KCK: Ankara katliamı, AKP'nin iç ve dış politikalarının sonucudur
KCK Yürütme Konsey Eşbaşkanlığı, 10 Ekim’de Ankara’da gerçekleşen katliamı, AKP’nin iç ve dış politikalarının bir sonucu olarak değerlendirdi.
KCK Yürütme Konsey Eşbaşkanlığı, 10 Ekim’de Ankara’da gerçekleşen katliamı, AKP’nin iç ve dış politikalarının bir sonucu olarak değerlendirdi.
KCK Yürütme Konsey Eşbaşkanlığı, 10 Ekim’de Ankara’da gerçekleşen katliamı, AKP’nin iç ve dış politikalarının bir sonucu olarak değerlendirdi.
Yazılı bir açıklama yapan KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı, AKP hükümetinin Kürt siyasetçilerine karşı başlattığı gözaltı ve tutuklama furyasına da dikkat çekti. Açıklamada, ‘’Davutoğlu’nun söylemlerinden anlaşılmaktadır ki, Türkiye'de demokrasi sadece IŞİD’lilere vardır’’ denildi.
KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı, Ankara katliamı, Kürt siyasetçilerine karşı başlatılan siyasi soykırım operasyonları ve 1 Kasım seçimlerine ilişkin yazılı bir açıklama yaptı.
Açıklamada, ‘’Bugün Türkiye'de yaşanan kaos, baskı ve bunaltıcı siyasi ortamın sorumlusu AKP hükümetidir. Hem Kürt Özgürlük Hareketi'ni tasfiye etmek, hem de AKP hükümetini iktidarda tutmak için Kürt Özgürlük Hareketi'ne ve demokrasi güçlerine karşı kirli bir savaş açılmıştır. Halka yönelik baskılar, gerçekleşen katliamlar, Tayyip Erdoğan ve AKP hükümetinin politikaları sonucudur. Ankara katliamı, AKP'nin iç ve dış politikalarının sonucu gerçekleşmiştir. Savaş, politikaların şiddet araçlarıyla sürdürülmesidir. Ankara katliamı da bir politikanın katliam olarak karşımıza çıkmasıdır. AKP hükümeti Ankara katliamını da bir fırsata çevirmiş durumdadır. Ankara katliamından sonra onlarca belediye başkanı, yüzlerce HDP’li tutuklanmıştır. Her gün tutuklama yapılması sonucu seçimden önce neredeyse hiçbir belediye başkanı dışarıda bırakılmayacaktır. Kürdistan'da yerel demokrasinin ayaklarından biri olabilecek yerel yönetimler felç edilerek demokrasi güçleri zayıflatılmak ve giderek tasfiye edilmek istenmektedir’’ denildi.
Ankara katliamının, Türkiye halkları üzerinde ağır bir travmatik baskı yarattığını ve Türkiye'nin tek gündemi haline geldiğini hatırlatan KCK, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
‘’AKP hükümeti bu durumu fırsata çevirip başta belediye başkanları olmak üzere Kürdistan'daki siyasetçilere yönelmiştir. Yine bu gündemin yarattığı yoğunluk ortamında halka yönelik baskılar arttırılmıştır. Ankara katliamının gündem yoğunluğu içinde bu tür tutuklama ve baskıların haber ve gündem olmayacağı düşünülüp demokrasi güçlerinin üzerine üzerine gidilmektedir. Her fırsatta baskı ve tutuklamaları arttırmaya yönelmeleri, Kürt Özgürlük Hareketi ve demokrasi güçlerini ezme politikalarının sonucu gerçekleşmektedir.
