Açlık grevleriyle ilgili tüm yapıcı girişimlere raðmen Türkiye Başbakanı Erdoðanın zindanlarda ölümlere kendini yatırdıðını kaydeden KCK Yürütme Konseyi Başkanlıðı, karşımızda ölümlerden vicdanı sızlamayan ve siyasal kazanç elde etmek isteyen sadist bir Başbakan ve tek adamla yönetilen bir diktatörlük sistemi bulunmaktadır. Tehlikeli bir hal alan bu gidişata dur demek için, tek yol direnmek ve mücadele etmek kalmıştır dedi. KCK, Kürt halkını, Kürdistandaki tüm parti ve kuruluşları direnişi toplumsal düzeyde yükseltmeye, demokratik kesimleri Kürt halkıyla eylem birliðini geliştirmeye çaðırdı.
KCK Yürütme Konseyi Başkanlıðı, cezaevlerindeki süresiz dönüşümsüz açlık grevlerinin ölüm sınırına ulaşmasıyla ilgili yazılı açıklamada bulundu.
Hareket olarak ölümler yaşanmadan makul taleplerin karşılanarak açlık grevinin sonlandırabileceði şeklinde bir yaklaşımın sahibi olmalarına raðmen Türkiye Başbakanı Erdoðanın zindanlarda ölümlerin yaşanmasına kendini yatırdıðına dikkat çeken KCK, gerek cezaevlerinde gerekse dışarıda yaşanacak ölümlerden ve olaylardan bizzat Başbakan Erdoðanın kendisinin sorumlu olacaðını belirtti. Tüm yapıcı girişimlerin sonuçsuz kaldıðı yerde tek yolun direnmek olduðunu vurgulayan KCK, tüm demokratik kesimlere de daha aktif devreye girme çaðrısında bulundu.
KCKnin açıklaması şöyle:
Son derece insani, haklı ve meşru taleplerle süresiz dönüşümsüz açlık grevi eylemi başlatan zindan direnişçileri 63. gününü doldurarak ölüm sınırına dayanmıştır. Başbakan Erdoðan, eylemin başından 63. gününe kadar açlık grevi eylemcilerinin direniş ve taleplerine ilişkin her türlü gayri insani ve siyasi ahlaktan uzak tutumunu sürdürerek adeta ölümleri teşvik eder bir duruma girmiştir. Erdoðan ve hükümeti, halkımıza ve Kürt siyasetine karşı izlediði saldırgan-faşist politikalarla, suçlu olmasına raðmen zindan direnişçilerini karalamaya, suçlamaya çalışarak ortamı germeyi esas alan bir siyaset üslubunu izlemiştir. Ancak halk ve kamuoyu vicdanı bu egemen ve sömürgeci zihniyet ve faşizm karşısında direniş bayraðını yükselterek insani deðerlere, demokrasi ve özgürlük deðerlerine sahip çıkmıştır.
FAŞÝSTLERÝN LÜGATINDA ŞANTAJ, HALKLARIN LÜGATINDA DÝRENMEK!
Bedeniyle, düşüncesiyle direnmenin dışında kendisine başka bir yol bırakılmayan Kürt siyasetçilerinin, demokrat ve aydınların, yurtseverlerin eylemini şov ve şantaj olarak nitelemek Başbakan Erdoðanın akıl, vicdan, ahlak ve siyasi anlayışını ortaya koymaktadır. Her gün adım adım ölüme yaklaşmak nasıl bir şantaj olabilir? Faşistlerin lügatında bunun adı şantaj; halkların lügatında bunun adı direnmek, insanlık onurunu yaşamı pahasına korumaktır. Elbette ezilenlerle ezenler, hükmedenlerle mazlumlar, diktatörlerle halk, faşistlerle demokratlar, vicdansızlarla vicdanlılar, sömürgeci egemen güçlerle sömürge olanlar halklar ve kesimler aynı dilli kullanamazlar. Ancak sözcüklerin taşıdıðı anlam üzerinden hiç düşünmeden sadece kin, intikam kusmak için konuşuyor olmak bir duruma öyle yapıştırıverince tutacaðını sanmak Erdoðan siyasetinde olduðu gibi sapır sapır dökülmeyi getirir.
Ýdam tartışmalarını yeniden gündemleştirerek Kürt halkını ve özgürlük hareketini idam şantajıyla ölümle tehdit etmeyi bir politika olarak belirleyen kendisidir. Cumhuriyet tarihi boyunca zaten Kürtlere Dersim, Aðrı, Zilan, Hani, Sivas, Maraş katliamlarıyla soykırım uygulanmış ve bir gecede ileri gelenlerin boynuna idam ipi geçirilmiş ve mezarları bile bilinmemektedir. Buna raðmen Kürt halkı boyun eðmemiş ve tam tersine PKK ve Önderliði, bu zulme, inkarcılıða karşı örgütlü bir başkaldırı hareketi olarak tarih sahnesine çıkmıştır. AKP hükümeti idam, soykırım politikalarıyla Kürt halkına boyun eðdiremeyeceðini, teslim alamayacaðını yakın tarihine bakıp ders çıkarmasını bilmelidir.
