Diyarbakır Baðımsız Milletvekili Leyla Zana, Avrupa Parlamentosu'nda (AP) düzenlenen bir oturumda yaptıðı konuşmada PKK lideri Abdullah Öcalan'a uygulanan tecridin “duyarlı Kürt ve Türk halkının ruhunu incittiðini” belirterek, “Bu konuda Avrupa Birliði'nin gereðini yapmasını istiyor” dedi. Zana, AB’nin Kürt sorununun çözümünde de aktif rol almasını isterken, Roboski katliamına ilişkin ise resmi bir heyet gönderilmesini talep etti.
Leyla Zana, AP Kadın Hakları ve Cinsiyet Eşitliði Komitesi ve Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu (KPK) AP kanadının ortaklaşa düzenlediði "Türkiye'de Kadın Hakları ve Ýfade Özgürlüðü" oturumunda konuştu. Zana oturumda soruları da yanıtladı.
ÖCALAN’A TECRÝT DUYARLI RUYLARI ÝNCÝTÝYOR
Öcalan üzerinde bir yıl kadardır süren tam tecrit uygulamasına ilişkin Leyla Zana, şöyle konuştu: "Ýnsan haklarının ortaya koyduðu evrensel deðerlere göre her halkın doðal liderini seçme noktasında hür olması gerekir. Kürt halkının lideri olarak Abdullah Öcalan'ın tecrit uygulamasına maruz bırakılması duyarlı Kürt ve Türk halkının ruhunu incitiyor. Sayın Öcalan çözüm sürecine etkin bir biçimde katılımının saðlanmasını talep ediyor. Bu konuda Avrupa Birliði'nin gereðini yapmasını istiyor.”
AB ÇÖZÜMDE VE MÜZAKEREDE AKTÝF ROL ALMALI
Zana şöyle devam etti: “Öcalan'ın kaçırılarak Türkiye'ye getirilmesinin öncesine dönersek, Öcalan Avrupa'yı sürecin içine katarak diyalogu başlatmaya hazırdı. Ancak o tarihte Avrupa buna izin vermeyerek hatta kaçırılmasına göz yumarak tarihsel bir hata yaptı. Bu hata sorunun diyalogla çözülmesi yerine çözümsüzlüðe sevk edilmesine neden olmuştur. Bilge ve deneyimli bu kıtanın ve onu temsil eden Birlik'in bu sorunun çözümünde daha aktif rol oynamasını ve düzenli müzakere sürecinin başlatılması konusunda etkin rol almasını bekliyoruz.”
“Yenilemekte yarar görüyorum” diyerek sözlerini sürdüren Zana, “Öcalan'ın çözüm sürecine katılımı konusunda Türkiye'de yürütülen tartışmalar gösteriyor ki toplum çözüme hazır. Tek yapılması gereken siyasi iktidarın acil olarak adım atmasıdır” diye ekledi.
AB'nin PKK'yi “terör örgütü” olarak görmesini onaylayıp onaylamadıðı yönündeki bir soru üzerine Zana, bu konuda şöyle konuştu: "Bir dostumuz PKK'nin terör örgütü olarak görüp görmediðimi soruyor, ben bunu hiçbir zaman ifade etmedim. Neden sonuç ilişkisini çok iyi kurmamız gerektiði inancını taşıyorum. Diyalektiðin de gereði budur. Neden şiddete başlandı? Şiddetin sebepleri nelerdi? Bugün gelinen noktada şiddeti kullananlar bile 'bir formülasyon olsun, bir proje ortaya çıksın ve biz her türlü özveriyi yapmaya hazırız, biz de siyasal sürece katılmak istiyoruz, sorunların diyalog yoluyla çözülmesi gerektiðini ifade ediyoruz' diyorlar. Toplum da bu beklenti içindedir.”
Zana "Sık sık altını çizerek ifade ediyorum, bir dönem 12 Eylül askeri cuntasının bir şiddet dalgası vardı ve toplumun kendisini koruyacak herhangi bir mekanizması yoktu” dedi ve ekledi: “Zaman zaman ifade ediyorum, devletlerin mi, toplumların ya da bireylerin hakkı mı? Eðer devletler orada bir tek kendi hakkını savunuyorsa toplumların da kendilerini koruma, her canlının içersinde olan kendini koruma, yaşatma çabası olacaktır.”
ERDOÐAN ÝLE YAPILAN GÖRÜŞME
Erdoðan ile yaptıðı görüşmeye ilişkin bir soruya da yanıt veren Zana, şunları söyledi: “Burada görüşlerimi nasıl ifade ediyorsam, ya da mahkeme huzurunda, yargıçların karşısında neyi söylüyorsam Sayın Başbakan'la da o konuları tartıştık. Görüşmenin içeriðine fazla girmeyeceðim ama kendisi döndü, 'Çok karanlık bir tablo çizdin' dedi. 'Etrafınızdakiler yeterince pembe bir tablo çiziyor. Bana düşen olumsuzlukları çıplak biçimiyle size aktarmak, sizinle paylaşmak çünkü bu ülkede birinci derecede siyasi sorumlu sizsiniz. O nedenle olumlu taraflar sizin olsun ama olumsuzlukları da ortadan kaldırmak için herkesin elbirliðiyle çaba sarf etmesi gerekiyor' dedim. Yaklaşık 1 buçuk saat görüştük. Çok nazik bir şekilde karşıladı. Ama Türkiye'deki olumsuzlukları da, burada ne anlattıysam belki daha da fazlasını kendisiyle paylaştım. Büyük bir sabırla dinlediler.”
Zana, “Umuyor ve diliyorum ki bundan 3 yıl önceki performanslarına ve uygulamalarına geri dönüş yaparlar. Çünkü şu anda güvenlik öncelikli konsept toplumun her kesimini yaktı, yakıcı hale geldi. Sadece güvenliði öncelerseniz insan hakları, demokrasi veya özgürlükleri orada dillendirmenin mümkün olmadıðını insan görebiliyor, yaşayabiliyor. Bunu aslında 11 Eylül'de ABD başlattı. Teröre karşı bir konsept geliştirdi ve bu dalga dalga yayılmaya başladı. Oysaki şiddetin durması, terörün ortadan kalkmasının yegane formülü ve ilacı demokrasidir, özgürlükler ve insan haklarının iyileştirilmesidir” diye konuştu.
ROBOSKÝ ÝÇÝN AB RESMÝ HEYET GÖNDERMELÝ
Zana son olarak, 28 Aralık 2011’de 34 sivilin hayatını kaybettiði Roboski katliamına da dikkat çekerek şu ifadeleri kullandı: "Saldırıdan hemen sonra yapılması gereken kurtarıcı müdahaleler yapılmadıðı gibi katliamın üstü örtülmeye çalışıldı. Ancak saatler sonra haber bültenlerine yansıyan katliamın nasıl gerçekleştiðine ve sorumluların kimler olduðuna bugün bile resmi olarak bir açıklık getirilemedi. Hatta katledilenler suçlandı. Emri veren ve saldırıyı gerçekleştirenler açıklanmıyor. Bir katliamın daha üstü örtülmek isteniyor. Bu katliam açık olan yaralarımızı kanatmıştır. Asil ruhları incitmiştir. Bunun telafisi mümkün deðildir. Ancak bu aşamada, soruşturmanın sonuçları tüm gerçekliðiyle, şeffaf bir biçimde kamuoyuyla paylaşılmalıdır. Gecikmiş bir uygulama da olsa Avrupa Birliði'nin daha aktif rol oynayarak bölgeye, olayın gerçekleştiði yere resmi bir heyet göndermesini talep ediyorum.”