Sarya: PKK bir diriliş tarihidir
Sarya: PKK bir diriliş tarihidir
Sarya: PKK bir diriliş tarihidir
Ortadoğu düzleminde son yıllarda yaşanan siyasal ve toplumsal değişimlerin en önemli faktörlerinden biri; PKK. Kürdistan, bölge ve dünya halkları arasında yarattığı toplumsal değişim ve etkiler de pek çok ilki de temsil ediyor. PKK’nin yarattığı en büyük devrimsel gelişmeyse özellikle kadın özgürlük mücadelesinde ortaya çıktı.
Kuruluş yıl dönümünü kutlayan PKK’nin, geride bıraktığı yıllarda kadın meselesi başta olmak üzere toplumsal alanın genelinde yarattığı değişim-dönüşümü ve eksik kalan yanları Jineoloji Akademisyenlerinden Armanc Sarya ile konuştuk.
'TOPLUM PKKE İLE KENDİNİ YENİDEN YARATTI'
PKK hareketi Kürt toplumunda nasıl bir değişim yarattı; toplumu hangi düzeye taşıdı?
PKK’nin öncülüğünü yaptığı Kürt Özgürlük Mücadelesi başından beri değişim ve dönüşümü esas alan bir mücadeledir. PKK açısından bu ilkesel bir anlam taşır. Bu durum Kürt toplumu için de geçerli. 36 yıllık mücadele süreci sadece bir hareketin değil bir toplumun, bir halkın kendini yeniden yaratması süreci demek. PKK’nin gelişimi Kürt halkının gelişimidir, PKK’de yaşanan değişim Kürt halkında yaşanan değişimdir. PKK kendini topluma dayandıran, kendini toplum ile var eden bir hareket. Toplum üstü, toplum dışı bir hareket değildir. Bu gerçekliğin mimarı Rêber Apo’dur.
İlk başta kendi kişiliğinde değişimi yaratan Rêber Apo açığa çıkardığı devrimci karakteri, PKK ile bir halka kazandırdı. PKK sadece karşısındaki kapitalist modernitenin egemen güçlerine karşı savaş vermedi, toplumsallığı yok edilmeye, kültürü dejenere edilmeye ve buna alıştırılmaya çalışılan, sömürge bir ülkenin halk gerçekliğine karşı savaş verdi. Rêber Apo’nun gerçekleştirdiği her bir kişilik çözümlemesi toplumun çözümlenmesidir. Kendisi de bu çözümlemelerin anlamını “burada çözümlenen an değil tarih, birey değil toplumdur” diyerek çok güzel bir şekilde özetlemiştir. Bu mücadele ile varlığı dahi kabul edilmeyen, yok sayılan bir halktan, verdiği mücadele ile bugün bütün dünyanın karşısında hayrete düştüğü bir halk gerçekliği açığa çıktı. Kürt halkı bütün egemenlerin lanetlediği bir halk konumundaydı. Dünyanın en fazla istila savaşlarının yürütüldüğü bir coğrafyada yaşayan bir halk olarak kapitalizmin ulus devlet faktörü ile sömürülmenin en korkunç aşamalarını yaşadı. Tüm dünya buna şahitlik etti ve sessiz kaldı. Kürt halkı bu duruma kendi ayakları üzerinde duran, kendi gücü ile kendini var eden, sistemin dışında yaşam alanları yaratan PKK gerçeği ile karşı koydu.
Bizler 27 Kasım tarihini Kürtçe ‘vejîn’, Türkçe ise ‘diriliş’ demek olan bir anlam ile ele alıyoruz. PKK bir ‘vejîn’ hareketi oluyor. Bu anlamda PKK’nin kuruluş günü olan 27 Kasım sadece bir sembol değil bir gerçeği ifade ediyor. Özgürlük için kendini yanan küllerinden yeniden var eden bir halkın gerçeği. Özgürlük mücadelesi veren kadınların gerçeği, yiğit gençlerin yani 7’den 70’e herkesin gerçeği.
