Kürt ‘harkiler’-Amed Dicle

Kürt ‘harkiler’-Amed Dicle

1976 yılının bir mesai gününde Paris Mahkemesi yargıçları, masalarında ilk bakışta basit ama esasında kendi ülkelerinin yakın tarihine ışık tutan bir dilekçeyle karşılaştılar.

Dilekçe sahibi, mahkemeden isminin deðiştirilmesini ve eski isminin tekrar iade edilmesini talep ediyordu.

Her şey usulüne uygun yazılmıştı.

En altta Jean Pierre Guerin’in imzası vardı; yani bir Fransız ismi.

Fransız yargıçlara tuhaf gelen de buydu zaten. Bir Fransız, ismini deðiştirmek istiyordu!

Ama konu, tam da bunun tersiydi.

Jean Pierre Guerin, Fransız deðil Cezayirli idi. 1953 yılında Cezayir’de dünyaya gelmiş, Gorumi ailesi çocuklarına Muhammed ismini vermişti. O tarihlerde Cezayir, Fransız işgaline karşı direniyordu. Cezayir halkına karşı yürütülen savaş, tüm kirliliðiyle devam ediyordu.

1954-1962 yılları arasında Cezayirlilerin baðımsızlık mücadelesine karşı Fransızlar 100 bin Cezayirliden oluşan bir ordu kurdular. Bunlar, Fransız ordusunun tüm kirli işlerini kendi halkına karşı uyguladı. Onlara ‘Harki’ diyorlardı.

Muhammed Gorumi’nin babası da, Fransızlarla işbirliði yapıp kendi halkına karşı savaşan 100 bin Harki’den biriydi.

Harkiler, katledilen Cezayirli direnişçilerin kulaklarını kesip Fransız komutanlara teslim ediyor, böylece kaç kişiyi öldürdüklerini ispat edip ona göre para alıyorlardı.

Onlar, Cezayir halkı nezdinde hain, Fransızların nezdinde ise işbirlikçiydi.

1962’de savaş sona erip Cezayir baðımsızlıðını ilan ettiðinde 100 bine yakın Harki Fransa’ya kaçmak durumunda kaldı.

Cezayir halkının onları affetmeyeceðini bilen Harkiler, Fransızların onları ‘baðrına basacaklarını’ düşünüyorlardı.

Tabii ki öyle olmadı. Onların ‘işi bitmişti’ ve yapılacak bir şey yoktu. Kamplara alındılar, her türlü açlıða, sefalete, dışlanmaya maruz bırakıldılar.

Fransa’ya kaçanların arasında Muhammed Gorumi’nin babası da vardı. Muhammed 1966 yılında 11 yaşında bir çocukken Fransa’ya babasının yanına götürüldü.

Zira Cezayir’de yaşayamıyordu. Olup bitenlere anlam veremiyordu ama mutsuzdu ve hiç arkadaşı yoktu.

Yaşıtı olan çocuklardan birçoðunun babası, Fransız işgaline karşı direnmiş ve katledilmişti.

Onlara kahramanların çocuðu, Muhammed'e ise ‘hain çocuðu’ olarak muamele ediliyordu.

Kahramanların ve hainlerin çocukları aynı sokakta oynayamaz deniliyordu.

Muhammed, Fransa’ya geldiðinde babası büyük bir sefalet içinde, ev geçindiremeyecek ve çocuðuna bakamayacak kadar kötü bir durumdaydı.

Yetimler yurduna verildi. Buradaki görevliler onun adını deðiştirerek Jean Pierre Guerin yaptılar.

Fakat Cezayirli Muhammed, Fransız adıyla her zaman ve her yerde daha fazla ayrımcılıða maruz kaldı. Bunun sebebini araştırdı ve esas kimliðine kavuşarak yaşamını onurlu bir şekilde sürdürmek istedi. Ancak Fransız mahkemeleri, bir daha asla Jean Pierre Guerin’in kimliðini Muhammed Gorumi olarak deðiştirmedi.

Muhammed yaşananların hiç birisinden sorumlu deðildi. Ama ihanet sadece bir kuşaðı deðil kendisinden sonraki kuşakları da paramparça etmişti.

***

Kürdistan tarihi de benzer trajedilerle dolu.

Özellikle son 30 yıldır Kürtlere karşı yürütülen kirli savaşta, binlerce Kürt, tıpkı Harkiler gibi kullanıldı.

Bir kısmı kirli savaşın bizzat tetikçiliðini yaptı. Fakat son yıllarda söz konusu kesimler bile artık bu kirli savaşın aracı olmak istemiyorlar. Çünkü mesele sadece kendi halkına ihanet etmek deðil, ondan daha öte ve önemlisi, insanlıða, kendi çocuðuna ve onun geleceðine de ihanet etmek.

Ama bu politika, devletin beklediði ve istediði düzeyde devam edemedi, edemiyor Kürdistan’da. Bu sefer de, AKP eliyle 'zihinsel' bir Harki Cephesi oluşturulmaya çalışılıyor.

Onların görevi; Kürtleri teslim alma siyasetini yürüten AKP’yi, Kürt halkına kabul ettirmek, bunun karşılıðında ise maddi ve siyasi rant elde etmek.

Onlar; Yüksekova’da katledilen 8 gerillanın cenazesini yerde sürükleyip karakol bahçesine getiren ve botlarıyla bastıkları cesetlerle resim çeken askere 'eyvallah', kendi halkının çocuklarına 'terörist' diyor ve dedirtmeye çalışıyorlar...

Onlar; Roboski’de 34 Kürt çocuðu öldüren Türk Ordusu subaylarını kutlayan başbakanlarına ayakta alkış tutuyor, tutturmaya çalışıyorlar...

Ve onlar; başbakanlarının meclis kürsüsünde Kürtlerin ölümünü kutsayıp, ‘ana dilde eðitim olmaz' dedikten sonra başlarını öne eðiyor, ama 5 dakika sonra ayaða fırlayıp onu alkışlıyor, başkalarına da alkışlatmaya çalışıyorlar...

Tarih boyunca, hep böyle oldu. Bitmeyen savaş olmadı, yıkılmayan bir saltanat kalmadı, zalim ve zalimlerle olanlar hiç bir zaman iyilikle anılmadı...

Olan, hep Muhammed gibi çocuklara oldu...

***

Kürtler bin yıllardır bu duruma aşina olduklarından, ailesi zalimlerle birlikte olan hemen hemen hiçbir Kürt çocuk, Muhammed'in kendi halkından aldıðı tepkiye benzer bir tepki ve dışlanma ile karşılanmadı Kürtlerden.

Çünkü mazlum Kürtler, bugün zalimlerin yanında olan Kürtlerin, henüz doðmamış çocuklarının bile, bir gün mutlaka bu zulmün karşısında duracaðından emin oldular hep.

Ancak bugün, sadece zalimlerin yanında durmakla yetinmeyip, üstüne bir de kendi menfaatleri için herkesi zulme alkış tutmaya çaðıran Kürtleri nasıl anacaklarından hiç emin deðiller.