Sarı gözlü bilgenin öyküsü: Can Hüseyin...

Sarı gözlü bilgenin öyküsü: Can Hüseyin...

Gazeteci yazar Hüseyin Deniz yaşamını yitirişinin 20. yıldönümünde bir anı-belge kitapla anılıyor. 'Can Hüseyin' adlı kitap hem cesur, üretken bir gazetecinin yaşamını, hem 90'lı yılların ateş hattını getiriyor okuyucunun önüne...

“Oðlum sarı gözlerine yazık…”

Daktilonun başında, kalın çerçeveli gözlüklerin ardından gerçeklere, sadece gerçeklere bakmak; gerçekleri yazmak için sabahladıðında annesi böyle seslenirdi O’na.

Gazeteci, yazar ve öðretmen Hüseyin Deniz, sadece onu tanıma şansına erişenlerde deðil adını duyan herkeste saygı uyandırır. Ben de böylesi bir saygı ve aynı zamanda merak içerisindeyken, özgür basına her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduðumuz bugünlerde ‘Can Hüseyin’ kitabını buldum elimin altında.

Kardeşi Hasan Hüseyin Deniz, yaşamını yitirişinin 20. Yıldönümüne böyle bir anı-belge kitapla yanıt vermiş. 6 bölümden oluşan kitaba, özgür gündem geleneði adına önsözü 40 yılı aşkın bir zamandır gazetecilik yapan Hüseyin Aykol yazmış.

Daha 20’li yaşlarda beyazlayan saçlarıyla “hayatın acılarını yudum yudum içmiş bir bilge insan” izlenimi uyandıran Hüseyin Deniz’i anlatan bu kitap geçmiş kadar bugüne de ışık tutuyor.

Özgür gündem geleneðinin vermiş olduðu bedeller kadar, devletin zihniyeti de deðişmedi ne yazık ki. Katledilen gazetecilerin yerini demir parmaklıklar ardına konulan gazeteciler; Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel’in “bildiðimiz anlamda gazeteci deðil onlar. Bunlar gazeteci kılıðında militanlar” sözünün yerini, Erdoðan’ın “onlar gazeteci deðil terörist” türünde lafları aldı.

Kitap sonla başlıyor, O’nun Özgür Gündem’deki son yazısıyla… Deniz, o yazıda 31 Temmuz 1992 tarihinde bedenine 27 kurşun sıkılarak katledilen Özgür Gündem Gercüş muhabiri Yahya Orhan’ı ve aynı günlerde Diyarbakır’daki bir saldırıda aðır yaralanan muhabir Burhan Karadeniz’i anlatıyor.

‘Türk basını ve basının görevi’ başlıklı yazısında şunları söylüyor:

“Şimdilik son basın şehidi olan Yahya Orhan’ın, şimdilik son diyorum çünkü yazının yayımlanacaðı Cumartesi gününe kadar başka gazeteci arkadaşlarımızın öldürülüp öldürülmeyecekleri belli deðil…”

Deniz, bu yazının yayınlanmasından sadece bir gün sonra 9 Aðustos 1992’de Ceylanpınar’da silahlı saldırıya uðradı. O, son yazısında katledilen gazetecilerden söz ederken belki de tehlikeyi görüyordu, ancak her zaman olduðu gibi son yazısında da doðruları savunmakta geri durmadı.

Kitapta Hüseyin Deniz’in kaleminden 17 ayrı yazı daha var. Kürt sorunundan Toprak Reformuna kadar birçok konuyu ele alan bu yazıların dışında, Özgür Gündem’de yayınlanan Kürt folklorü ve halk fıkraları, yine Kürt atasözleriyle ilgili makale ve araştırma yazıları da kitapta yerini alıyor.

CEYLANPINAR IŞIL IŞIL...

“Hüseyin’e sevdiklerinden” ve “Hüseyin’in ardından” bölümlerinde ise O’nu arkadaşları, meslektaşları ve ailesinden dinliyorsunuz. Yusuf Serhat Faik, Ýsmail Beşikçi, Medeni Ferho, Bayram Balcı, Günay Aslan gibi çok sayıda gazeteci ve siyasetçinin anlatımlarında hem Hüseyin Deniz’in hayat felsefesini, üretkenliðini, cesareti ve bilgeliðini buluyor, hem de 90’lı yılların ateş hattına yeniden gidiyorsunuz:

Yusuf Serhat Faik:

"…Ceylanpınar’a vardıðımızda akşam oluyordu. Güneş batmak üzere idi. Ceylanpınar’ın girişinde Devlet Üretme Çiftliðinin prezeleri (buðday biçildikten sonra kalan sapları) gençler tarafından yakılmıştı. Alevler göklere yükseliyordu. Ceylanpınar şehidini ateş yakarak karşılamıştı. Gazetenin yazi işleri müdürü Taner Kutlay 11 Aðustos 1992 günlü gazetedeki yazısının başlıðını “Ceylanpınar Işıl Işıl” olarak atmıştı.

Taner Kutlay (Özgür Gündem gazetesi, 12 Aðustos 1992):

...Gün ışımasıyla kalkıp kaðıt kalem istedim. Adile, Hüseyin’in bacısı, gözümün içine kurnaz kurnaz baktı, düş önüme der gibi yaptı. Beni doðru Hoca’nın odasına götürdü. O’nun daha yazmaya doyamadıðı daktilosunu koydu önüme, tertemiz perşüment kaðıtları çıkardı.

