PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın avukatlıðını yapan Asrın Hukuk Bürosu avukatları, Öcalan ile görüşmelerine izin vermeyeceklerini söyleyen Başbakan Erdoðan hakkında savcılıða suç duyurusunda bulundu. Avukatlar ayrıca, Adalet Bakanı ve Ýmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza Ýnfaz Kurumu Müdürü hakkında da suç duyurusunda bulundu.
DÝHAnın haberine göre müvekkilleri PKK Lideri Abdullah Öcalan ile 27 Temmuz 2011'den bu yana görüştürülmeyen Asrın Hukuk Bürosu avukatları, Başbakan Recep Tayyip Erdoðan, Adalet Bakanı Sadullah Ergin ve Ýmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza Ýnfaz Kurumu Müdürü hakkında Bursa Cumhuriyet Başsavcılıðı'na suç duyurusunda bulundu. Başbakan Erdoðan'ın partisinin Kızılcahamam kampında yaptıðı "Ailesi ile görüşebilir ama avukatları ile yapacaðı görüşmeleri bir tarafa bırakın" demesi üzerine savcılıða başvuran avukatlar, yetkililerin "Hukuka ve yasaya dayanmayan işlem ve eylemde bulunmak, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle ve görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek kişilerin maðduriyetine sebep olmak, anayasaya aykırı eylem ve davranışta bulunmak" suçlarını işlediðini belirterek savcılıða başvurdu.
EN TEPEDEN AÇAÐIYA SUÇ ÝŞLENÝYOR
Avukatlar Mazlum Dinç ve Rezan Sarıca'nın suç duyurusu dilekçesinde müvekkilleri ile yapmak için 27 Temmuz 2011'den bu yana yapmış oldukları 130 görüşme başvurusunun çeşitli gerekçelerle reddedildiðine dikkat çekilerek, bu gerekçelerin devlet ciddiyetiyle baðdaşmayan keyfi gerekçeler olduðuna vurgu yapıldı. Ýmralı Cezaevi'nin 1999 yılından bu yana özel bir statüde olduðunun anlatıldıðı dilekçede şu ifadelere yer verildi: "Ýmralı Cezaevi'nin tabi olduðu hukuki ve biçimsel statü diðer cezaevlerinden farklı ve özerk bir durumu ihtiva etmektedir; gerek yasal mevzuat gerekse de 1999 yılından bu yana uygulana gelen teamüller uyarınca, cezaevi idaresinin sorumluluðunda olduðu gibi doðrudan Başbakan ve Adalet Bakanı'nın emir, talimat ve telkinleri ile idare edilmektedir. Bu anlamda Ýmralı Cezaevi'nde gelişebilecek her türlü olumlu-olumsuz gelişme, yetki ve sorumluluk doðrudan Başbakan ve Adalet Bakanı'na ve onların emrinde bulunan cezaevi idaresine aittir."
Müvekkilleri ile yapacakları görüşmelerin yasal bir mecburiyet ve bunu gerçekleştirecek tek aktörün de devlet olduðunun belirtildiði dilekçede, devletin bu sorumluluðu yerine getirmeyerek kendi hukuk ve yasalarının dışına çıktıðı belirtildi. Müvekkilleri ile görüştürülmemelerinin yetkililerin en tepeden en aşaðıya suç oluşturacak uygulamalardan kaynaklandıðını belirten avukatlar şu görüşlere yer verdi: "Müvekkil Öcalan'ın aðır tecridine dayanak oluşturabilecek hiçbir yasal ve meşru mevzuat hükmü mevcut deðildir. Ýnsan haklarına aykırı somut bu uygulama tamamen idari hiyerarşi içerisinde
Başbakan ve Adalet Bakanı'nı kapsayacak şekilde en tepeden en aşaðıya yetkililerin suç oluşturacak şekilde keyfi uygulamalarından kaynaklanmaktadır. Müvekkil Öcalan ile hukuki temsilcileri ve vekilleri olarak görüşmelerimizin engelleniyor olması başta Anayasa olmak üzere Ceza ve Güvenlik Tedbirleri Hakkında Kanun'a, Uluslararası Sözleşmelere, Avukatların Rolüne Dair Temel Prensipler Sözleşmesi'ne, Avrupa Ýnsan Hakları Sözleşmesi'ne, Ýşkenceyi Ýzleme ve Önleme Komitesi'nin Ýmralı Cezaevi'ne ilişkin rapor ve tavsiyelerine aykırılık teşkil etmektedir. Özellikle Ýşkenceyi Ýzleme ve Önleme Komitesi (CPT) tarafından da 1999, 2001, 2003, 2007 ve 2010 yıllarında müvekkilimizin tutukluluk şartlarına ilişkin hazırladıðı raporlarda avukat ziyaretlerinin kesintiye uðramasının kabul edilemeyeceðini, bu durumun Türkiye'nin taraf olduðu uluslararası sözleşmelere ve hukuka aykırı olduðunu vurgulayarak avukat ziyaretlerinin hayati önemde olduðunu belirtmiştir. Keza yine 5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin Ýnfazı Hakkında Kanun madde 25 ve madde 59, müvekkil Öcalan'ın ailesi ve avukatlarıyla görüşme hakkını düzenlemektedir."
