Bugün Suriye denetiminde bulunan Güneybatı Kürdistan'da yaşanan gelişmeler karşısında AKP yönetiminin içine girdiði sessizlik, tüm umudunu baðladıðı ve en azından bir bölümünü perde arkasından yönettiði Özgür Suriye ordusundan beklentileridir. Ankara'nın hesabı Esad iktidardan uzaklaştırılsa da O'nun temsil ettiði ulus devletin devamının saðlanması. Dolayısıyla Şam'ın denetimindeki Güneybatı Kürdistan'da yükselen Kürt muhalefetinin sonuçta bastırılması.
Esad gitse de Kürtler açısından hiç bir deðişiklik olmamasını istiyor Ankara. Bunun içinde en güvendiði kozu Özgür Suriye ordusu olarak görünüyor. Ancak AKP şu opsiyonu da olasılıklar arasında tutuyor: Kürtler'in örgütlü mücadelesi Suriye'de olası bir yönetim deðişikliði sonrası kurulacak masada yer alacak ise o masada Türkler'in de taraf olması. Yani sonucu deðiştiremeyecekse de olası gelişmelerin ortaðı olmak.
Nitekim Güney Kürdistan'da Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nin şekillenmesi sürecinde tamamen denklemin dışında kalan AKP bu kez engelleyemese bile en azından sürecin bir parçası olmayı planlıyor.
Dört parçaya bölünmüş Kürdistan'ı, uluslararası egemenlerin himayesinde kendi arasında paylaşan yerel egemenlerin tariflerinden baðımsız olarak Kürdistan'ı merkez alarak coðrafyayı tanımlamak PKK'nin egemen siyasal literatüre yaptıðı bir müdahaledir. Bu müdahale Kürdistan'ın bir bütün olarak algılanması konusunda egemenler tarafından tarif edilen ulus devletlerin denetimindeki parçalanmışlıðı aşmada çok etkili oldu.
Kürdistan'ın, Kuzey, Güney, Doðu ve Güneybatı (Küçük Güney) adlandırmaları ile tarifi Kürdistan merkezli düşüncenin de temelini attı. Nitekim daha önce, Irak Kürdistanı, Türkiye Kürdistan'ı gibi hep başkalarının ulus devlet kimliði ile anılan bir Kürdistan'dan söz edilirken artık Kürtler'in ortak vatanı tek bir Kürdistan'dan söz ediliyor. Bugün sürmekte olan mücadele de Şam yönetiminin Güneybatı Kürdistan'daki varlıðına karşı bir mücadeledir. Kürtler'in de bu topraklarda yaşayan diðer halklarla eşit, gönüllü, ortak yaşamı içindir. Bu Kürdistan'ın diðer tüm parçaları için de geçerli bir taleptir.
Yetmişlerde kendisini, Türkiye Kürdistanının sosyalist partisi gibi kendi içinde ideolojik çelişkiler barındıran adlarla tarif edenlerin Türkiyenin Kürdistanı ifadesinden vazgeçmeleri de Özgürlük hareketinin bu haklı müdahalesinden sonra gerçekleşti.
Buradan hareketle Kürdistan'ın her parçasında ayrı örgütlenme de Kürt siyasetinde PKK'nin öngörülü siyasetinin ilk adımlarını oluşturdu. Bugün Güneybatı Kürdistan'da yaşanan gelişmeler bu siyasal öngörünün ne denli yerinde olduðunun da bir göstergesi. Bu arada Ýran'ın denetimindeki Doðu Kürdistan'da gelişen örgütlü Kürt muhalefetinin Tahran yönetimi karşısındaki en dinamik güç olarak varlıðını sürdürdüðünü de unutmamak gerekir.
Öte yandan Güneybatı Kürdistan'a ilişkin olarak Güney Kürdistan'lı güçlerin de ortak tavır içinde olmaları Kürt siyasetinin bugün dayatılan suni sınırları aştıðını gösteriyor.
Bundan böyle Kürdistan'ın parçaları arasında çizilmiş sınırlar varlıðını sürdürse de her hangi bir parçada yaşanacak her hangi bir gelişme karşısında dört parçanın da ortak tavır geliştirmek yönünde ciddi bir iradeyi ihdas ettiði de ortada.
Kürtler ortak tek sınırla sahip olamasa da ortak düşmanı tarifte ortak bir tavır birliði içinde oldukları sürece söz konusu sınırların da pratikte anlamsızlıðı kendiliðinden ortaya çıkıyor.
AKP'nin sessizliðine karşın Cemaat medyası ile AKP güdümlü medyanın yanı sıra egemen basın da manipülasyon peşinde.
Uzun zamandır Güneybatı Kürdistan'da sürmekte olan örgütlü Kürt mücadelesini görmezden gelen bu basın kuruluşları bugün de Kürtler'in Esad yönetimine destek olduðu yalanına sarılıyorlar. Örgütlü Kürt muhalefetinin, kendisini yok sayan dış destekli Suriye muhalefetinin tüm sindirme, yok sayma hamlelerini boşa çıkarıp Kürt hesabının denklemin çözümleyici unsurları arasında yer alması karşısında paniklemiş gibi görünüyorlar.
12 Eylül faşizminin sınır ötesi ilk operasyonu Güneybatı Kürdistan'a yönelik oldu. Türk derin devletinin Cem Ersever komutasındaki bir birliði, Qamuşlo'da 12 Aralı 1981 gece yarısı bir grup Kürt devrimcisini katletti. Güneybatı Kürdistan halkı, TC'nin bu katliamını hiç bir zaman unutmadı. Bu nedenle AKP'nin bu topraklara ilişkin hesapları tutmaz. Esad rejiminin elinden alınan her Kürt köyü, kasabası, şehri Ankara'nın sürdürmekte ısrar ettiði inkar politikasının üzerine doðru yürüyüşün devam edeceðini gösteriyor.
Oysa Ankara'nın yapması gereken, Şam yönetimine karşı mücadele verenlerin Güneybatı Kürdistan halkı olduðunu kavrayıp bu haklı mücadelenin önünde durulamayacaðını anlamaktır.