KCK: 30 Ekim 'artık yeter' deme günü

KCK: 30 Ekim 'artık yeter' deme günü

KCK Yürütme Konseyi Başkanlıðı, ‘topyekün direniş günü’ ilan edilen 30 Ekim’de genç yaşlı esnaf emekçi kadın erkek tüm Kürdistan halkını yaşamı durdurmaya çaðırdı. “30 Ekim zulmü reva görenlere artık yeter deme günüdür” dedi. Cumhuriyetin 89. Yıldönümüne de dikkat çeken KCK, “bir yanda bayram bir yanda direniş ve aðıt. Bu tezatlık aşılmadan Türkiye’nin birlik ve bütünlüðünden bahsedilemez” ifadesini kullandı.

KCK Yürütme Konseyi Başkanlıðı yaptıðı yazılı açıklamada, Cumhuriyetin 89. Kuruluş yıldönümünün karşılandıðının altını çizdi. Cumhuriyet’in kuruluşunda Kürt ve Türk halklarının ortaklaşa mücadelesi bulunmasına raðmen, 1 yıl sonra Kürt halkının yok sayılarak Türkleştirilmek istendiðini belirtti. 89 yıldır tekçi-ırkçı bir anlayışla Kürdistan’da sürdürülen soykırım ve katliamlar temelinde Cumhuriyetin inşa sürecinin geliştirilmek istendiðini kaydeden KCK, “bu nedenle toplumsal gerçeðe dayanmayan, Türkiye’nin deðil Türklüðün Cumhuriyeti olan bugünkü Cumhuriyet ve Bayram gerçeði, halen toplumsal ayakları üzerine oturtulmuş deðildir” dedi.

Üzerinden 89 yıl geçmiş olmasına raðmen bugün de AKP iktidarının tekçi-ırkçı politikalarla Kürt halkı üzerinde soykırım siyaseti yürüttüðünü ifade eden KCK açıklaması şöyle devam etti:

BÝR YANDA BAYRAM DÝÐER YANDA DÝRENÝŞ

“Bu haksızlıða ve yok edilmeye karşı insanüstü bir fedakarlıkla direnen Kürt halk gerçeði karşısında bu sorunu çözmeden Cumhuriyetin çaða uygun bir gelişmeyi ve demokratikleşmeyi yaşaması mümkün deðildir. Bugün, soykırıma dayanan Türk milliyetçiliði 29 Ekim gününü bir bayram olarak kutlarken, Kürt halkı da halk olmaktan kaynaklı doðal hakları için bedenini ölüme yatırmış öncüleri etrafında direnişi geliştirmektedir. Bu büyük tezatlık giderilmeden Türkiye’nin birlik, bütünlük ve barışçıl bir toplumsal yapı olmasından bahsedilemez. Türkiyeli aklıselim her siyasetçinin gerçekçi ve empatiyle düşünmesi halinde bu tezatlıðın görülmemesi mümkün deðildir. Fakat bugün bu tezatlık görülmesine raðmen 89 yıl önceki siyaset anlayışıyla Kürt halkının haklarının tanınmamasında diretilmekte, bu uðurda her türlü bastırma ve katliamlar reva görülmektedir. Bu biçimde Türk resmi siyaseti bir taraftan ‘katliamcılık’ diðer taraftan ‘halkçılık’ ve ’ileri demokrasicilik’ sallanan bir hezeyana dönüşmüş bulunmaktadır. Bu nedenle söz konusu Kürt ve Kürdistan oldu mu her şey inkar ve yalana oturtulmakta, tarihin en aðır iki yüzlü mizanseni sergilenmiş olmaktadır. Bugün bir taraftan bayram kutlanırken, diðer taraftan aðıt ve direnişin sergilenmesinin gerçek hikayesi bu hakikate dayanmaktadır.”

