PKK’nin yakaladığı MİT yöneticileri hakkında yeni bilgiler

KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu, AKP’nin ajanlaştırma faaliyetleri ile PKK tarafından yakalanan MİT yöneticileri hakkında önemli bilgiler verdi.

Kürdistan’daki ajanlaştırma faaliyetlerine yönelik çeşitli bilgiler veren Karasu, bu durumun AKP’nin Kürt toplumu içindeki bitişinin itirafı olduğunu kaydetti.

Mustafa Karasu, geçen yıl Botan alanı ve çevresinden sorumlu iki MİT yetkilisinin yakalandığını belirtti. Ayrıca geçtiğimiz Ağustos ayında yakalanan iki MİT yöneticisinin kimlikleri hakkında da yeni bilgiler verdi.

KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu’nun Yeni Özgür Politika Gazetesi’ndeki ‘Ajanlaştırma Saldırısı’ başlıklı makalesi şöyle:

‘’AKP faşizmi Kürt halkının özgürlük mücadelesi karşısında sıkıştıkça her türlü kirli savaş yöntemine başvurmaktadır. Kürt düşmanlarını etrafında toplayarak Kürt halkının özgürlük mücadelesini tasfiye etmek istemektedir. Ancak hiçbir saldırısı sonuç vermemektedir. Sonuç vermeyince de yeni kirli yöntemlerle Kürt halkının özgürlük mücadelesine saldırmaktadır. Son zamanlarda uyguladığı bir yöntem de bazı Kürt siyasetçilerini, sivil toplum kuruluşunda ve demokratik toplum örgütlerinde çalışanları ya sokak ortasında çevirerek ya da gözaltına alarak ajanlık dayatmaktadır. AKP iktidarı ajanlık dayatmasını Kürt halkına yönelik bir saldırı aracı haline getirmiştir.

Kürt siyasetçisi Musa Farisoğulları’ndan başlamak üzere bu yönlü dayatmaları arttırmışlardır. Kürt siyasetçisi Farisoğulları’nın açıklamasıyla bu durum öğrenilmiştir. Kuşkusuz bu dayatmalarını baskı, işkence, şantaj ve tehditle yapmaktadırlar. Çünkü Kürtler açısından en kötü durumlardan biri, bu devletin ajanı ve işbirlikçisi olmaktır. Özellikle onlarca yıldır yürütülen mücadele ortamında Kürt halkında işbirlikçiliğe ve ajanlaşmaya karşı büyük bir tepki gelişmiştir. İşbirlikçilik ve ajanlık toplum tarafından en kötü görülen ve dışlanan karakterler olmuştur. Bu açıdan Kürtlerin işkence, zulüm, baskı, tehdit ve şantaj olmadan ajanlığı kabul etmesi mümkün değildir. Dolayısıyla ajanlaşmayı yoğunlaştırma baskı, işkence, şantaj ve tehdit demektir. Zaten AKP faşizminin 2-3 yıldır Kürt halkının özgürlük mücadelesini bastırmak için kullandığı yöntemler bunlar olmaktadır.

Ajanlık dayatması en başta da AKP iktidarının Kürt’e bakışını ortaya koymaktadır. Kürt, iradeli bir toplum olarak görülmemektedir. Zaten Kürt insan yerine konulmamaktadır. Bu nedenle Kürt’ün iradesini kırmak için her yol mubah sayılmaktadır. AKP iktidarı Kürt düşmanlığını tarihin en zirve noktasına çıkarmıştır. AKP faşizmi Kürt düşmanlığına her gün bir yenisini eklemektedir. Ajanlaştırma politikasını bu düzeyde dayatmada bulunmak, AKP iktidarının Kürt toplumu içindeki bitişinin itirafı olmaktadır. Kürt içine ancak ajanlarıyla sızabilmektedir.

