Karayılan: Ulusal bir platform zorunludur

Kürt halkı için olmazsa olmaz kabilinden gerekli olanın ortak bir dayanışma ve mücadele platformu olduğunu söyleyen PKK Yürütme Komitesi Üyesi Karayılan, “Başarılmazsa sömürgecilerin amacına hizmet etmiş olunur” dedi.

Tecride karşı eylemlerin kendi başına çok anlamlı toplumsal bir çıkış olduğunu kaydeden PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan, “Aslında 2019’un mücadele startını bu eylemler vermiş bulunuyor. Çünkü biz, 2019’a bu toplumsal direniş atmosferiyle giriyoruz. Bütün Apocu militanların bu toplumsal eylemselliğe, onurlu direngen duruşa kendi cephesinden cevap verme sorumluluğu vardır” diye konuştu.

PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan, 2018’de yaşananları ve 2019’a ilişkin hedefleri konusunda ANF’ye konuştu.

KÖKLÜ DEĞİŞİMİ ZORUNLUDUR

24 Haziran seçimleriyle toplumdan gereken tokadı yiyen bu faşist zihniyetin, 1 Temmuz’dan itibaren daha fazla bütçe ayırarak tümüyle hava savaşı sürdürmeyi, özellikle Medya Savunma Alanları’nı günün 24 saati boyunca 10-15 İHA ile denetim altında tutmayı, yine Bakurê Kurdistan’da ajan ağını daha fazla derinleştirmeyi, Başûrê Kurdistan güçlerine karşı baskıyı artırarak, maddi imkanları ortaya koyarak, herkesten istihbarat toplamaya yöneldiğini; böylece sonuç almak için tüm imkanlarını devreye koyduğunu hatırlatan PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan, çağın gelişen teknolojisi, savaşın tüm strateji ve taktiklerinde köklü bir değişimi zorunlu hale getirdiğini söyledi. “Gerillanın kendini yenilemesi, değiştirmesi gerekmektedir fakat maalesef bizdeki muhafazakarlık derindir” diyen Karayılan, Kürt toplumunun tarih boyunca sürekli saldırılarla yüz yüze kalması neticesinde yapısında gelişen kendinde ısrar, tutuculuk ve muhafazakarlık bir ölçüde asimilasyon siyasetine karşı direnme ve iradi bir gücü açığa çıkarma vesilesi olsa da aynı tutuculuk ve muhafazakarlığın gerillada ‘eskide ısrar etme’ biçiminde tezahür etmesinin olumsuzluğuna dikkat çekti.

TEORİK İZAHA TUTUCU PRATİK

Bunu teorik olarak izah ettiklerini, bütün yapının da onayladığını, kimsenin karşı çıkıp reddetmediğini kaydeden Karayılan, “Ama pratikte uygulanan yine eskisi oluyor. İşte tutuculuk, muhafazakarlık, değişime ve yenilenmeye karşı direnme bu biçimde karşımıza çıkıyor. Geliştirdiğimiz bütün yenilikçi hamleler adeta bir duvar gibi karşımıza dikilmiş olan o tutuculuğa çarpmıştır. Bundan dolayı, gerillada sürece ayak uyduramama, adapte olamama, gereken değişimi zamanında yapamama, kendinde ısrar etme, mevcut alışkanlık ve davranış biçimlerini devam ettirme durumları istenilen düzeyde aşılamamıştır. Klasik gerillanın kaba biçimleri belki aşılmıştır ama ince bir tarzda da olsa klasik gerillacılık kendini devam ettirmiş, bundan dolayı eski hareket tarzı bir biçimde pratiğe yansımıştır. Klasik gerillacılığın yansımasının olduğu her yerde bundan yararlanan düşman olmuştur, çünkü düşmana açık kapı bırakılmış, düşmanın keşif faaliyeti ve istihbarat çalışmaları da ondan yararlanarak sonuç almayı hedeflemiştir” dedi.

