Şam rejiminin içine girdiði açmazın derinleşmesi üzerine Güneybatı Kürdistanlı güçlerin demokratik özerklik yolunda attıðı adımlar AKP hükümeti ve denetimindeki Türk basını tarafından hayretle karşılandı. Ýlk tepki olarak da mevcut durumun da daha sonra ortaya çıkacak olası Kürt iradesinin de tahammül edilemez olduðunu buyurdular. Bir başka devletin sınırları içinde üstelik üçüncü bir halkın özgürlük mücadelesine neden bu denli tahammülsüz olunduðu hiç sorgulanmıyor. Yaşanan gelişmelere tarihsel perspektifle bakılmıyor. Bugün ortaya çıkan durumun geleceðe müdahalesi dikkate alınmıyormuş gibi davranılıyor.
PYD'nin de ideolojik birlikteliði olduðunu açıkladıðı PKK'nin, Birleşik baðımsız sosyalist Kürdistan hedefinden, Demokratik ülke, özgür anayurt noktasına nasıl gelindiðinin izini süren yok. PKK'nin Birleşik baðımsız sosyalist Kürdistan hedefinden, Demokratik ülke, özgür anayurt stratejisine geçişi ne diðer Kürt örgütleri tarafından(kaldı ki bunların kitlesel bir karşılıðı yok dar gruplar halindedirler) ne de Ankara egemenliði tarafından doðru okunamadı. Dolayısıyla kavranamadı. Bu Kürt grupları da Ankara egemenliðinin deðirmenine su taşıyarak bu durumu, PKK'nin hedeflerinden vaz geçtiði, hedef küçülttüðü kolaycılıðı ile izah edilmeye çalıştılar.
Bu yüzden de bugün omurgasını PYD'nin oluşturduðu Güneybatı Kürdistan özerkleşme sürecini de kavrayamıyorlar. Oysa PKK Lideri Abdullah Öcalan, Avrupa Ýnsan Hakları Mahkemesi(AÝHM)'e sunduðu 10 Temmuz 2001 tarihli savunmasında bugün yaşanan gelişmeleri ve hedeflerini çok açık bir biçimde dile getiriyor. Öcalan geleceðin Ortadoðusu üzerine kafa yorarak özgün bir model üretirken, Ankara egemenliði AKP eli ile hem kendi statükosunu hem de diðer bölge ulus devletlerinin statükosunu korumaya çalışıyor.
Öcalan'ın Suriye ve Güneybatı Kürdistan'a ilişkin belirlemelerini Mezopotamya Yayınları tarafından basılan AÝHM Savunmaları, Sümer Rahip Devletinden Demokratik Uygarlıða adlı kitabının ikinci cildinden olduðu gibi aktarıyorum.
Suriye Kürtleri'nin Kimlik Edinme ve Demokratik Katılım Çözümü.
Araplar'ın (Asurilerin) nasıl Kürtler'in içine uzanmış parçaları varsa, Kürtler'in de Araplar'ın içine uzanmış parçaları bulunmaktadır. Bunların başında Suriye Kütleri gelmekte, coðrafi ve kültürel olarak bunun gibi parçalarını teşkil etmektedir. Tarih boyunca tüm halklar arasında bu tür uzantılar, iç içe geçişler yaşanmaktadır. Tüm dünya, özellikle Asya ve Avrupa bu tarz olgu sorunlarla yaygın olarak karşılaşmıştır.
Milliyetçi yaklaşımlar bu tür azınlık konumlarını şiddet gerekçesi yaparak birçok savaşa yol açmışlardır. Demokratik sistemin oturmasıyla birlikte, bu tür sorunlar aynı ülke ve devlet içinde azınlıkların kültürel varlıkları tanınmış, demokratik katılımları birer temel insan hakları ve anayasa konusu yapılarak başarıyla çözülmüştür. Suriye Kürtleri'nin önemli bölümü, tarih boyunca yaşanan isyanlar, aşiret kavgaları ve kanunsuzluklar sonucunda deðişik alanlardan toplanma özelliðine sahiptir. Tarih, Hz. Ýbrahimin Urfa çıkışından son PKK çıkışına kadar bu yönlü bir akışın başta Suriye olmak üzere Doðu Akdeniz yörelerine göç edip yoðunlaştıðını göstermektedir. Araplar'ın ve Asuriler'in benzer nedenlerle, sıcakların etkisiyle ve ticaret amacıyla Kürdistanın, Anadolunun içine doðru göçüne tanık olunmaktadır. Tarih boyunca sık sık bu tarz göçler, yerleşmeler ve karşılıklı kültür ve ticaret alışverişlerinin yapıldıðı gözlemlenmektedir.