“Yaz, kapa,” dedi.

“Abim gibi yaz,” anladım ben bunu. Ama onun gibi yazamadım ki. Onun odasındaki havayı soluyarak, onun masasında, onun daktilosunda duygusallıðı bir yana bırakarak yazacak kadar usta gazeteci varsa gelsin yazsın. Ben bu kadarını yapabiliyorum.

Bayram Balcı

…Ertesi sabah (10 Aðustos 1992) Gündem Gazetesinin birinci sayfasında neredeyse yarım sayfa olarak yayınlan o fotoðrafı o gün nasıl bir haleti ruhiye içinde çektiðime bugün bile akıl sır erdirebilmiş deðilim. Gazetede yayınlanan o siyah beyaz fotoðrafı, Urfa büronun karanlık odasında yıkarken, sonra o fotoðrafı geniş bir karta tab ederken, durmaksızın aðladıðımı da gizleyecek deðilim."

APE MUSA YOKLUÐUNA 40 GÜN DAYANABÝLDÝ

Kitaba adını veren ‘Can Hüseyin’ hitabının sahibi, Hüseyin Deniz’in yaşam öðretmeni, meslektaşı ve aynı zamanda dayısı Ape Musa’nın veda yazısında ise aralarındaki güçlü baðı görüyorsunuz.

“Oðlum Hüseyin, ben sana ‘öldün’ diyemiyorum. Ölümün bana o kadar aðır geliyor ki, sanki öldün desem, seni ben öldürmüşüm gibi geliyor bana.

Ama üzülme yavrum, Ez xalê te me (Ben senin dayınım), sað kaldıðım müddetçe senin de yerine yazarım. Yok eðer beni de öldürürlerse, sana kavuşurum ki, bu kavuşma en güzel kavuşma olur” diyen Musa Anter, sadece 40 gün dayanabildi Hüseyin’in yokluðuna…

HATIRLAYAMADIKLARINI YAZMAK

Ve ailesi… Kızkardeşleri, 4 çocuðu ve eşi Adile Deniz, Hüseyin’in öbür yanını da gösteriyor okuyucuya. Küçük kızı Zozan Deniz, Kürdistan’daki birçok çocuk gibi, babasını hayal ederek nasıl büyüdüðünü “Babam Ýle Ýlgili Ha-tır-la-ya-ma-dık-la-rım” diyerek anlatmaya çalışıyor.

Özcesi, Mezopotamya ve Aram Yayınları tarafından hem Kürtçe hem Türkçe basılan bu kitapta, Hasan Hüseyin Deniz’in ifadesiyle “her insanın Hüseyin’i anlatırken, kendini de anlattıðını görecek ve dostluðun, arkadaşlıðın yüceliðine nail olacaksınız.”

HÜSEYÝN DENÝZ KÝMDÝR?

Hüseyin Deniz 1956 yılında Mardin’in Nusaybin ilçesi Akarsu-Sıtılilê köyünde doðdu. Ýlk ve orta öðrenimini Ceylanpınar’da tamamladı. Bolu Ýlköðretim okulunu bitirdikten sonra 1976 yılında Ýlkokul öðretmeni olarak Siverek’in Sehrik köyüne atandı. Daha sonra Nusaybin’de öðretmenlik yaptı. 12 Eylül döneminde tutuklanarak 5,5 yıl Diyarbakır cezaevinde yattı. Kürt dili ve folkloru üzerine araştırmalar yaptı. Kürt atasözlerini topladıðı “Gotinên Pêşiyên Kurdan” adlı kitabı Kaynak yayınları tarafından 1991 yılında basıldı. Evli ve 4 çocuk babası olan Deniz, Uluslararası Yazarlar Birliði PEN üyesiydi. Deniz’in başta Yeni Ülke, Cumhuriyet, 2000’e Doðru, Welat olmak üzere birçok gazete ve dergide yazıları çıktı. 1984-1987 yılları arasında Ulusal Basın Ajansı (UBA)’nın bölge temsilciliðini yaptı. Gündem’in yayın hayatına başlamasıyla birlikte gazetede yerini alan Deniz, Forum köşesinde yazılarıyla okuyucu buldu.

Özgür Gündem gazetesi, yayın hayatına başladıðı 31 Mayıs 1992 tarihinden itibaren devletin hedefi oldu, iki ay içinde 3 çalışanı katledildi. Diyarbakır Muhabiri Hafız Akdemir ve Gercüş Muhabiri Yahya Orhan uðradıkları silahlı saldırılarda yaşamlarını yitirdiler. Diyarbakır Muhabiri Burhan Karadeniz ise aðır yaralandı.

Gazetenin Ceylanpınar muhabirliðini yapan Hüseyin Deniz ise 9 Aðustos 1992’de evinden işyerine giderken uðradıðı silahlı saldırı sonucu aðır yaralandı. 28 saat ölüme direnen Deniz, 10 Aðustos günü Diyarbakır Devlet Hastanesi’ne getirilmesinden birkaç dakika sonra yaşama gözlerini yumdu. Saldırıyla ilgili dava ancak 1997’de başladı ancak diðer devlet merkezli saldırılarda olduðu gibi bu olayda da katiller açıða çıkarılmadı. Ceylanpınar’da anısına açılan Hüseyin Deniz Eðitim Destek Evi öðrencileri üstün başarılar elde etseler de, devletin hedefi olmaktan kurtulamadı. Eðitim Destek Evi, geçtiðimiz ay kapatıldı.