Özgürlük kadın mücadelesi ile olacaktır
Özgürlük kadın mücadelesi ile olacaktır
Özgürlük kadın mücadelesi ile olacaktır
Mezopotamya topraklarında kadınların kaybolmaya yüz tutan tarihi Apocu Hareket, Kadın Özgürlük Hareketi ve Kürt halkının yaratmış olduğu direniş ruhuyla yeniden alevlendi. İdeolojik olduğu kadar güncel olarak da toplumu etkisi altına alan, özgürlük kimliği olarak somutlaşan Kadın Özgürlük Hareketi son derece sarsıcı gelişmelere yol açtı. Ortadoğu’nun bin yıllardır kurumsallaşmış geriliğinin altına konulmuş sosyal dinamit, kapitalist modernite cilasını, maskesini düşüren alternatif öncü ve dinamik bir güce dönüştü. Kadını savunmasız bırakarak egemenliğini kurumlaştıran erkek sistemi, kadını sosyal ve toplumsal yaşamdan tamamen dışarken; Kadın Özgürlük Hareketi tüm alanlarda olduğu gibi savunma alanında da kadının yer almasının özgürlüğün temel gerekliliği olduğu gerçeğinden yola çıkarak kadın ordulaşması ve kadın öz savunma birliklerini kurdu.
Kadın savunma birlikleri son bir yıldır özellikle Kobane, Şengal direnişiyle dünyanın dikkatini çekti. DAİŞ faşizmine karşı kahramanca savaşan kadın savunma birliklerinin felsefik ve siyasi temelini anlamadan bu direnişin yeterince anlaşılması mümkün değil. DAİŞ şahsında somutlaşan gerici erkek egemen ideolojinin kadın ve topluma karşı saldırganlığına, faşizmine karşı kendiliğinden organize olunduğunu sanmak durumu hafife almak olur. Bu direnişi ortaya çıkaran ilkeleriyle, amaçlarıyla somutlaşmış özgürlük ideolojisi, görevleriyle netleşmiş kadın partileşmesi, sosyal çalışması, akademik eğitimi mevcut. Böyle bir bütünsellik içinde meşru savunma gücü olarak kadın savunma birliklerinin örgütlenmesi ve harekete geçmesi sağlandı.
1993 yılında Kürt Özgürlük Hareketi içerisinde gerçekleşen kadın ordulaşması, kadının örgüt ve eylemlilikte daha fazla başarı sağlamasına vesile oldu. Bu ordulaşma hala devam ediyor ve günümüzde pek çok emperyalist devletin de destek verdiği DAİŞ çetelerinin karşısında yer alıyor.
ÖCALAN VE KADIN ORDULAŞMASI
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, kadın ordulaşmasının kurulmasında büyük bir emeğe sahip. Öcalan, kadının kurtuluş ve özgürlüğünün örgütlülük ve savaşmaktan geçtiğini saptarken, kadının devrimdeki başarısını kendi eğitiminin, örgütlenmesinin ve eyleminin başarısı olarak değerlendiriyor. Ordulaşmanın tarihte ve günümüzde "bir erkek işi" olarak benimsendiğini, askeri faaliyetin adeta erkeklerin tekelinde olduğunu, kadının bu sahaya yaklaşmasının hem ahlaki açıdan hem de yasalar açısından yasaklandığını çözümlemelerinde dile getiren Öcalan, kadın ordulaşmasına ilişkin şunları belirtiyor:
“Geleneksel, siyasal, hukuki dayatmalara karşı bir delme, tepki ve yıkma hareketimiz var. Zaten kadının gerilla içinde yer alma isteği de bu nedenledir. Kadının gerillaya katılım isteği, özgürlük isteğiyle bağlantılıdır. Haklı olarak özgürlüğünü gerillada gerçekleştirmek istiyor. Parti içinde ve dışında, her yoldaşa, yakın uzak her dosta karşı öz kimlikli, kendini yitirmeyen, özgücüne güvenen bir kişi olmamız gerekir. Bu yaklaşımın doğal sonucu, ordulaşmadır. Kadın