Nurettin Sofi: 35. yıl özgürlük yılı olacak

Nurettin Sofi: 35. yıl özgürlük yılı olacak

PKK’nin 34. Kuruluş yıldönümü kutlamalarında konuşan HPG Anakarargah Komutanı Nurettin Sofi, 2012 yılında 34 yılı özetleyen gelişmeler yaşandıðına dikkat çekerek, “2012 yılı büyük direniş yılı oldu. PKK tarihinde yaşanılan direniş en zirvede yaşandı. Öyle görünüyor ki 35.yıl büyük bir zafer ve büyük bir direniş ile özgürlüðü gerçekleştirecektir” dedi.

PKK’nin 34. kuruluş yıldönümü Medya Savunma Alanlarında kutlanmaya devam ediyor. Gerçekleşen bir kutlamaya KCK Yürütme Konseyi Üyesi Elif Ronahi, HPG Anakarargah Komutanı Nurettin Sofi, HPG Komuta Konseyi Üyesi Sabri Tendürek’in yanı sıra çok sayıda gerilla komutanı ve gerilla katıldı.

Gerilla alanlarında gerçekleşen askeri törende gerillalara hitaben bir konuşma yapan HPG Anakarargah Komutanı Nurettin Sofi, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Kasım’ını kutladı. “Yine Haki Karer'den, Mehmet ve Rojin arkadaşlara kadar bu 34 yıl içerisinde PKK’ye katılıp düşmanına karşı büyük bir fedakarlıkla savaşıp, direnen ve şehitler kervanına katılan binlerce şehidin anıları önünde saygıyla eðiliyorum. Bu 34 yıl içerisinde Kürt halkı da büyük bedeller ödedi. Özgür ve onurlu bir yaşam içerisinde irade olmak için PKK’nin bayraðı altında büyük bir direniş yürüttüler. Bugün Kürt halkının zirveleşen serhildanını selamlıyorum ve bugünlerini kutluyorum. Yine Mazlum Doðan, Hayri Durmuş, Kemal Pir’in büyük bir iradeyle gerçekleştirdikleri direnişleri ve “yaşamak direnmektir” şiarı ile 12 Eylül cuntasına karşı büyük bir irade oldular ve PKK’nin direniş bayraðını yükselttiler. Bu arkadaşların şahsında bütün zindan direnişçilerini selamlıyorum ve 27 Kasım’larını kutluyorum” dedi.

HPG gerillalarının direnişini de selamlayan Nurettin Sofi konuşmasını ‘Bijî Serok Apo’ sloganıyla tamamladı.

Nurettin Sofi’nin konuşmasının ardından gerilla komutanları tek tek gerillaların 27 Kasım’ını kutladı. Kutlama ardından Nurettin Sofi gerillalara bir toplantı gerçekleştirdi. 27 Kasım’ın Kürt halkı için anlamını şu sözlerle özetledi:

“Kürt halkı yine büyük bir coşku ve heyecanla diriliş gününü kutluyor. Güney, Doðu, Kuzey, Güneybatı Kürdistan ve ülke dışında bu sıcaklık ve heyecan var. Bütün halkların tarihinde kutsal ve onurlu günler vardır. Kürt halkı için de 27 Kasım öyle bir gündür.

27 Kasım neden bu kadar kutsal, onurlu bir gündür? Eðer insan bunu anlamak istiyorsa tarihe bakmalı. PKK’den önce Kürdistan’da ne vardı, PKK’den sonra ne var? Ýnsan böyle bir mukayese yaparsa çok rahat anlaşılacaktır ki 27 Kasım Kürt halkının tarihinde bugün bir dönüm noktasıdır. Önder APO “tarih, anı bilinçlice yaşamaktır” diyor. Yani kendi kaderini kendi elinle yazmaktır. Bu ölçülerle Kürdistan tarihine baktıðımızda çok rahat bir şekilde insan söyleyebilir ki; PKK’den önce Kürt halkının tarihinden bahsedilmesi çok zordu. Bir toplum olarak vardı, zaman zaman direnişleri de oldu, zaman zaman katliamlardan geçirildi. Ama bir irade olarak yaşaması, bilerek yaşaması, kendisi olarak yaşaması yoktu. Belki fiziki olarak yok edilmesi imkânsızdı. Zaman zaman o da denendi; Dersim’de denendi, Gelyê Zîlan’da denendi, Halepçe’de denendi ama mümkün deðildi, diyalektiðe aykırıydı. 40 milyon insanın fiziki olarak ortadan kaldırılması zor bir işti. Ama inkar siyaseti ve asimilasyon ile Kürtlük adına, Kürdistan adına bir şey bırakılmadı. Zaten Türk devleti Aðrı Ýsyanından sonra sembolik bir mezar yapmış ve ‘Kürdistan hayali burada gömülüdür’ diye yazmıştı. Yani Kürtlerin hayalindeki Kürdistan bu mezarda gömülmüştür. Belki Kürdistan bir hayaldi ama o bile imha edilmişti.”

