Midyat M Tipi ve Şakran cezaevlerinde açlık grevinde olan tutsakları ziyaret eden Şırnak Barosu, ÇHD, TTO ve ÝHD heyeti, tutsakların durumlarına ilişkin rapor hazırladı. Raporda, tutsakların hükümetin sürekli "durumları iyidir" ve "besleniyorlar" söylemlerini protesto etmek amacıyla bir haftadır doktor kontrollerini kabul etmedikleri belirtildi.
PKK'li ve PAJK'lı tutsakların başlatmış oldukları süresiz-dönüşümsüz açlık grevi eyleminin 62. gününde Şırnak Barosu, Çaðdaş Hukukçular Derneði (ÇHD), Türk Tabipler Birliði (TTB) ve Ýnsan Hakları Derneði (ÝHD ) tarafından oluşturulan heyet, Midyat M Tipi ve Ýzmir Aliaða Ýlçesi'ndeki Şakran cezaevlerinde açlık grevinde olan siyasi tutsakları ziyaret ettikten sonra rapor hazırladıðı raporu kamuoyu ile paylaştı.
Raporda, 10 Kasım günü açlık grevinde bulunan tutsaklarla yapılan görüşmelerde, hükümetin sürekli "durumları iyidir" ve "besleniyorlar" söylemlerini protesto etmek amacıyla tutsakların doktor muayenesini kabul etmedikleri belirtildi. Raporda, 12 Eylül'de belirli taleplerle başlatılan açlık grevi eyleminin, 5 Kasım tarihi itibari ile ülkedeki tüm cezaevlerinde bulunan siyasi tutuklu ve hükümlüleri kapsar şekilde genişlemiş olduðuna dikkat çekildi. Daha önce açlık grevinde bulunan tutsaklarla yapılan görüşmelerde, durumları iyi olan tutsakların "Halsizlik, burun kanaması, büyük ve küçük abdeste kanama" gibi rahatsızlıklarının baş gösterdiðinden dolayı avukat görüşüne çıkmayacak durumda oldukları ifade edildi. Açlık grevindeki tutsakların sese karşı duyarlılıktan kaynaklı olarak cezaevi görevlilerinin gürültülü davranışlarından, cezaevi yönetiminin sistematik olarak, takip anlamında kendilerini sık sık kontrol etmelerinden rahatsız oldukları, günlük ve tıbben belirli bir düzeyde verilmesi gereken B1 vitamininin yeterli düzeyde olup olmadıðına dair bilgi sahibi olmadıklarının tespit edildiði kaydedildi.
Raporda, cezaevlerinde yapılan incelemeler sonucunda siyasi tutsakların, "Tokyo protokolü çerçevesinde tıbbı müdahaleyi kabul etmediklerine dair cezaevi idarelerine dilekçe verildiði, uzlaşı saðlanmadan ve istemleri dışında yapılacak bir müdahalenin gerek eylemciler, gerekse toplum nezdinde yaratacaðı, telafisi imkânsız bir etki bırakacaðı, bu tür eylemlerin tarihsel kronolojide, devletin ve dönemin hükümetinin tıkandıðı tavrın yol açtıðı kıyımlar, ülkenin tarihine birer kara leke olarak ortadır. Ölmek, öldürmek veya ölüme terk etmek halkların kardeşliðine vurulan korkunç bir darbenin ötesine geçmedi ve en önemlisi Kürt sorununun çözümü konusundaki yaklaşımına paralel olarak, ülkede barışın geleceðine dair toplumsal umudu yavaş yavaş körelttiðine tanıklık etmekteyiz" ifadelerine yer verildi.