ordulaşınca; bireysel taleplerin gerçekleşmesi, kimliğin, özgürlüğün gündemleşmesi daha gerçekçi olur. Çünkü haklar güçle alınır, yalvarmayla, en yakınlarına dahi sığınmayla değil. Güç de örgütlenme ister, bunu iliklerinize kadar hissetmek durumundasınız. Toplumda olduğu gibi, tümüyle erkeklerin inisiyatifinde, bilinçli veya kendiliğinden onların himayesinde, hakimiyetinde olan bir gerilla ordusu değil; kadının da düşündüğü, tartıştığı, yönettiği, örgütlediği, denetlediği bir ordu gücüne kavuşarak gerilla ordulaşmasında yerini tutması daha gerçekçidir ve özgürlük talepleriyle bağlantılıdır. Fiziksel durumlar engel olarak ileri sürülmemelidir, 'fiziği dayanmaz' veya 'zor işlere gelmez, evde nasıl mutfak işleriyle uğraşıyorsa, orduda da öyle yapsın' denilemez. Her ordu eri, erkeği de, kadını da mutfakla uğraşır, ama bunu çoğunlukla kadına havale etmek gerçekçi değildir. Yine diğer alt yapı işlerini, yani toplumdakine benzer işleri de hep kadına havale etmek doğru değildir. Dolayısıyla bütün bu işler yapılır, ama savaş işleri de, eylem de yapılır. Bu konuda en az erkek kadar kadının da iddiası vardır, diyerek tavır belirlemek, kurumlaşmayı buna göre hazırlamak en doğrusudur."
AVESTA: KÜRT KADINI TEMEL ÖZNE OLDU
Kadın Ordulaşmasının öncülerinden KCK Yürütme Konseyi Üyesi Sozdar Avesta, Kürt kadınının PKK’deki yeri ve kadın ordulaşmasını, PKK’nin çıkışını ve kadının özgürleştirilmesi temelinde geliştirilen mücadeleyi "başlı başına bir devrim" olarak dile getiriyor.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın mücadelesi ve PKK’nin çıkışı ile birlikte ilk kadın katılımlarının gerçekleştiğini belirten Avesta, şu tespitleri yaptı:
“Grup aşamasındaki kadın katılımları daha çok okumuş, öğrenci, kısmen fabrikalarda çalışan emekçi kadınlardan oluşmaktadır. Ağırlıkla bu mücadeleyi izleyen, gözlemleyen kesimlerdendir. Fakat PKK çizgisinin Kuzey Kürdistan'da topluma taşırılmasıyla birlikte büyük oranda bu durum değişmeye başlamıştır. Propaganda ve ajitasyon çalışması yürüten PKK öncülerinin şahsında somutlaşan fedakârlık, cesaret; iradeli, kararlı, sözüne sadık duruş kadın kitlesini derinden etkiler. Özellikle kadın-erkek eşitliği konusunda ortaya konulan çerçeve, ideolojik bakış açısı ve bunun PKK militanlarınca topluma taşırılması kadın kitlesinde büyük bir umuda yol açar.
Bugünkü gelişmelerin ilk çekirdeği konumunda olan, kök hücresi saydığımız 'Kürdistan sömürgedir' ifadesi toplumun bütün derinliklerine nüfuz eder ve bu temelde PKK Kürt toplumunda bir inanç hareketi olarak gelişirken; bu inancı en dorukta yaşayan Kürt kadını olmuştur. Bundan dolayıdır ki, Önder Apo, PKK’yi 'bir kadın partisi' olarak tanımlamaktadır. Çünkü Özgürlük Hareketinin gelişmesiyle birlikte Kürtlüğün özünü, yurt ve yurtseverliğini temsil eden; bütün işgal, talan, sömürgecilik dayatmalarına rağmen özünü korumaya çalışan Kürt kadını PKK’nin çıkışıyla bu özünü geliştirerek mücadelede temel bir özne olmayı bilmiştir. Kürt kadını PKK hareketinin bütün evrelerinde yerini almış ve bu mücadelenin öncüleri arasında bulunmuş, büyük bir fedakârlık, emek ve inançla bunu geliştirmiştir."