‘EYLEM YOKSA TARÝH DE YOKTUR’

Kürt düşmanlarının Kürtleri asimile etmek için birçok yolu denediklerini hatırlatan Sofi konuşmasını

şöyle sürdürdü: “Kürtler üzerinde birçok defa katliam gerçekleştirildi. Asimilasyon ile de; dil, kültür, kendini örgütleme yani insan olmanın kimliði olarak ne gerekiyorsa hepsini ayaklar altına aldılar. Kendi tarihiyle ilgili ne varsa hepsini ortadan kaldırdılar. Kültürünü ortadan kaldırdılar, dilini yasakladılar, elbisesini bile yasakladılar. Yani yok oluş vardı. Diyalektiðe göre olmayacak şeyler bile yok edilmek istendi. Tarih eðer kronolojik olarak olay ve olgular ise yani insanın eylemlerinden oluşuyorsa, onun ifadesiyse Kürt halkının tarihte hiçbir eylemi yokmuş gibi gösterildi. Eylem yoksa tarihte yoktur. Bu yok oluş varoluş içinde hiçbir fark yoktur. Kürt insanı daha dünyada kendi ölümüyle yaşıyordu. Neden? Çünkü yaşam onun için deðildi, kimliksizdi ve sonuçta ölüm vardı. Bazı toplumlar bin yıl, iki bin yıldır dünyaya gelmiş ve onların tarihleri bellidir. Mezarlarında hangi tarihte doðdukları ve hangi tarihte öldükleri bellidir. Tarih diliminde yer almış, eylemde bulunmuş, varlık ifade ediyor. Ama Kürtlere bireysel olarak bile o yoktur. Şimdi bile Kürtlerin nüfuz cüzdanlarına bakın yüzde sekseni nüfus memurunun insafına göre yazılmış. Doðum tarihleri 01. 01- 02. 02 yazılmış. O memurun insafına göre hangi gün aklına gelmişse o yazılmış. Zaten isim yok. Bir Arap, Türk ismi verilmiş. Hiçbir şey ifade etmiyor. O kadar plan, oyun ve katlim planı Kürtler üzerinde oynanmış ki Şark Islahat Planı altında, Tehcir Kanunu adı altında, Zorunlu Ýskan adı altında gerçekleştirilen uygulamalar karşısında başka bir halk olsaydı şimdiye kadar on defa erir giderdi. Ýşte Kürdistan’da böyle bir zulüm var.”

PKK’den önce yaşam adına, onur adına, özgürlük adına, tarih adına hiçbir şeyin bırakılmadıðını ve insanlık tarihinde bile Kürtlerin yerinin yok edilmek istendiðine dikkat çeken Sofi Filistin’in gözlemci devlet statüsünde tanıyan BM’nin kararını da hatırlatarak Ortadoðu halklarına uygulanan politikalar için devamla şunları ifade etti: “Kürtlerin medeniyette yeri yoktu. Ýnsanlık kategorisinde yeri yoktu. Onun için yaşam hakkı ve direnme hakkı bile yoktu. Birleşmiş Milletler karar aldı ve Filistin bir gözlemci devlet olarak kabul edildi. Yani bir statü verildi. 60 yıl önce aynı BM Filistin’i parçaladı ve ortadan kaldırdı. Yüz binlerce insan bu süreçte katledildi. Filistin halkı yıllardır büyük bir direniş gösterdi. Onlarca fedai eylemi yaptı. Aylarca, yıllarca intifada yani serhildanda kaldı. Nasıl ki tanrı insana canını baðışlıyorsa bu zalimler dünyasında, despotlar dünyasında kapitalizmin düşüncesine göre oluşturulmuş dünyada da aynen öyle yaklaşılıyor. Pratikte var olup olmamak onlar için dert deðil. Tarihte var olmaları onlar için dert deðil. Çıkarları neye göreyse ona göre yaklaşıyorlar. 60 yıl sonra yeniden Filistin’e doðum belgesi verdiler. O da parçalı, Batı Şeria bir tarafta, Gazze diðer tarafta. Bir şehirden bir şehre gitmek için Filistinliler Ýsraillilerin içinden geçmek zorundalar. Dünya bu kadar zalimleşmiş bir dünyadır. Ýnsanlıðın dirildiði bir coðrafyada, bugüne kadar ahlak fikriyle, felsefeyle yürüyen insanlıðın temeli Ortadoðu’dur. Zerdeşt'en Hz Muhammed’e kadar bütün fikir ve düşünceler burada ortaya çıktı ama burası için yaşam şansı verilmiyor. Ne ahlak, ne onur, ne özgürlük, ne umut hepsi de coðrafyanın sahiplerine yasaklandı. Yani karanlık bir dünya ve en küçük bir ışık ve aydınlanma bile bırakılmadı.”

