'Katillerin aklanmasına izin vermeyeceğiz!'

Cumartesi Anneleri, Hasan Ocak'ı andı. Ocak Ailesi adına açıklamayı Maside Ocak, katillerinin aklanmasına izin vermeyeceklerini vurguladı.

Gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetinin açıklanması ve belli olan faillerin yargılanması talebiyle, 625. haftadır Galatasaray Meydanı’nda  adalet nöbeti tutan Cumartesi  Anneleri, 1995 yılında gözaltında kaybedilen Hasan Ocak’ı andı.  CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ile Suruç Aileleri katıldığı oturumda, Hasan Ocak’ın fotoğrafları taşındı, "Failler belli, kayıplar nerede?” pankartı açıldı. 

22 YILDIR SÜREN ADALETSİZLİK!

Oturumda ilk konuşmayı Hasan Ocak’ın annesi Emine Ocak yaptı. Oğlunun fotoğrafını sıkı sıkıya saran acılı anne, 22 senedir burada oturduğunu vurguladı. “Ben sadece Hasan için gelmedim. Herkes için geldim, oturdum” diyen Ocak, “Artık kimse kaybolmasın istedi. Adalet istiyorum" dedi. 

Gözaltında kaybedilen Rıdvan Karakoç’un ağabeyi Hasan Karakoç da, 22 yıldır Galatasaray Meydanı’nda adalet talep ettiğini vurguladı. Karakoç, “22 yıldır burayı mesken yaptık kendimize.  Israrlı arama sonucu Hasan Ocak ve Rıdvan Karakoç'u bulduk. Fakat katillerini bulamadık, yargı önüne çıkaramadık” diye konuştuk. 22 yılda bu meydanda bir kardeşlik, bir kader birliği oluştuğunu ifade eden Karakoç, “Burada 22 yıldır bir mücadele kardeşliği oluştu. Bu mücadelede bazı annelerin babaların ömrü yetmedi. Çocuklarına kavuşamadan, katiller yargılanmadan göçüp gittiler. 22 yıldır ısrarla, inatla bu alanı terk etmedik. Mücadelemizi sürdüreceğiz. Asla onları unutmayacağız” dedi. 

‘SON KAYIP BULUNANA KADAR GALATASARAY MEZARIMIZDIR!'

Ağabey Hüseyin Ocak ise halkların Newroz'unu kutlayarak konuşmasına başladı. Hasan'ın katledilişinde devletin suç üstünde yakalandığını ancak devletin bütün kurumlarıyla davayı karartmaya çalıştığına işaret etti.  Davanın yeniden açılmasına değinen Ağabey Ocak, bu süreçten de olumlu bir sonuç çıkacağını beklemediklerini ifade etti.  Mücadeleyi sürdüreceklerini belirten Ocak, "Son kayıp bulunana kadar Galatasaray Meydanı bizim mezarımızdır" diye konuştu. 

Ocak dosyasına bakan Av. Gülseren Yoleri de, 22 yıldır delillere ve tanık ifadelerine rağmen dosyanın üzerinin kapatıldığına dikkat çekti. Yoleri, zamanaşımına karşı yaptıkları itirazın kabul edildiğini ancak sürecin olayın üzerini kapatmak için uğraşan devlet tarafından yine yargılamayı gerektiği şekilde yürütülmesini sağlamayacağı kaygısı taşıdıklarını ifade etti. 

Ocak Ailesi adına Hasan Ocak’ın kardeşi Maside Ocak açıklama yaptı. “Her Newroz’da sana dair bir muştu bekleriz” diyerek sözlerine başlayan Ocak, ağabeyine şöyle seslendi: 

"Kawa’nın karanlığı yırtan meşalesiyle, ellerimizde resminle işlenmiş adalet bayrağı, sokaklarda; unutmama, affetmeme, vazgeçmeme çığlığıyla. Hâlâ gelmese de beklediğimiz haber, çaresizliğe teslim olmadık asla. Senin hamaratlığını kuşanıp; sabrını umutsuzluğa, anılarını karamsarlığa barikat yaptık her zaman. Dinleyen arayışımızdır korkutan zulmün sahiplerini. Şimdi onlar şaşkın bir çaresizlikle, suçlarını örtme telaşındalar. Hakikati karartmalarına, katilleri aklamalarına izin vermeyeceğiz. 22. Yılında seni özlemle, sevgiyle anıyoruz. Daima bizimlesin; daima seninleyiz.” 