DEVLET GÖRÜŞMELERÝ GARANTÝYE ALMASI GEREKÝRKEN, YASAKLAYAN KONUMDA
Müvekkilleri Öcalan'ın halen sürmekte olan davaları olduðuna ve bu davalar kapsamında avukatları ile görüşmesinin önemine dikkat çekilen dilekçede, Öcalan'ın düzenli olarak takip edilmesi gereken hukuki süreçlerinin söz konusu olduðu belirtildi. Müvekkillerinin yine, Avrupa Ýnsan Hakları Mahkemesi nezdinde sürmekte olan birden çok başvurusu olduðunu belirten avukatlar, Öcalan'ın ve hukuki temsilcileri olarak kendilerinin, aktif bir hukuki sürecinin söz konusu olduðu ifade edildi. Başvuruda devamla şu görüşlere yer verildi: "Öncelikle ortada müvekkil açısından hukuki bir engel yokken, müvekkil ulusal ve uluslararası mevzuatça garanti altına alınan haklarından maddi imkânsızlıklar bahane edilerek mahrum bırakılamaz. Böylesi bir yetersizlik varsa bunu en acil şekilde gidermek devletin görevidir. Bu anayasal anlamda devlete yüklenen pozitif sorumluluk kapsamındadır. Devlet kendi gözetiminde tuttuðu kişinin haklarını yerine getirmekle mükelleftir. Deðil engellemek, devletin bizatihi bu görüşmeleri saðlamak gibi bir yükümlülüðü vardır. Sonuçta müvekkil Öcalan'ı onay ve istemi dışında, Türkiye'deki diðer on binlerce mahpustan farklı olarak karadan millerce uzaklıkta, deniz ortasında bir ada cezaevine yerleştiren devletin ve idari yetkililerin kendileridir. Böylesi idari bir tasarrufta bulunan devletin müvekkilin aile ve avukat görüşmelerinin düzenliliðini de garanti altına alması gerekirken, aksine engelleyen/yasaklayan bir konumda olmuştur. Dolayısıyla devlet pozitif yükümlülüðünü yerine getirmediði gibi negatif yükümlülüklerine de uymamaktadır."
GEREKÝRSE BAŞKA CEZAEVÝNE NAKLEDÝLMELÝ
Devletin avukat görüşmelerine dair olarak, hem kullanılmasına engel olmama hem de olumlu önlemler alarak kullanılmasını fiilen saðlama yükümlülüðü olduðunun hatırlatıldıðı başvuruda, devletin kendi sorumluluðu altında olan bir kişinin haklarını gasp edemeyeceði tam tersine bu hakları yerine getirmek ve gerçekleşmesinin koşullarını oluşturmakla mükellef olduðuna dikkat çekildi. Müvekkilleri ile görüşmelerinin çeşitli gerekçelerle engellenmesinin kabul edilemez olduðunu belirten avukatlar, "Ýmralı Cezaevi ulaşılamaz bir yerdeyse daha önce de başvurularda belirtildiði üzere müvekkilinin naklinin ulaşılabilir bir yere gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Ulaşım vasıtaları gemi veyahut da koster bozuk ise yenisi tedarik edilmelidir. Müvekkilimizin haklarını ihlal eden cezaevi koşulları kaynak yokluðu gerekçe gösterilerek savunulamaz. Bu tarz bahane ve sebepler hiçbir koşul altında bir insanın aðır tecrit altında tutularak yasal ve evrensel hukuki ilke ve deðerlerden kaynaklı olan, insan olmanın gereði sayılan haklarından muaf tutulmasını ve gayri insani bir tarzda dış dünyayla baðlantısının engellenmesine sebep teşkil edemez" diyerek müvekkillerinin gerekirse başka cezaevine sevk edilmesi talebinde bulundu.
