KDP artık Ankara partisidir - Amed Dicle

AKP’nin Kürtlere karşı savaşında KDP fiilen yer alıyor. KDP'nin istihbarat örgütü ‘Parastin’ MİT’in bir birimi gibi çalışıyor. Güney’de, PKK’nin konumlanacağı olası tüm bölgelerde kurulan KDP karakollarında Türk subayları yerleştirilmiş durumda.

2005 yılında Ankara’da dönemin Türk başbakanı Erdoğan’ı ziyaret eden Neçirvan Barzani, Güney Kürdistan’a dönüşünde Murat Karayılan ile bir görüşme gerçekleştirir. Barzani, Karayılan’a, Türk yetkililerle arasında geçen şu diyalogu aktarır: "Protokol yetkilileri bana hangi sıfatla görüşmeye katılacağımı sordular. Bende Federal Kürdistan Başbakanı görevinde olduğumu aktardım. Ama bana ‘olmaz, başbakan sıfatı kullanamayız’ dediler.’’

Murat Karayılan geçtiğimiz yıl Newroz TV’ye verdiği bir demeçte, Neçirvan Barzani ile yaptıkları görüşmenin detaylarını vermedi. Ancak Neçirvan Barzani’nin Türk yetkililerle aktardığı bu diyalogu hatırlatarak, Türkiye Devleti’nin halen Kürtlerin kendi kendilerini yönetmesine tahammül etmediğini ve bu zihniyetin şimdi de sürdüğünü anımsattı.

Çok geçmeden, yani daha bir-iki ay önce Tayyip Erdoğan, ‘’Kuzey Irak’ta yaptığımız hatayı Kuzey Suriye’de yapmayacağız" diyerek Kürt düşmanlığını bir kez daha dünyaya deklare etti. Karayılan’ın söz ettiği Kürt nefretini teyit etmiş oldu.

‘Kuzey Irak’ dedikleri Güney Kürdistan’a karşı AKP hükümeti halen düşman. Neçirvan Barzani 2005 yılında Erdoğan ile görüşürken bu düşmanlığın farkına varmıştı. Irak’taki gelişmeler ve Güney’in statüsünü engelleyemeyen Türk devleti, Kürdistan’ın bu parçasına doğrudan saldırmak yerine kendisine bağlı işbirlikçiliği geliştirerek egemen olma yoluna gitti. Ve Güney’de hakimiyetini pekiştiren KDP, sistematik olarak kendisini bu işbirlikçiliğe yatırdı. Yani; kendi iradesiyle düşmanına teslim oldu. Sadece teslim olmadı, Kürdistan ve Kürtlük adına yaratılan tüm değerleri Türk hükümetine peşkeş çekti. Kendi kaderini AKP’nin kaderiyle birleştirdi. Günümüz itibariyle kendisini de hefefleyen bir savaşın karşı tarafında yer aldı. Onun için artık birçok Kürt, ‘AKP eşittir KDP’ demektedir.

KDP’nin bu pervasız politikaları son dönemlerde çok tehlikeli bir konuma gelmiş bulunuyor. Sözü edilen durum artık birkaç partinin siyasi görüş farklılığını aşmış durumda. Mesut Barzani, yaklaşık bir yıl önce sona eren ‘bölge başkanlığı’ koltuğuna bırakmaya yanaşmıyor. Oysa bizzat kendisi daha önce aday olmayacağına dair ‘namus ve şeref sözü’ vermişti. Sadece bölge başkanlığı değil, parlamento da devre dışı bırakıldı. Öyle ki, parlamento başkanı başkent Hewler’e bile gidemiyor. Son olarak Goran Hareketi lideri hakkında tutuklanma kararı çıkarıldı. Şimdi de bazı milletvekillerinin dokunulmazlıklarını kaldırmak için çalışmalar başlatılmış durumda. Yani KDP, AKP’nin kötü bir kopyası olma yolunda hızla ilerliyor.

Üstelik KDP içeride zorlandıkça AKP ile geliştirdiği teslimiyetçi politikanın seviyesini düşürüyor, giderek dibe vuruyor. Bu oluşum mevcut durumda, Kürdistan’da büyük bir parti olmayı değil, Kürt düşmanı olduğunu saklama gereği duymayan Türk hükümetinin küçük bir kuklası olmayı tercih etmiş bulunuyor. Şüphesiz ki bunun siyasi faturasını da kendisi ödeyecektir.

Şengal ihanetinden sonra bile Kürt partileri ve tüm Kürdistan toplumu KDP’ye bir şans tanıdı denilebilir. Şengal’den kaçarak Ezidileri IŞİD barbarlarına peşkeş çeken KDP, bu sürecin hesabını vereceğine IŞİD’e destek veren AKP’ye teslim oldu. Şengal’i IŞİD'den kurtarmak için mücadele eden güçlere her türlü engeli çıkardı.