'YURTSEVERLİK İLE ENTERNASYONALİZMİN BİLEŞKESİ'
Kürt halkı tüm saldırılara, zulümlere, katliamlara karşı kendini bu mücadeleye devam ederken, sadece kendi toplumu ile sınırlı kalmadı. Bu mücadele sadece bir ulusun mücadelesi değil. Özgürlük mücadelesi başından bu yana halkların kardeşliğini ve birlikteliğini esas alan bir mücadele. Enternasyonal karaktere sahip bir mücadele. PKK yurtseverlik ile enternasyonalizmin en güçlü bileşkesi oluyor. Özgürlük mücadelesi tüm kültürlere, farklılıklara, sosyalizme, demokrasiye, toplumun özgürlüğüne inanan herkese açık bir harekettir. PKK’nin öncü kadrolarından Kemal Pir ve Haki Karer arkadaşlar bu gerçeğin en somut ifadesidir. Bugün Kürdistan’ın her tarafında, Kürtlerle birlikte yaşayan farklı halklar da mücadelenin bu yanından etkileniyorlar. Bu gün Araplar da, Farslar da, Süryaniler de, Ermeniler de, Acemler de özgürlüğü için mücadele eden bir halkın mücadelesini kendine örnek alıyor, bu mücadele içerisinde yer alıyor, bu gerçeklik için canını veriyor. Bu durum halkların kardeşliğinin ne kadar güçlü olduğunu gösteriyor bizlere. Varlığı dahi kabul edilmeyen bir halktan demokratik ulus için mücadele eden, sosyalitesini yeniden kuran bir halk açığa çıkardı PKK. Kürt halkı artık kendi politik gücünü oluşturan, kendi toplumsal kurumlarını inşa eden, kendi öz savunmasını yapabilen, dünyanın en korkunç silahlı güçlerine karşı koyabilen, tarihe gömülmeye çalışılan zengin kültürel mirasına sahip çıkan ve geliştiren bir halk olmaktadır.
'PKK ÖNCESİ HAREKETLER YA ANALİZ EDEMEDİ YA DA SİSTEM İÇİ OLDU'
PKK’den önceki Kürt hareketleri neden böyle bir değişimi yaratamadı?
PKK öncesi hareketler içinde yaşadıkları dönemin koşullarına göre öngörülü bir politika izlemede, halkının meşru müdafaa hakkını geliştirmede, bilimsel sosyalizm ilkelerine göre kendini örgütlemede yetersiz kalmışlardır. Bu hareketlerin her birisinde ciddi anlamda önderlik sorunları açığa çıkmış, en önemlisi ise Kürt halkının hakikatini, mevcut durumunu doğru analiz etme ve buna göre bir mücadele çizgisi belirleme konusunda başarılı olamamışlardır. Bir kısmı da kendini modernitenin kucağında örgütlemiş, sistem içi olmaktan kurtulamamıştır. Kürdistan’da bir yaprağın bile kıpırdamasına izin vermeyen egemen devlet yapısı bu hareketlerin bu durumundan istifade ederek var olan örgütlenmeleri marjinalleştirme konusunda her türlü politikayı geliştirmiş, bunun karşısında ise ciddi anlamda bir direniş ve karşı koyuş sergilenememiştir. Önderliğimizin bu konudaki tespitleri yaşanan tarihe ışık tutar niteliktedir.
PKK öncesi örgütlenmeler Kürt halkını savunamadılar, Kürt halkı her türlü saldırıya açık bırakıldı. Bu hareketler kendi ayakları üzerinde, sistem dışı bir örgütlenmeyi geliştiremedikleri için, bu konuda mevcut durumu aşamadıkları için tasfiye olmaktan kurtulamadılar. Bu durumdaki örgütlenmelerin bir halka öncülük yapması ise beklenemezdi ve nitekim PKK öncesi Kürdistan’da yaşanan gerçek Önderliğimizin de ifade ettiği gibi; bir yaprağın bile kıpırdamadığı sindirilmiş bir ülke gerçeğiydi. PKK başlattığı mücadele ile bu duruma son verdi.
POLİTİK-AHLAKİ TOPLUM
PKK’nin temsil ettiği ve sizlerin 'politik-ahlaki toplum' diye tabir ettiğiniz toplumsal modelin kapitalist moderniteye alternatif olduğunu, tüm insanlık için bir seçenek olduğunu belirtiyorsunuz. Bu modeli biraz açabilir misiniz?
Politik-ahlaki toplum, bütün farklılıkların bir zenginlik olarak kabul edildiği, cinsiyet ayrımının olmadığı, dil, din, ırk ayrımının yapılmadığı, insan doğasının sistemin çarklarından kurtarılarak insanın kendi özü ile buluştuğu bir model oluyor. Birey ile toplumun birbirini bitirmediği, bireyciliğin ya da genele kurban edilen birey anlayışının olmadığı bir zihniyete sahiptir.