‘MARAŞ KATLÝAMI KÜRTLERE BÝR HATIRLATMAYDI’

PKK’nin bir grup olarak örgütlendiðini ve Kürt halkının ilk günden itibaren bu gruba destek verdiðini ifade eden Sofi yaşananlara karşı olarak da Türk devletinin yeniden katliamlara başladıðına dikkat çekti. Maraş katliamının Kürtlere tarihi hatırlatma olduðunu ifade eden Sofi, “Kürt halkı bu grup etrafında birlik oldu; cesaret, umut gördü, moral, ahlak gördü ve tekrardan kendi tarihini hatırlatmak için düşman Maraş Katliamını yaptı. ‘Herhalde Dersim’i unuttular, Geliye Zîlan’ı unuttular’ diyerek Maraş katliamıyla Kürdistan’a mesaj vererek kendi tarihinde ders çıkarmasını istediler. ‘Eðer sen ayaða kalkarsan yine katliam olur’ dediler. Maraş’taki Kürt ve alevi halkımızın şahsında bütün Kürt halkına mesaj verilerek denildi ki ‘ sakın ha sakın bu harekete ve bu gruba yaklaşmayın’.

Ama PKK Kürdistan’da diriliş devrimini yarattı. Küçük bir grup ve hiçbir şeyleri yok. Tarihine bakıyorsun; teslimiyet, işkence, katliam. Geleceðe bakıyorsun; ne dil, ne kültür, ne umut hiçbir şey kalmamış. Devlet, dünyanın en faşist devleti, ordusu NATO’nun ikinci büyük ordusu. Böyle bir sistemin içinde geliyor ve gel de bu beyinleri düzelt. Onun için PKK ilk çıkışında 12 Eylül’le karşılaştı” diye konuştu.

12 Eylül darbecilerinin göstermelik ve 12 Eylül’ü meşrulaştırmak için yargılandıðına dikkat çeken Sofi bu davada esas davacı olması gerekenin Kürt halkı olduðunu ifade ederek, “12 Eylül’ün tek bir amacı vardı, o da Kürdistan’da PKK ile ortaya çıkan umudun parçalanmasıydı” dedi.

12 Eylül dönemindeki zindan direnişine vurgu yapan Sofi, “PKK, zindan direnişidir. PKK, gerilla direnişidir. PKK, Kürt kadının özgürlüdür. PKK, Kürdistan’ın özgürlüðüdür” dedi.

Nurettin Sofi, Kürt Diriliş Devriminin gerçekleştiðini de sözlerine ekleyerek Kürt Halk Önderi Öcalan’ın düşüncelerinin engellenemeyeceðinin altını çizdi. “Kendilerine göre kafese koydular, kendilerine göre çarmıha gerdiler, kendilerine göre Kaf daðına çivilediler ama bilmiyorlardı ki bir insanı fiziki olarak esir alabilirler fakat fikir ve düşüncelerine hiçbir duvar, kafes, zincirle engelleyemezlerdi” ifadelerini kullandı.