Bunların kültürler arası deðişim ve dönüşüm gibi önemli bir işlevi de bulunmaktadır. Bu sürece daha sonraları Ermeniler ve Türkmenler'in de yoðun katıldıkları görülmektedir. Dolayısıyla zengin bir dil, din ve kültürel çeşitlilik doðmaktadır. Suriye esas olarak bu tür zenginlikte bir ülke olarak şekillenmiştir. Demokratik uzlaşma ve hoşgörüye uygun bir ortam arz etmesi bu tarihsel oluşumlar nedeniyledir. Suriyedeki tüm grupların, dolayısıyla Kürtler'in de bu tarihi gerçeklikler çerçevesinde temel sorunları, kendi kültürel kimliklerini koruyup geliştirme, ana dille eðitim, basın-yayın hakları ve siyasal yaşama eşit ve özgür vatandaşlar olarak katılma haklarını hayata geçirmeleriyle çözümlenebilecektir. Bu yönlü bazı özgürlükleri tanınmışsa da, birçok sorunları henüz çözüm beklemektedir. Bunlar vatandaşlık, ana dille eðitim, basın-yayın ve siyasi haklara ilişkin konulardır. Sert bir engelleme olmamakla birlikte, bu hakların güvenceli kullanımı için yasal bir statü gerekmektedir.
Yasallık mücadelesinin başarıyla sonuçlanması önemli bir demokratik kazanım olup, Suriyenin genel demokratikleşmesine de güçlü bir katkıda bulunabilecektir. PKKnin alanda yoðun bir sempatizan kitlesi bulunmaktadır. Bu kitlenin temel görevi, bu yasal haklar çerçevesinde bir programla demokratik yasal örgütlenme ve mücadelesini Suriyenin genel yurtseverlik ve demokratikleşme hamleleriyle birleştirmesi ve gelmiş oldukları anayurtlarındaki özgürlük mücadelesiyle destek ve dayanışma içinde bulunmasıdır. Dünya genelinde çeşitli nedenlerle daðılmış tüm Kürtler'in aynı temelde görev ve sorumlulukları bulunmaktadır. Başta birlikte yaşadıkları ülkelerin metropollerindeki ve göçertilmiş alanlardaki Kürtler olmak üzere, her ülkede bulunan Kürtler'in kendi kültürel varlıklarını koruma, vatandaşlık kazanma, ana dilde eðitim, basın-yayın, insan hakları ve demokrasi ölçüleri temelinde siyasal yaşama aktif olarak katılma ve bu yönlü hak ve görevlerini başarıyla gerçekleştirmedir.
Bunun için başta sanat olmak üzere, her tür sosyal, sportif, eðitim, teknik vb. konularda kendilerini yetiştirip kültürel varlıklarını aktif bir yaşamla koruyup geliştirmedir. Bu temelde diðer halklarla onurlu, eşitlik ve özgürlük temelinde mücadele ve yaşamı paylaşmadır. Anavatandaki özgürlük mücadelesine gücü oranında destek, dayanışma ve katılımda bulunmadır. Son bir nokta, tüm Kürtler'in birlik sorunudur.
Eskiden baðımsız, birleşik ve sosyalist bir Kürdistan sloganı sıkça atılırdı. Milliyetçilikten kaynaklanan bu slogan, hem ideolojik hem de politik-pratik açıdan gerçekçi olmamaktadır. Ütopik olarak kulaða hoş gelse de, daha doðru olan yurtseverlik ve enternasyonalizm sloganı şu temelde olsa daha gerçekçi olacaktır: Çatısı altında bulunulan her ülke ve devlet için geçerli olmak üzere, Demokratik Ülke, Özgür Anayurt, tüm Ortadoðu açısından Demokratik Ortadoðu, Birleşik Anayurt. Bu iki temel slogan tüm Ortadoðu halkları açısından geçerlidir. Araplar yirmiyi aşkın parçaya bölünmüşlerdir. Türkler'in parçalanmışlıðı da oldukça kapsamlıdır. Ýran da kendini benzer parçalanmışlık içinde görmektedir.
Kürtler'in parçalanmışlıðı daha deðişik kapsamdadır ve farklı bir özgünlüðü vardır. Her bölünmüş halk parçası yalnız kendi başına birleşik bir ulus ve vatan kavgasına girişirse, o zaman Ortadoðu boydan boya bir savaş alanına dönmüş olur. Coðrafi, sosyolojik, dini farlılıklarla daha da bölünerek, içinden çıkılmaz bir kaos durumu yaşanır. Her tarafı Ýsrail-Filistin çatışmasına dönüşür. Zaten bu tarz birleşik ulus veya vatan anlayışları milliyetçilikten kaynaklanmış olup tarihin en kanlı iki yüzyılının, 19. ve 20. yüzyılın savaşlarına yol açmışlardır.
