MAKALE- Haki’den Hindistan ve Ekin’e kadar

Kürt halkı ve kadını Hindistan ve Ekin gibi evlatlar yetiştirdikçe daha çok uzun süre özgürlük mücadelesi yürütür, daha büyük devrimler yapar ve daha çok faşizmi yenilgiye uğratır.

18 Mayıs’a birkaç gün kaldı. 18 Mayıs, büyük devrimci önderler İbrahim Kaypakkaya ile Haki Karer’in şehadet yıldönümleri oluyor. İbrahim Kaypakkaya 18 Mayıs 1973’te Amed’de işkencede katledilirken, Haki Karer 18 Mayıs 1977’de Antep’te katledilmiş bulunuyor. Türkiye devrimi Mahir, Deniz ve İbrahim’den Ulaş Bayraktaroğlu’na kadar uzanan bir şehitler ordusu yaratırken, Kürdistan devrimi de Haki Karer’den Hindistan Penaber ve Ekin Deniz’e kadar uzanan bir kahramanlar ordusu yaratmış bulunuyor. Bu temelde, şehadetinin kırk dördüncü yıldönümünde büyük devrimci önder İbrahim Kaypakkaya’yı ve ilk Mayıs şehitleri Deniz, Yusuf, Hüseyin ve İbrahim’den son Mayıs şehidi Ulaş Bayraktaroğlu’na kadar uzanan tüm Türkiye Demokratik Devrim Şehitlerini saygı ve minnetle anıyoruz. Yine şehadetinin kırkıncı yıldönümünde büyük devrimci önder Haki Karer’i ve Haki, Hindistan ve Ekin şahsında tüm Kürdistan Özgürlük Mücadelesi Şehitlerini saygı ve minnetle anıyoruz. Amaçlarını başarma sözümüzü bir kez daha yineliyoruz.

Haki Karer, Ordu’nun Ulubey İlçesinin hemen yakınındaki bir köyde doğup büyüyen bir Karadeniz çocuğu oluyor. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, bunun için “Bozulmamış bir Karadeniz çocuğu” diyor. Yani iktidarcı ve devletçi sistemin ve özellikle kapitalist modernite sisteminin kirine ve pasına bulaşmamış, toplumsallığını ve halkçılığını olduğu gibi korumuş anlamına geliyor. Kürdistan Özgürlük Hareketi PKK’nin temellerini atanlar ve kuranlar işte böyle bozulmamış toplumcu ve halkçı kişilikler oluyor.

Haki Karer liseyi Ordu’da okuduktan sonra 1971-72 öğretim yılında Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Matematik Bölümüne giriyor. Liseden tanıdığı arkadaşı Kemal Pir ile birlikte Emek-Bahçelievler arasında tuttuğu öğrenci evinde kalıyor. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile 1972 Kasımında işte bu evde tanışıyor ve bir daha hiç ayrılmıyor. Önder Abdullah Öcalan Mamak Cezaevinden çıktıktan sonra, bir cezaevi arkadaşının verdiği adres üzerine gidip Haki Karer ile Kemal Pir’i buluyor.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan Kürdistan Özgürlük Devriminin teorisini yaratır ve ideolojik-politik çizgisini oluşturarak devrime önderlik ederken, Haki Karer de bu devrimin örgütünü ve eylemini yaratmaya öncülük ediyor. Bu nedenle Önder Abdullah Öcalan, Haki Karer için “Benim gizli ruhum gibiydi” diyor. 18 Mayıs 1977’de Antep’te şehit düşünce “Kafamızdan aşağıya kaynar sular dökülür gibi hissettik” diye söylüyor. PKK’nin Haki Karer’in anısının örgütlenmesi olduğunu ve kırk yıldır süren silahlı direnişin de bu ve benzer katliamların intikamını alma eylemi olduğunu belirtiyor. Haki Karer için “Yemedi yanındakine yedirdi, giymedi arkadaşına giydirdi, en güzel yiyecek ve giyecekleri arkadaşlarına verirken, kendisi eski ve kirli olanları yıkayıp onararak giymeyi esas aldı” diyor. “Yorganını sırtlayarak hiç tanımadığı Kürdistan topraklarına herkesten önce gittiğini” belirtiyor. “Hamallık yaparak kendisini ve örgütü yaşattığını” ifade ediyor.

Söz konusu bu cümlelerden sonra daha belirtilecek bir şey kalıyor mu? Besbelli ki ortada adeta bir insan değil, sanki bir melek var. Yoldaşına, önderine, davasına karşı adeta bir melek gibi olan bu insan, sıra faşizme ve sömürgeciliğe karşı mücadeleye geldi mi o zaman da adeta bir aslan kesiliyor. Herkesten önce mücadele alanına gidiyor, herkesten daha zor olan işleri omuzluyor, herkesin yapamadığı görevleri yapıyor. Niçin? Çünkü yaşamı özgürlük ve demokraside görüyor. Çünkü Kürt halkının özgürlüğünün Türkiye halklarını kurtaracağını biliyor. Çünkü, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın dehasını ve önderliğini herkesten önce fark ediyor, anlıyor ve ona inanıyor. Böylece tarihin ilk Apocusu oluyor.