İSTENMEYEN KAYIPLARA NEDEN OLDU

Türk devletinin Temmuz’dan itibaren tekniğe, istihbarata daha fazla önem veren bir yönelime girmesi, bunun karşısında 2017’nin başından itibaren gerilla yapılması gerken değişimi sürece yayarak zamanında yapmamalarının; hatta bunu 2018’e kadar taşıyarak, klasik gerilla hareket tarzını 2018’de de yaşatmalarının yer yer istenmeyen kayıplara neden olduğunu söyleyen Karayılan, şöyle devam etti: “Çünkü hala 10-15 kişi bir noktada bulunabilmekte, hala gündüz hareketi rastgele bir biçimde yapılabilmekte, hala eski tarzda köylere giriş-çıkış geliştirilmekte, hala eski tarzda insanlarla ilişki sürdürülmektedir… Bütün bunlar deşifrasyona uğramış, çözülmüş olan, düşman tarafından denetlenmesi kolaylaşmış hareket biçimleridir. Özcesi; gerilladaki tutuculuğun, muhafazakarlığın, klasik gerillada ısrar etmenin, kendi alışkanlıklarını sürdürmenin neticesinde bu tür pratikler yaşanmıştır. Hiç şüphesiz tüm gerilla güçlerinin bu konumda olduğunu söylemiyoruz ama hatanın yapıldığı, kuralsızlığın geliştiği, yenilenmenin köklü yapılmadığı, alışkanlıklarda ısrar edildiği, kendine göreliğin hakim olduğu her yerde darbe yemeye açık bir duruş sergilendiği ve bunun da kayıplara yol açtığı gözler önündedir.

KLASİK GERİLLADA ISRAR KAYBETTİRİYOR

Örneğin; muhaberenin eskisi gibi yapılması, ilişkilerin eskisi gibi sürdürülmesi, hatta ve hatta bazı eyaletlerde yıllardır gerillada yasak olmasına rağmen bu dönemde bile telefonun kullanılması durumları tabii ki düşmana açık kapı bırakmıştır. Yıllardır hangi biçimde olursa olsun gerillada telefon kullanmanın intiharla eşdeğer olduğunu söylüyoruz. Asla olmaması gereken bir şeydir. Telefona el atmak düşmana açık kapı bırakmaktır, yani kendini düşman denetimine açık hale getirmektir, hedef yapmaktır. Telefon kullanmak, rastgele bir biçimde değişik cihazlarla muhabere yapmak, köylere dayalı yaşamı sürdürmek, hatta araçla dolaşmayı bir tarz haline getirmek düşmanın istihbaratına yem olan, bilgi sunan yanlış ve yanılgılı davranış biçimleridir. Köylere dayalı yaşam, araçla dolaşma ve yine teknikle iletişim tarzı, anlayışı ve pratiklerinin yanlış olduğu, kaybettirdiği ve en zaaflı durumlara yol açtığı gerçeği büyük bedeller verilerek sınanmış onlarca, yüzlerce tecrübeden anlaşılmıştır. Bu nedenle artık klasik gerillada, onun alışkanlık ve yanlış davranış biçimlerinde ısrar etmemek, malumun ilanı olan bu pratikleri tekrarlamamak gerekiyor.

