Kayıp aileleri: Efrîn'de siviller ve gerçekler katlediliyor!

Cumartesi Anneleri, Türkiye’nin Efrîn’e yönelik saldırılarına tepki göstererek, "Siviller katlediliyor; saldırılar derhal durdurulsun. Türk halkı da saldırılara sessiz kalmamalı" dedi.

Aileler, AKP'nin Efrîn'de gerçekleri de öldürdüğünü belirterek, bu nedenle tepki gösterenleri tutukladığına dikkat çekti.

Türkiye’nin Efrîn’e yönelik işgal girişimi ve saldırısına bir tepki de Cumartesi Anneleri’nden geldi. Savaşın yıkımının ne anlama geldiğini bilen ve yıllardır gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetinin açıklanması için mücadele veren Cumartesi Anneleri, ANF'ye konuştu...

‘EFRÎN’DE BİR İNSANLIK DRAMI YAŞANIYOR’

Cumartesi Anneleri’nden Hanım Tosun, 1990’lı yıllarda Kürt halkına uygulanan inkâr ve imha politikasının hem tanığı hem mağduru. 1992'de Lice'de çıkan bir çatışmada kardeşini kaybeden, babası 'faili meçhul' cinayete kurban giden, eşi Fehmi Tosun ise 19 Ekim 1995'te gözaltında kaybedilen Hanım Tosun, savaştan her bahsedildiğinde canının yandığını vurguladı. Kendisinin de savaşın bir mağduru olduğunu belirten Tosun, Efrîn’de bir insanlık dramı yaşandığını; bombalarla sivil halkın da katledildiğini vurgulayarak, bunu hiçbir vicdanın kabul etmeyeceğini söyledi. Yandaş ve ana akım medya aracılığıyla yapılan kara propaganda ve savaş kışkırtıcılığına tepki gösteren Tosun, “Efrîn Türkiye’nin toprağı değil. Orada insanlar kendi evinde, kendi köyünde, kendi topraklarında ve kimseye de zararları olmamış. Çoğu savaştan kaçıp güvenli diye oraya yerleşmiş. Halklar birlikte barış ve huzur içinde yaşıyor ve istedikleri yaşamı örüyor. Kimsenin bu birlikteliği bozmaya hakkı yok” diye konuştu. Yaralanan çocukların görüntülerini izlediğinde altüst olduğunu vurgulayan Tosun, Efrîn’e bu acıları yaşatmaya kimsenin hakkı olmadığının altını çizdi.

‘TÜRKİYE HALKLARI KARŞI ÇIKMALI'

Türkiye’nin Efrîn topraklarından derhal çıkmasını isteyen Tosun, bu konuda özellikle kamuoyunun da ses çıkarması gerektiğini kaydetti. Tosun, “Biz hiç kimsenin ölmesini istemiyoruz. Ne sivillerin ne de askerin. Bütün savaşlara karşıyım ve Türkiye derhal bu savaştan vazgeçmeli. Burada başta asker ailelerinin ve Türkiye halklarının Efrîn savaşına karşı olmaları lazım” dedi.

‘SİVİLLER KATLEDİLİYOR'

12 Eylül Askeri Darbesi'nde gözaltında kaybedilen Cemil Kırbayır'ın ağabeyi Mikail Kırbayır, Efrîn’de sivillerin katledildiğine dikkat çekti. Efrîn’den Türkiye sınırına herhangi bir saldırı ve tehdidin olmadığını hatırlatan Kırbayır, buna rağmen bu bahane edilerek Efrîn’in bombalanmasının kabul edilemez olduğunu kaydetti. Kırbayır, “Savaş cinayettir; savaş insanların yaşamına son vermektir, yargısız infazdır. Hangi taraftan olursa olsun her düşen can acı veriyor; acı çektiriyor. Savaşın her türlüsüne karşıyız ve savaşa kafa yordukları kadar barışa kafa yorsalar, bu dünya bugün bu kadar kirlenmezdi ve bizim yüreklerimiz de Karacaahmet mezarlığına dönüşmezdi” dedi.

