Önkoşulsuz görüşme önkoşullu ‘ateşkes’ –Veysi Sarısözen
Önkoşulsuz görüşme önkoşullu ‘ateşkes’ –Veysi Sarısözen
Önkoşulsuz görüşme önkoşullu ‘ateşkes’ –Veysi Sarısözen
Hükümet “İmralı sürecine” “nazik alet” muamelesi yapıyor. Bu taktiğin amacı, Kürt siyasi hareketini “dokunma bozarsın” diye korkutmak. Yani onu hem “eylemde”, hem “sözde” etkisiz hale getirmek.
Kabul etmek gerekir ki, kanlı bir savaşın ortasında “müzakere” sürecini “gizli” değil de, böyle kamuoyunun gözleri önünde yürütmeye kalktığında elbette “müzakere süreci” bir anda “nazik enstrümana” dönüşür. Hiç kimsenin ağzı torba olmadığı için büzemezsin, büzemediğin için de herkes “müzakere sürecinin” içine balıklama dalar.
Madem “müzakere sürecini” Oslo’dan farklı olarak böyle “aleni” bir şekilde yapacaksın, o halde, insanların konuşmalarından, sözlerinden, üsluplarından dolayı “müzakere sürecini sona erdirme” tehdidinde bulunmayacaksın. Müzakere hem “aleni” yapılacak, hem de o aleni müzakere hakkında insanların yumuşak ya da sert, olumlu ya da olumsuz, gürültülü ya da fısıltılı konuşması olmayacak... Bu aklın alacağı iş değildir.
Durum şu: Müzakere sürecini Kürt tarafı kayıtsız şartsız destekliyor. Başbakan istediği kadar sert konuşsun, ne derse desin, ister tahkir etsin, ister alay etsin, hükümet ne yaparsa yapsın, ister bombalasın, ister tutuklasın, ister kurşunlasın Kürt tarafı, yani BDP’den PKK’ye, gerilladan melleye kadar tüm halk İmralı sürecinde PKK Önderi Öcalan’ın arkasında tek saf halinde toplanmış. Türkiye solunun ezici çoğunluğu da öyle. Yüzü aşkın aydının açıklaması, imzalar dikkatle analiz edildiğinde, AKP’nin aydınlar üzerindeki etkisinin sıfırlanmak üzere olduğunu ve aydınların da İmralı sürecini desteklediğini göstermekte. “Şöyle olursa masadan çekiliriz” diyen tek bir Kürt yok.
Ama “şöyle olursa” bile değil, “şöyle konuşulursa masayı yıkarım” diyen bir hükümet var. Ve işin ilginç olan yanı şu ki, İmralı sürecinde Türk tarafı Erdoğan’ın arkasında tek saf halinde toplanmış değil. Türk tarafında MHP İmralı sürecini bombalamak istiyor. CHP’nin hali ortada o İmralı’da masanın bir başındaki iskemleyi iki metre, diğerini yarım metre yüksekliğinde yapan “ırkçı marangoz” rolünde. Erdoğan kendisine oy veren “seçmenlerden” de emin değil. Yani Türk tarafı İmralı sürecinde “çelişkiler içinde sallanıyor”; Kürt tarafı ise kararlı... Şu duruma bakın. Genelkurmay defalarca “biz ‘etkisiz hale’ getiriyoruz, ama onlar doğan boşluğu anında dolduruyor” diye şikayet etmekte. Dağdakilerin saflarında “oyuklar, boşluklar, kırıklar, çıkıklar” yok. Ve “çekilmeye de, çekilmemeye” de, “barışmaya da savaşmaya da” hazır olduğunu söyleyen bir güç var. Türk tarafında durum ne? Facia. Başbakan bırakalım “kruvazörlere” amirali, neredeyse “takalarda dümen tutacak reis” bulamadığını açıkladı. PKK’ye “duman attıracağı” söylenen “Hudut özel birlikleri” projesinin, “piyasa üstünde” maaş ve imtiyazlara rağmen talep olmadığı için çöktüğünü de Başbakan söyledi. Ordunun “terörle mücadele” alanında “maneviyatı”nın bozukluğunu da onun ağzından işittik.
Bu ne demek? Bu demektir ki, PKK önderi ve Kürt özgürlük hareketi barış ve çözüm sürecinde inisiyatifi ele almıştır.
Bu durumu şöyle de anlamak mümkün: Hükümetin afrası, tafrası, hotzotu ve yağmadan gürlemesi, aslında işte bu zayıf pozisyonu yüzünden. İmralı sürecinde hükümet zayıf. Sallantılı. Ürkek. Havadan nem kapar durumda. Hem “giderim, hem ağlarım” edalarında... O, PKK’den, BDP’den, Özgür medya yazarlarından bir tür “konuşma ateşkesi” ister gibi...
Böyle bir “konuşma ateşkesi” olabilir mi?
Buyurun size bir “müzakere konusu” daha... Bence olabilir. Eğer “çeneler” karşılıklı tutulacaksa olabilir. Yani “çift taraflı ateşkes” gibi... Tabii “karşılıklı susmaktan” söz ettiğimiz zaman, bunu yanlış anlamamak gerekir: Örneğin, Fehmi Koru, Türkiye’nin “daha önce direndiği” suikast yöntemine “nihayet şimdi başvurduğunu” yazdı, ben de bunun “büyük ifşaat” olduğunu yazdım. Fehmi Koru sustu. Bu susma “ikrar” anlamına geliyor. Bu durumda “ben de mi susmalıyım?” Hayır! Tersine yalnız ben değil, bu “ikrardan” sonra herkes konuşmalı. Başbakan konuştu bile: Paris Katliamı’ndan sonra, “sırada Almanya var” dedi. Daha önce Mehmet Ali Şahin’in benzer sözlerini herkes “Hükümet Almanya’yı ve almanya’daki Kürt siyasetçilerini tehdit etti” diye yorumladıktan sonra Başbakan’ın “inatla” böyle konuşması Fehmi Koru’nun “ifşaatını” doğruladı. Burada susulmaz. Suikast yapılan yerde görüşme devam etse de, “konuşma ateşkesi” olmaz çünkü...
Kaynak: Özgür Gündem