Ekonomide komünalliği, paylaşımı esas alan, sosyalizmi benimseyen bir ekonomi ile kendini doğanın bir parçası olarak gören, doğaya bir mülk olarak ya da pragmatist yaklaşmayan bir ekolojik anlayışı esas alıyor. Kadın erkek arasında özgür eş yaşam ilişkilerini ölçü edinen, demokratik aile anlayışını benimseyen bir bakış açısı ile toplumsal ilişkileri yeniden oluşturmayı hedefliyor.
Tarihte ilk toplumsallaşma özgür ve eşit insan irade ve düşüncesi ile oluştu. İnsan toplumsal akıl ile kendi yaşam alanlarını yarattı. Demokratik modernite toplumsal aklın, ahlakın, iradenin, örgütlenmenin güçlü olduğu toplumsal hareketler, mezhepler, örgütlenmeler, ayaklanmalar, isyanlar ile tarihten günümüze kadar geldi. Asıl toplumculuk bu gerçeklerde yatıyor ve bu bütün dünyanın, bütün insanlığın mirası oluyor. Bu gün PKK bu mirasa sahip çıkan esas güçlerden biridir, özgürlük mücadelesi dünya devrim mirasının izinde yürümektedir.
PKK’nin geliştirmek istediği demokratik ulus inşası, bütün dünyaya örnek olacak niteliğe sahiptir. Demokratik ulus inşası hakikat rejiminin bir parçasıdır ve bütün insanların kendilerini içinde bulabilecekleri, her toplumun kendi koşullarına göre düzenleyebileceği bir sistemi ifade etmektedir.
'PKK TARİHİ: KADIN ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ TARİHİ'
PKK, özellikle kadın özgürlük mücadelesi açısından nasıl bir devrimsel boyut yakaladı?
Önderliğimiz Kürt halkının özgürlüğünün kadın özgürlüğünden geçtiğini her zaman belirtmektedir. Kadın özgürleşmeden toplumun özgürleşmeyeceğini biliyoruz. Kadınların özgür olmadığı bir toplum özgür değildir. Toplumun yarısı köle iken diğer yarısının özgür olduğunu düşünmek abes bir durum olur. Hareket olarak bu gerçeklikten yola çıkarak, ilk sömürünün kadın üzerinde yapıldığının bilincinde olarak mücadele yürütüyoruz. Toplumun kök hücresinin kadın olduğu bilinci ile mücadelemize güç katıyoruz.
PKK tarihi aynı zamanda kadın özgürlük mücadelesi tarihidir. Dünyadaki birçok devrimde kadınların devrimlere aktif katılım yaptığını biliyoruz. Bizler bu kadınların mirasına, anılarına sahip çıkarak mücadelemizi ilerlettik. Bununla birlikte önceki devrimlerde yaşanan hataları, devrim sonrası kadınların nasıl eski konumlarına dönmek zorunda bırakıldıkları gerçeğinden yola çıkarak, tahlil ederek mücadelemizin zeminlerini kendi öz gücümüz ile yarattık. Bu konuda Rêber Apo’nun kadın mücadelesi açısından yaptığı değerlendirmeler, verdiği perspektifler en büyük güç kaynağı oldu. Rêber Apo en zorlu mücadele süreçlerini kadın hareketine yaptırdığı hamleler ile aştırdı. Kadın hareketi her zaman bir gelişim seyri içinde oldu. Hareket oldu, ordu kurdu, partileşti, konfederal örgütlenmesini oluşturdu. Kadın kurtuluş ideolojisi ile tüm kadınları kucakladı, kopuş teorisi ile sistemden kendini kopardı, erkeği dönüştürme projesi ile egemen erkek aklın yaratımlarını yıkma mücadelesi verdi. Son olarak Önderliğimiz jineolojik bakış açısı ile kadının bilimden sanata, dinden felsefeye kadar düşünsel her alanda kendinden çalınan değerleri kadın bakış açısı ile yorumlaması ve bunun topluma mal edilmesi perspektifi ile mücadeleyi yeni bir aşamaya yönlendirdi. Jineoloji dünya kadınlarının birlikte mücadele verebileceği güçlü bir zemin açığa çıkartabilme potansiyeline sahiptir. Bugün bunun öncülüğünü Kürt kadın hareketi yapıyor.
Kadın devrimi devrim içerisinde devrimi ifade ediyor. Mücadele tarihimiz kadınların devrim sürecine katılımı ile devrimlerin hem nasıl güçlü ve sağlam bir temele dayandığının hem de tüm baskı ve zorluklara rağmen uzun süreli bir devrim sürecinin mümkün olduğunun en güçlü örneğidir. Mücadelenin olduğu her alanda kadın katılımları her zaman belirleyici olmuştur. Savaşta olsun, örgütlenmede olsun, zindanda olsun, toplumsal eylemselliklerde olsun kadınların katılımı, aktifliği her zaman kader tayin edici olmuştur.
