BDP Eş Genel Başkanı Gültan Kışanak, "Cezaevlerinde yapılan açlık grevi Türkiye için, barış için yapılan bir direniştir. Türkiye halkları bu vicdani görevlerini yerine getirmeli ve cezaevlerindeki açlık grevleriyle birlik olarak yönünü özgürlüðe çevirmelidir dedi. Kongrelerine yönelik soruşturmayı Türkiye klasiði olarak tanımlayan Kışanak, Kazan Vadisinde 1 kadının ölümü, 1 kadının da yaralanmasına yol açan saldırının bilerek yapıldıðını söyledi. Kışanak, Kazan köyü resmen bir katliamın eşiðinden dönmüştür. Bu sivil halka yönelik bir katliam girişimidir dedi.
BDP Eş Genel Başkanı Gültan Kışanak partisinin grup toplantısında partililere seslendi. BDP grup toplantısına cezaevlerinde açlık grevine giren PKK'li ve PAJK'lı tutsakların yakınları da katıldı. Kışanak, "Cezaevlerinde hepimizin geleceði ve barış için bedenlerini ölüme yatıran tutsakların yakınları hoş geldiniz" dedi. Kışanak, hafta sonu yapılan kongrenin kararlılık kongresi olduðunu belirterek, "Tüm baskılara raðmen BDP'nin teslim alınamayacaðını, direnişinin engellenemeyeceðini bir kez daha kanıtlamıştır. Kongre mücadele azminin arttıðı kararlılık kongresi olmuştur" diye konuştu.
BDP'nin halktan aldıðı güçle demokratik ana muhalefet partisi olmanın gereklerini yerine getireceðini belirten Kışanak, "Çözüm önerilerimizin, sunduðumuz yol haritasının, yaptıðımız diyalog, müzakere ve çözüm çaðrılarının devlet ve hükümet tarafından doðru anlaşılması gerekiyor. BDP samimi ve kararlıdır. Çözümden yana ilkeli bir duruşun sahibidir" diye konuştu. Kışanak ayrıca kongreye katılan herkese teşekkür etti. Kışanak, "Bu bir onur, insanlık ve demokrasi mücadelesidir" dedi.
KONGREYE SORUŞTURMA TÜRKÝYE KLASÝÐÝ
Kongreden sonra kongre hakkında soruşturma açıldıðını kaydeden Kışanak, "Bu bir Türkiye klasiðidir. Şimdiye kadar hep yaptılar. Ne zaman örgütlenme konusunda çaba içine girsek, çözüm konusunda görüşlerimizi söylesek hemen yargı vesayeti ile karşılaşıyoruz. Askeri vesayeti kaldırdık, diye prim toplamaya çalışanlar düşünce ve ifade örgütlüðünün üzerindeki yargı vesayetini kaldırmayarak bundan güç umuyorlar. Darbe dönemi yasalarına sıðınarak demokratikleşmeyi engellemeye çalışıyorlar. Biz zaten bunlara karşı mücadele için yola çıktık. Açılan soruşturmanın bizim için önemi yoktur" dedi.
ÇÖZÜM SÜRECÝNDE ÝFADE ÖZGÜRLÜÐÜ ÝÇÝN YASA ÇIKARILSIN
Kürt sorununun çözümünden bahsedilen süreçte, dünyanın benzer süreçlerini yaşayan ülkelere bakıldıðında çözümden bahsedilen süreçte çözüme ilişkin konuşmaların engelsiz yapılması için düzenlemeler hazırlanması gerektiðini söyleyen Kışanak, "Ya yol temizliði yaparsınız ya da Ýngiltere'de olduðu gibi barış sürecinde özel bir yasa yaparsınız. Açıkça görüşlerimizi söyleyemeyeceksek bunun adı çözüm deðil, bunun adı kaos ve faşizmdir. Bunu da kabul etmeyeceðiz" dedi.
KAZANDA BÝLÝNEREK SÝVÝL YERLEŞÝM YERÝ BOMBALANDI
"Biz kongrede çözüm derken birileri Hakkari'de halkın üzerine bomba yaðdırıyordu" diyen Kışanak, "Hakkari'nin Çukurca Ýlçesi Kazan Köyü'nde yaşamını yitiren 8 çocuk annesi Ayza Çetin'e Allah'tan rahmet diliyorum. Bombalanan alanda sivil halkın olduðu bilinerek açıkça hedef alınarak operasyon yapıldı. Köy 3 kez top atışına tabi tutuluyor. Ayza Çetin'in evi de bunlardan birinde bombalanıyor. Görgü tanıkları askerlerin köyün üstünde mevzilendiðini ve köyü çok rahat gördüklerini söylüyor. Ayza Çetin'in evininin isabet etmesi askerlerin köye ateş açtıðını ortaya koydu. Resmi aðızlardan bir açıklama yapılmadı. Sivillerin hedef alındıðı gün gibi ortadadır. Kazan köyü resmen bir katliamın eşiðinden dönmüştür. Bu sivil halka yönelik bir katliam girişimidir. Bu operasyonda görev alanların yargı önüne çıkartılması ve hesap vermesi gerekiyor" dedi.