BÜYÜK ŞEHADETLER HALKASI YAŞANDI

Tüm bunlardan yararlanan düşman yer yer birliklerimize darbe vurabilmiştir. Ama bütün bunlara rağmen, yani gerillanın yaşadığı ve sözünü ettiğimiz yetersiz, yanlış, dönemle bütünleşmeyen, çoktan terk edilmesi gereken bu hareket tarzlarına rağmen 2017’de şehadete ulaşan yoldaş sayısı 594’tür. 2018’in şehit sayısı 500’ün altındadır. 2018 için belirttiğimiz şehit sayısı, şehadeti henüz ilan edilmeyen yoldaşlarımızı da içermektedir. Bu yoldaşların önemli bir kısmı zaten ilan edilmiştir. Hepsi birlikte 500’e yakındır. Dikkat edilirse geçen yıla göre sayısı azdır ama niteliği fazladır. Bu açıdan bizim için sıradan değildir. 2018 yılı zorlayıcı kayıpların yaşandığı bir yıl oldu. Çok muhteşem, destansı direnişler sergilendi; kahramanlık destanları yaratıldı. Ama aynı zamanda büyük şehadetler halkası da yaşandı. Bahar aylarında şehadete ulaşan ve yukarıda isimlerini verdiğimiz arkadaşlarla birlikte Xerzan Eyalet Komutanı Welat Gever arkadaşın şehadeti, sonrasında Atakan Mahir ve Ronî arkadaşların şehadeti, aynı dönemde Şengal’de Zeki Şengalî arkadaşın Uluslararası Komplo yönelimi çerçevesinde suikasta uğraması sonucu yaşanan şehadeti, Erzurum’da Dicle arkadaşın şehadeti, sonrasında Dersim’de Çetin ve Jindar arkadaşların şehit düşmesi, ardından Mêrdîn’de Medya Mawa arkadaşların şehadeti ve son olarak Cudi’de 9 yoldaşla birlikte Rizgar Gever arkadaşların şehadetleri bizler için sıradan şehadetler değildir. Bu şehadetlerin, şehit yoldaşların ve mücadelelerinin bilincinde olmamız gerekiyor.

Kürdistan sahasında geliştirilen direnişler kadar Karadeniz’de gelişen direnişler de sürece damgasını vurmuştur. Karadeniz’de Tarık Artvin, Cûdî Amed ve Şoreş Ciwan arkadaşlar öncülüğünde geliştirilen direniş ve şehadetler vardır. Düşmanın kendini her anlamda tesis ettiği çetin ve zorlu Karadeniz alanında düşmana etkili darbeler vurulmuş, geliştirilen direniş düşmanın yüreğine korku salmıştır. Düşman, Karadeniz’de sonuç alabilmek için her şeyini ortaya koydu. Tüm güçlerini alarma geçirdi. Ancak istediği sonucu alamadı. Karadeniz eyalet güçleri esas olarak 2017’de Mazlum arkadaşların 6 kişilik yoldaş grubu olarak pusuda şehit düşmesiyle ağır bir darbe yemişti. 2018 yılı ise Karadeniz için büyük bir direniş ve irade savaşı olarak yaşanmıştır.

Kürdistan Özgürlük Mücadelesi 2018 yılında sömürgeci soykırımcı Türk devletinin saldırı hamlelerine karşı büyük bir direniş sergilemiştir. Türk devletinin topyekun saldırısına karşı kararlı bir duruş ve direniş gelişti. Özellikle zorlu koşullar ortamında PKK’li militanların sergilediği büyük direnişlerin bir irade savaşı biçiminde gelişmesi gerçeğini vurgulamak gerekiyor. Zap’dan Avaşîn’e, Erzurum’dan Dersim’e, oradan Amanoslara, Karadeniz’e kadar gelişen bütün düşman saldırılarına karşı etkili bir şekilde direnildi. Ki bu saldırılar sadece havadan, karadan yürütülen askeri saldırılar olmayıp aynı zamanda özel savaş rejiminin psikolojik ve ideolojik saldırıları biçiminde somutluk kazanmıştır. Bu özel savaş harekatlarına karşı yoldaşlarımızın büyük bir kararlılık ve azimle, Apocu çizgide fedai ruhla, şehitlerin izinde büyük bir fedakarlık ve direniş sergilemesi, hepimiz için çok önemli mesajlar içermektedir. Amanoslardan Serhed’e, Serhed’den Karadeniz’e, oradan Botan ve Zagros’a kadar gelişen direniş halkası ve bu halkanın öncüsü olan Atakanlar, Çetinler, Welatlar, Jindarlar, Dicleler, Tarıklar ve Zekilere kadar uzanan büyük şehitler halkası vardır.

DOĞRU DERSLERLE SAĞLAM İNŞA

2018 yılı içerisinde yaşanan bütün bu direniş halkalarından gerekli dersleri ve doğru sonuçları çıkarırsak geleceği de daha güçlü ve sağlam bir temelde inşa edebiliriz. Yani geleceğin büyük kazanacak olan direnişini bu temele dayalı olarak inşa edebiliriz. Düşmanın kapsamlı psikolojik ve teknolojik saldırıları ortamında insan iradesine, insan iradesinin yaratıcılığına, fedakarlığına dayanan gerillanın taktiksel yoğunlaşmasını belirli düzeyde geliştiren yoldaşların bu yıl içerisinde sergiledikleri kahramanlık destanları bizler için derslerle dolu sonuçları içermektedir. Bu süreç hem içine düşülen yanlışlarıyla hem de doğrularıyla birlikte öğretici derslerle doludur.