‘EFRÎN'DE GERÇEKLERİ DE ÖLDÜRÜYORLAR'

Gözaltında kaybedilenlerin simgesi Hasan Ocak’ın kardeşi Maside Ocak, nasıl savaşta ilk önce gerçekler ölürse, Efrîn’de de ilk önce gerçeklerin öldüğünü kaydetti. Efrîn’den Türkiye’ye bilgi akışının engellenmesi için sayısız uygulama getirildiğini hatırlatan Ocak, gazetelerin, internet sitelerinin, radyoların, televizyonların kapatıldığını, tweet atan ve barışı savunanların gözaltına alınıp tutuklandığını hatırlattı. Ocak, bu genel sansür, baskı ve tehditlerle savaşa karşı çıkabilecek olanların susturulduğunu belirtti. Hükümetin bu politikalarla Efrîn’de yaşanan yıkımın ve savaşın görülmemesini amaçladığını vurgulayan Ocak, “Ama biz yaşananları görüyoruz ve bu savaşta her iki taraftan da insanların öldürüldüklerine tanık oluyoruz. Savaş en çok geride kalanın yüreğini yakar, bunu da iyi biliyoruz. Orada hayatını kaybeden insanlar; Kürt veya Türk olsun, sivil halk ya da asker, milliyeti, dini ne olursa olsun, onlar için de bu geçerli. Biliyoruz ki bu savaş da en çok geride kalanın canını yakacak. Biz hiç kimsenin yaşam hakkının ihlal edilmesini istemiyoruz; biz hiç kimsenin geride bu acılarla başbaşa kalmasını istemiyoruz. O nedenle bu savaşın derhal sonlandırılmasını istiyoruz” dedi.

'BU ZULMÜ KABULLENMEYECEĞİZ'

Gözaltında 1994 yılında kaybedilen Rıdvan Karakoç’un kardeşi Hasan Karakoç, Efrîn’de yaşananların en çok da Türkiye’deki Kürtleri etkilediğini vurgularken, Kürtlerin orada akrabalarının olduğunu hatırlattı. Bu savaşın hem Kürt hem de Türkiye halklarına acı verdiğini ifade eden Karakoç, “Savaşın her türlüsü kötü. Türkiye’nin buradan kalkıp Suriye sınırları içindeki bir bölgeye müdahale etmesini doğru bulmuyorum. Çünkü sonuç itibarıyla insanların canı yanacak ve her giden can çok değerlidir” diye konuştu. Özellikle de sivil halkın hedef alınmasına, yerleşim yerlerinin, su tesislerinin, barajların ve hastanelerin bombalanmasına tepki gösteren Karakoç, Suriye’yi saran savaş nedeniyle göç etmek zorunda kalan, denizlerde boğulan, komşu ülkelere sığınan insanların dramı ortadayken, Efrîn’de de halklara aynı zulmün dayatılmasının kabul edilemez olduğunu vurguladı.

‘MUHALİF SESLERDEN KORKUYORLAR'

Barışın kriminalize edilmesine de tepki gösteren Karakoç, Türkiye’de bu kadar baskıcı bir dönemin daha önce hiç yaşanmadığına dikkat çekti. Her şeyin tek bir adamın iki dudağı arasından çıkacak lafa bağlandığına işaret eden Karakoç, muhalif hiçbir sese tahammül edilemediğini ve karşı çıkan herkesin cezaevlerine atıldığını vurguladı. Bir normalleşmeden söz edilecekse, önce her insanın düşüncesini ifade etme, yazma ve yayımlama özgürlüğü olması gerektiğini kaydeden Karakoç, sözlerini şöyle sürdürdü: “Şimdi Türkiye’de Twitter ve Facebook paylaşımlarından dolayı binlerce insan cezaevlerine atılıyor, gazeteciler yazdıklarından dolayı, dokunulmazlığı olan milletvekilleri konuşmalarından dolayı hapsediliyor. Bunun ne insanlıkla ne medeniyetle ne de hukukla alakası var. Ben böyle zulüm görmedim açıkçası.”