Kürt toplumu içinde giderek marjinalleşen AKP iktidarı Kürt düşmanlığını arttırmaktadır. Bu nedenle Kürt toplumuna en büyük hakaret ve en büyük saldırı olan ajanlığı dayatma politikasına yönelmiştir. Ajanlık dayatması en başta da ajanlık dayatılan kişiye yönelik hakaret ve saldırıdır. Ajanlık yapan kişi artık toplum dışıdır. Avrupalıların deyimiyle deklasedirler. Ajan artık insan değildir. Birileri tarafından kullanılan bir araçtır. Onun kişiliği yoktur. İşbirlikçiliği ve hainliği açık yapanların kendilerine göre bir gerekçeleri olmaktadır. Ajanlık yapanın hiçbir gerekçesi yoktur. O, bitirilmiş, tüketilmiş, posası çıkarılmış bir insandır. Birine ajanlık dayatmak, onu bitirmek ve insan olmaktan çıkarmaktır. Bu açıdan ajanlık dayatmasının yoğun yapılması, Kürt halkına ve Kürt insanına ağır bir saldırı olmaktadır. Kürt’ü insan yerine koymamaktır.

Ajanlık dayatılmasıyla toplum çürütülmek istenmektedir. Bir toplumda ajan ne kadar fazla olursa o toplum o kadar çürütülmüş olur. Bu açıdan bu saldırı sadece bireylere yönelik bir saldırı değildir; tüm Kürt toplumuna yönelik bir saldırı olmaktadır. Hedef alınan esas olarak toplumdur. Ajanlaştırılan kişilikler üzerinden toplum çürütülmektedir. Bu nedenle toplum içine salınmaktadır. Zaten ajanlaştırılan kişi topluma saldırtılmaktadır. Toplumun özgürlük ve demokrasi tutkusu, iradesi ve mücadele azmine saldırtılmaktadır. Bu açıdan tüm Kürt halkı ajanlaştırma dayatmasını kendisine yönelik bir saldırı olarak görmelidir.

Kürt halkına karşı yoğun bir özel savaş sürdürülmektedir. Bu savaşın en büyük hedefi, Kürt halkının Özgürlük Hareketi’ne ve Önderliğine olan güvenini, bağlılığını ve inancını zayıflatmaktır. Son bir iki yılda bu yönlü yoğun bir psikolojik savaş yürütülmektedir. Şimdi buna ajanlaştırma dayatması yaparak halkın birbirine güvenini sarsmak eklenmiştir. Bu nedenle önlerine gelene ajanlık dayatmaktadırlar. Bu dayatmaları belki bir kısmı kabul edecektir, ama etmeyenler de ya topluma yansıtmayacaktır ya da kendilerine güveni varsa, cesaretliyse bu dayatmayı açıklayacaklardır. Açıklamayanlar kendileri kabul etmese de başkaları kabul etmiş diye herkese kuşkuyla yaklaşacak, toplum içinde güvensizlik yayan bir kişilik haline geleceklerdir. Topluma yansıtıldığında ise toplum bizim içimize ajan sızdırıyorlar diye güvensizlik içine girecektir. Soykırımcı sömürgeci Türk devletinin ajanlık dayatmasının böyle amaçları vardır. O zaman bizlerin de bu amaçları boşa çıkarma görevi bulunmaktadır.

AKP iktidarının bu ajanlaştırma dayatmalarının bir boyutu da Kürt Özgürlük Hareketi’nin MİT’in PKK’den sorumlu dairelerinin başkanlarını ancak filmlerde görülen operasyonlarla ele geçirmesidir. Özyönetim direnişleri sırasında Botan alanı ve çevresinden sorumlu iki MİT yetkilisi yakalanmıştı. Geçen Ağustos ayında ise PKK’nin içerideki çalışmalarıyla ilgilenen dairenin sorumlusuyla PKK’nin yurtdışındaki faaliyetleriyle ilgilenen sorumlusu bir operasyonla yakalanmışlardır. MİT öyle bir faka bastırılmıştır ki, tarihinde görülmemiş öyle bir yenilgiye uğratılmıştır ki ensesinden yakalananlar sadece bu MİT sorumluları değil, Tayyip Erdoğan olmuştur. Herhalde AKP iktidarı bu sorumluların yakalanmasıyla birlikte tüm ajanlarının deşifre olduğunu düşünerek yeni ajanlaştırma çabası içine girmişlerdir. Hem Kürt halkına yönelik bir saldırı olarak bu ajanlaştırmayı geliştirmeye çalışıyorlar, hem de tüm ajanların deşifre olduğunu düşünerek böyle bir saldırıya geçmiş bulunuyorlar.