Biz çok iyi biliyoruz ki; yaşanan önemli şehadet halkalarının büyük çoğunluğu eski klasik gerilla tarzına dayanan vahim hatalar sonucunda gelişmiştir. Yani içine düşülen yetersiz, yetmez hareket tarzından dolayı düşmana açık verilmişse bu da bizim için bir derstir. Bizim bundan sonuç çıkararak aynı hatalara düşmememiz gerekiyor. Aynı yoldaşların düşman karşısında geliştirdikleri büyük iradi ve tarihi direnişleri de bizim için büyük bir örnektir. Biz, şehitlerimize böyle yaklaşırsak, yani onların şehit düşmelerine yol açan hataları, yetmezlikleri doğru bilince çıkarırsak; aynı zamanda onların gösterdikleri fedakarlık, iradi duruş ve kahramanlığı da kendimize örnek alırsak zafer tarzına ulaşırız. Önder Apo’nun zafer tarzına ulaşmak da zaten bu anlama geliyor. Pratikten doğru sonuç çıkarma, yaşanan Apocu militan çıkışları örnek alarak gereken insani yeteneği konuşturma, taktik zenginliği bu çerçevede yaratıcı bir biçimde geliştirmeyle sonuç alabiliriz. Bu açıdan 2018’in dersleri doğru alınırsa, ortaya çıkan sonuçlardan gerekli sonuçlar çıkarılırsa bunlar aynı zamanda zaferin yolunu da göstermektedir. Efrîn direnişinin ortaya çıkardığı sonuçlar da doğru incelenir ve gerekli dersler çıkarılırsa benzer süreçlerin Rojava’da yaşanması durumunda daha büyük direnişlerin sergileneceğini, Efrîn’deki sonuçların olduğu gibi tekrar edemeyeceğini ve etmemesi gerektiğini bilmemiz gerekiyor.

YENİDEN YAPILANMA PROJESİ PRATİKLEŞTİRİLECEK

2018 direniş yılının bu biçimde çok kapsamlı, devindirici ve çarpıcı dersleri vardır. Biz bu derslere dayanarak gerillada köklü bir yenilenmeyi ve bu temelde yeniden yapılanmayı olmazsa olmaz bir biçimde ele almak durumundayız. Yeniden yapılanma, bilindiği üzere yeni bir durum değildir. Aslında bir süreden beridir gündemimizdedir. Fakat 2018 pratiği ile birlikte yeniden yapılanma çok daha farklı ve köklü bir değişim ihtiyacı olarak artık olmazsa olmaz bir biçimde kendisini bize dayatmış bulunuyor. Biz buna dayanarak son iki yıldır gündemimizde olan yeniden yapılanmayı, daha önceden gerçekleştirmek istediğimiz yeniden yapılanma projeleri gibi, kendimizi biraz daha düzeltme, biraz daha sürece uyarlama, biraz daha eğitme, ideolojik ve askeri açıdan kendimizi daha donanımlı kılma biçiminde ele almıyoruz. Böyle ele alırsak dar yaklaşmış oluruz. Gerekli anlam ve önemi vermeme, gerektiği kadar özümseme ve pratikleşmenin gelişmemesine neden olur. Bu yüzden Yeniden Yapılanma Projemiz yeni dönemde çok köklü bir yenilenme biçiminde anlaşılmak ve pratikleştirilmek durumundadır.