TEZKERE GEÇTÝ SÝVÝLLER BOMBALANDI
Başından beri hükümetin uyardıklarını söyleyen Kışanak, geçen hafta Meclis'ten 2 savaş tezkeresi çıktıðını hatırlattı. "Daha bu tezkerelerden birkaç gün geçmeden Kazan'da sivil yerler hedef alındı" diyen Kışanak, tezkerenin asıl amacının Kürt halkını sindirmek olduðunu söyledi. Kışanak, "Bu Kürt halkının demokratik direnişine yönelik açıkça bir saldırıdır. Burada yaşananlar bize Roboski'yi hatırlatıyor. Orada da açıkça sivil çocuklardan oluşan bir grubu bombaladılar. Halen hesabını vermediler. Katliamdan bir gün sonra yapanlara teşekkür ettiler. Ama evladını yitiren ailelere bir özrü bile fazla gördüler. Bu zihniyet Kürt halkının direnişi karşısında yenilecektir" diye belirtti.
KATLÝAMCI ZÝHNÝYET BUNUN BEDELÝNÝ ÖDEYECEK
"Roboski'deki bombalar, Kazan köyündeki bombalar Esad'ın bombaları deðil" diyen Kışanak, bombaların Türkiye Cumhuriyeti'nin bombaları olduðunu orada yaşamını yitirenlerine ise birilerinin deyimi ile "sözde vatandaşlar" olduðu için halen bir şeylerin yapılmadıðını söyledi. Kışanak, "Bir halka karşı katliamcı mantık izleyenler bunun bedelini misliyle ödeyecekler. Buradan bir kez daha bunları bu zihniyetten vazgeçmeye çaðırıyoruz. Bu gün medyayı, onurlu kalemleri tehdit altında tutarak bu gerçeði gizlediðini zannedenler ancak kendi yalanlarına kendileri inanız. Halkımız direnişi ile gerçeði yazıyor" dedi.
TUTSAKLAR ÇÖZÜM ÝÇÝN BEDENÝNÝ ÖLÜME YATIRDI
12 Eylül günü Türkiye'deki birçok cezaevinde PKK'li ve PAJK'lı tutsakların açlık grevi başlattıðını ve bugün 35'inci gün olduðunu söyleyen Kışanak, "Ýlk grupta yer alan 63 kişi, 35 gündür bir direniş sürdürüyor. 12 Eylül'den sonra da açlık grevleri dalga dalga yayıldı. Tutsaklar çözüm için bedenini ölüme yatırdı. Açlık grevindekilerin sayısı 400'ü aştı. 15 Ekim itibariyle Türkiye'deki tüm cezaevlerindeki tüm siyasi tutsaklar açlık grevine dahil oldu. Yani bütün cezaevlerinde binlerce politik tutsak açlık grevi yapıyor" diye kaydetti.
Türkiye'nin kendisine "Neden açlık grevi yapıyorlar" sorusunu sorması gerektiðini söyleyen Kışanak, "Dünyanın birçok yerinde açlık grevi yapıldı. Bunların çoðu tutsakların cezaevi koşulları için yapılır. Zaman zaman dünyada cezaevlerinde politik talepler için de açlık grevleri yapılmıştır. Ýşte bu gün biz böyle bir açlık grevi ile karşı karşıyayız. 12 Eylül zulmünden sonra cezaevlerinde ve dışarıda bütün bir Türkiye'ye dayatılan faşizme karşı Diyarbakır Cezaevi'nde başlatılan açlık grevi ve ölüm orucu gibi. Biz bugün eðer Diyarbakır Cezaevi gerçeði ile yüzleşmeye çalışıyorsak bunun nedeni orada Kemallerin, Hayri Durmuş'ların başlattıðı direniştir. O direniş olmasaydı cezaevleri faşizme boyun eðseydi, bir direniş tarihi olmasaydı, faşizm galip gelseydi bugün Diyarbakır gerçeðinden bahsetmeyecektir" dedi.
