Katırcıoğlu: İktidar virüsle tam duvara çarptı

HDP Milletvekili Erol Katırcıoğlu, ülke bütçesinin en büyük payını savaşa harcayan iktidarın, yeni koronavirüsle birlikte tam duvara çarptığını vurguladı.

HDP Milletvekili Erol Katırcıoğlu, dünyayı saran Covid-19 salgınının Türkiye’deki ekonomik yansımalarını ANF’ye değerlendirdi.

‘EKONOMİDEN ÖTÜRÜ SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI İLAN EDİLMİYOR’

Hükümetin kontrolü altında olan kaynakların tükenmekte olduğuna dikkat çeken Katırcıoğlu, bu kötü gidişattan iki çıkış yolu olduğuna işaret ederek, “Ya Merkez Bankası para basacak, ya da İMF gibi kaynaklardan dış borçlanmaya gidilecek” dedi.

Türkiye’nin zaten ekonomik kriz açısından dibe vurduğu bir dönemde salgına yakalandığını belirten Katırcıoğlu, o bakımdan ekonomik anlamda çok daha kötü etkileneceğini söyledi.

Hükümet böyle bir değerlendirme yaptığı için Koronavirüs ile mücadelede çarenin kamu kaynaklarını kullanmak yerine, toplumdan para toplamakta bulunduğuna işaret etti.

Bu durumun aynı zamanda sokağa çıkma yasağı ilan edilememesinin de gerekçesi olduğunu belirten Katırcıoğlu, “Sokağa çıkma yasağı ilan etse, iş dünyasına bunun faturasını çıkaramayacağına göre çalışmayacak işçilerin maaşlarını diğer ülkelerin yaptığı gibi kendisinin ödemesi gerekecekti ki buna cesaret edemedi. Koronavirüs için alınacak önlemler konusunda daha çabuk davranılmamasının gerekçelerinin de ekonomik olduğunu düşünüyorum. Umarım bu büyük insan kaybı oranına neden olmaz” dedi.

‘BİZ BİZE NASIL YETERİZ?’

Şu anda Türkiye ekonomisinin önlemleri kaldıramayacak duruma getirildiğine dikkat çeken Katırcıoğlu, geçen sene 140 milyar TL bütçe açığı verildiğini ve bu sene de açığın daha fazla olmasının sürpriz olmadığını söyledi.

Katırcıoğlu, bu koşullarda iktidarın dış borçlanmaya gitmek zorunda kalacağını ancak dış ülkelerin de güvenmediği bir iktidar lideri olduğu için bunun zor göründüğünü belirtti.

Katırcıoğlu şöyle konuştu: “Büyük ekonomi, büyük devlet havaları atan bir yönetime özellikle Avrupa ülkeleri borç vermek istemez. Cumhurbaşkanı en son yaptığı konuşmada, biz İspanya’ya, İtalya’ya yardım ettik dedikten sonra İBAN numarası veriyor. Bu olmaz. Hem dünyadaki önemli ülkelere yardım ediyoruz biz, bakın biz asıl güçlüyüz diyoruz, öte yandan aslında çok güçsüzüz çünkü paramız yok, o yüzden eller cebe, bize destek verin demek doğru bir tavır değil. Ama iktidar zaten çoktandır şirazesinden çıktı. Bu saçmalığı da yaptı. Şimdi bir bakıyorsunuz ki bütün ana akım ve yandaş medyada, biz bize yeteriz söylemi pompalanıyor. Kardeşim biz bize nasıl yeteriz ? Türkiye dışardan para almadan ekonomisini çeviremez hale geldi. Bence tıpkı Venezüella gibi önümüzdeki dönemde Türkiye için İMF yeniden gündeme gelebilir.”

‘BÜTÇENİN ÇOĞU SAVAŞA HARCANDI!’

İktidarın ülke bütçesinin çoğunu savaşa harcadığına işaret eden Katırcıoğlu, bu seneki bütçeye dikkatli bakıldığında bütçenin en büyük payının savunma ve güvenliğe ayrıldığının açıkça görüleceğini ifade etti.

Bütçenin dağılımını güvenlik, Diyanet ve birazı da Milli Eğitim Bakanlığı olarak sıralayan Katırcıoğlu, yanlış tercihlerde bulunan hükümetin iktidarını hep geçici çözümlerle sürdürmeye çalıştığı bir ortamda virüsle tam duvara çarptığını kaydetti.

Bütçe öncelikleri değiştirilmeden hiçbir krizden çıkılamayacağı uyarısında bulunan Katırcıoğlu, “Bütçeyi Kanal İstanbul’a değil bu virüse karşı alınacak önlemlere ayıracaksın. Bu kadar basit” dedi.

SALGIN FIRSATA ÇEVRİLİRSE…

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sık sık, “Dünya beşten büyük” dediğini ancak bu sözün gereği olan demokrasiyi, katılımcılığı geliştirmek konusunda tam ters yönde hareket ettiğini belirten Katırcıoğlu, bu kritik dönemde salgını adeta bir fırsata çevirerek HDP’li belediyelere kayyum atandığını, CHP’nin üç büyükşehir belediyesinin de İçişleri Bakanlığı genelgesiyle bağış hesaplarının bloke edildiğini hatırlattı.