'KADINLAR DAĞLARI TERK EDEMEZ...'
Düşmanlarının Kürt sorununu şiddet temelinde çözme yaklaşımlarının ortadan kalkmadığını söyleyen Avesta, kadın ordulaşmasının vazgeçilmez olduğuna dikkat çekti: “Önderliğimiz Kürdistan sorunu demokratik bir çözüme kavuşsa da cins sorununun çözümünün uzun bir süreci alacağını ve bu doğrultuda verilecek mücadelenin de uzun soluklu bir mücadele olacağını belirtmiştir. Herkes bu dağları terk etse de kadın terk edemez çünkü Kürt kadını bu dağlarla özdeşleşmiştir ve sırtını dağlarına ve bu dağlarda yarattığı değerlere vererek mücadelesini sürdürecektir. Dolayısıyla YJA Star’ı büyütmek, kapsamlılaştırmak, katılımları geliştirmek ve yine parti ekseninde ve parti bilinciyle örgütlendirmek büyük önem taşıyan bir konu olarak tespit edilmiştir.
Parti öncülüğü ve örgütlülüğü olmadan Kürdistan'da hiçbir gelişmenin olamayacağını, kadın kurtuluş ideolojisi ve partisel düzeyi olmaksızın ciddi bir gelişmenin yaşanamayacağını, özümseyen kadın hareketimiz PAJK’laşmayı temel hedefi olarak önüne koymuştur. Önderliğimizin belirttiği Tanrıçalaşma, Afroditleşme ve Melekleşmeyi tam bir adanmışlık içinde ve azizece gibi bir katılımla yakalamayı esas alan kadın hareketimiz, hiçbir tereddüde girmeden ancak bu ilkelerle var olabileceği gerçeğini çok derinlikli bir biçimde görmüştür. Bu anlamıyla kadın hareketimiz bu süreçlerde yaşadıklarıyla artık yenilmez bir düzeye geldiğini, çok ciddi bir deneyim ve tecrübe sahibi olduğunu, binlerce kadrosu ve militan yapısıyla büyük bir özgürlük gücü olduğunu ortaya koymuştur."
SERHAT: DEMOKRATİK TOPLUM, KADIN ÖZGÜRLÜĞÜYLE MÜMKÜN
Güncel gelişmelerle bağlantılı olarak Güney Kürdistan ve Rojava Kürdistanı'nda askeri savunma alanında etkili rol oynayan Kadın Savunma Birlikleri (YPJ) ve Şengal Direniş Birlikleri’nde (YBŞ) yer alan kadınların ve kadın ordulaşmasının önemine vurgu yapan Kürdistan Özgür Kadın Partisi (PAJK) Üyesi Ronahi Serhat, ordulaşmanın özünün iyi anlaşılması gerektiğini belirtti.