ÖCALAN BARIŞ KÖPRÜSÜDÜR
"Cezaevlerinde yapılan açlık grevi Türkiye için, barış için yapılan bir direniştir" diyen Kışanak, cezaevlerindeki mücadeleye katkı sunmanın insanlık görevi olduðunu söyledi. Cezaevlerinde açlık grevine başlayan tutsakların taleplerinin PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın barış konusunda rolünü uygulayabilmesi için saðlık, güvenlik ve özgürlük koşulunun yaratılması ve anadil üzerindeki baskıların kaldırılması olduðunu belirten Kışanak, "Bunlar çok meşru taleplerdir. Sayın Öcalan 447 gündür insanlık dışı tecrit altında. Sayın Öcalan milyonların iradesidir. Bir barış köprüsüdür. Ona yaklaşım birlikte yaşama yaklaşımdır. Ýmralı'da uygulanan tecrit halklar arasındaki köprünün yıkılması anlamındadır. Sadece orada tecrit altında tutulan Sayın Öcalan deðildir, aslında tecrit altında tutulan halkların geleceði ve birlikte yaşama iradesidir" dedi.
TÜRKÝYE SON BÝR YILDA YARI AÇIK CEZAEVÝNE DÖNÜŞTÜ
Türkiye'nin son bir yılda yarı açık cezaevine dönüştüðünü kaydeden Kışanak, "Hakkını savunan herkese karşı faşizan ve pervasız uygulamalar hayata geçirildi. Her gün ülkenin dört bir yanında cenaze kalkıyor. Bu gün bu ülke bu noktaya geldiyse artık neden sorusunu daha güçlü sormak ve bunu ortadan kaldıracak güçlü bir irade sergilemek gerekiyor. Oslo'da yapılan görüşmelerle işine geldiði zaman politikalar yapan hükümet, bize henüz 'neden bu noktaya geldi' sorusunun cevabını vermedi. Ýçine girdiðimiz süreci artık Türkiye taşıyamıyor. Hükümet bu görüşmelerde samimi ve kararlı davransaydı, Ýmralı'daki barış ve çözüm arayışını etkisiz kılmasaydı, arkasına siyasi irade koysaydı, görüşmeler sürecinde ortaya çıkan tartışmaların ürünü olan protokolleri elinin tersi ile itmeseydi bugün gelinen noktada olmayacaktık" dedi.
ÝMRALIDA TECRÝDE KARŞI ÇIKMAK SAVAŞA KARŞI ÇIKMAKTIR
Türkiye'nin Suriye'de bölgesel savaşın eşiðine gelmesinin nedeninin Ýmralı'da uygulanan tecrit olduðunu kaydeden Kışanak, "Hükümet Kürtlerin en demokratik haklarını engelleme adına Türkiye'yi böylesi bir uçurumun kenarına taşıdı. O nedenle Suriye'de yürütülen politika tecrit ile baðlantılı. Öcalan'a tecrit uygulanmış olmasaydı hem Türkiye'de Kürt sorunu çözüm yoluna girebilirdi hem de Ortadoðu'da daha demokratik gelecek için Kürtlerin de haklarına saygı gösteren bir politika hayata geçerdi. Ýmralı'daki tecride karşı çıkmak hem içerde hem Suriye'de savaşa karşı çıkmaktır" dedi.
ANADÝL ÜZERÝNDEKÝ ENGELLER HUKUSUZDUR
Açlık grevinde olan tutsakların bir diðer talebinin anadil üzerindeki engellerin kaldırılması olduðunu kaydeden Kışanak, bunun doðuştan gelen bir hak olduðunu ve demokrasinin gereði olarak talep edildiðini söyledi. "Bir halkın kendi ana dilini engellemek suçtur" diyen Kışanak, bir halkın kendi ana dilini kullanmasının en demokratik hak olduðunu ve yapılan engellemelerin hukuksuz olduðunu kaydetti.