KDP’nin son dönemlerdeki bazı girişimleri ise, Şengal’e yönelik kirli düşünce ve planlarını bir kez daha dışa vuruyor. Geçtiğimiz ay Mesut Barzani Duhok’ta bazı Ezidi önderleri ile bir araya gelerek ‘PKK ile savaşmalarını’ istedi. Barzani, "Biz PKK’ye karşı savaşamayız. Kürtler bunu kabul etmiyor. Ama siz savaşırsanız biz sizi destekleriz. PKK’yi Şengal’den çıkarmak lazım’’ diyor.

PKK’nin Şengal’den çıkarılması, binlerce Ezidi’nin tekrardan IŞİD denilen barbarlar ordusunun insafına bırakılması demektir. Barzani de bunu biliyor, PKK de, Ezidiler de.

KDP, Şengal ve Ezilere bakış açısı AKP ile aynıdır. Nitekim, KDP Yönetim Kurulu Üyesi Çınar Seid Ebdullah geçtiğimiz hafta "IŞİD olmasaydı kim Ezidi kadınları bilirdi" diyecek kadar pervasızlaşabildi. Evet, aynen bu cümleleri kullandı. İnsanlık, kadınlık, Kürtlük adına utanç verici olan bu cümleyi kullanan KDP yöneticisine KDP dışında herkes tepki gösterdi.

KDP’nin mevcut tehlikeli konumu sadece Şengal ile izah edilmeyecek kadar geniştir. AKP’nin Kürtlere karşı ilan ettiği savaşta KDP fiilen yer alıyor. KDP'nin istihbarat örgütü ‘Parastin’ MİT’in bir birimi gibi çalışıyor. Güney’de, PKK’nin konumlanacağı olası tüm bölgelerde kurulan KDP karakollarında Türk subayları yerleştirilmiş durumda. Buradan elde ettikleri bilgiler anında Ankara ile paylaşılıyor.

Kandil bölgesi coğrafi olarak sınırdan uzak olduğu için, Türkiye’ye ait ‘Bayraktar’ isimli insansız hava araçları KDP denetimindeki Çoman bölgesinden kaldırılıyor. Son birkaç ayda gözaltına alınan bir çok PKK sempatizanından haber bile alınamıyor. Hatta hastanelerde ‘PKK üyesi’ iddiasıyla gözaltına alınan bazılarının Türkiye’ye teslim edildikleri belirtiliyor. KDP bu konuda hiç açıklama yapmıyor. Ayrıca, gözaltına alınanların sorgularına MİT’in katıldığı ise artık bir sır değil.

Rojava’ya gönderilen ilaçların, YPG’lilere ait binlerce üniformanın Semalka sınırında engellenip gasp edilmesi, kadın kurumu REPAK’in kapatılması, Rojavalıların Güney'e geçişinin engellenmesi, Barzani’nin Rojava devrimi aleyhine dünyada diploması yapması vs. artık rutine bağlanan konular.

Özetle; KDP, Rojava ve Kuzey Kürdistan’da Kürt özgürlük mücadelesine karşı resmen ilan edilmemiş bir savaşta. Diğer Kürt partilerinin kazanımlarını kendi hegemonyasına karşı bir engel olarak görüyor. Bunun için Kuzey, Rojava ve Güney’de herkese saldırıyor. Bu saldırıları yaptıkça da ‘Bağımsız Kürdistan ilan ederim’ beyanatlarında bulunuyor. Resmi statüye bağlanmış tek Kürdistan parçasını bile ikiye bölen, Parlamento başkanını başkente sokmayan, IŞİD’e değil IŞİD ile mücadele eden Kürt savaşçılarına saldıran bir yapının ‘Bağımsız Kürdistan kurarız’ açıklaması çirkin bir ihanetin perdelenmesi dışında bir anlam ifade etmiyor.

Eğer bugün KDP Kürt partilerine karşı savaşmıyorsa, yani PKK, YNK ve Goran’a silahla saldırmıyorsa bunu yapamadığındandır. Ama zihniyet ve siyasi konum olarak bu pozisyondadır. Ve KDP’nin bu konumu bertaraf edilmeden Kürdistan halkı büyük tehlikeden kurtulamayacaktır.

PKK, YNK ve Goran gibi büyük partiler Kürt Ulusal Kongresi için artık KDP’yi beklemek zorunda değiller. Kürdistan halkının siyasi ve askeri olarak korunması için bu partiler birçok noktada ortak hareket edebilirler. Kürt toplumunun beklentisi de bu yöndedir. KDP’den Ulusal Birlik adına olumlu bir adım beklemek siyasi gaflet olacaktır. Yapılacak tek şey Kürdistan halkı için ayak bağı olan bu yapının aşılmasıdır.