Biz, Çin ve Vietnam’da teorik ve pratik çerçevesi ortaya çıkan gerilla formatını çağımızın gelişen savaş teknolojisine, bu teknolojinin savaş stratejisi ve taktikleri üzerindeki etkilerine dayanarak, Kürdistan’ın somut koşullarına uyarlayarak yeni bir gerillayı yaratmak durumundayız. Bizim 21. yüzyıl gerillası dediğimiz gerillacılığın mahiyeti budur. Yani Çin ve Vietnam’da oluşan gerilla formatını tümden değiştiren, 21. yüzyıl koşullarına uygun, onun teknolojik gelişmesine ayak uyduracak, düşmanın kullandığı teknolojiyi ve gelişen istihbarat yöntemlerini boşa çıkaracak, kendi kullandığı tekniği de yaratıcı bir biçimde uygulayabilecek gerilla formatından söz ediyoruz. Bizim yeniden yapılanmamız sadece tekniki veya kısmi bir yenilenme değildir. Eğer böyle algılanırsa çok yanlış ve yanılgılı bir algılama olur.

YENİDEN YAPILANMANIN ESASLARI

Bizim yeniden yapılanma projemizin önemli esaslarından biri; hareket tarzıdır. Yani gerillanın hareket tarzında köklü bir değişimi hedeflemektedir. Yine, gerillanın günlük yaşam tarzı ve ilişki sisteminde köklü bir değişimi ifade etmektedir

Bununla birlikte diğer önemli bir yan ise üslenme anlayışıdır. Gerillanın üslenme anlayışının köklü bir biçimde değişime uğraması gerekmektedir. Gerilla üslenme ve konumlanmayı yeni baştan ele almak durumundadır.

Yeniden yapılanma perspektifimizin en önemli bir boyutu da gerillanın savaş tarzıdır.

Yeni dönemde gerillada daha çok derinleşilmesi gereken parti yaşamıdır. Partinin yüksek yoldaşlığı ile askeri kültürün iç içe geçmiş sağlam öz disipline ve derin gizliliğe dayalı yaşam biçimi, yeni dönem gerillasının olmazsa olmazıdır. Profesyonel bir asker olarak, partileşmiş, yüksek disiplin ve gizliliğin anlamını bilince çıkarmış, onu yaşamının bir parçası haline getirmiş, ince kamuflaja önem veren, düşmana hedef olmayıp düşmanı hedef yapan bir gerilla tarzının oturtulması yeni dönem gerillasının esasıdır.

Bütün bunlarla birlikte çağımızın gelişen teknolojisinden de son derece yararlanabilen, özellikle gerillanın kullanabileceği bütün tekniklere hakim olmayı esas alan uzman gerilla birliklerinin geliştirilmesi yeniden yapılanmanın önemli ayaklarından birisidir. Öncelikli olan gerillanın profesyonelleştirilmesidir. Gerillanın tim tarzı yaşam biçimine ve hareket tarzına kavuşturulmasıdır. Bununla birlikte gerilla tekniği de yaratıcı bir biçimde taktiğin hizmetine sokabilmelidir. Teknik, taktiğin hizmetine girmek durumundadır. Tersi olursa, yani taktik tekniğin hizmetine girerse bu olmaz. Teknik taktiğin hizmetine girmelidir. Bu temelde taktik yaratıcılığı geliştirmek esastır. Yeni dönem gerillasının bu çerçevede kendisini teknolojik açıdan da ilerleterek, teknik ve havacılık bölümlerini daha kapsamlı örgütleyerek, gelişen teknolojilerden gerillanın uygulayabileceği bütün teknikleri kullanarak, bütün bunları yaratıcı bir biçimde taktiğin hizmetine sokarak gerilla bölümlerini örgütlendirmesi yeniden yapılanmanın en temel gündemlerinden birisidir.

