KCK: Ankara Gar meydanı AKP-MHP faşist ittifakını korkuttu

KCK: Kürt halkının özgürlük güçleri olarak 10 Ekim şehitlerinin anısına bağlılık temelinde Özgür Kürdistan, Demokratik Türkiye mücadelemizi amaçlarımıza ulaşana kadar sürdüreceğiz. Bu mücadeleyi Türkiye ve Ortadoğu halklarıyla birlikte yürüteceğiz.

Ankara Gar Katliamı’nın yıl dönümüne ilişkin yazılı bir açıklama yapan KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı, “Eğer faşizm yıkılıp demokrasi kurulacak, Türkiye halkları özgürleşecekse o zaman o meydandaki ittifakı gerçekleştirerek AKP-MHP faşizmine karşı mücadeleyi yükseltmek gerekir. O meydan AKP-MHP faşist ittifakını çok korkutmuştu” dedi.

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı, açıklamasında şunlar belirtildi:

“10 Ekim 2015 Ankara Gar katliamında şehit düşenleri minnet ve saygıyla anıyor, onların özlemleri olan Demokratik Türkiye, Özgür Kürdistan’ı gerçekleştireceğimiz sözünü yineliyoruz.

10 Ekim’de Türkiye halklarının eşit-demokratik özgür birliğine, özgür ve demokratik yaşam özlemlerine saldırılmıştır. Bu saldırıyı DAİŞ’le birlikte Kürt halkının ve Türkiye halklarının özgürlük ve demokrasi mücadelesini bastırmak isteyen AKP-MHP iktidarı yaptırmıştır. DAİŞ’li olduğu söylenen alçakları Ankara Gar’ına gönderen Türk devletinin DAİŞ içindeki MİT yapılanmasıdır. DAİŞ’in Türkiye’yi otoyol olarak kullanmasıyla birlikte Türk devletinin kontrolünde Kürt halkına, demokrasi güçlerine ve tüm insanlığa karşı saldırtılan bir çete örgütü olmuştur. Kim DAİŞ’i Türk devletinden ayrı bir katliam örgütü olarak görüyorsa o ya gerçeklere gözünü kapatmıştır ya da Türk devletinin ağzıyla konuşuyordur.

10 Ekim Ankara Gar’ı katliamı 5 Haziran Amed ve 20 Temmuz Suruç katliamlarının devamıdır. AKP iktidarına karşı mücadele eden güçlere saldırılmıştır. Böylece AKP iktidarda tutulmak, Kürt halkına ve demokrasi güçlerine yönelik savaşı sürdürmek için bu katliamlar yaptırılmıştır. DAİŞ’e ait olduğu söylenen saldırıların içerde ve dışarda AKP iktidarına karşı olan siyasi ve toplumsal güçlere yapılması tesadüfi değildir. AKP ve DAİŞ’in ne kadar iç içe olduğunun kanıtıdır. DAİŞ’in Türkiye'yi cephe gerisi ve dost ülke olarak görmesi bu ilişkinin en somut ifadesidir.

DAİŞ, TÜRKİYE’NİN KONTROLÜNDE BİR ÇETE ÖRGÜTÜ HALİNE GELDİ

DAİŞ’in halifesi kendisine en güvenli yer olarak Türkiye'nin hakim olduğu alanları seçmiştir. Suriye’de Kürt, Arap, Süryani ve birçok halktan savaşçının içinde yer aldığı QSD’nin önünden kaçan çetelerin yönünü Türkiye'ye vermeleri bu ilişkinin düzeyini göstermektedir. Bu açıdan hiç kimse yanılgı içine düşmesin. İlk başta DAİŞ’in içinde başka güçlerin eli olsa da sonradan tamamen Türkiye'nin kontrolünde bir çete örgütü haline gelmiştir. Bunun belgeleri tüm istihbarat örgütlerinin elinde bulunmaktadır. Sırası geldiğinde tek tek Türk devletinin önüne konulacaktır. Şimdi Türkiye'de böyle bir iktidar bulunmaktadır.