NEGATÝF YÖNLÜ ÖZEL BÝR AYRIMCILIK
Müvekkillerinin siyasi kimliði ve konumundan kaynaklı olarak bu uygulamalara maruz kaldıðını belirten avukatlar, "Müvekkilin şahsına ilişkin negatif yönlü özel bir ayrımcılık ve uygulama söz konusudur. Anayasa açık bir şekilde hiç kimsenin dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrımcılıða maruz kalmayacaðını; herkesin ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşitliðini kabul etmiştir. Ancak müvekkil şahsında evrensel ilke ve deðerlerin yansıması olan bu anayasal hak, çiðnenmekle kalmamış, ters yüz edilmiştir. Müvekkil Öcalan'ın siyasi kimliði ve konumu, işkenceye vardırılan uygulamalara maruz bırakılmasının gerekçesi haline getirilmiştir. Yoksa 15 ayı aşkın bir süredir avukatlarıyla görüştürülmüyor oluşu, kendisinin maddi ve manevi koşullarına dair en ufak bilgi kırıntısının engellenmesinin başka bir izahatı olamaz. Bu duruma ve uygulamaya sebebiyet veren yetkililerin temel hak ve özgürlükleri çiðnemek suretiyle anayasaya aykırı davrandıkları açıktır. Böylesi bir yetkiyi şahıslara verecek, bu yetkiye sebep teşkil edecek hiçbir dayanak söz konusu deðildir. Temel norm olan ve birey-devlet ilişkisinde asgari müştereklerin çerçevesini çizen anayasa, mevcut yetkinin nerden alınacaðı ve nasıl kullanılacaðını da açıkça belirtmiştir'' dedi.
BAŞBAKAN VE ADALET BAKANI AÇIK BÝR ŞEKÝLDE ANAYASAYA AYKIRI DAVRANDI
Başbakan, Adalet Bakanı ve ilgili cezaevi idaresinin açık bir şekilde Anayasa'ya aykırı davrandıðının belirtildiði suç duyurusunda, Anayasa'nın kendilerine böyle bir yetki vermediði, aksine böyle bir yetki kullanamayacaklarının açık olduðu belirtildi. Avukatlar, konuyla ilgili söz ve yetki sahibi devlet görevlilerinin basında yer alan açıklamalarının, Ýmralı hükümlülük sürecinde izlenen tecrit politikasının bilerek ve isteyerek; hatta bir devlet politikası olduðunu ispatlar nitelikte olduðunu ortaya çıktıðını aktardı. Dilekçede Başbakan Erdoðan'ın basına yansıyan Kızılcahamam kampında yaptıðı "Terörist başı ile ailesi ve yakınları görüşmek istediði sürece görüşmeye devam edebilirler bunda bir sakınca yoktur. Ama avukatlar noktasında onu bir kenara koyun" ifadelerine de yer verildi. Başbakan'ın bu şekilde, avukat-müvekkil görüşmelerinin doðrudan kendi inisiyatifi ile engellendiðini, direk kendi aðzından yaptıðı açıklamalarla kabul ettiðine dikkat çekildi. Dilekçede Adalet Bakanı'nın basına yaptıðı konuşmalarda, adaya ulaşımda herhangi bir problem olmadıðını söylemesine de yer verildi.
KÖTÜ NÝYETLÝ BÝR ENGELLEME HALÝ VAR
Dilekçede ayrıca, Öcalan'a telefon hakkı tanınmadıðı ve yazdıðı mektupların da gönderilmediðinden tüm baðı koparılarak tam tecrit içinde tutulduðu belirtildi. Suç duyurusunda Başbakan ve Adalet Bakanı hakkında şu görüşlere yer verildi: "Sayın Öcalan'a ilişkin avukatlarıyla görüştürmeme durumunun Sayın Başbakan'ın ve Adalet Bakanı'nın talimat ve telkinleriyle kötü niyetli bir engelleme halidir. Bu kötü niyetli ve kasıtlı uygulamayla hukuk, yasaları çiðneyen yetkililer görevini kötüye kullanmaktadır."
Dilekçenin sonunda istemlerini belirten avukatlar, Başbakan Recep Tayyip Erdoðan, Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Ýmralı Cezaevi Müdürü ve sorumlu diðer yetkililer hakkında başta TCK'nin 94. maddesi olan işkence, TCK'nin 122. maddesi olan Ayrımcılık Yasaðı, TCK'nin 124. maddesi olan Haberleşme Hakkının Engellenmesi ve TCK'nin 257. maddesi olan görevi kötüye kullanma suçları sebebiyle adı geçen kişiler hakkında soruşturma açılması talebinde bulundu.