ARTIK KLASİK GERİLLA DEĞİLDİR

Kürdistan’daki gerilla artık klasik bir gerilla değildir. Profesyonel gerilla savaş birliklerinin yanı sıra profesyonel teknik ve hava güçlerinin de bulunduğu, yine sivil savunmayı örgütleyen, bununla uğraşan birtakım gerilla hücre ve timlerinin de olduğu, bu biçimde gerillanın kendisini bölümler, kollar halinde örgütlediği yeni bir gerilla sisteminden, modelinden ve örgütlenmesinden söz ediyoruz. Bu, kuşkusuz Önder Apo’nun geliştirdiği yeni paradigmanın ruhuna dayanan bir yeniden yapılanmadır. Önder Apo çağımızın bilim-teknik devrimleri çağı olduğunu söyledi. Önderliğimiz bu bilim-teknik çağında toplumların değişim dönüşüm dinamiğine, kadın özgürlüğüne dayalı demokratik ekolojik paradigmanın geliştirilmesini öngörmüştür. Halkların kapitalist moderniteye karşı kendi demokratik modernitesini kurmasını, geliştirmesini öngören bu paradigmasal yaklaşımın öz savunma ilkesinin pratikteki icraatı gereği, yeniden yapılanma ve 21. yüzyıl gerillalaşması gündeme girmiştir.

Özetle, bizim sözünü ettiğimiz 21. yüzyıl gerillası Demokratik Modernite gerillasıdır. Kapitalist moderniteye karşı devrimsel süreçlerin ilerletilmesi, devrimsel süreçlerin önündeki engellerin aşılmasının gerekli olduğu hallerde öne çıkması, gerekli olmadığı hallerde öz savunma biçiminde toplumsal sürecin olmazsa olmaz bir bileşeni olarak yeni, demokratik, ahlaki politik toplumda yer alması anlayışından ve yaklaşımından ileri gelen bir Yeniden Yapılanma Projesi’dir. Bu açıdan baktığımızda 21. yüzyıl gerillası, Demokratik Ekolojik Kadın Özgürlükçü Toplum Paradigması’nın gerillası olarak, onun öz savunma boyutunun bir bileşeni olarak hayat bulacaktır. Nasıl ki klasik ulusal kurtuluşçuluktan demokratik kurtuluşa, yeni paradigmaya doğru bir evrilme yaşanmışsa uzun süreli halk savaşı stratejisinden Devrimci Halk Savaşı stratejisine ve klasik gerilladan yeni dönem gerillasına, yani 21. yüzyıl gerillasına, Demokratik Modernite gerillasına doğru bir evrilmeden söz edebiliriz.

SALT BİR ASKERİ YAPILANMA DEĞİL

Bizim Kürdistan’da geliştirmek durumunda olduğumuz 21. yüzyıl gerillasının ideolojik paradigmasal boyutuyla ele alınması gerekmektedir. Ondan kopuk, soyut ele alınması kesinlikle doğru bir sonuca götürmeyecektir. Önder Apo’nun geliştirdiği Demokratik Modernite felsefesiyle yaklaştığımızda ancak o zaman 21. yüzyıl gerillasını yaratabilir, geliştirebilir, onun taktiksel zenginliklerini derinleştirebilir, taktik ve teknik boyutlarını bu biçimde somutluğa kavuşturabiliriz. Bu açıdan yaklaşıldığında yeni dönem gerillası, salt askeri bir yapılanma olmayıp toplumcu karakteri ön planda olan ideolojik, politik bir askerileşmeyi esas alan gerilladır. Gerillanın bu özelliği paradigmasal yaklaşımımızdan kaynağını alan, daha fazla toplumcu ve toplumla birlikte devrimin güçlü öncü bir ayağı olma göreviyle karşı karşıya bulunan bir gerilla anlamına gelmektedir.

SAVAŞ DAHA DA BOYUTLANACAK

Bu çerçeve ve içerikteki Yeniden Yapılanma Projesi ile 2019’a giriş yapıyoruz. Yeniden Yapılanma ruhunun içselleşme sürecinin yaşandığı bir aşamada 2019 sürecine giriyoruz. 2019, Kürdistan’da kapsamlı bir direniş ve savaş sürecinin gelişme olasılığının çok yüksek olduğu bir yıldır. Aslında yalnız Kürdistan’da değil, Ortadoğu bölgesinde de genel gelişmelere baktığımızda önümüzdeki yılın önceki yıllara göre daha kapsamlı bir çatışma, çarpışma ve savaş süreci olarak boyutlanacağını görmekteyiz. Bundan hareketle şunu söylemek yanlış olmayacaktır: 2019 yılı hem Kürdistan açısından hem de bölgemiz Ortadoğu açısından savaşın daha fazla gelişeceği, direnişlerin çok daha fazla boyutlanacağı bir yıl olacaktır.