KCK Yürütme Konseyi Başkanlıðı, cezaevlerinde esir tutulan Kürt halkının öncü kadrolarının başlattıðı açlık grevinin 48. Gününe gelmiş olmasına raðmen AKP Hükümeti’nin duyarsızlıðını sürdürdüðüne dikkat çekti. Açıklamada şunlar kaydedildi:

‘TUTSAKLARIN TALEPLERÝNÝN REDDÝ SOYKIRIMDA ISRARDIR’

“Tutsakların ileri sürdüðü taleplerin karşılanması, aynı zamanda Cumhuriyetin başından beri var olan bir sorununun çözüm kapısını da aralayacaðı için sadece direnişçiler ve Kürt halkı için deðil, tüm Türkiye halkları için önemli bir hususu ihtiva etmektedir. Karşılanması mümkün olan bu taleplerin karşılanmamasında ısrar, Kürt halkı üzerindeki soykırım politikasında ısrar ve savaşın sürdürülmesi anlamına gelmektedir. Kürt halkının en güzide evlatlarının canını ortaya koyarak sürdürdüðü bu direniş tarihsel bir öneme sahip olup, Kürt halkının özgürlüðü ve Türkiye’nin barışı açısından büyük bir deðer taşımaktadır. Bu anlamlı direnişte şahadetlerin yaşanmaması ve isteklerin karşılanması için tüm Kürdistan halkının ve Türkiye’de barıştan, demokrasiden yana olan tüm kesimlerin bu eylemle tümüyle bütünleşmesi ve bütün gücüyle sahip çıkması gerekmektedir. Şüphesiz halkımız bugüne kadar çok büyük fedakârlıklarla direnişçilere sahip çıkmayı esas almıştır. Dün Mardin-Şemrex’de ve yine Hakkâri’de Türk devletinin tüm saldırılarına raðmen halkımız direnmiş ve devletin saldırıları sonucu Şemrex’de bir yurtsever aðır yaralanmıştır.

‘30 EKÝM’DE HAYAT DURMALI’

Bu çerçevede BDP’nin, açlık grevindeki tutsaklarla dayanışmak amacıyla, 30 Ekim günü (yarın) yaşamı durdurma ve çeşitli etkinliklerle bu tarihsel direnişi gündeme taşıma kararı yerinde bir karar olduðu gibi, aynı zamanda tüm halkımızın desteklemesi gereken bir karar ve herkesin katılması gereken bir insani eylemselliktir. Gün halkımıza zulüm ve zorbalıðı reva görenlere ‘artık Yeter’ demenin günüdür. Gün, Kürt halkının kimliðine ve Önderliðine sahip çıkma ve özgürleştirme günüdür. Gün, tüm insanlıðın olduðu gibi Kürt halkının da bir halk olarak anadil hakkını elde etmesi için büyük fedakarlık yapma günüdür. Bu temelde 30 Ekim günü, kadın-erkek, genç-yaşlı, esnaf-emekçi ve her kesimden tüm Kürdistan halkını yaşamı durdurmaya, çok çeşitli eylem ve etkinliklerle zindanlarda yükselen direnişe ses olmaya çaðırıyoruz.”

KCK Yürütme Konseyi Başkanlıðı bazı AKP’lilerin Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a dönük hakaret içeren sözlerine de şöyle yanıt verdi:

AKP’LÝLERE UYARI

“Başbakan’ın gözdesi ve AKP’nin bugün yürüttüðü ırkçı-şovenist-inkarcı çizginin mimarı durumundaki zat, sürekli bir biçimde Kürt siyasetini ve siyasetçilerini, şoven-egemen ulus zihniyetiyle küçümseyen ve aşaðılayan bir dil kullanırken, en son alçakça bir biçimde Kürt Halk Önderliði’ne dil uzatarak Önder Apo şahsında halkımıza büyük hakaret anlamına gelen sözler sarf etmiştir.