HASAN OCAK'IN HİKAYESİ

İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon adına açıklamayı Gazeteci İsminaz Temel okudu. “Sosyalist kimliğiyle bilinen 30 yaşındaki Hasan Ocak‘ın 21 Mart 1995 tarihinde annesini arayarak, akşam eve geleceğini söylediyse de gelmedi” diyen Temel,  Hasan Ocak’ın  hikayesini şöyle anlattı: 

"Hasan’ı bulmak üzere, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi ve İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcılığı’na başvuran aileye ise “Gözaltına alınmamıştır” cevabı verildi. 23-28 Mart 1995 tarihleri arasında İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi’nde gözaltında tutulan iki kişi, Hasan’ı şubede gördüklerini söyledi. Bunun dışında, Hasan Ocak’ın ismini gözaltına alınan kişilerin parmak izi listesinde gördüklerini açıklayan iki kişi daha vardı. Bir başka tanıksa, şubedeyken bir hareketlilik olduğunu ve polislerin "Hasan Ocak getirildi" diye aralarında konuştuklarını duyduğunu söyledi. Bu ifadeler üzerine aile, 28 Mart 1995 tarihinde Küçükçekmece Savcılığı’na giderek Hasan’ın gözaltına alınmasından sorumlu kişiler hakkında şikâyette bulundu. Aile ayrıca; TBMM, Başbakanlık, Bakanlıklar, savcılıklar, hastaneler ve Adli Tıp nezdinde girişimlerde bulunduysa da başvurdukları her merci Hasan’ın gözaltına alındığını reddetti.

Devletin tüm engellemelerine karşı 58 günlük ısrarlı bir arayışın sonunda, Hasan’ın ağır işkence izleri taşıyan bedeninin, 26 Mart 1995 tarihinde Beykoz Buzhane Köyü’ndeki ormanlık alana atıldığı anlaşıldı. Ailesi her yerde onu ararken onun cansız bedeninin tüm resmi makamlardan geçirilip; gizlice Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı'na “meçhul kişi” olarak defnedildiği açığa çıktı.” 

Ocak Ailesi’nin tüm hukuki girişimleri sonuçsuz kaldığını,  devlet görevlileri hakkında yapılan çok sayıda suç duyurusuna  takipsizlik kararı verdiğine işaret eden Temel,  dosya hakkında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin yaşam hakkını düzenleyen 2. maddesini usul yönünden ihlal ettiğinin  kararına  rağmen, 17 Ekim 2016 tarihinde de Beykoz Cumhuriyet Savcısı Suat Çalışkan “zaman aşımı” nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini aktardı. 

BELLİ OLAN FAİLLER

Hasan Ocak İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'nde görevli polisler tarafından gözaltına alındığını vurgulayan Temel, belli olan failleri şöyle sıraladı: “İçinde Bayram Kartal ve Sedat Selim Ay'ın da olduğu TİM 3 tarafından işkenceyle sorgulandı. Hasan Ocak gözaltında kaybedildiğinde İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürü Reşat Altay’dı. İstanbul Emniyet Müdürü Necdet Menzir’di. Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar’dı. Onlar insanlığa karşı işlenen bu suçtan sorumludurlar. Hasan Ocak gözaltında kaybedildiğinde İstanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu’ydu. İçişleri Bakanı Nahit Menteşe’ydi. Başbakan Tansu Çiller’di. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’di. Hasan Ocak'ı işkencede öldürenler ve sonrasında kaybetmek için kimsesizler mezarlığına gömenler bu suçu onların koruması altında işlediler.”