SON ÜÇ YILDA YENİŞEMEDİK

Aynı biçimde, Kürdistan’daki siyasi ve askeri durum göz önüne alındığında 2019’da savaşın Kürdistan’da daha da tırmanacağını öngörmek mümkündür. Son üç yıldan bu yana sömürgeci soykırımcı Türk devleti ile Kürdistan Özgürlük Mücadelesi güçleri arasında kıyasıya bir savaş durumunun yaşandığını ifade ettik. Sürdürülen bu savaşta bir yenişememe durumu ortadadır. Hem Türk devleti kendi arasında oluşturduğu ittifak temelinde bütün gücünü ortaya koyarak üç yıldan bu yana sürdürdüğü topyekun savaşta istediği sonucu elde edememiştir hem de Kürdistan Özgürlük Mücadelesi’nin güçleri bu üç yılda yürüttükleri büyük direniş ve destansı kahramanlıklarla mevzilerini korumuş ve düşmanın politikasını parçalamış ama yenilgiye uğratmada istediği sonucu elde edememiştir. Bu yüzden, bir yenişememe durumundan bahsedilebilir. Bunun karşısında Kürdistan Özgürlük Mücadelesi’nin güçleri olarak iddiamız bugün çok daha büyümüş bulunmaktadır.

TÜM KÜRDİSTAN SAVUNMA GÜÇLERİ İÇİN

Belirtilen Yeniden Yapılanma Projesi sadece Bakurê Kurdistan için, daha doğrusu sadece HPG için geçerli bir durum değildir. Kürdistan’ın tüm parçalarında ve Türkiye’de askeri örgütlenme faaliyeti içerisinde bulunan tüm örgütlenmeler için geçerlidir. Yine, Kürdistan’ın diğer parçalarında örgütlenmiş bulunan askeri güçlerin hepsi için geçerlidir. Bütün savunma güçlerinin Yeniden Yapılanma Projesi anlayışı çerçevesinde kendilerini yenilemesi, önümüzdeki sürece ve hali hazırda önümüzde bulunan dönem görevlerine hazır hale gelmesi gerekmektedir. Özellikle Başûrê Kurdistan’daki güçler ile Rojhilatê Kurdistan güçlerinin de bunu dikkatle ele alması ve üzerinde yoğunlaşması büyük önem taşımaktadır. Belirtilen yeniden yapılanma perspektifi tüm Kürdistan savunma güçleri için geçerli olan bir perspektiftir. Kendini yeni koşullara uyarlama dünyadaki bütün askeri güçler için geçerli olan bir husustur. Bu perspektif de, Kürdistan savunma güçlerinin tüm komuta ve savaşçıları için geçerli olan bir çerçevedir.

KÜRTLERİ BİRLİK OLAMAMASI EN BÜYÜK DEZAVANTAJ

Karşımızdaki sömürgeci soykırımcı Türk devletinin ve yandaşı konumundaki diğer sömürgeci güçlerin temel amacı bölgenin yeniden yapılandırılmasında Kürtlerin yer almamasıdır. Tıpkı Lozan Antlaşması’nda olduğu gibi Kürtlerin dışlanması ve yok sayılmasıdır. Sömürgeci güçler bütün çelişkilerine rağmen bunun için bir araya gelebilmektedirler. Bu gerçeklik karşısında Kürt siyasetinin bir araya gelememesi, ortak bir mücadele stratejisi etrafında birleşememesi en büyük dezavantajdır. Karşımızdaki sömürgecilik de Kürdistan’da işbirlikçiliği geliştirerek başaracağına dair ümitler beslemektedir. Fakat sömürgeci soykırımcı Türk devletinin Efrîn’de sergilediği siyaset Türk devlet siyasetinin aynası durumundadır. Türk devletinin uzun bir süreden beri yanına çektiği Rojavalı ENKS örgütünün liderleri İstanbul’da yaşamaktadır. Yeminli Kürt düşmanı olan faşist Türk devletiyle birlikte hareket ettiler. Dünyada örneğine az rastlanır olumsuz bir pozisyona girdiler. Türk devletinin Efrîn’i işgal etmesine destek sundular ve sandılar ki Türk devleti Efrîn’i aldıktan sonra onları iktidar yapacak veya en azından iktidara ortak edecektir. Ama tüm bu işbirlikçi ve rezilce yaltaklanmalarına rağmen Türk devleti onlara zırnık kadar yer bile vermedi. Hepsini kullandı ve Türkleştirme siyasetinde birer araç haline getirmek istedi. Efrîn’de yürütülen Kürtsüzleştirme politikasını, etnik temizlik siyasetini perdelemek için sözde Kürt örgütü olan bu yapıyı kullandı. Ancak sonunda da onlara hiçbir şey vermedi.

