KCK Ýnanç Komitesi üyesi Serhat Amanos, Malatyanın Doðanşehir Ýlçesine baðlı Sürgü Beldesinde Alevilere yönelik saldırıları kınayarak, saldırıların devlet politikasının bir sonucu olduðunu söyledi. Serhat, politikalarını Sünni Ýslam temele dayalı geliştiren AKP hükümetinin, Alevi toplumunu sürekli rencide ederek hedef gösterdiðini belirtti.
Amanos, Malatyanın Doðanşehir Ýlçesine baðlı Sürgü Beldesinde Alevilere yönelik gelişen saldırıları kınadı. Saldırıların özellikle Ramazan ayında gelişmiş olmasından büyük üzüntü duyduklarını belirten Amanos, toplumda farklı inanç kesimlerinin toplumsal ahlakın gereði olarak birbirlerine gösterdikleri saygıya dikkat çekti: Toplumumuzun genel bazı deðerleri vardır. Toplumsal ahlak vardır. Her insan inancının gereklerini yerine getiriyor. Ýbadetin gerekleri Türkiye gibi, Kürdistan gibi çok inançlı bir toplumda yerine getirilirken her inanç grubu birbirlerine saygı gösterirler. Bu toplumsal ahlakın gereðidir. Ramazan ayında Sünni vatandaşlarımız oruçlarını tutarlarken Alevi, Ezidi, Hıristiyan halkımız da onlara saygı gösteriyorlar. Benzer şekilde bir toleransı Sünni inancındaki halkımız da sergiliyor. Bu kendiliðinden olan bir şeydir. Bu konuda bir zorlamaya gerek yoktur. Zaten zorlama olduðunda bu inanç olayının dışına çıkmış olur. Hiçbir inancın kendisine saygıyı zorla başkalarına kabul ettirme durumu yoktur, buna ihtiyaçları da yoktur.
Doðanşehirdeki saldırının devlet politikalarının bir sonucu olduðunu belirten Serhat Amanos, Alevi toplumunun sürekli rencide edilerek hedef gösterildiðine dikkat çekti. Amanos, özellikle varlıðını Sünni bir yapı üzerinde inşa etmeye çalışan AKP hükümetinin, toplumun inanç konusundaki hassasiyetlerini kullanarak kışkırttıðını kaydetti.
AKP hükümetinin Ortadoðu politikaları da Sünni temele oturuyor. Suudi Arabistan ve Katar gibi devletlerle Şii ve diðer inançlara karşı bir politik tutum üretiyor. Bunun toplum üzerinde karşılıðı oluyor. AKP hükümetinin Yahudi karşıtlıðı da benzer sonuç veriyor. Kısa vadeli popülist politikalarla bir tabanı etrafında toplamak için toplum içinde nifak tohumu ekiyor. Türkiye gibi geniş bir inanç mozaiðine sahip bir yerde karşıtlaştırma, düşmanlaştırma yaratıyor. Geçmişte de bunun örnekleri vardır. Sivas, Maraş katliamı var, Yahudilere baskılar vardır. Bunlar toplumsal huzuru bozuyor. Bu, devletin politikasıdır. Sünni Müslüman halkımıza devletin bu oyunlarına gelmemeleri konusunda çaðrı da bulunuyoruz. Zorla kimseden de saygı beklememelidirler. Zaten toplum kendiliðinden saygısını gösteriyor. Bazı münferit olayları gerekçe yapıp toplumumuzu karşı karşıya getirmelerine izin vermemelidirler.
Doðanşehirdeki olayların özellikle ikinci gün örgütlü geliştirildiðini, madımak gibi yapacaðız, burayı terk edin şeklinde tehditler savrulduðuna dikkat çeken Amanos, Bunun belli örgütlülüðe dayalı devlet destekli geliştiði açıkça görülüyor. Bu tür olayları özellikle farklı inanç ve kültürel grupların bir arada yaşadıðı yerlerde yapıyorlar. Sivas, Malatya, Maraş bunlara örnektir. Yine Kürt ve Türk farklı etnik grupların olduðu yerler buna örnektir. Bunlar özellikle seçiliyor. Bu tür düşmanlıklar devletin varlık nedenidir. Bunlar ortadan kalktıðında hükümetler de kendi varlıklarını bu biçimde sürdüremezler. Dolayısıyla halkımız duyarlı olmalı ve bu tür provokasyonlara gelmemelidir dedi.
Yargıtayın Cemevlerini ibadethane olarak kabul etmeyişine de deðinen Amanos, bir yerin ibadethane olup olmamasına devletin karar veremeyeceðine, böyle bir şeyin çok abes olacaðını belirtti. Alevilik inancı yüzlerce yıldır bu topraklarda vardır ve milyonlarca insan ibadetlerini yüzlerce yıldır bu şekilde yapıyor diyen Amanos, Fakat Osmanlı döneminden beri Alevilik inancı bir inanç olarak da aslında deðerlendirilmemektedir. Hep sapkın bir mezhep olarak deðerlendirilip dışlanmakta ve marjinalleştirilmektedir. Bunun üzerinde devlet kendisini örgütlemektedir. Son tavır da bu politikaların bir devamıdır dedi.
Devletin Sünni gelenek üzerine oturtulduðunu, onun dışında başka inançların varlıðını kabul edilmediðine dikkat çeken Amanos devamla şunları söyledi: Her ne kadar kendilerine laikiz, bütün inançlara aynı mesafedeyiz deseler de böyle deðildir. Bu uluslararası hukuk standartlarına da aykırı bir durumdur. Ýbadet, inanç özgürlüðü temel insan haklarındandır. Ýnsanların neye, nasıl ibadet edeceklerini herhangi bir kurumun belirleme yetkisi yoktur. Devletin görevi insanların, toplumun farklı kesimlerinin, farklı inanç gruplarının kendi inançlarını rahat ve özgürce yaşama olanaklarını saðlamaktır. Bunun ötesinde bir misyon biçerse yanlış yapar. Fakat dediðim gibi Türkiyede devlet kendisini Sünni Ýslam eksenine oturttuðu için, bu çelişkileri kullanarak varlıðını sürdürmeye çalıştıðı için bunlar yaşanmaktadır. Kürt, Alevi, Romen gibi bir sürü açılımdan söz ettiler. Alevi açılımında en temel sorunlardan biri olan cemevlerinin ibadethane olmasını kabul etmediler. Peki açılımdan kasıt nedir? Kürt açılımında nasıl ki asimilasyon ve entegre ise Alevi açılımı da asimile edip entegre etmektir. Meclis başkanı Cemevine ne gerek, gelin cami de ibadetlerinizi yapın diyor. Bu çok yanlıştır. Uluslararası insan haklarına uymayan bir yaklaşımdır. Bunun giderilmesi gerekir. Bu da Alevi toplumunun tüm farklılıklarıyla bir araya gelip mücadele etmeleriyle mümkündür. Bunun için de Alevi toplumuna ortak mücadele çaðrısında bulunuyoruz.