AKP hükümeti, Kürt halkının demokratik, siyasal haklarına günlük olarak saldırarak tamamen siyaset alanını Kürtlere kapatıp demokratik eylem ve demokratik örgütlenme çalışması yürüten on binlerce kişi hakkında düşünceleri ve siyasi faaliyetlerine ilişkin düzmece iddianamelerle haklarını gasp ederek cezaevlerini doldurmuştur. AKP hükümeti, siyasi yöntemleri devre dışı bırakarak iktidarının zorba gücüyle sonuç alacaðını zan etmektedir. Oysa tarihin tüm insanlıða öðrettiði yegane ders; gözünü iktidar hırsı bürümüş, zulümle iktidarını saðlamlaştırmak isteyen, akıttıðı kanlar üzerinden kendini güç yapan nice zorba, zalim, diktatör ve faşistlerin hazin sonu hep aynı olmuştur. Tarihin karanlık sayfalarında lanetli yerlerini almanın ötesinde yüce insanlık ailesinde hiçbir yer edinememişlerdir.
KARŞIMIZDA ÖLÜMLERDEN VÝCDANI SIZLAMAYAN BÝR DÝKTATÖR VAR
Açlık grevi eylemcilerinin makul taleplerinin karşılanabileceði, hükümetin bu konuda adım atarak direnişin, ölümlere yol açmadan sonlandırılabileceði yönünde bir yaklaşım sahibi olduk. Sorunun çözülmesi konusunda Hareketimizin ortamı yumuşatma çabalarına ve başta BDP olmak üzere tüm duyarlı kesimlerin, Türkiyeli aydın ve demokratların çabasına zerre kadar deðer vermeyip gerçekten zindanlarda direnenlerin ölmesine, aðır sakatlanmasına kendisini yatırmıştır. Başbakan Erdoðan bizzat eylemin ilk gününden ve bugüne deðin aðır hakaret ve tahriklerle ortamı germiş, çıkmazı dayatmıştır.
Karşımızda ölümlerden vicdanı sızlamayan ve siyasal kazanç elde etmek isteyen sadist bir Başbakan ve tek adamla yönetilen bir diktatörlük sistemi bulunmaktadır. Tek dil, tek millet ülküsü tek adam ülküsü olarak şimdi de Türk usulü Başkanlık sistemiyle yasal hale getirilmek istenmektedir. Başbakan Erdoðan bu çizgisiyle, Kürt halkının öncü kadrolarını zindanlarda şahadete ulaşmalarını saðlamak, dışarıdaysa imha operasyonlarıyla özgürlük militanlarını tasfiye ederek sonuç almayı yeðlemektedir. Oysa zindan direnişçilerinin canları pahasına ortaya koyduðu tutum, çatışmayı durdurma ve yeni barışçıl demokratik çözüm sürecinin başlamasına dönük ortam hazırlayan çok insani bir tutumdur. Kürt halkının en deðerli evlatlarının uðruna yaşamını feda ederek barış yolunu açmak için kendi öz iradeleriyle başlattıkları bu direnişe Erdoðanın sömürgeci faşist şiddeti dayatması AKPnin Kürt sorununa yaklaşımını ortaya koymaktadır. Böylece AKPnin gerçek yüzü zuhur etmiş, vicdan, hukuk ve ahlaktan yoksun tamamen zulümle sonuç almak isteyen bir zihniyeti temsil ettiði açıða çıkmıştır. Geçmişte de çokça denenen bu yolun hiçbir sonuç almayacaðı ortadayken, bundan sonra gerek cezaevlerinde ve gerekse de dışarıda yaşanacak ölümlerden, şahadetlerden ve olaylardan bizzat Başbakan Erdoðanın kendisi sorumlu olacaktır. AKPnin bu zulüm siyasetine karşı özgürlük hareketimiz ve halkımız her biçimde direnecek ve gereken cevabı vermesini bilecektir. Kanla beslenen bu zulüm iktidarının halkımızın iradesi karşısında başarısız kalacaðı kesindir.
DÝRENÝŞ TOPLUMSAL DÜZEYDE YÜKSELTÝLMELÝ
Tüm yapıcı girişimlerin, çaðrıların sonuçsuz kaldıðı ve tehlikeli bir hal alan bu gidişata dur demek için, tek yol direnmek ve mücadele etmek kalmıştır. Tüm yurtsever halkımız bilmelidir ki, öz evlatları olan zindan direnişçileri Kürt halkının da kendi dili ve kültürüyle insanca bir yaşama kavuşmaları için hayatlarını ortaya koymuşlardır. Egemen güçler tarafından Önderliði ve öncüleri imhaya tabi tutulan bir halkın özgür olması asla mümkün deðildir. Tarihin bu aşamasında Kürt halkı, Önderliði ve öncüleriyle ancak ve ancak onurlu bir yaşam olanaðına sahip olabilir. Bu gerçekten hareketle daðlarda, şehirlerde başlayan direniş halkasına zindanlardan katılan yoldaşlarımızın ortaya koyduðu iradeyle bütünleşmek, direnişi toplumsal bir düzeye çıkarmak temel bir yurtseverlik görevi haline gelmiştir. Zindanlarda yaşanacak şahadetlerin önüne geçmek ve şiddet, soykırım politikasına dur demek için başta Kürdistan gençliði ve kadınları olmak üzere tüm halkımız, Kürdistandaki tüm parti ve demokratik kurum-kuruluşları harekete geçmelidir. Kürt özgürlük hareketinin en deðerli kadrolarının adım adım şahadete gittiði böylesi bir süreçte yurtseverlerin ve kadroların tüm Kürdistanda ve yurt dışında cevap olması gereken bir dönemdeyiz. Direniş her yerde toplumsal düzeyde yükseltilmelidir.
Türkiyenin birliðinden bütünlüðünden ve halkların kardeşliðinden yana olan demokratik-devrimci tüm kesimleri, vicdan sahibi tüm insanları daha aktif devreye girmeye, Kürt halkıyla omuz omuza faşizme karşı eylem birliðini geliştirmeye çaðırıyoruz! Kazanan halkların özgürlük ve demokrasi mücadelesi olacaktır.