‘Kapısında ne kadar havlarsa sırtının o kadar sıvazlanacaðını bilen ve daha fazla kemik olanaðına kavuşacaðını düşünen köpek misali’ AKP avlusunda avazı çıktıðı kadar baðırıp çaðıran ve Kürt halkına olmadık hakaretler yapan bu soytarının soytarısı haddini bilmek zorundadır. Buna bu cesareti veren sahipleri, bu kişinin daha fazla havlayarak ortamı tahrik etmesine ve daha fazla kan dökülmesine zemin sunmasına fırsat vermemelidirler.

Bir taraftan KCK adı altındaki Kürt siyasetini soykırımdan geçirmenin teorisyenliðini yapan bu kişilik diðer taraftan ise çok pişkince Kürtlerin demokratik siyaset yapmasından dem vurmakta ve gerçeklerle alay edercesine topluma saygısızca yaklaşmakta, açıkça gerçekleri çarpıtmakta ve yalan söylemektedir. Ýleri sürdüðü tezler pratikte çürütülmesine ve başarısız kılınmasına raðmen başarısızlıðı başarı gibi göstermede ustalaşmış bu gevezenin AKP’de horozu öttüðü müddetçe AKP’nin Kürt sorununu demokratik yollarla çözmesi mümkün deðildir.”

‘BAŞBAKAN VAN’DA YALAN SÖYLEDݒ

Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoðan’ın depremin yıldönümünde Van’da yaptıðı konuşmaya da tepki gösteren KCK Yürütme Konseyi Başkanlıðı, “Kürt Özgürlük Hareketi’ni karalamak için her türlü yalan teoriyi geliştirmekten ve bu teorileri esas almaktan çekinmeyen Başbakan, en son Van’da yaptıðı konuşmada gerçekleri bir kez daha çarpıtmış, Kürt demokratik kurumlarının Van halkıyla dayanışma amacıyla geliştirdiði kampanyalardan elde edilen gelirlerin hareketimize aktarıldıðını beyan etmiştir. Türk Başbakanı, bu iddiaları öne sürerken elinde belgelerin olduðunu da ilan etmiştir. Başbakan’ın bu iddiaları tamamen yalan olup, Kürt Özgürlük Hareketi olarak kendisini, elinde olduðunu ileri sürdüðü belgeleri yayınlamaya çaðırıyoruz” dedi.

‘KÜRT HALKI TOPLUMSAL ÝRADESÝNÝ ORTAYA KOYMALI’

KCK Yürütme Konseyi Başkanlıðı açıklamasında son olarak şu çaðrıda bulundu:

“AKP’nin ve Türk sömürgeciliðinin bu kadar yalana ve psikolojik savaşa başvurmasının, yine gelişen direnişe ve çaðrılara kulak tıkatmasının nedeni, Özgürlük Hareketi’nin büyük başarılar kazanarak Kürt sorununu çözüm aşamasına taşımasıdır. Kırk yıldan bu yana Önder Apo’nun öncülüðünde Kürt halkının binlerce evladını feda ederek bin bir emekle yürüttüðü bu mücadele artık sonuç alma aşamasına gelmiştir. Sömürgeciliðin her türlü katliamı, saldırısı ve çabaları bu yürüyüşü durduramadıðı gibi bundan sonra da durduramayacaktır. Tüm halkımız bu gerçeði bilmeli ve bu temelde bütün gücüyle ve bütün olanaklarıyla serhildan hareketini zirvesel düzeye çıkarmak, sömürgeci-faşist zulme dur demek ve Kürt analarının dökülen gözyaşlarını durdurmak için devreye girmeli, özgürlük ve demokratik çözüm iradesini en güçlü-nitelikli kitlesel eylemlerle göstermelidir. Tüm halkımızı ve Kürt halkının tüm dostlarını tarihin bu önemli aşamasında cezaevi direnişçilerine daha fazla sahip çıkmaya ve toplumsal iradeyi ortaya koymaya çaðırıyoruz.”