MHP 10. Kurultayı tamamlandı ve Devlet Bahçeli yeniden parti başkanı seçildi.
Bahçeli yaptıðı konuşmada ne Kürt halkının mücadelesinden ne de açlık grevlerinden söz etti. Başka türlü konuşması da zaten beklenmiyordu.
Ýki saatlik konuşma içinde Türklük hamasetinin dışında başka politik mesaj da bulunmuyordu. MHPnin AKPnin stepnesi olmaktan başka işlev taşımadıðı bu konuşmada da görülebilir.
Bir genel başkan parti kongresinde bugüne ait politik mesajlar verir.
Ne ki, Bahçelinin konuşmasında yeni denilebilecek hiçbir şey yoktu.
AKPnin açılım politikasına karşıydı, federasyon kelimesine bile karşıydı, Türklük dışında vatandaşlık tanımına karşıydı, ama somut olarak neye taraftardı, burası belli deðildi.
Ülkenin bugün karşısında bulunduðu büyük sorunların çözümü için ne öneriyordu, belli deðildi.
Güncel politikaya yönelik bu çaresizlik kendini uzak hedeflerin (nurlu ufuklar da diyebilirsiniz) belirlenmesinde iyice gösterdi.
2053 ve 2071 yılları
Ýlki Ýstanbulun fethinin 600. yılıdır, ikincisi Malazgirt savaşının 1000. yılıdır.
Bu tarihlerin yıldönümü olmanın ötesinde önemi nedir, o zaman ne olacaktır, belli deðil.
2071de rakibi olmayan bir Türk devletinin ortaya çıkacaðı söyleniyor.
Bu nasıl olacak, o da belli deðil
Kısacası MHP Kurultayında bilinen hamasetten başka bir şey yoktu.
MHPnin bir kesimi partinin AKPnin stepnesi olmasından, arada bir muhalefet partisi olmanın gereði olarak yüzeysel eleştiriler yöneltmesinden rahatsız; ama ne yapacaklarını onlar da bilmiyorlar.
MHP içindeki en büyük sorun, bu dönemde devletle ilişkinin nasıl kurulacaðıdır.
Devlet Bahçeli, MHP militanlarını sokaktan çeken kişi olarak biliniyor.
Bu sadece Bahçelinin marifeti deðil
Ülkücü hareket 12 Eylül sonrasında derin bir hayal kırıklıðı yaşadı.
Savunulan, her alanda işbirliði yapılan devletin MHP militanlarını hapsetmesi, bazılarının işkence görmesi ve idam edilmesi büyük şok etkisi yarattı.
MHPliler devletin zulmünü Kürtler ve Türkiyeli sosyalistler kadar yaşamadılar, ama yine de cansiperane savundukları devletlerinin onlara yaptıðı muameleye çok kırıldılar.
Bazı tanınmış MHPlilerin Mamak Cezaevinden çıktıktan sonra Deniz Gezmişin mezarına gidip, Biz Onu anlamadık diye Fatiha okudukları söylenir.
Anlaşılabilir nedenlerle açık konuşulmaz ama bir bölüm MHPlinin 1971de devlete silah çeken Türkiye sosyalistlerinden saygıyla söz ettikleri bilinir.
MHPde kim başkan olacak sorusu, partinin devletle ilişkisi nasıl olacak sorusuyla yakından ilgilidir.
MHPnin 1975-80 döneminde olduðu gibi polisle birlikte devrimcilere saldırması artık gerekli deðil. Polis, AKPnin çabasıyla ikinci ordu durumuna gelmiş durumda. 1975 sonrasının aksine polisin sivil yardımcılara ihtiyacı bulunmuyor.
MHPnin hedefi, Bahçelinin konuşmasında bir kere daha görüldüðü gibi, Kürtlerdir.
Daha doðrusu Ýstanbul, Ýzmir, Mersin, Bursa gibi büyük kentlerde ve batının çok sayıda küçük yerleşim biriminde yaşayan Kürtler
MHP, AKPyi Türkçülük söylemiyle eleştirecek, gereken yerde bu partiye destek olacak, batının büyük kentlerinde ve öteki yerleşim birimlerinde yaşayan Kürtler üzerinde de sivil baskı gücü olacaktır.
Bunun için de eskiden olduðu gibi devletle yoðun işbirliði yapılmasına gerek yoktur.
Keza sosyalist öðrencilere karşı da MHPnin gençlik kesimi harekete geçirilebilecek bir güçtür.
Başka bir deyişle, MHP şimdilik büyük oranda yedekte bekletilmektedir.
Bu anlamda MHP Kurultayının sonucu da AKPnin istediði gibi olmuştur denilebilir.