Kürt kadınları kadınların dışlandıkları her alana yeniden el attırlar. Kadınlara yasak olan her zemine girdiler. Örneğin eş başkanlık sistemiyle siyasete de güçlü bir şekilde katılabileceklerini tüm dünyaya gösterdiler. Türkiye siyaseti bile kendisi için bunu tartışmaya başladı. Ayrıca ekonomiden kültür-sanata, eğitim ve sağlığa kadar bütün toplumsal alanlarda örgütlenme yarattılar. Bugün Kobane’de, Şengal’de savaşan kadın militanlar kadının devrim yaratma gücünün en somut örneğidir. Dünyadaki birçok profesyonel ordunun savaşmaktan çekindiği, faşistler ve tecavüzcüler takımı olan IŞİD karşısında gencecik Kürt kızları iradeleri ile gerçek bir kahramanlık sergiliyorlar. Kim bu gerçeği görmezden gelebilir ki? Tüm dünya bunu kabullenmiş durumda, insanlar hayretler içerisinde Kürt kadınlarının kahramanlıklarını izliyorlar ve bundan etkileniyorlar. Bugün Kobane’de kadınların içinde bulunduğu bu kahramanlık destanı kadın mücadelesinin karakteristik yanını, kimliğini çok iyi ifade ediyor. Kobane’de savaşan kadınların gerçeği, kadın hareketinin kimliğini, kişiliğini yansıtıyor. Devrimin kadınlarla her zaman başarıya gideceğini, devrimin öncü gücünün kadınlar olduğunu Kobane’de fedaice savaşan kadınlar şahsında bir kez daha anlıyoruz.
'KADINLAR SİSTEMİN KURUMLARINA MUHTAÇ OLMADIKLARI MÜDDETÇE...'
Kürt Özgürlük Hareketi içerisinde öncü güç konumunda olan kadınlar, bunu toplumsal anlamda nasıl gerçekleştirecek?
Toplum içerisindeki mücadele zeminlerini ele aldığımızda kadınların mücadele dinamiklerini güçlü bir şekilde sahiplendiklerini görüyoruz. Bugün mücadelemizin en güçlü ve en aktif katılıma ve en radikal duruşa sahip olduğu alanlar kadın örgütlülüğünün güçlü, dinamik ve akışkan olduğu alanlardır. Kürt Özgürlük Mücadelesi kadın özgürlük mücadelesi ile iç içe yürüyen, birbirini besleyen, geliştiren, derinleştiren bir gerçeğe sahip. Önderliğimizin “PKK bir kadın partisidir” belirlemesi bu gerçeği en net şekilde ifade eden belirlemelerdendir. Mücadelemiz kendine bunu esas alarak, bir ilke edinerek kendini bugünkü konuma taşıdı. Kadınlar bu devrimin bir parçasıdır, devrim demek kadın özgürlüğü demektir. Kürdistan’ın, Kürt halkının özgürlüğü demek, kadınların özgürlüğü demektir. Kürdistan’ın demokratikleşmesi demek, kadın mücadelesinin başarı elde etmesi ile gerçekleşir. Kürt toplumunun tekrardan kendi toplumsal, kültürel, ekonomik, siyasal haklarını elde etmesi kadınların bu alanlarda haklarını elde etmesiyle gerçekleşecektir.
Kadınlar sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel, sağlık, eğitim, öz savunma kısacası her alanda kendi örgütlenmelerini, kendi kurumlaşmalarını yarattıkları müddetçe, bu anlamda sistemin bakış açısını kırıp yada reddedip, sistemin kurumlarına muhtaç olmadıkları müddetçe toplumsallık daha fazla güç kazanacaktır. Toplumdan zorla alınan yaşam değerleri tekrardan toplumun olacaktır. Unutmayalım ki, bu değerleri ortaya çıkaran kadın aklı, emeği, yaratımı, paylaşımı idi. İktidarın temelleri kadından bu değerleri çalarak atıldı ve bugün kapitalizm en büyük hırsız olarak bunu daha fazla yapıyor. Bu konuda kadınların jineolojik bakış açısı ile bu sorunları çok net bir biçimde görmesi, analiz etmesi, tartışması, tavır koyması bu anlamda kendilerini eğitmeleri, her kesimden kadının bu konuda bilgi sahibi kılınması, örgütlendirilmesi, kendini savunacak bir güce kavuşturulması gerek.
