Öcalan’a yönelik tecrit insan hakları ihlalini aştı

Öcalan’a yönelik tecrit insan hakları ihlalini aştı

Ýnsan hakları ihlalinde çıtayı her geçen gün yükselten AKP Türkiye’sinde Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 500 gündür avukatlarıyla görüştürülmemesinin artık tecrit uygulamasının da ötesinde bir yaklaşım olduðuna dikkat çeken STK ve siyasi parti temsilcileri, bu uygulamaya bir an önce son verilmesini istedi.

10-17 Aralık Ýnsan Hakları Haftası öncesinde STK ve siyasi parti temsilcileri, 13 yıldır Ýmralı’da Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 500 gündür avukatlarıyla görüştürülmemesi uygulamasına dikkat çekiyor. “Öcalan’a yönelik bu yaklaşımın aðırlaştırılmış bir tecrit politikası olduðu, bunun Kürtlerin dışında Türkiye toplumuna yönelik” olduðuna vurgu yapan STK ve siyasi parti temsilcileri, Öcalan'ın avukatlarıyla görüştürülmemesini deðerlendirdi.

ÖCALAN’A YÖNELÝK TECRÝT TAMAMEN YASADIŞIDIR

Öcalan’a Özgürlük Platformu Sözcüsü Av. Eren Keskin, yeni bir insan hakları haftasının geldiðini ve çeşitli etkinliklerin yapılacaðını belirterek, “Ancak her insan hakları haftasında Kürtlerin yaşadıkları konusunda hiçbir deðişiklik olmadıðını görüyoruz. Kürdistan’da yaşanan acılar iki katına çıkıyor. Aynı acı ve çözümsüzlük politikasıyla insan hakları haftasına giriliyor. Bunun yansımalarının başında da sayın Abdullah Öcalan’a uygulanan tecrit geliyor. Herkesin saðduyulu olması gerektiðini düşünüyorum. Bir kere tecrit politikası ne Türkiye’nin kendi iç hukukuna uygun ne de Avrupa Ýnsan Hakları Sözleşmesi (AÝHS) ve Türkiye’nin imzaladıðı diðer sözleşmelere uygundur. Bu tamamen yasadışıdır” dedi.

ÜLKEYÝ YÖNETENLERÝN GERÇEÐÝ GÖRMESÝ GEREK

Öcalan’ın da her hükümlü gibi avukatları ve ailesiyle belirli zamanlarda görüşme hakkı olduðunu söyleyen Keskin, “Bunun engellenmesi insan hakları ihlalidir. Uygulanan tecrit bir kişiyi deðil bütün Kürt halkı etkilemektedir. Türkiye’de sorunun çözümü de etkilenmektedir. Yakın zamanda Kürdistan’daydım. Oraya gitmeden koşulları anlamanın yok. Herkesin kaybettiði bir yakını var. PKK onlardan oluşan bir örgüt. Onlarla ilişkinizi kesin demek, anne babaya çocuðunuzla ilişkinizi kesin demektir. Bunun anlaşılması gerekiyor. Ancak o şekilde çözülür. Ülkeyi yönetenlerin bu gerçeði görmesi gerekiyor” ifadelerinde bulundu.

TECRÝT ÝŞKENCEDÝR

ÇHD Genel Başkanı Av. Selçuk Kozaðaçlı, 19 aralık 2000 cezaevleri katliamından bu yana izolasyon ve tecrit modelinin uygulandıðını belirterek, özellikle siyasi tutsakların tamamen tretman adı verilen ve izolasyonla birleştirilmiş infaz uygulamasına tabi tutulduðuna dikkat çekti. 2000-2007 yılları arasında cezaevlerinde büyük bir direniş gösterildiði ve gösterilmeye de devam ettiðini ifade eden Kozaðaçlı, ÇHD, ÝHD, TTB gibi örgütlerin tecridin işkence olduðunu kabul ettiðini vurguladı. “Böyle bir izolasyonun temel insan haklarına aykırı olduðunu kabul ediyoruz” diyen Kozaðaçlı, fiziksel ve ruhsal bozucu etkilere sahip tecrit uygulamasının derhal terk edilmesi gerektiðini belirtti.

ÝMRALI TECRÝDÝ SON DERECE AÐIR KOŞULLARA SAHÝP

Ýmralı Cezaevi’nin bunun içinde çok özel bir uygulama olduðuna işaret eden Kozaðaçlı, “Son derece aðır koşullara sahip. Ýmralı’da fiziksel tecridin yanı sıra avukat görüş engeli ve avukatlara açılan davalarla son bir buçuk yıllık süreçte aðır ve kabul edilemez izolasyon yürütülüyor. Öcalan’ın tutuklu avukatlarının davasından da anladıðımız gibi, siyasal olarak tamamen izole edilmeye çalışıldıðını görüyoruz. Yine saðlık durumu hakkında görüş almak, ailesinin görüş yapabilmesi, arkadaş görüşü yapılmayışı gibi birçok aðırlaştırılmış örnek görüyoruz. Bunları kabul etmek mümkün deðil. Çok aðır temel insan hakları ihlalidir” dedi.

