AKP rejiminin direktifi olmadan günlerdir nasıl bir reaksiyon göstereceðini bilemeyen Türk medyası, psikolojik savaş merkezlerinin direktifleri doðrultusunda sessizliðinden çıkarak Kürt düşmanı kampanyasına olduðu yerden devam dedi.
2010 yılının sonunda Tunusta başlayan ve Mısırla devam eden halk ayaklanmaları karşısında tutarlı bir politika yürütemeyen AKP rejiminin, komşularla sıfır problem politikası iflas ederken, yakın döneme kadar sadık müttefiki olan Esad rejimine olan karşıtlıðı da Kürt düşmanlıðından öteye geçemiyor.
Ýyi ilişkilerinin olduðu tek komşusu kalmayan Türk hükümeti, yoðun sancısının yaşadıðı Ortadoðudaki gelişmeler kendisinden muafmış gibi davranmaya devam ediyor. Yeni dönemin kaçınılmaz en önemli aktörü olan Kürtlerle iyi ilişkiler kurmak yerine, 90 yıldır dürdüðü düşmanlık politikasında ısrar ediyor.
Ýçerde faşizm ve siyasi soykırım olarak tanımlanan sert baskı kampanyasını sürdüren AKP rejimi, Suriyede Mart 2011deki ayaklanmanın başından bu yana en barışçıl bir pozisyon içinde bulunan Kürtleri ve bölgesini bölmek ve istikrarsızlaştırmak için elinden geleni yapıyor. Kürtlerin en ufak bir kazanım elde etmemesi için çalmadık kapı, girişmedik komplo bırakmayan AKP rejimi, Batının da işbirliði ile yoðun dezenformasyon ve manipülasyon kampanyası ile Kürt mücadelesini karalamayı ve başarısız kılmayı umuyor.
19 Temmuzda Kobanide, ardından Afrin ve Derikte Kürtlerin kendi topraklarını şiddetten korumak için yönetime el koyması ardından günlerce reaksiyonsuz kalan AKP medyası, iktidarın psikolojik savaş merkezlerinden aldıðı yeni direktiflerle suskunluðunu bozdu ve dezenformasyona kaldıðı yerden devam etti.
ÖZGÜR SURÝYE ORDUSU PKKYÝ YOK EDECEKMÝŞ!
Bir yandan manipülatif ve yalan haberler yayınlayarak Kürtleri hedef yapmaya çalışan medya, diðer yandan da taşeron örgütlere bel baðlamış görünüyor. HaberTürk gazetesi Muhaliften Ültimatom başlıðı altında Suriye Özgür Ordusunun PKKyi yok etme tehdidinde bulunduðunu ileri sürdü. Açıklamanın video paylaşım sitesi Youtubeda yayınlandıðı iddia edildi. Açıklamada kullanılan dil rezil, tam özgürlük düşmanı bir dil. Bu dili, Kürtler yakından tanıyor ve sonuçlarını da 90 yıldır Türkiyede yaşıyor. Bildiride sık sık Katil PKK ifadesi kullanılması Türkiye destekli çetelerin, 40 yıldır Suriyede iktidarda olan Baas rejimi zihniyetinden hiçbir farkı olmadıðı gibi, Suriyeye özgürlük getireceðini vaat edenlerin zihniyetini de bu vesile ile bir kez daha ortaya koyuyor.
Suriye Özgür Ordusunun böyle bir açıklaması olduðu yönünde başka bir yerde herhangi bir habere rastlanmadı. Ancak sadece Türk rejiminin hassasiyetlerini içeren böyle bir açıklamanın medyadaki Kürt karşıtı kampanyanın başlatılmasıyla paralellik göstermesi dikkat çekiyor. Bu da açıklamanın hangi merkezlerin direktifiyle hazırlandıðını ve yayına sürüldüðünü gösteriyor.
Tek bir soru bile bu beklentinin bir karşılıðı olmayacaðını göstermeye yetiyor: NATOnun ikinci büyük ordusuna sahip Türkiye, Batılı destekçileri ile birlikte 30 yıldır PKKyi yok edemezken, dünün taşeron örgütü mü yok edecek?