PKK’nin örgütsel ilke ve yaşam ölçülerini Önder Abdullah Öcalan ile Haki Karer arasındaki ilişkilerin belirlediği biliniyor. Böylece bu ilke ve ölçüler temelinde kendisini eğitip şekillendiren on binlerce özgürlük militanı ortaya çıkmış bulunuyor. Bu temelde gelişen kırk yıllık özgürlük direnişi içerisinde sayıları otuz bini bulan bir kahraman şehitler ordusu yaratılmış bulunuyor. Bunların hepsi de Haki Karer gibi, adeta dosta karşı en büyük insan canlısı, düşmana karşı ise keskin bir kılıç!

Kırk yıl önce Mayıs ayında başlayan bu kahramanlık yürüyüşünün, bu Mayıs’ta da tam bir kararlılıkla ve gelişerek devam ettiğini görüyoruz. Kürt halkı dört parça Kürdistan’da büyük bir özgürlük mücadelesi yürütüyor ve neredeyse her gün birkaç şehit veriyor. Şehit sayısı bazı günlerde onlara ulaşıyor. Adeta kırkıncı Mayıs ayının her gününde de Kürt halkı ve Özgürlük Hareketi yeni şehitler vermiş bulunuyor. Kuşkusuz bunların hepsi de günümüzün Hakileri olma özelliği taşıyor.

İşte bunlardan ikisi Kürt halkının melek kızları Hindistan Penaber ile Ekin Deniz oluyor. Hindistan Botan’da doğup Dersim’de şehit düşerken, Ekin ise Batman’da doğup Urfa’da şehit düşmüş bulunuyor. Haki Karer gibi, bu iki yiğit Kürt kadınını da çok iyi tanımak ve anlamak gerekiyor. Ozanın dediği gibi, delice yaşamak istedikleri bir çağda onları “Ölüme” götüren gerçekliğin ne olduğunu doğru sorgulamak gerekiyor. Aslında Onlar ölüme değil, özgür ve insanca yaşama gidiyor ve böyle bir yaşamı yaratıyorlar. Özgür ve insanca yaşamın bedelini ödüyorlar. Bu denli cesur ve fedakârlar!

Hindistan Penaber, Botan’da doğduktan sonra daha çocukken yerini-yurdunu terk etmek zorunda kalarak kendi ülkesinde mülteci konuma düşüp Maxmur’da büyüyor. Maxmur’un özgür Kürt ortamında eğitim görüp kişilik kazanıyor. Dünyayı, Kürdistan’ı, Kürt halkının durumunu ve kadın üzerindeki zulmü görüp anlar hale geldikten sonra da kendisini Özgürlük Hareketinin saflarında buluyor. Çünkü başka yerde olamaz. Zulme ve köleliğe boyun eğemez. Akranları özgürlük için savaşıp şehit düşerken, kendisi yerinde durup başka yaşamların peşinde koşamaz.

Daha çok genç yaşta iken katıldığı özgürlük mücadelesi saflarında adeta yeni bir Hindistan olup çıkıyor. El atmadığı ve başarıyla yapmadığı iş kalmıyor. Uzun süre gerilla birliklerinde savaşçılık yapıyor. Eğitimlere katılıyor ve mükemmel bir gerillacı oluyor. O artık özgürlüğün kılıcı olan YJA-Star’ın bir savaşçısıdır. Ardından basın alanında yer alıyor ve ajitasyon-propaganda çalışmalarına katılıyor. Kadın gerillacılığının tatlı ve gür sesi olup çıkıyor. Dağ dağ, birlik birlik dolaşarak gerilla gerçeğini halka ve gençliğe tanıtmaya çalışıyor. O artık bir propagandacı ve ajitatördür. Onlarca gerilla programı yaparak toplumu eğitiyor. Bu da yetmeyince veya gerekenlerin yapıldığına dair inanç oluşunca, bu sefer de Dersim’in yolunu tutuyor. Botan’dan Dersim’e yaşanabilir bir özgür ülke yaratabilmek için her zorluğa katlanıp varlığını katık ediyor.

Ekin Deniz, Batman’da doğup metropolde büyüyen, Kürtlere dayatılan zulmü ve asimilasyonu kavradıktan sonra da özgürlük mücadelesi saflarına katılan başka bir yiğit Kürt kızı oluyor. O da her zorluğa katlanıp, her görevi başarıyla yürüten bir özgürlük militanı oluyor. Aslında özgürlük meleği demek daha doğrudur. Tanıyanlar bilir, gerçekten de insan değil, sanki melek gibi biri oluyor. Madem büyük ve tarihi bir işe girilmiştir, o halde en iyisi yapılmalıdır diyerek, özgürlüğün kılıcı olan YJA-Star’ın da kılıcı ve ölçüsü noktasına geliyor.

Hindistan ve Ekin, tıpkı Haki Karer gibi yemeyip yediren, giymeyip giydiren, devrimin en zor işlerini yapan iki cesur ve fedakâr insan, iki özgürlük aşığı, iki Önderlik ve halk tutkulusu, iki insan ve arkadaş canlısı, iki koca özgür yürek! Kürt halkı ve kadını Hindistan ve Ekin gibi evlatlar yetiştirdikçe daha çok uzun süre özgürlük mücadelesi yürütür, daha büyük devrimler yapar ve daha çok faşizmi yenilgiye uğratır. Bunu herkes böyle bilmeli ve bu iki büyük devrimci Kürt kadınını iyi tanımalıdır. Bu temelde saygı ve minnetle anıyor, siz rahat uyuyun, taşıdığınız bayrak her zaman yüksekte dalgalanacak ve amacınız mutlaka başarıya ulaşacak diyoruz!

Kaynak: Yeni Özgür Politika