‘2012 YILI 34 YILDA YAŞANANLARIN ÖZETÝ GÝBÝYDݒ

PKK’nin 34. yılının büyük bir direniş yılı olduðunu, devrim yıl olduðunu ifade eden Sofi sözlerini şöyle sürdürdü:

“PKK’nin çıkışı bir devrimi ifade ediyor ama devrimden sonuç alma, zafere gitmeyi ifade etmeyi bu yıl gösterdi. Onun için 2012 yılını insan PKK’nin tarihinde yaşananların otuz dört yılda yaşandıðını söyleyebilir. PKK zindanda direndi. Önder APO 2012 yılında büyük bir direniş ortaya koydu. Gerilla Şitaza eylemiyle, Rindıke eylemiyle, Şemzinan eylemiyle, Amed’le, Dersim’le, Beytüşşebap ile Serhat ile karakol eylemleriyle, vur-kal taktiðiyle, günbegün gerçekleştirdiði eylemlerle devrimci operasyonlar ile aylarca alanları denetimine alarak düşmanı orada atmak için hakimiyet geliştirdi. Şehit Hüseyin’in Şemzinan’da yaptıðı oydu, Şehit Mehmet’in Kato’da yaptıðı oydu. Şehit Rojin’in Çarçela’da yaptıðı oydu. Orada irade olan, güç olan onlardı. Düşman adım bile atamadı.

PKK zindanda direnişi ifade etti. Mazlum ve Hayri ile başlayan bu direniş geleneði bu yıl da sürdü. Bu yılda 67 gün boyunca Amed zindanında direniş vardı. Amed zindanındaki direniş Türkiye’nin ve Kürdistan’ın bütün zindanlarına yayıldı. Hangi zindanda bir yurtsever Kürt, bir PKK’li Kürt vardıysa o zindan Amed zindanı oldu. Önceden bir Amed vardı ama şimdi onlarca Amed var. 73 zindan var ve hepside açlık grevindeydi. 67 gün boyunca bütün baskılara, propangadaya, psikolojik savaşa raðmen arkadaşlar zindanda direnişe devam ettiler. Yüzlerce hile, yol ve yöntem kullanarak eylemi boşa çıkarmak, sabote etmek için çabaladılar ama bir adım bile geri adım attıramadılar.

Kürt halkı da nasıl ki doksanlarda serhildandaydıysa bu yıl da Kürt halkının serhildanı zirvedeydi. Türk devletinin tüm baskılarına raðmen Cudi’ye, Kato’ya giderek gerilla cenazelerini alarak kendi şehitlerine sahip çıktı, şehitlerin naaşlarını ailelere teslim etti. Bu olaylardan sonra düşman kendisi dedi ‘burası Kandil midir, neresidir.’ Ne Kandil’i ne Zap’ı. Demek ki Şırnak’ta artık Kandil’dir, Zap’tır. Hakkari’de artık Kandil’dir, Zap’tır. Buralarda Medya Savunma Alanları olmaktadır.

2012 yılı büyük direniş yılı oldu. PKK tarihinde yaşanılan direniş en zirvede yaşandı. Zindan direnişi zirvedeydi, gerillanın direnişi zirvedeydi, halkın serhildanı zirvedeydi. Belki önümüze koyduðumuz hedef ve planlar tam gerçekleştiremedik ve bu konuda da eleştiri de var. Eksik kalan şeyler de var. Halkımızı da özgürleştiremedik, Önderliðimizi de özgürleştiremedik ama şehitlerimizin şahsında, Mehmet ve Rojin’in şahsında yüzlerce fedai dedi ki bir daha PKK’nin ilk günü gibi aynen 27 Kasım kararı gibi aynı kararla, aynı iradeyle, aynı umutla önderliðin fikirleriyle kendini şehitler kervanına kattılar. 2012 yılı yani PKK’nin 34. Yılı direniş tarihini devam ettirdi, kendi tarihine layık oldu ve öyle görünüyor ki 35. Yıl büyük bir zafer ve büyük bir direniş ile özgürlüðü gerçekleştirecektir. 2012 yılında açıða çıkan deney ve tecrübeler ile 2013 yılına geçiyoruz. Yaşadıðımız eksiklikler, olumsuzlukları telafi edeceðiz, özeleştirimizi vereceðiz, üzerinde duracaðız. Bir kere daha bu kutsal günde bir daha söz veriyoruz ki; Önder Apo’nun çizgisinde, şehitlerin çizgisinde PKK’ye katılacaðız, dünya alem karşımızda bir olsa bile bizi özgürlük kararımızdan vazgeçiremeyecektir.”

HPG Anakarargah Komutanı Nurettin Sofi’nin konuşmasının ardından gerillalar hazırladıkları şiir, skeç, tiyatro, şarkılarla 27 Kasım’ı kutladı. Çekilen halaylarla 27 Kasım kutlaması sona erdi.