HEM SÝYASAL HEM TEMEL HAKLAR BAKIMINDAN KABUL EDÝLEMEZ

Önemli bir siyasal aktör olan Öcalan’ın Kürt sorununa çözüm anlamında önemli katkıda bulunması da engellenerek, ciddi bir siyasal sorun yaratıldıðına dikkat çeken Kozaðaçlı, “Bunu da izolasyonun bir başka etkisi olarak görmek gerek. Ýnsanlar tutuklu olarak cezaevinde olabilir. Ancak siyasal, kültürel, sosyal varlıklarını koruma hakkına sahiptirler. Tüm Türkiye cezaevlerinde tecrit uygulaması kaldırılmalıdır. Bu işkence modelidir. Özel olarak da Ýmralı’da uygulanan tecrit, hem siyasal hem temel haklar bakımından kabul edilemezdir. Derhal son verilmeli. Avukat yargılamalarına da derhal son verilmelidir” diye belirtti.

‘BU TECRÝT ANCAK AKP TÜRKÝYE’SÝNDE OLUR’

ESP Genel Başkanı Figen Yüksekdað, bir insan hakları haftasının da yoðun ihlallerle geldiðini belirterek, 80 kişinin gözaltına alındıðı BDP, belediye ve ST֒lere yönelik operasyonların insan hakları haftasındaki tablonun çok açık göstergesi olduðuna dikkat çekti. Ýnsan hakları politikası bakımından en çok kanayan yaranın tecrit politikası altındaki hapishaneler olduðunun altını çizen Yüksekdað, “Bu tüm şiddetiyle sürüyor. Geride kalan yıllarda tecrit içinde başka bir tecrit olan Ýmralı tecridiyle karşılaştı dünya ve Türkiye. Dünyada az görülen bir uygulama bu. Bir halkın liderini tecrit etmek, bir yılı aşkın süredir avukatlarıyla görüştürülmesini gasp etmek, bu dünya sınırları içinde Türkiye topraklarında yaşanabilirdi. AKP iktidarı altındaki bir ülkede olabilir” dedi.

HALKLARIN SÖZ VE ÖRGÜTLENME ÖZGÜRLÜÐÜNE YÖNELÝKTÝR

“Ýnsan haklarının gasp edildiði bir durum. Sayın Öcalan üzerindeki tecrit, siyasi bir ihlaldir” diyen Yüksekdað, şunları söyledi: “Kürt halkı ve halklar üzerindeki söz, eylem ve örgütlenme özgürlüðüne yöneliktir. Ýmralı’da tecrit edilen Kürt halkının iradesidir. Barış, insan hakları isteyen halklara yöneliktir. Türkiye toplumu geneli bakımından özellikle batı Öcalan üzerindeki tecride karşı, kendi adalet isteklerine karşı olduðunun farkında deðiller. Bu aðırlaşan saldırı politikaları, toplumun bütün kesimlerini içine alıyor. Toplumun farklı kesimlerinden de mücadele yükseliyor. Topraðı için, deresi için, çayı için mücadele etmeyen kesimler bile mücadele etmek durumunda. Ölmeden güvenlikli iş için mücadele etmek zorunda kalıyor insanlar. Her alanda çok aðır bir saldırıyla karşı karşıya kalıyor tüm toplum. Bu açıdan baktıðınızda insan hakları haftası çok aðır insan hakları ihlalleriyle karşı karşıya olduðumuzu gösteriyor. Diðer yandan güçlü bir halk direnişinin boy verdiðini gösteriyor. Yaşamın her alanındaki hak ve gasp saldırısına karşı siyasi ve vicdani temelde örgütlenme gerekiyor. Ýktidar AKP’nin olabilir, sokaklar bizimdir. Her hak mücadeleyle kazanılmıştır. Temel haklar ve özgürlükler için sokaðın gücüne dayanarak mücadele etmemiz kesindir.”

TECRÝT KOŞULLARI SON BULMALI

MAZLUMDER Genel Başkanı Ahmet Faruk Ünsal ise, Türkiye’de yargı sisteminin kendi yasalarına ve yönetmeliklerine raðmen bir şekilde kör topal işlediðini belirterek, “Kendi kurallarına raðmen işliyor. Öcalan’ın avukatlarıyla görüştürülmemiş olması da bunun örneklerinden biri. Bu hafta vesilesiyle biz tüm mahkumların, Öcalan’ın da içinde olduðu bu kötü koşullarının ve tecrit koşullarının son bulmasını talep ediyoruz. Tecride son verilmesini talep ediyoruz” dedi.