Mevcut egemen İslam hak yolunda sapmıştır-MAKALE

Hak ve özgürlük, aslında bir tek gerçeğin iki yönüdür, bir madalyonun iki yüzü gibidir. Çünkü özgürlük bir hak olduğu gibi, her hak da özgürlükle gerçekleşebilir. Hak, özgürlüğün konusu, özgürlük ise hakkın gerçekleşme vasıtasıdır.

Bir müslüman kendisi için istediğini müslüman kardeşi için de istemedikçe iman etmiş olamaz. Kürdü Kürdün toprağında tek dil tek millet Türk diye zorlamak ve karşı gelenleri katletmek gayri İslami ve gayri insanidir. Bunu mazlum Kürt halkına yapan yobaz Türk İslam sentezi ve faşist devletidir. uysa.

Müslüman, tüm varlıklara karşı sorumlu ve görevleri olan kişidir. Hak, adâlet, şefkat, merhamet ve hoşgörü sahibi olan bir kimse, diğer varlıklara karşı hakkaniyete titizlik gösterme konusunda son derece dikkatli olacaktır. Böyle bir anlayışta olan insan, hiçbir canlıya zarar vermemek için çaba sarf edecektir. Hatta o, yolda insanları rahatsız edecek bir maddeyi bertaraf etmekle sorumlu olduğu bilincindedir. İslam, kötü insan tipinin oluşmaması için de gereken tedbirleri almış ve kötü insan tipiyle mücadele etmiştir.

Nitekim hadiste kötülüklerle mücadele hususunda şu strateji verilmektedir: “Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki, bu imanın en zayıf derecesidir. Böylece İslâm’ın amacı üstün insanî niteliklere sahip bireyler yetiştirerek topluma kazandırmaktır.

 Şüphesiz ki Allah, size adaleti, iyilik yapmayı ve yakınlara bakmayı emreder; hayâsızlıktan, fenalıktan ve azgınlıktan nehyeder. Öğüt almanız için size böyle öğüt verir.” (Nahl, 16/90)

“Ey iman edenler, Allah için hakkı ayakta tutanlar ve adaletle şahitlik yapanlar olunuz. Bir kavme olan kininiz, sizi adaletsizliğe sevk etmesin. Adaletli olun, çünkü o, takvaya daha yakındır. Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.” (Maide)

Yaşam hakkı ve can güvenliği

İnsan haklarının en başında yaşama hakkı ve can güvenliği ve dil hakı kültür hakı, sosyal-siyasal ve inanç hakı v.s gelmektedir. Bugünkü egemen İslam Kürtlerin tüm insanı ve vicdanı hakları inkar ediyor. Bu yobaz din hainleri hem Allah’a hem peygambere karşı hazinlik içindedir. Çünkü yaşam hakkı diğer tüm hakların kaynağı durumundadır. Allah’ın verdiği cana kimsenin kıyma hakkı yoktur. Bunun ağır bir suç olduğu Kur’ân’da şöyle anlatılır: “…Haksız yere bir cana kıyan kimse sanki bütün insanları öldürmüş gibidir. Birine hayat veren kimse de bütün insanlara hayat vermiş gibidir. “Allah’ın haram kıldığı cana kıymayın.“ Haklı bir sebep olmadıkça Allah’ın haram kıldığı cana kıymayın. Yaşama hakkı ve güvencesi içerisinde olmayan bir kişinin dengeli ve sağlıklı bir yaşam sürmesi düşünülemez.

Hz. Peygamber, insan yaşamı ve değeri üzerinde çokça durmuş ve tarihi Öedâ hutbesinde, “(Mü’minler), bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise canlarınız, mallarınız, namuslarınız da öyle mukaddestir. Her türlü tecavüzden korunmuştur.” Buyurarak insanların can, mal, ırz ve namus kurmakla sorumludur.

Yüce Allah’ın güzel isimlerinden biri olan “hak” kelimesinin çoğulu olan hukukun gayesi, hakların kime ait olduğunun belirlenmesi, hakların korunması ve haklara yapılan tecavüzün, zorbalıkların ortadan kaldırılmasıdır. Dolayısıyla insanın kanı akıtılmaz, canına kıyılmaz, namusuna, toprağına, mesleğine, meskenine ve cinsiyetine dokunulmaz.

 Yüzlerce âyet ve hadisin ortak ifadesinden İslâm’ın bu konulardaki görüşleri ortaya çıkmaktadır. Fert ve toplumların her yönüyle hak ve sorumluluklarının belirlenmesi ve dengelenmesi İslâm dininin ana konularından birini teşkil etmektedir.

Önemli olan insanın sahip olduğu haklarıyla beraber onur, şeref, namus ve iffetiyle yaşamasını sağlamaktır. İnsan fıtratıyla örtüşen insan hakları kavramının zihinlerde yaptığı çağrışım insanın sahip olduğu özgürlüklerdir. Yani insan haklarından anlaşılan onun özgürlükleridir.

Hak ve özgürlük, aslında bir tek gerçeğin iki yönüdür, bir madalyonun iki yüzü gibidir. Çünkü özgürlük bir hak olduğu gibi, her hak da özgürlükle gerçekleşebilir. Hak, özgürlüğün konusu, özgürlük ise hakkın gerçekleşme vasıtasıdır.

Hak ve özgürlüklerin insanın kişiliğine bağlı olarak, doğal, dokunulmaz, vazgeçilemez, engellenemez, kısıtlanamaz, devredilemez ve evrensel olduğunda görüş birliği vardır.

Yüce Allah’ın, üstün ve mükerrem bir varlık olan insana bahşettiği bu hakların bir bütün olarak ele alınmayıp aralarında ayırım yapılması da doğru değildir. Herkes için gerekli olan insan haklarına önem vermeyen ve bu haklara riayet etmeyen toplumlar medeni olamazlar. İlâhi bir kaynaktan beslenmeyen insan hakları uygulamalarında her zaman eksiklik ve çifte standart söz konusu olacaktır.

Kaynak: Yeni Özgür Politika