Kürdistan Zerdüşt Cemaati’nden açlık grevcileriyle dayanışma

Kürdistan Zerdüşt Cemaati’nden açlık grevcileriyle dayanışma

Kürdistan Zerdüşt Cemaaati Ýsveç’in başkenti Stockholm’de cezaevlerinde açlık grevindeki tutsaklarla dayanışmak amacıyla bir toplantı düzenledi.

Bu yılın Haziran ayında açılışı yapılan Zerdüşt tapınaðında düzenlenen toplantıya katılanlar açlık grevcileri ile dayanışma duygularını dile getirdiler. Dualar ederek mumlar yaktılar.

Toplantının açılış konuşmasını yapan Kürdistan Zerdüşt Cemaati Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Arezan Daryari Kürdistan’ın dört parçasındaki gelişmeleri kısaca ele aldıktan sonra konuşmasını daha çok Kuzey ve Doðu Kürdistan üzerinde yoðunlaştırdı.

Ýran cezaevlerinde aralarında Kürdistanlıların da bulunduðu 25 tutsaðın idam edilme riski ile karşı karşıya olduðuna, Türkiye cezaevlerinde tutsakların insanlık dışı baskı ve saldırılara uðradıklarına dikkat çekti. Türkiye cezaevlerindeki tutsakların en temel insan hakları, ana dilde eðitim ve savunma hakkının tanınması ve Kürt sorununun barışcıl yöntemlerle çözülmesi için başlattıkları açlık grevlerinin 53. günü doldurduðunu hatırlatan Daryari ölüm sınırına gelen Kürt eylemcilerin mücadelelerine hiç kimsenin ilgisiz kalmaması gerektiðini ifade etti. Tutsakların haklı taleplerini haklı ve meşru bulduklarını söyledi.

Zerdüştlerin dini lideri Andaz Hawazy de Zerdüştlerin kutsal kitabı Avesta’dan bazı bölümler okudu. Tanrı olarak kabul ettikleri Mazda’nın insanları biçimlendirmeden önce ‘sana bir vücüt verebilir miyim’ sorusunu sorarak insanlara olan saygısını gösterdiðini, olumlu cevap almasından sonra insanlara kendisine yardım edip edemeyecekleri sorusunu yönelttiðini söyledi . Tanrı ile insan arasındaki ilişkinin efedi ve köle ilişkisi deðil, eşit iki güç arasındaki bir ilişki olduðunu söyledikten sonra konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Şimdi ben insanlara soruyorum. Bir tanrı insanlara saygı gösteriyorsa, insanlara kendisine yardımcı olup olmayacaklarını soruyorsa, biz insanlar neden birbirimize karşı kırıcı olalım? Neden birbirimize karşı düşmanlık yapalım? Biz cennete gidebilmek için ölümü bekleyemeyiz. Bizim görevimiz bu Dünyayı cennete çevirmektir. Eðer biz bunu başarabilirsek o zaman ölümü yenmiş oluruz. Ama baskı ve saldırılara uðruyorsak, en temel haklarımız inkar ediliyorsa, cezaevlerine atılıyor ve öldürülüyorsak cenneti yaratamayız.”

Her insanın dinini ve yaşam biçimini özgürce seçme ve özgürce yaşama hakkı olduðunu, dinin insanlara köle olmadıklarını söylediðini belirten Hawazy “Neden başkaları bizlerin nasıl yaşayacaðımıza karar veriyor” dedi. Avesta’nın bir başka bölümünde silah kullanmanın kabul edilmeyeceðinin belirtildiðini, ama aynı zamanda insanların kendilerini savunmaları gerektiðini de vurguladıðını belirterek şunları söyledi:

“Bizim savaşımız başkalarına karşı bir savaş deðildir. Bir meşru müdafaadır. Bu yüzyıllar boyunca böyle oldu. Ama şimdi biz yeter artık diyor, birbirimize saldırmaya gerek olmadıðını söylüyoruz. Şimdi artık daha mantıklı düşünüp ölümlere son vermenin zamanı. Sorunları görüşerek, diyalog kurarak çözmenin zamanı.”

Konuşmasının bitmesinin ardından kendisiyle görüştüðümüz Hawazy Türkiye’deki açlık grevcilerin direnişlerini bir savunma ve taleplerini ifade etme olarak gördüklerini söyledikten sonra “Onlar tutsak deðiller. Çünkü onlar kaygı ve korkuları bir kenara bırakıp haklı ve doðru bildikleri bir davayı savunuyor. Onları hapsetme emri verenler ve kapılarda bekleyen bekçiler kaygı içinde olduklarından cezaevlerindeler” şeklinde konuştu.