Demokratik toplumu kurma amacında olduklarına işaret eden Serhat, bu amaca asgari çalışmalar ya da en genel mücadeleyle ulaşılamayacağını dünya devrim tarihinden ve örneklerinden gördüklerini ifade etti. Serhat, ancak gerçek anlamda kadın özgürlüğüyle demokratik toplumun mümkün olabileceğini dile getirirken, devamla şunları kaydetti: “PKK’nin ilk kuruluşundan itibaren kadına yer veren, Kürdistan devriminin başarısının kadın devrimiyle mümkün olacağı tespitini kırk yıllık eşsiz mücadelede adım adım geliştiren Önder Apo, aynı adımları savunma alanında da attı. Kürdistan dağlarında zihnini, bedenini, kişiliğini, duygularını, davranışlarını yani kısacası kendisini çok yönlü eğiten Kürt kadınları meşru savunma alanında da büyük gelişmeler sağladı, muazzam tecrübeler kazandı. Kadın, kendi iradesiyle, öz gücüyle, kendisine ait tecrübeleriyle, doğrularıyla, yanlışlarıyla, hatalarıyla, başarılarıyla, kendi öz emekleriyle, verdikleri bedelle bir direniş geleneği; pratikle birlikte tarih yarattılar. Bu sadece birkaç yılı veya bazı alanları kapsayan bir tecrübe değil, dört parça Kürdistan’da dağlarda, şehirlerde kökleşmiş muazzam bir özgürlük bilinci, mücadele ruhu, yaşam duruşu, kimliği yaratmıştır. Yani kadın kimliği ve onurunu yeniden yaratmıştır.”
'ZALİM ERKEKLİK VE SINIFLI TARİHE DE CEVAP'
Serhat, Rojava direniş cephelerinde yer alan analardan oluşan silahlı takımları, "zalim erkeklik" ve sınıflı tarihe de tarihsel bir cevap olarak ele aldıklarını belirtirken, şöyle devam etti: “Kürt kadınlarının savunma örgütlülüğü, birlikleri, erkek aklının, onun ulus-devletinin kadınlar ve halklar arasına çizdiği, karşıtlaştırdığı din, dil, ulus farkını gözetmeksizin hem kadınların hem her halktan ve mezhepten tüm ezilen, baskı altındaki halkların savunma gücüdür. Bu anlamda kadın askeri savunma birlikleri yarattığı moral değerlerle, örgüt gücüyle, yaşam anlayışıyla toplumsal dönüştürücü bir güçtür. Bilinen klasik ordular gibi ele almak tek kelimeyle anlamamak ya da amacını çarpıtmak olur. Kadınların karşı karşıya oldukları tehlikeler ortadayken buna meyletmemek, göz dikmemek ya da destek vermemek, yer almamak açıkçası kadın özgürlüğü adına kadını zalim, zorba, gözü dönmüş, cani erkeğin insafına ve onun en güçlü örgütü olan ulus-devletine çaresizce teslim etmek veya olmak anlamına gelir. Sahte ve oportünistçe bir tutum olur.
Böyle bir örgütlenmenin anlamı sadece bir askeri direniş cephesinde bugün DAİŞ’e karşı olduğu gibi savaşmak değildir. Bugün adı DAİŞ yarın veya başka bir gün erkek egemen sistem başka bir organizeli güç yaratarak resmi, gayri resmi güçleri saldırtabilir. Hem kapitalist modernite zihniyeti ve ideolojisi sürekli bunu ayakta tutmakta hem de çok dara girdiğinde açıktan sahiplenmeyeceği DAİŞ gibi gayri meşru, gayri nizami örgütlenmelere de başvurmaktadır. Meşru savunmamız, organizeli olsun ya da olmasın, geliştirilen tüm saldırılara karşı yine bir kadına haksız yaklaşıldığında toptan tepki göstermeyi, tutum almayı, ayağa kalkmayı da içermektedir. Nitekim her gün onlarca kadın çeşitli sebeplerle sokakta, evde, siyasal gösterilerde erkek cinayetinin, şiddetinin kurbanı olmaktadır."
'MEŞRU SAVUNMAYI YAYGINLAŞTIRMA SORUMLULUĞUMUZ VAR'
Kadın kırımına karşı meşru savunmayı derinleştirme ve yaygınlaştırma gibi sorumluluklarının olduğuna değinen Serhat, Rojava-Kobane ve Şengal'de yaşanan gelişmelerin kadınları daha fazla arayışa ittiğini, meşru savunma açısından her yönlü eğitime yönelttiğini dile getirdi. Serhat, kadına karşı şiddet ve baskının had safhaya ulaştığını hatırlatarak, meşru savunmanın erkeğin insafına bırakılamayacağını kaydetti.