'KCK' Basın davası 30 Ekim'de devam edecek
'KCK' Basın davası 30 Ekim'de devam edecek
'KCK' Basın davası 30 Ekim'de devam edecek
“KCK Basın Komitesi” davasının 7’inci duruşması DİHA eski muhabiri Ülkem Evrim Kepenek’in savunmasını yapması ardından 30 Ekim’e ertelendi.
İstanbul 15’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen, 20’si tutuklu 46 gazetecinin yargılandığı “KCK Basın Komitesi” davasının 7’inci duruşmasında savunma yapan Dicle Haber Ajansı Muhabiri Ülkem Evrim Kepenek, “Siz, 'gazeteciliği yargılamıyoruz, basın özgürlüğü var' derken tam da gazeteciliğimizi yargılıyorsunuz. Eğer gazeteciliği yargılayacağınızı iddia ediyorsanız, bunu yasalara dökün. Düşünce ve ifade özgürlüğü ile kısmen var olan basın özgürlüğünü ortadan kaldırın. Yasalarınızla hangi haberlerin ne şekilde işleneceğini belirleyin. Bizim yaptığımız haberler, yasal olarak da suç olsun. O zaman bizi yargılayın” dedi.
Özgür basın çalışanlarının "KCK Basın Komitesi" adı altında yargılandığı davanın 7'nci duruşması tutuksuz yargılanan gazetecilerden DİHA eski muhabiri Ülkem Evrim Kepenek'in savunması ile devam etti.
BDP Kars Milletvekili Mülkiye Birtane’nin de izlediği duruşmada Kepenek, davada yargılananın gazetecilik mesleği olduğunu ama mahkeme heyetinin bunu kabul etmediğini söyledi. Tüm dünyada basın ve ifade özgürlüğü gibi normların olduğunu dile getiren Kepenek, "Türkiye'de de var. Siz, 'gazeteciliği yargılamıyoruz, basın özgürlüğü var' derken tam da gazeteciliğimizi yargılıyorsunuz. Eğer gazeteciliği yargılayacağınızı iddia ediyorsanız, bunu yasalara dökün. Düşünce ve ifade özgürlüğü ile kısmen var olan basın özgürlüğünü ortadan kaldırın. Yasalarınızla hangi haberlerin ne şekilde işleneceğini belirleyin. Bizim yaptığımız haberler, yasal olarak da suç olsun. O zaman bizi yargılayın. Ama şunu da çok iyi bilin ki, ben ve arkadaşlarım bu yasalarınıza rağmen gazetecilik yapmaya devam edeceğiz. Ben ne Dicle Haber Ajansı'nda çalıştığıma ne de bu haberleri yaptığıma hiçbir zaman pişman olmadım. Ne olursa olsun hiçbir zaman da pişman olmayacağım" dedi.
Meslek faaliyetleri hakkında da konuşan Kepenek, şöyle devam etti: "Nasıl haber yazılacağını öğrenen herkes gazetecilik yapabilir. Ama o sadece öğretileni yapandır. Adına gazeteci dense bile. Bu tür gazeteci acıkınca durmadan ağaca tırmanıp muz indiren gibidir. Faaliyetleri üzerine düşüncesini yansıtarak tarih yapan değildir. Efendisinin çıkarını kendi çıkarıyla bilerek veya bilmeyerek özdeştiren bir 'fonksiyonerdir.' Kendisi dahil, yaşamın örgütlenmesini ve pratiklerini soruşturan biri değildir."
“Basının temel görevlerinden birisi iktidar dışı çevrelerden, yani tohplumdan gelen fikir, öneri ve eylemleri iktidarın yasaklarına direnek kamuoyu oluşturmak” olduğunu da vurgulayan Kepenek, kamunun bu şekilde bütün fikir ve önerilere ulaşabileceğini, kendi oyunun bu sayede çoğulcu ve demokratik olacağını da belirtti.
‘GAZETECİ HER ZAMAN GERÇEĞİN PEŞİNDEDİR’
Bu amacın gazeteciye her zaman gerçeğin peşinde olmak gibi bir sorumluluk yüklediğini de vurgulayan Ülkem Evrim Kepenek, “Gerçeğin peşinde olmak, gazeteciyi genellikle güçlü ve egemen sınıfla karşı karşıya getirir. Güçlü ve egemen sınıf sürekli bazı bilgileri kamuoyundan saklamaya çalışır. Gazeteciler ise saklanan bu bilgileri ortaya çıkartmaya. Denilebilir ki, gazetecilik tarihi bu iki grup arasındaki saklayan-ortaya çıkaran çatışmanın tarihidir" diye konuştu.
Dünyanın birçok ülkesinden örnekler vererek gazetecilerin karşılaştığı zorlukları anlatan Kepenek, Türkiye'de gazetecilere yönelik baskı yöntemlerini ise bire bir yargılandıkları mahkemede tanık olduklarını söyledi.
‘BASKIYA BİREBİR TANIK OLUYORUZ’
Uluslararası Af Örgütü'nün bu konuda bir araştırma yaptığını ve araştırmada gazetecileri, baskı altında tutmanın 10 yolunun özetlendiğini hatırlatan Kepenek, şöyle devam etti: "Bu araştırmayı paylaşma nedenim, biz gazetecilerin dünyada uğramış oldukları haksızlıkları ifşa etmektir. Mesleğin koşullarını anlatmak mesleğin zorluklarını ifade etmek içindir. Dünya çapında hükümetler ve diğer kuruluşlar, gazetecilerin yolsuzluk ve insan hakları ihlallerini gün ışığına çıkarmasını engellemek için birçok yöntem deniyor. Düzmece suçlamalar ve çalışma izinlerinin iptalinden cinayete kadar gazetecilerin özgür ve adil bir şekilde çalışmasını engelleyip, baskı altında tutuyor. Bir gümrük görevlisinin gazeteciye, ileride bir turist vizesi alma konusunda dahi güçlük yaşayabileceğini söylediği ifade ediliyor."
Kepenek, Türk basınında ise sansürün, Kürt ve Ermeni basınına yönelik katliamlar tarihi ile oluşturulduğunu söyledi. Dava, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'ndan kaynaklı resmi tatil gerekçesiyle 30 Ekim'e erteledi.