Dünyanın her yerinde bu salgını önlemek için merkezi hükümetler yerel yönetimlerle işbirliği halindeyken, Türkiye’de iktidarın yerel yönetimleri elimine etmeye çalıştığına işaret eden Katırcıoğlu, şunları kaydetti:

“Fakat bunların ajandası farklı. Sanıyorum ki AKP’li partililer de anlamakta zorlanıyor. Çünkü bu doğrudan doğruya Tayyip Erdoğan’ın şovu. Bu ne ahlaka, ne vicdana, ne rasyonaliteye sığıyor. Düşünsenize, dünyanın G20 arasında sayılan bir ülkesinin cumhurbaşkanı İBAN numarası veriyor ve bağış yapın diyor. Böyle bir şey olur mu? Bu sosyal devlet anlayışına hiç uygun bir durum değil. Kaldı ki Erdoğan 7 aylık maaşını bağışlayacağına, sarayın bütçesini yarıya indirebilirdi. Şimdi 50 milyar TL krediyle KOBİ’lere yardım etmeye karar verdi. Biz başından beri parti olarak KOBİ’lere yardım edilmesi gerektiğini, ancak önce onların bulunduğu durumu anlamak zorunda olduğumuzu belirttik. KOBİ’ler zaten paralarını ödeyemez hale geldiler. Bu yaklaşımlar geçici ve palyatif çözümler; bu yaklaşımla Türkiye ekonomisinin sorunlarını çözmek mümkün değil.”

‘TEK ADAM YÖNETİMİ YÜRÜMEDİĞİ AÇIKÇA ORTADA!’

Katırcıoğlu, krizi yönetemeyen iktidarın bu süreçte ya daha otoriter bir yola ya da parlamentodaki partilerle işbirliğine girerek demokratik bir yönteme evrileceğini ifade etti. Ama kesin olan noktanın şu anki yönetimin ne ekonomik ne de salgın krizini yönetecek durumda olmadığını vurgulayan Katırcıoğlu, ülke dışında ve içinde kimsenin bu kadroya artık güvenmediğinin altını çizdi. Virüs ile birlikte Başkanlık sistemi olarak adlandırılan tek adam yönetiminin yürümediğinin açıkça ortaya çıktığını kaydeden Katırcıoğlu, bunu AKP’lilerin de gördüğünü söyledi.

‘WE ARE THE WORLD ŞARKISINI SÖYLEYENLER BUGÜN BİRBİRİNE GİRİYOR’

Sadece Türkiye’nin değil Avrupa Birliği’nin de bu süreci gerektiği gibi yönetemediğine dikkat çeken Katırcıoğlu, virüs gibi ortak bir tehlikeye karşı ortak davranamadıklarını ve bu konuda hemen ders çıkarırlarken, Türkiye’nin hâlâ bu dersi çıkartamadığını vurguladı.

2008 krizinden sonra ekonomideki güvenlikçi politikaların ve siyasetteki milliyetçi politikaların dünyanın dayanışma ruhunu zedelediğini dile getiren Katırcıoğlu, şöyle konuştu: “We Are The World diye şarkılar söyleyen dünya ülkeleri şimdi birbirine düştüler. AB’ye bakıyorum, utanç verici bir durum söz konusu. Toparlanamıyorlar bir türlü, ortak bir tavır üretemiyorlar. Çünkü bunun bir sebebi, hiç bilmedikleri bir şeyle karşı karşıya kalmaları. Şimdiye kadar birlikte davranmanın yolunu aramaları gerekirdi. Şimdi bir toparlanma var, mesela Batı’daki bütün Merkez Bankası yöneticilerinin bu krizi aşabilmek için bir araya geleceği haberi geliyor. Bizde ama hem sokağa çıkma yasağı ilan edilmiyor, insanlar sokağa çıkmaya devam ediyor, umreden gelen insanlar karantinaya alınmıyor, aralarında yer alan milletvekilleri ise VİP’ten kaçabiliyor.”

‘SALGIN KAPİTALİZMLE BİRE BİR BAĞLANTILI!’

Salgının kapitalist sistemle bire bir bağlantılı olduğunu kaydeden Katırcıoğlu, bu sistemin dünyanın bütün dengelerini bozduğunun ve bozmaya da devam ettiğinin altını çizdi. Bu açıdan dünyanın geriye doğru bakıp nerede yanlış yaptık diye sorması gerektiğini ifade eden Katırcıoğlu, “Yeşiller 1970’li yıllarda kendilerine bu soruyu temelde sordular. Gidecek başka bir dünyamız olmadığının farkına vardılar ve bundan yola çıkarak bir tavır ortaya koydular. Şimdi daha derin bir sorunla karşı karşıyayız ve gerçekten daha dayanışmacı, daha sorunları çözmeye yönelik, daha az hırslı, kapitalizm karşısında daha kooperatif modeller bulma konusu önümüzdeki dönemin temel soruları olacak. Burada Türkiye’ye düşen bu gidişatı dikkate almaktır. Ülke olarak toplumsal dayanışmacı bir yapımız var fakat bu dayanışmacı yapının bir vizyon olarak değerlendirilmesi gerekir. Bu yapı kötü sonuçlar gibi iyi sonuçlar da üretebilir. İyi sonuçlar üretebilmesi için daha demokrat olmamız, insanların sorunlarını daha fazla dinlememiz gerekir” dedi.