Milliyetçilik yöntemiyle Ortadoðuda çatışmaları körüklemek, 21. yüzyılın da boydan boya savaşlarla, katliamlar ve jenositlerle dolu geçmesi demektir. Dolayısıyla bu ne yurtseverlik, ne enternasyonalizm ne de hümanizmle baðdaşır. Doðru olan, Ortadoðunun mevcut siyasi sınırlarını veri olarak temel alıp, tüm ülkeleri ve devletlerinin bütünlüðü içinde demokrasi mücadelesini vererek, hak eşitliðini ve özgür birlikteliði gerçekleştirmektir.
Demokratikleşen her ülke, bir adım daha gerçekleşen Demokratik Ortadoðudur. Demokratik Ortadoðu da beraberinde AB türünden bir kuruluşla genelde tüm halkların özgürlük içinde birlik özlemlerine yanıt oluşturabilecektir. Arap ve Türki devletlerdeki gelişmeler daha çok bu yönlü eðilimi doðrulamaktadır. Enver Paşa ve Cemal Abdülnasırın Pantürkizm ve Panarabizm yöntemlerinin maceracı ve gerçeklikten yoksun oldukları kanıtlanmıştır. Tarihin Kürtler'e olanaklı kıldıðı eşsiz rol, her parçanın demokratik çözüm yoluyla bulunduðu ülke ve devleti demokratik uygarlıða çekmektir. Bu rol, Demokratik Ortadoðuya ve uygarlıða ulaşmada bölgenin tarihi geleneðine, coðrafi, ekonomik ve sosyal gerçeklerine de uygun en gerçekçi ve en anlamlı yoldur.
Sonuç olarak, Kürt sorunu milliyetçi çaðın yaklaşım ve yöntemleriyle çözümlenecek bir sorun olmaktan çıkmıştır. Fransız Devriminin yükselttiði milliyetçilik, burjuva sınıfının ulus olgusuna ve ondan kaynaklanan sorunlara uyguladıðı bir ideolojik yaklaşımdır. Burjuva ulus-devletin ortaya çıkmasında, sınıf mücadelesinin ve demokrasinin bastırılmasında, ulusların boðazlaşmasında, etnik çatışmalarda ve sömürge politikalarında temel ideolojik rol oynamıştır. 19. ve 20. yüzyılların kanlı geçmesinde burjuva milliyetçiliðinin şoven payı belirleyicidir. Doðuş kaynaðı olan Avrupa, bu savaşlardan çıkardıðı derslerle 20. yüzyılın ikinci yarısında milliyetçiliði ikinci plana bırakıp, siyasal sisteminde demokratik kriterleri esas almıştır. Demokratik sistem, reel sosyalizm dahil, diðer tüm siyasal sistemlerin karşısında üstünlüðünü kanıtlayarak, 20. yüzyılın sonlarında reel sosyalizmin çözülüşüyle dünyada başat sistem haline gelmiştir. Kürt sorununda hem hakim ulus milliyetçiliði, hem de yerel ilkel milliyetçilik çözümsüzlüðü derinleştirmekten ve ülkelerini derin çıkmazlara sürüklemekten öteye bir rolün sahibi olamamışlardır. Bu yaklaşım ve yöntemlerde ısrar, bunalımların derinleşmesi, isyan, bastırma ve katliamdır. Milliyetçiliðin bu iki türü çaðdaş demokratik uygarlıðın gelişimiyle çelişip, 19. yüzyıldan kalma gerici ideolojiler konumuna düşmüşlerdir.
Bu gerçeklik, Kürt sorunu için çaðdaş demokratik uygarlık kriterlerinin esas alınması gerektiðini ortaya koymaktadır. Kürtler tarihlerinin bu yeni döneminde, Ortadoðunun üç büyük ulusu arasındaki köprü rolüyle, coðrafi, tarihi ve toplumsal koşullarıyla hem kendi kurtuluşlarını hem de komşu halkları demokratik çözüm sürecine sokacak temel demokratik güç ve mücadelesinin sahibi konumundadırlar. Kanlı sınır boðazlaşmalarına girmeden, her parçasında kazanacakları demokrasi mücadelesiyle Ortadoðu halklarının gerçek birliðini, kardeşliðini ve özgürlüðünü saðlamada başarının temel güvencesi durumundadırlar. (S. 186-190)
Görüldüðü gibi bugünün hazırlıkları çok derinlere dayanıyor. Öcalan'ın özgün Ortadoðu modelinin bir filizlenme alanıdır bugün Güneybatı Kürdistan. Öcalan'ın gerçekleşen her öngörüsü geleceði okumda kendisinin ne denli önemli bir fırsat olduðunu gösteriyor.
[email protected]