TİHV Sekreteri: Gülmen ile Özakça'nın talepleri kabul edilsin

TİHV Genel Sekreteri Bakkalcı, 130 gündür açlık grevinde bulunan Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın taleplerinin derhal kabul edilmesini istedi.

Olağanüstü Hal (OHAL) kapsamında çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) binlerce kamu emekçisi mesleğinden ihraç edildi. İhraç edilenler arasında Nuriye Gülmen ile Semih Özakça da var. "İşimizi geri istiyoruz" talebiyle başlattıkları açlık grevinin 130’ncü gününde.

Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Genel Sekreteri Metin Bakkalcı, Nuriye Gülmen ile Semih Özakça'nın yanı sıra, binlerce kamu emekçisinin işinden ihraç edildiklerini ve bu insanların 'sivil ölüm' diye nitelendirilen bir ortama mahkum edildiklerini belirtti. İki ismin açlık grevi eylemini başlatarak "Sivil ölüme" karşı direndiklerini altını çizen Metin Bakkalcı, iki kamu emekçisinin intihar değil, direnişi seçtiklerini kaydetti.

'ÖLÜMÜ DEĞİL DİRENİŞİ HEDEFLEDİLER'

Seslerini duyuramadıkları için açlık grevine başladıklarını ve açlık grevinin kendini ifade etmenin başka bir yöntemi olduğu vurgusu yapan Bakkalcı, açlık grevine giren bu iki kamu emekçisinin ölümü hedeflemediklerini ifade etti. 130 gündür gün gün eridiklerini ve bunun herkesin gözü önünde olduğunu ifade eden Bakkalcı, Gülmen ve Özakça’nın 55 gündür cezaevinde olduklarını hatırlattı. Türkiye'nin somut koşullarında bugünden itibaren izolasyona dayalı inşa edilen F Tipi cezaevlerinde her açıdan sağlığa zararlı olduğunu söyleyen Metin, "Öncelikle izolasyona dayalı mimarisi, izolasyona dayalı zihniyeti, izolasyona dayalı uygulaması olduğu için orada ne yaparsanız yapın açlık grevinde olan Nuriye Gülme ile Semih Özakça'ya zarar vereceği bir ortam vardır. Ve gözümüzün önünde 55 gündür bu da sürmektedir." dedi.

'ÇÖZÜM; TALEPLERİ KABUL ETMEK VE TAHLİYE'

Uzun süreli açlık grevinin sonuçlarını öngörebilmek için doktor olmanın gerekmediğini söyleyen Bakkalcı, uzun süreli açlık grevinde olan birinin vücudu yeterli besin alması gerektiğini ve bu yapılmadığında vücudun kendini yıkıma maruz bırakarak yaşamını sürdürmeye çalıştığını söyledi. Daha önceki açlık grevi deneyimlerinde 40'ıncı güne riskli dönem denildiğini ancak B1 vitaminiyle bu açlık grevinin ömrünün uzatıldığını kaydetti.

Nuriye Gülmen ile Semih Özakça B1 vitaminiyle açlık grevi eylemini uzatmış olsa da, vücutlarındaki yıkımı ne yapılırsa yapılsın önlemenin mümkün olmayacak bir noktaya geldiğini kaydeden Bakkalcı, şöyle devam etti:

"130'ncü gün olarak derhal şimdi, zaten gayrihukuki olduğunu belgeleriyle gördüğümüz sıradan bir insan hakları ihlali hemen fark edebildiğimiz bu tutuklama haline son verilmeli; işlerine derhal iade edilmeleri öncelikli bir konudur. Olayın çözümü son derece mümkündür. Tahliye olacaklar ve işine geri dönecekler. Bu kadar basit bir şey, bir saat bile sürmez. Sonradan bu haksız muameleye maruz kaldıkları için bu haklarının tazmini doğrultusunda adımlar atılacaktır."

Bir hekim olarak, bir insan olarak bu acıların son bulmasını istediğini söyleyen Bakkalcı, bu acıların son bulması için ellerinden geleni yaptıklarını ancak tıbbın da bazen yetersiz kalabildiğini söyledi.

'GÜVENDİKLERİ HEKİMLERE MUAYENE OLMAK İSTİYORLAR'

TİHV Genel Sekreteri Metin Bakkalcı, son olarak şöyle dedi:

"Cezaevinde bulunan bu insanların sağlık hakkına erişiminde temel prensipleri cezaevleri bulunmayanlarla eşittir. Bunun içerisinde hekim seçme özgürlüğü söz konusudur. Sağlık hakkının engellenmesi bir suçtur. Sonuç olarak Nuriye ile Semih bütün insanlar gibi güvendikleri hekimlere muayene olmak istiyorlar. Derhal bu yerine getirilmelidir. Ama öncesinde tahliye olmalılar ve işlerine geri derhal iade edilsinler."