Kürt halkına yönelik bu ağır ve alçakça saldırı karşısında kuşkusuz Kürt halkının bir tutumu olacaktır. En başta da bu uygulama şahsında AKP iktidarının Kürt düşmanı karakteri çok daha iyi görülmektedir. Zaten 2-3 yıldır Kürt düşmanı yüzünü açıkça ortaya koymuştur. Şimdi bu ajanlaştırma ile bu çirkin yüzünü daha açık göstermektedir. Ajanlaştırmanın da bir soykırım saldırısı olduğu görülerek buna da karşı koymak ve direnmek gerekmektedir. İster sokakta, ister gözaltında yapılsın bu dayatmanın kişiyi bitirme ve öldürme olduğu görülerek reddedilmelidir. Ajanlaştırma, fiziki ölümden bin kat daha fazla kötü ölümdür. Ajanlaşma, her gün bin defa ölmektir. Bu açıdan kime dayatılırsa dayatılsın kabul edilmemelidir. Kabul ettirmek için yapılan şantaj ve tehditlere boyun eğilmemelidir. Bu da yetmez, insan hakları kuruluşlarına giderek teşhir edilmelidir. Bu Kürt düşmanı güçlerin dayatma yaptıkları kişilere, açıklarsan şöyle yaparız, böyle yaparız, tehditlerine boyun eğilmemelidir. Bu saldırılar ancak kamuoyuna açıklanarak, bu temelde AKP faşizmi teşhir edilerek ve toplum bilinçlendirilerek önlenebilir. Kürt insanı en kötü ölüm olan bu ölüm biçimini kabul etmemelidir. Bu hakarete karşı çıkmalıdır. Sadece bireyler değil, halk da buna karşı toplu tepkisini ortaya koymalıdır.

AKP iktidarı artık Kürt düşmanı bir çetedir. Tamamen Kürt halkına karşı komplolar peşinde olan bir istihbarat örgütüdür. AKP, bir bütün olarak Kürtlere karşı yürütülen soykırım politikasının en temel aktörü olan MİT haline gelmiştir. AKP bir parti değil, Kürt düşmanı bir istihbarat örgütü ve özel savaş organıdır. Bunu tüm Kürtler görmelidirler.

Türk devletinin bu dayatmalarını gelip Özgürlük Hareketi’ne itiraf edenler olmuştur. Bize ajanlık dayatılmıştır denilerek bu yükten kurtulmak istemişlerdir. Ancak reddetseler de benim için ne düşünürler kaygısıyla gelip söylemeyenler de vardır. Bunlar da kendilerine yapılan ajanlık dayatmasını ürkmeden insan hakları örgütlerine açıklamalıdırlar. Zayıflık göstererek ajanlığı kabul etmiş olanlar olabilir. Onlar da içine düştükleri durumu görerek bir an önce bu bataklıktan çıkabilirler. Çünkü er geç bu durumlar ortaya çıkar. Hiç kimse kendisini uzun süre gizleyemez. Bu açıdan kendilerini halkın ve Özgürlük Hareketi’nin adaletine teslim etmelidirler.

AKP iktidarı bilsin ki Kürt halkı sahipsiz değildir. Her türlü saldırıya gereken cevabı verecektir. Belki bir dönem kolay yollardan özgürlük kazanılırmış gibi bir yanılgı siyasi alanda ve toplumda ortaya çıkmıştı. Ancak şimdi herkes görmektedir ki faşizme karşı mücadele edilmeden özgür yaşam kazanılamaz. Bu açıdan AKP faşizmine karşı mücadele 2018 yılında daha fazla gelişecek, AKP yaptığı her saldırı nedeniyle pişman ettirilecektir. Tayyip Erdoğan ve Soysuz çömezi ne kadar bağırırlarsa bağırsınlar halkın özgürlük gücü karşısında ezileceklerdir. Onları ne ağır saldırılar, ne kendini güçlü göstermek için yapılan psikolojik savaş, ne de ajanlaştırma kurtaracaktır. Kürt halkının özgür yaşama iradesi ve gücü her türlü saldırıyı püskürtecek ve AKP iktidarına tarihi bir yenilgi yaşatacaktır. AKP iktidarının ölümü Kürt halkı ve demokrasi güçlerinin özgürlük mücadelesiyle gerçekleşecektir.’’