Kürt özgürlüğü anahtar

Çözüm Ulusal Kongrede ve Kürt Demokratik Birliğindedir. Bunda ısrar eden ve bunu gerçekleştirenler başarılı olacaktır.

Kürt toplumunun öncülüğünde oluşan Kuzey Suriye Federasyonu demokratik seçim sürecini başlattı. Önce yerel düzeyde seçimler oluyor ve komün yönetimleri seçiliyor. Ardından bölgesel seçimler olacak ve kanton yönetimleri seçilecek. En sonunda da federasyon seçimi gerçekleşecek. Kuşkusuz yerel düzeyde seçimler, tüm yaşayanların katılımıyla doğrudan yönetim seçimi biçiminde oluyor. Bölgeler ve federasyon düzeyinde ise önce meclisler seçilecek, ardından da meclisler toplanıp yönetimleri seçecek. Böylece Demokratik Suriye’ye giden yeni yapılanma süreci başlamış olacak.

Demokratik Suriye Güçleri Reqa’yı özgürleştirme planını tamamlama aşamasına ulaşmış bulunuyor. QSD Komutanlığı’nın en son açıklamasına göre, kentin yüzde sekseni DAİŞ’ten kurtarılmış durumda. Geriye kalan yüzde yirmisi de her an temizlenebilir. Yani özgür Reqa’nın eli kulağında. DAİŞ faşizmi “Başkent” ilan etmiş olduğu kentten de kovulmak üzere. Böylece faşist DAİŞ çetelerinin sonu her geçen gün biraz daha yaklaşıyor.

Tabi Reqa’yı özgürleştirme hamlesi son iki haftadır Dera Zor’u özgürleştirme hamlesiyle de iç içe yürütülüyor. Demokratik Suriye Güçleri iki cephede birden faşist DAİŞ çetelerinin üzerine gidiyor. Reqa’da olduğu gibi, Dera Zor’da da DAİŞ faşizmi çok ciddi bir gerilemeyi ve yenilgiyi yaşıyor. YPG-YPJ öncülüğündeki Demokratik Suriye Güçleri Reqa ve Dera Zor’da DAİŞ faşizmine öldürücü darbeler vurdukça Esad Yönetimi de canlanıyor ve Dera Zor’a yönelik operasyonlarını artırıyor. Kısaca DAİŞ faşizmi çöktü çökecek! Reqa ve Dera Zor’da yok edilen DAİŞ’in artık eski etkinliğini göstermesi ve siyaset sahnesini işgal etmesi zor görünüyor.

Kuşkusuz çöken DAİŞ, çöken AKP-MHP faşizmi oluyor. HPG ve YJA-Star gerillalarının eylemleri arttıkça ve etkinlik kazandıkça AKP-MHP faşizminin çöküşü ve çözülüşü de hızlanıyor. Artan ve etkinlik kazanan gerilla eylemleri peşi sıra tüm toplumu harekete geçiriyor ve faşizme karşı zindanlardaki tutsakların direniş eylemleri de gittikçe yayılıyor. Genel bir toplumsal kalkışla karşılaşma korkusunu her zaman yaşayan AKP Yönetimi, faşizmin ömrünü uzatabilmek için faşist terörü ve katliamları daha da yoğunlaştırıyor. Gerillaya gücü yetmeyen ve her gün gerilla vuruşlarından darbe yiyen faşist diktatörlük, bunun acısını sivil halka yönelik katliamları geliştirerek çıkartmaya çalışıyor. Avaşin-Basya hattındaki Başurlu sivil insanların katliamı bu temelde gerçekleşmiş bulunuyor.

Çöken DAİŞ faşizmi bir yandan AKP-MHP faşizminin de çöküşü olurken, diğer yandan da Bağdat ve Hewlêr Yönetimlerinin güç ve cesaret alarak harekete geçmesini sağlıyor. Irak Yönetimi Musul’daki sonuçları böyle bir dayanak temelinde kazandı. Telafer ve Havice Operasyonlarını buradan aldığı güç ve cesaretle geliştirebildi. Nitekim DAİŞ faşizminin iyice güçten düşürülmüş olduğunu görüyor ve yalancı pehlivan misali bu sonuçtan yararlanmaya çalışıyor. 

Burada değerlendirilmesi gereken çok önemli bir siyasal sonuç da KDP Yönetiminin “Ayrı devlet referandumundaki” ısrarı oluyor. Bildiğimiz kadarıyla söz konusu referandumu sadece İsrail Devleti açıktan destekliyor. Başta ABD ve Avrupa Birliği olmak üzere diğer devletler ise karşı çıkıyor veya böyle görünüyor. Buna rağmen, KDP Yönetimi söz konusu referandumu yapmakta ısrar ediyor. En azından son üç güne girmiş olduğumuz günümüzde durum budur. Geriye kalan zamanda herhangi bir değişiklik olabilir mi? Büyük çoğunlukla referandumun erteleneceği yönünde bir beklenti var ve sonuç böyle de olabilir. Elbette bu ayrı bir konudur ve farklı bir değerlendirilmeyi gerektirir. Burada önemli olan, İsrail dışında tüm devletler karşı çıkarken ve Kürt birliğine dayanmazken, KDP Yönetimi referandumu gerçekleştirmede neye dayanarak bu kadar ısrarlı davranmaktadır? 

