Tecrit, Türkiye’de kriz üretti

İHD Amed Şube Başkanı Ercan Yılmaz, İmralı tecrit sisteminin Türkiye’de kriz ürettiğini belirterek, “Bu hukuki bir kriz değil siyasi saiklerle oluşturulan bir kriz” dedi.

İMRALI TECRİDİ

Türk zindanlarında tutulan PKK ve PAJK’lı tutsakların başlattığı eylemlerin devam ettiğine işaret eden İHD Amed Şube Başkanı Ercan Yılmaz, tutsakların amacının İmralı tecrit sisteminin kaldırılması ve normal hukuki sisteme geçiş olduğunu söyledi. 

Türk cezaevlerindeki PKK ve PAJK’lı tutsakların, “Abdullah Öcalan’a Özgürlük, Kürt Sorununa Çözüm” kampanyası kapsamında 27 Kasım’da başlattığı dönüşümlü açlık grevi, 4 Nisan’da sonlandırıldı ancak mahkemeleri boykot, telefon, aile ve avukat görüşlerine çıkmama eylemleri devam ediyor.

ANF’ye konuşan İHD Amed Şube Başkanı Ercan Yılmaz, tutsakların amacının İmralı tecrit sisteminin kaldırılması ve normal hukuki sisteme geçiş olduğunu belirterek, “Kürt sorununun demokratik çözümü için müzakere sürecin başlaması için eylemdeler. 130 günlük dönüşümlü açlık grevi sürecinde insan hakları kuruluşları, meslek örgütleri, barolar bu konuya dikkat çekmeye çalıştılar. Aileler Adalet Nöbeti’nde kamuoyunda bir duyarlılık oluştu. Türkiye’nin gündemi tamamen seçim odaklı işlendiği için bu eylem biraz seçimlerin gölgesinde kaldı” dedi.

DEVLET KENDİ YASALARINI UYGULAMIYOR

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerinde 25 yıldır uygulanan kesintisiz tecrit sisteminin ne Türkiye iç hukuku ne de evrensel hukuk normlarına uyduğunu kaydeden Yılmaz, şunları söyledi: “Abdullah Öcalan, Türkiye’ye teslim edilmesi üzerinden 25 yıl geçti. Tutukluğundan hemen sonra bu tecrit sistemi devreye konuldu. Abdullah Öcalan’ın infaz kanunu, evrensel hukuk normlarından kaynaklı hakları, devlet eliyle askıya alınıyor. Bundan dolayı 25 yıldır Türkiye hapishanelerinde kalan tutsaklar dönemsel olarak buna karşı tavır alıyor ve bu tarz eylemler yapıyor. Bunun hafızalarımızda acı hatırları da var. Tecrit politikasının Türkiye’de daha fazla insan hakları ihlaline, daha fazla can kaybına, gerginliğe neden olmadan sona erdirilmesi gerektiğini bir kez daha söylüyoruz. İHD olarak defalarca bu sorunu dile getirmiş ve Adalet Bakanlığı nezdinde başvuru yapmışız. İmralı’daki koşulların incelenmesi, oradaki mahkumlarla görüşülmesi ve incelemede bulunmak üzere başvuruda bulunuldu. Son üç aylık süreçte iki defa benzer başvuruları tekrar yaptık, ancak tarafımıza bir geri dönüş yok.”

KESİNTİSİZ BİR İHLAL VAR

Bu tecrit uygulamalarının Türkiye’de bir krize dönüştüğünü belirten Yılmaz, şöyle konuştu: “İnfaz Kanunu’nun tutuklu ve hükümlülere tanıdığı haklar var. Bu hakların amasız fakatsız tüm tutsaklara eşit uygulanması gerekiyor. Dönem dönem bu hakların sınırlandırılmasına yönelik uygulama olsa da Abdullah Öcalan’ın tabi tutulduğu sınırlamalar bu şekilde bir sınırlama değil. Belli zamanlarda belli dönemlerde getirilen sınırlamalar değil. Düşünün ki 25 yıldır tutukludur, ailesi ile yaptığı telefon görüşme sayısı 5’i geçmiyor. Mektup gönderme hakkı bir tutsağın, bu 25 yıllık süreçte mektuplarının tamamına el konulması, hem kendisine gelen mektuplara hem de kendisinin dışarıya göndermek istediği mektuplara el konulması. Yine aile ve avukat görüşmesinin keyfi ve sürekli bir şekilde sınırlandırılması. Bunların tamamı Türkiye’nin kendi iç infaz kanunlarına hem de uluslararası taraf olduğu uluslararası sözleşmelere, mahkumlar hakkında uygulaması gereken tavsiye niteliğindeki kararların tümüne aykırı.”

İmralı tecrit sistemi merkezli krizin, hukuk ile açıklanamayacağını ve tümünün siyasi saiklerle uygulandığını vurgulayan Yılmaz, hapishane merkezli yaşanan eylemlerde herhangi bir olumsuz durumun yaşanmaması için kamuoyunı ve demokratik çevreleri duyarlı olmaya çağırdı.