AKP ZİHNİYETİNE TESLİM OLMAMAK GEREKİR
Bu kadar belediye başkanı ve siyasetçilerin tutuklanması seçimleri anlamsız hale getirdiği gibi, demokratik siyasetin de Türkiye açısından fazla bir anlamı olmadığını ortaya koymaktadır. Öyle ki, partiler ve seçimler dünyayı aldatma ve içteki baskıları örtme biçimindeki özel savaş araçları haline getirilmiştir. 1946 yılında çok partili siyasi döneme böyle bir aldatma ve özel savaş gereği geçen Türkiye, 70 yıl sonra hala çok partili siyasi yaşamı ve seçimleri böyle kullanmakta ısrar etmektedir. Kürt sorunu çözülmediği ve Türkiye demokratikleşmediği müddetçe bu zihniyet ve politikaların kırılamayacağı da anlaşılmaktadır. Ancak bu zihniyet ve politikalara teslim olmamak gerekir. Belediye başkanları ve siyasetçiler tutuklandığında Kürt halkı her yerde demokratik tepkilerini ortaya koymalıdır. Kürt siyasetçilerinin, demokratik siyasetçilerin kolay tutuklanmasına izin verilmemelidir. Halk, kendi siyasi iradesine koşullar ne olursa olsun sahip çıkmalıdır.
‘DEMOKRASİ SADECE IŞİD’E VAR’
Açıklamanın devamında 1 Kasım seçimlerine de dikkat çeken KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı, bu konuya ilişkin şu mesajları verdi;
Eğer Türkiye'de seçimin ve demokratik siyasetin bir anlamı olacaksa, belediye başkanları ve seçilenlerin tutuklanmasına izin verilmemelidir. Demokrasiyi geliştirmenin ve demokratik kazanımlara sahiplenmenin ilk yolu budur. Demokratik siyasetçilerin tutuklanmalarına karşı koymadan demokratikleşmeyi geliştirmek mümkün değildir. Demokratikleştirmeyi geliştirmeden de Türkiye'nin temel sorunlarını çözmek mümkün değildir. Dünyada ve Türkiye'de demokrasi isteyen çevreler bu tutuklamaları kabul etmemelidir. Kürt Özgürlük Hareketi'ne eylemsizlik çağrısında bulunanlar en başta da bu tutuklamalara karşı tutum ortaya koymalıdırlar.
Davutoğlu’nun söylemlerinden anlaşılmaktadır ki, Türkiye'de demokrasi sadece IŞİD’lilere vardır. Bir yurtseverin, demokratın ve Kürt’ün aklını okuyarak sen eylem yapabilirsin diyerek tutuklayan ve işkence yapan bir zihniyet ve politika, biz harekete geçmeden katliamcıları tutuklayamayız, demektedir. Bu adama sorarlar, binlerce Kürt siyasetçisi, gazetecisi, avukat, yazar, öğrenci nasıl tutuklanmıştır? Bir yürüyüşe katılacağı tahmin edilen tutuklanıyor, ama bir katliamı yapacağı bilinen birisinin tutuklanmaması AKP zihniyetini göstermektedir. Katliamcı öldükten sonra tutuklanmayacağına göre, bu katliamı bizzat bu hükümet yapmıştır, yaptırmıştır. Yani katliam yerine kadar bombacıya refakat ettik denilmektedir.
Bu zihniyet, bombacıyı tutuklamıyor, ama halkın siyasi iradesi olan belediye başkanlarını ve binlerce siyasetçiyi tutukluyor. Bu zihniyette olan ve meşruiyetini kaybetmiş bu hükümete karşı tutum konularak belediye başkanları ve siyasetçilerin derhal serbest bırakılması istenmelidir.
HERKESİN SİYASİ SOYKIRIM OPERASYONLARINA KARŞI DURMASI GEREK
KCK olarak sorunların demokratik siyasetle çözümünden yana olduklarına belirten Eşbaşkanlık açıklamasında, ‘’ancak Türkiye'nin demokratikleşmesi ve sorunların demokratik temelde çözülmesi için ilk önce bu siyasi soykırım operasyonlarına karşı durulması gerekmektedir. Bu siyasi soykırım operasyonlarına karşı aktif mücadele edilmeden Kürt Özgürlük Hareketi'ne yapılan çağrılar anlam bulmayacaktır. Nitekim ilan ettiğimiz eylemsizlik muhatapları tarafından dikkate alınmamakta ve her yerde askeri operasyonlar ve saldırılar yoğunlaştırılarak sürdürülmektedir. Türkiye halkları ve demokrasi güçleri eylemsizliğe sahiplenmek ve seçimin güvenlikli ortamda yapılmasını sağlamak için bu askeri saldırılar ve operasyonlar karşısında tutumlarını ortaya koymalıdırlar’’ denildi.