İşte bu noktada da sürekli gelişen ve faşist-sömürgeci sisteme darbe üstüne darbe vuran Kürdistan Özgürlük Mücadelesi temel dayanak oluyor. Barzani Yönetiminin PKK ile iyi ilişkilere sahip olması veya olmaması, yine KDP’nin Kürdistan Ulusal Kongresine katılıp katılmaması burada belirleyici bir rol oynamıyor. Belirleyici rolü Kürdistan Özgürlük Güçlerinin Rojava’da DAİŞ faşizmine, Bakur’da ise AKP-MHP faşizmine karşı günlük olarak darbe vurması ve söz konusu faşist güçleri yıkımın eşiğine getirmiş olması oynuyor. Bunlardan cesaret alan ve söz konusu özgürlük direnişlerinin ortaya çıkardığı gelişmelere dayanan KDP Yönetimi, adeta bir yalancı pehlivan edasıyla “Ayrı devlet referandumunda” ısrar ediyor ve böyle bir ısrar temelinde yeni ekonomik ve siyasi kazançlar elde etmeye çalışıyor.

Demek ki Ortadoğu’da kriz ve kaosun derinleşerek sürdüğü, Üçüncü Dünya Savaşı’nın daha da derinleştiği ve yaygınlaştığı, dahası söz konusu savaş herhangi bir çözüm üretemezken, savaştan çıkış yönünde de savaşan güçlerin hiçbir çözüm proje ve gücünün olmadığı, yine savaşın yıkım ve tahribatlarının arttığı, bölgede tam bir kilitlenme ve kördüğümün yaşandığı mevcut ortamda çözümün anahtarı Kürtler oluyor. Kürt sorununun özgürlükçü çözümü, bölgedeki tüm sorunların çözümünün önünü açıyor. DAİŞ ve AKP-MHP faşizmi karşısında Kürtlerin yürüttüğü devrimci-demokratik direnişin kazandığı başarılar, bölgedeki sorunların çözümünde tam bir anahtar rolü oynuyor.

Ortadoğu’daki kilidi çözmede Kürt sorununun çözümü tam bir anahtar rolü oynarken, Kürt sorununun çözümünde de Kürdistan Özgürlük Mücadelesi tam bir anahtar rolü oynuyor. Barzani Yönetimini bile canlandıran ve güçlendiren işte bu mücadele oluyor. Bu nedenledir ki, Kürt Özgürlük Mücadelesi’nin birinci sırada hedeflediği AKP-MHP faşizmi bir yandan el altı çabalarla oyalama politikalarına yeniden dönüşü sağlamaya çalışırken, diğer yandan da Kürdistan Özgürlük Hareketine karşı tüm dünyayı birleştirmeye çalışıyor. Bu temelde halka halka birlikler oluşturma çabası yürütüyor. Önce Türkiye’deki siyasi partileri PKK ve Kürtlere karşı birleştirmek istiyor. İkinci planda Türkiye, İran ve Irak dışişleri bakanlarını toplayarak sömürgeci üç devleti eskiden olduğu gibi bir araya getirmek istiyor. Üçüncü planda ise, bölgenin ve dünyanın diğer devletlerini “Teröre karşı ortak mücadele” adı altında yeniden bir araya getirmeye çabalıyor. 

Ortadoğu’da siyaset ve askerlik oldukça kritik bir sürece girmiş bulunuyor. Her gün baş döndürücü gelişmeler oluyor. Öyle ki, günde birkaç kez siyasal durum değerlendirmesi yapmak ve yeni siyasal kararlar almak gerekiyor. Tüm taraflar her an yeni taktik hamleler yapmak zorunda kalıyor. Son derece hızlanmış ve yoğunlaşmış bir siyasi ve askeri mücadele süreci yaşanıyor. Daha derinleşmiş ve yaygınlaşmış bir savaş ve çatışmalı durum içine girilmekte olduğu açıkça görülüyor. Bir defa pandoranın kutusu açılmış durumda ve içindeki tüm pislikler dışarı saçılıyor. Burada pandoranın kutusu Kürt soykırım sistemi ve bunun oluşturduğu sorun olurken, kutuyu açan anahtar ise Kürdistan Özgürlük Mücadelesi oluyor. 

5 Haziran günü Reqa Özgürlük Hamlesi başladığı anda tüm Ortadoğu bölgesini ciddi bir biçimde sarsmıştı ki, Reqa’nın özgürleştirilmesinin bölgedeki tüm siyasi ve askeri dengeleri değiştireceği açıkça görülmüştü. Şimdi Reqa’nın özgürleştirilmesinin eli kulağında ve bir de bu durum Dera Zor’un özgürlüğüyle birlikte gerçekleşiyor. Böyle bir durumun mevcut dengeleri daha köklü değiştireceği ve Kürt özgürlüğünün anahtar rolünün daha da artacağı görülüyor. İşte böyle bir noktada tüm Kürt siyasal güçlerinin Ulusal Kongre çerçevesinde demokratik birliğini yaratmasının, Kürtleri tüm bölgenin anahtarı haline getireceğini açıkça ortaya koyuyor. Böyle bir durumda Kürdistan Ulusal Kongresini toplayıp ondan güç alacağına, KDP Yönetiminin İsrail devletine dayanarak etkili olmaya çalışmasının çok ciddi bir sapma olduğu açıkça görülüyor. O halde çözüm Ulusal Kongrede ve Kürt Demokratik Birliğindedir. Bunda ısrar eden ve bunu gerçekleştirenler başarılı olacaktır.

YENİ ÖZGÜR POLİTİKA