10 Ekim’de Türkiye'nin demokrasi güçleri ve Kürt halkıyla birlikte demokratik Türkiye'yi yaratmak isteyenler bir araya gelmişti. Gar önünde toplananlar demokratik Türkiye'nin yüzüydüler. Gerçek Türkiye onlardı. Türkiye'nin geleceğini mayalayan demokratlar, devrimciler, kadınlar, gençler, ekolojistler bu meydanda toplanmıştı. Bu yönüyle Türkiye'nin geleceğine saldırdılar. Korkularını yenmek için saldırdılar. Ancak korkunun ecele faydası yoktur. Türkiye'nin geleceği o meydanda şehit düşenlerin özlemleriyle mayalanacak ve şekillenecektir. Baskı, zulüm, katliamlar ne kadar fazla olursa olsun böyle bir Türkiye'nin yaratılmasını engelleyemeyeceklerdir.

AKP-MHP faşizmine karşı mücadelenin nasıl olacağını da o meydanda şehit düşenler ortaya koymuştur. O meydan bugün demokrasi ittifakı denen gerçekliği somutlaştırmıştır. Türkiye'nin özgür ve demokratik geleceğini şekillendirecek ittifakın nasıl olması gerektiğini o meydan ortaya koymuştur. Demokrasi ittifakı nasıl olmalı diyenler o meydana bakmalıdırlar. İşte AKP-MHP faşist ittifakı bu meydanda yaratılan demokrasi ittifakını gördüğü için saldırdı. O meydanda oluşan demokrasi ittifakı AKP-MHP ittifakının Kürt düşmanlığına dayalı savaş politikasına karşı çıkıyordu. Bu gerçeklik de demokrasi güçlerinin AKP-MHP faşist ittifakının Kürt düşmanlığına dayalı savaş politikasına karşı çıkılmasının emri niteliğindedir.

Eğer faşizm yıkılıp demokrasi kurulacak, Türkiye halkları özgürleşecekse o zaman o meydandaki ittifakı gerçekleştirerek AKP-MHP faşizmine karşı mücadeleyi yükseltmek gerekir. O meydan AKP-MHP faşist ittifakını çok korkutmuştu. O meydandaki zihniyet ve ruhun önü alınmazsa bu tutum tüm toplumu sarar ve demokrasi ittifakı ortaya çıkardı; bu da AKP-MHP faşist ittifakının ölümü olurdu. Bu açıdan Türkiye halklarının önünde böyle bir demokrasi ittifakını gerçekleştirme temelinde Demokratik Türkiye ve Özgür Kürdistan’ı yaratma sorumluluğu vardır.

AKP-MHP faşist ittifakı ne kadar saldırıyor olursa olsun Türkiye tarihinin en zayıf iktidarıdır. Bu zayıflığı da Kürtler, sosyalistler, kadınlar başta olmak üzere tüm demokratik güçler mücadeleleriyle yaratmışlardır. Eğer demokrasi güçleri bir araya gelirse bu iktidarın ömrü çok kısalır. 10 Ekim şehitlerine karşı sorumluluğumuz da böyle bir demokrasi ittifakı kurarak, faşizme karşı mücadeleyi yükseltmemizi gerektirmektedir. Başka türlü onların anılarına, özlemlerine karşılık vermek mümkün değildir.

Kürt halkının özgürlük güçleri olarak 10 Ekim şehitlerinin anısına bağlılık temelinde Özgür Kürdistan, Demokratik Türkiye mücadelemizi amaçlarımıza ulaşana kadar sürdüreceğiz. Bu mücadeleyi her zaman Türkiye ve Ortadoğu halklarıyla birlikte yürüteceğiz. Onların korktuğu gerçekliği sağlayarak halkların özgür ve demokratik birliğini geliştirecek, bu toprakları halkların kardeşliğinin cenneti haline getireceğiz. Bu temelde Kürt halkıyla Türkiye halklarını faşizme karşı mücadelede birlik olmaya, Türkiye'yi demokratikleştirip adaleti ve özgürlükleri sağlamaya çağırıyoruz.”