DÝRENÝŞE DESTEK OLMAK HERKESÝN BOYNUNUN BORCUDUR
Kışanak, Türkiye kamuoyunu cezaevlerinde sürdürülen açlık grevleri konusunda duyarlı olma çaðırarak, "Bu direnişe destek olmak ve ölümleri engellemek herkesin boynunun borcudur. Biz BDP olarak tutsaklarla ve aileleri ile dayanışma içinde olmaya onların taleplerinin gerçekleşmesi için kararlı bir şekilde mücadele etmeye karar verdik. Bu direniş bizim de direnişimizdir. Biz sokakta, Meclis'te, cezaevi önünde en güçlü mücadele ile ölümlerin önüne geçecek kararlılıktayız" dedi. Cezaevinde 35'inci gününde olan ilk grupta bulunan 63 tutsaðın ciddi derecede saðlık sorunu yaşadıðına dikkat çeken Kışanak, "Kilo kaybı, gözlerde kararma ve kanama şikayetleri baş göstermiş durumda. Uluslararası protokollerde cezaevlerindeki tutsakların saðlık hakkını garanti altın almıştır. Bundan dolayı uluslararası hukukun emrettiði gibi saðlık kurumları harekete geçmeli ve görevlerini yerine getirmelidir. Derhal tüm hekimler, saðlıkla ilgili sendikalar harekete geçmeli ve bir çaba içinde olmalıdırlar. Bakanlık bu konuda engelleyici tutum içinde oluyor. Bu vicdani ve ahlaki bir durumdur. Kimse vicdanına kilit vurmasın. Bu insanların göz göre göre ölüme gitmesine kimse seyirci kalmamalı" diye konuştu.
"KCK" adı altında yapılan operasyonlarda tutuklananların da açlık grevlerinde olduðunu söyleyen Kışanak, "Bunlardan bazılar daha önce de açlık grevi yapmış arkadaşlardır. Bunların bazılarının saðlık durumu zaten kötüdür. Siirt E Tipi Kapalı Cezaevi'nde bulunan Gülistan Abdo tam 20 yıldır cezaevinde. Abdo aynı zamanda ayaðı kesilen ve kemik erimesi yaşayan bir kadın tutsaktır. Ve 35 gündür açlık grevinde olan tutsaklar içinde yer alıyor. Besime Konca DTP Kadın Meclisi sözcüsüydü. Konca'da 10 yıl cezaevinde kalan bir arkadaştı. Cezaevinde iken dışarıda kardeşini, aðabeyini ve babasını kaybetti. Sayısızca tanıdıðı insanı çatışmada yitirmiş bir kadın yoldaşımızdı. Cezaevinden çıktıktan sonra demokratik siyasette yer almak için mücadele etti. DTP'nin kurucu üyesidir. DTP kapatılınca BDP'de Kadın Meclisi sözcüsü olarak çalışmalar yürüttü. 2009'da tutuklandı. Konca'da açlık grevinde yer alan ilk gruptan yer alıyor. Yine Sara Aktaş'ta açlık grevinde olan kadın arkadaşlardan bir tanesidir. O da cezaevinden çıktıktan sonra demokratik siyasete katılmak için çalışma yürüttü. Sara arkadaşımızda yaşadıðı bütün saðlık sorunlarına raðmen 35 gündür açlık grevine devam ediyor. 35 gündür hepimizin geleceði için bedenini ölüme yatırdı. Mazlum Tekdað'da DTP'nin en genç MYK üyesiydi. Babasını faili meçhul cinayette kaybetmiş ve baba hasreti ile büyümüş bir genç olarak demokratik siyasette mücadele etmek istedi" dedi.
KIŞANAK GÖZYAŞLARINI TUTAMADI
Kışanak konuşması sırasında gözyaşlarını tutamadı. Salonda bulunanların alkışları ile konuşmasına devam eden Kışanak, "Mazlum arkadaşta ilk grupta yer alıyor" dedi. Kışanak, Mazlum Tekdað'ın mektubunu okumak istediðini ancak yapamayacaðını belirterek yeniden gözyaşlarını tutamadı. Konuşmasına yeniden devam eden Kışanak, "Ortadoðu'nun iki mazlum halkı Filistin halkı ve Kürt halkı bu iki halk özgürlük mücadelesi veriyor. Filistinli tutsaklar Başbakan'a mektup yazdılar. Taleplerinin kabul edilmesi için destek istediler. 11 Mayıs tarihinde Türkiye'den açıklama yapıldı. O açıklamada açlık grevinde olan Filistinlilerin saðlık durumunun kritik olduðu ve bunun Türkiye açsından endişe yarattıðı kamuoyuna açıklandı. Türkiye ve Mısır'ın kamuoyuna yansıyan katkıları sonucunda Filistinli tutsakların talepleri doðrultusunda bir gelişme saðlandı ve açlık grevi sonuçlandı. Bu çaba önemlidir, insani ve ahlaki olarak yapılması gereken çabadır. Ancak bunu Ortadoðu'nun kanayan ikinci yarası olan Kürt halkından esirgemekte bir o kadar vicdansızlıktır. Bu ülkede kendine insan diyen herkesi bu sese ses katmaya davet ediyorum. Direnişi yükseltelim çözüm ve müzakerenin önünü açalım. Yönümüzü özgürlüðe çevirelim."