HENÜZ AŞILAMAYAN SORUNLAR
Kürt kadınları olarak belli bir mücadele ve örgütlülük yarattığınızdan söz ettiniz. Gelinen aşamada Kürt kadınları olarak kadın örgütlülüğü ve mücadelesinde hala aşamadığınıza inandığınız sorunlar var mı?
Kürt kadınları olarak daha fazla dışımızdaki kesimlere ulaşma sorumluluğumuz var. Yakalanan bir düzey var ancak bu daha fazla geliştirilmeli. Bizler toplumdaki sorunları tahlil edebilecek, çözebilecek bir güçteyiz, bunun için var olan örgütlülüğümüzü daha genişletmeli ve derinleştirmeliyiz. Çünkü toplum içerisinde oldukça ciddi sorunlar var. Toplum ekonomik anlamda fakirleştiriliyor, insanlar en basit ihtiyaçlarını dahi karşılayamayacak durumdalar. En fakir ve mağdur kesim kadınlar oluyor, kadınlar birçok çalışma alanından uzaklaştırılmış durumda. Kendi hayatını geçindirmek için birçok kadın fuhuş yapmaya itiliyor. Bu önemli bir sorun. Kadına şiddet, öldürme, tecavüz olayları korkunç boyutlara ulaşmış durumda. Genç kızlar erken yaşta zorla evlendirilerek hayatları bir felakete sürükleniyor. Sonuç olarak kadın intiharları ile karşı karşıya kalıyoruz. Kadınlar bunu bir kader olarak kabul ediyor.
Yine kadınların sağlık sorunları, eğitim sorunları var. Kadınlarla birlikte çocuklar da en fazla mağdur olan kesimler. Kadınların ve çocukların geleceği kesinlikle garanti altında değil, toplumun geleceğinin bir garantisi yok. Bunlar günümüz açısından ve ileriki süreç açısından üzerinde hızla ve önemle durulması gereken konular. Kadın mücadelesi elbette bu alanlar üzerinde yoğunlaşıyor, mücadele veriyor, bu mücadele daha güçlü, kapsamlı ve daha kesin çözümler üreten bir rotada ilerlemeye devam ediyor ve devam edecek.
'KADIN HAREKETİ SİSTEM DIŞI OLMA POTANSİYELİNE SAHİP'
Kadınlar her anlamda ve her alanda öz savunmasını yapmak, örgütlenmek zorunda. İster siyasette olsun, ister sosyal anlamda olsun, ister ekonomik anlamda olsun, ister kültürel istismar ve dejenere etme karşısında olsun, özellikle Kürt kadınları kendi anadillerini koruma ve geliştirme konusunda olsun farklı yöntemler ile kadınlar kendilerini savunmalı. Kendini savunmak sistem dışı kalabilmeyi sağlar, kadın hareketi en fazla sistem dışı olma potansiyeline sahip harekettir. Bunun için eğitim gerekiyorsa eğitim, eylem gerekiyorsa eylem. Mahalleler, köyler, şehirler yani her yerde örgütlenme olmalı. Kendi özgün zeminlerini, yani kadın zeminlerini oluşturmalılar. Jineolojik bakış açısı ve değerlendirme gücü ile mücadele edilmeli.
'DEMOKRATİK AİLE ÖRGÜTLENMESİ'
Sistemin kendine en fazla hedef yaptığı aile örgütlenmesi, kadın özgürlük ideolojisi ile özgür eş yaşam bakış açısı temelden bir değişim ve dönüşüme tabi tutulmalı. Kadınlar egemen aile örgütlenmesini demokratik aile örgütlenmesine dönüştürmeli. Kısacası kadınlar köleleştirilen her alanı yeniden ele almalı, özgürlük ilkeleri temelinde yeniden yaratmalı. Kadın mücadelesi yıllarca özgürlük düzeyini yükseltmek için devam etti, bundan sonrada bu düzeyi daha yukarılara taşımak için devam edecek.
Son olarak eklemek istediğiniz bir husus var mı?
PKK’nin başlattığı mücadele 37’inci yılına giriyor, geçen 36 yıl aynı zamanda özgürlüğe sevdalı binlerce kadının destanlar yarattığı bir mücadeleyi ifade ediyor. Önderliğimiz bizlere mücadelenin daimi olduğunu öğretti, bizler de bu öğreti ile özgürlük mücadelemizi hep ileriye taşıyacağız.
Bu anlamda bu günün yaratıcısı olan Önder Apo’nun, Kürtlerin ve tüm kadınların 36’ncı PKK kuruluş yıl dönümünü kutluyorum.