Ayrıca Kürtlerin özgürlük mücadelesinin bu tür tehditlerle durdurulabileceðini düşünmek, 30 yıldır süren direniş karşısındaki körlüðe ve çaresizliðe işaret ediyor. AKP rejimini neredeyse içeri atmadıðı tek bir Kürt kalmadı, seçilmişlerini hapsetti, gazetecilerini tutukladı, gazetelerini kapattı, tüm muhalif seslere karşı terör estirdi, yetmedi Kürtleri katletti, hak ihlallerinde rekor kırdı, ama Kürtleri susturabildi mi?
DEMOKRAT OLMAYAN MUHALÝFLER VE PARALI ASKERLER
Öte yandan adına Suriye Özgür Ordusu denilen silahlı grupların, Suriye rejiminden daha az baskıcı olmayan Türkiye-Katar-Suudi Arabistan üçlüsü tarafından eðitildiði, himaye edildiði ve finanse edildiði artık bir sır deðil. Lideri Türkiyede bulunan bu silahlı grubun yine başta Türkiye olmak üzere çeşitli bölgelerde Batılı istihbarat servislerince eðitildiði ve silah verildiði de defalarca medyaya konu oldu. Bu konuda hem istihbarat yetkilileri konuştu, hem de adına silahlı grup içerisinden itiraflar geldi. Silahlı grubun, esas olarak kiralık katiller olarak da isimlendirilen paralı askerler ile Esad rejiminden ayrılan kesimlerden olduðu bildiriliyor. Sözkonusu kişiler zaten Esad rejimi altında birçok suç işlemiş insanlardan oluşuyor. Kısaca ortada demokratik bir muhalefetten söz edilemez. Tıpkı Libyada olduðu gibi oluşturulan silahlı gruplarla rejim devrilmek istenirken, demokrasi ve özgürlük kaygısı, altındaki yüzü açık seçik görünen bir maske olmaktan başka bir anlam taşımıyor.
Dıştan dayatılan müdahalenin özgürleştirme ve demokratik bir yönetim oluşturma gibi bir kaygısı bulunmazken, Suriyede demokrasi ve özgürlük için on yıllardır mücadele eden halklar ve kesimler var. Bunların başında da Kürtler geliyor. 2004te Kürtler Qamişloda katledilirken, AKP rejimi hem de Batı dünyası sessiz kaldı. Bugün kendisine muhalif diyerek Esad rejimine karşı savaşanlar da ortada yoktu ve belki bazıları bizzat bu katliamın içinde yer almıştı.
KÜRTLER ÜÇÜNCÜ YOLUN TEMSÝLCÝSÝ
Hiçbir talebine olumlu yanıt vermedikleri için Ýstanbulda kurulan Suriye Ulusal Meclisine (SUK) katılmayan ve baskıcı Esad rejimi ile savaşırken katliamlar yapmaktan çekinmeyen Özgür Suriye Ordusuna asker olmayan Kürtler, meşru talepleri doðrultusunda üçüncü bir yol izleyerek, demokratik özerklik inşa etmeye koyuldular. Bir yandan Kürtlerin taleplerini kabul etmeyen güçler, diðer yandan ahlaksız bir şekilde Kürtleri Esad rejimine destek olmakla suçladılar. Oysa bu rejimin esas maðdurları hep Kürtler oldu.
Arap Baharı olarak adlandırılan sürecin en büyük unutulmuşları olan Kürtler, tüm istikrarsızlaştırma ve yok sayılma politikasına raðmen, Ortadoðu denkleminin kaçınılmaz en önemli aktörü olarak varlıðını barışçıl pozisyonu ile ortaya koymaya devam ediyor. Ne AKP rejiminin kirli politikaları, ne de Türk medyasının dezenformasyon kampanyası ve taşeron örgütlere bel baðlamasının, Kürtlerin meşru hak taleplerindeki kararlılıðını ve mücadelesini geriletmesi beklenmiyor.