile koysanız, böyle bir şey söz konusu olamaz. Bunun hiçbir rasyonalitesi yoktur” vurgusu yaptı.

‘TÜRKİYE’NİN GELECEĞİ HEBA EDİLİYOR’

Tüm bu tablo karşısında ne yapılması gerektiğini de anlatan Temelli’nin önerisi şöyle: “Şimdi Türkiye’de iktidar sanki her şeyin yolunda gideceği anlayışıyla halkı aldatmaktadır. Tabii ekonomi de önemli kaynak israfı da savaş bütçesine ve silahlanmaya gidiyor. Türkiye, içeride barışını var edip dışarıda aslında yeniden komşularıyla sulh politikası izlemesi gerekirken, daha fazla silahlanmaya kaynak ayırarak, aslında Türkiye’nin geleceğini heba ediyor. Bu günkü yoksulluğun ve işsizliğin müsebbibi oluyorlar. Hem de insan hayatını hiçe sayan bir politika izlemiş oluyor. Bütün bu gidişat topyekun kriz halidir. Bunun meşruiyet krizi de söz konusudur. Bunların hepsine ‘dur’ demenin peşindeyiz. Bunu başarabiliriz. Dolasıyla Türkiye’de demokrasi ve barış mücadelesini tam da buradan, tüm mağdurlar olarak başarabiliriz.”