DÜŞMANLA İŞBİRLİĞİ YAPMANIN FAYDASI YOK

İşte bu uygulamalar Türk devletinin gerçek karakterini açığa vuran pratiklerdir. Türk devleti Kürdistan’ın tümünde aynı şeyi yapmak istiyor. Bu açıdan KDP’nin işbirlikçi çizgide ısrar etmesi aslında kendisi açısından intihar anlamına gelen tehlikeli bir duruşta ısrar etmesi demektir. Karşımızdaki sömürgeci güç artık işbirlikçiliği bile kabul etmiyor. Böyle bir gerçeği vardır. Bunun görülmesi büyük bir önem taşımaktadır. Bununla kalmayıp üstüne üstlük YNK’nin de şimdi oyuna gelmesi gündemdedir. YNK’nin Tevgera Azadî’ye karşı uyguladığı karar YNK’nin kendisine ait değildir. Dışarıdan empoze edilmiş, kendisine dayatılan ve onun eliyle uygulatılmış bir karardır. Şimdi bütün Kürdistani güçler, özellikle de Başûrê Kurdistanlı güçler, başta KDP ve YNK olmak üzere oturup düşünmeliler. Bu işbirlikçi çizgide politika yapmaları kendilerine gerçekten de ne kazandıracak? Karşımızda işbirlikçiliği bile kabul etmeyen sömürgeci bir düşman gerçeği varken, sömürgeci bu anlayışla, düşmanla işbirliği yapmanın kendilerine ve hiç kimseye bir faydası yoktur.

ULUSAL MÜCADELE PLATFORMU

Buna karşı tek çıkar yol; bizim de ulusal demokratik çizgide ortaklaşmamız, ortak bir platformu gerçekleştirmemizdir. Bunun adına kongre denilebilir veya başka bir isim verilebilir, her ne denilecekse denilsin Kürt halkı için olmazsa olmaz kabilinden gerekli olan ortak bir dayanışma ve mücadele platformudur. Bu tarihi süreçte bu ulusal ortak dayanışma başarılmazsa bölgenin yeniden dizaynında Kürtleri dıştalamak isteyen sömürgecilerin amacına hizmet etmiş olunur. Bu çok tehlikeli olur. Bu açıdan herkesin gerçekleri doğru okuması, aklını başına toplaması ve Hareketimizin geliştirdiği ulusal birlik çağrılarına mutlaka doğru cevap vermesi gerekmektedir.

TOPLUMSAL DİRENİŞ ATMOSFERİYLE GİRİYORUZ

Önder Apo’ya karşı gerçekleştirilen mutlak tecrit karşısında bugün büyük bir toplumsal direniş süreci başlamış bulunuyor. Direnişlerin diyarı olan Diyarbakır Zindanı’nda değerli Kürt siyasetçisi, özgürlükçü Kürt kadını, DTK Eşbaşkanı ve Colemêrg Milletvekili Leyla Güven’in geliştirdiği direniş bir işaret fişeği olmuş, yol göstermiştir. Bu temelde tecride karşı açlık grevleri biçiminde gelişen eylemsellikler zindanlarda, ülke içinde ve yurt dışında giderek boyutlanmaktadır. Bu, kendi başına çok anlamlı toplumsal bir çıkıştır. Aslında 2019’un mücadele startını bu eylemler vermiş bulunuyor. Çünkü biz, 2019’a bu toplumsal direniş atmosferiyle giriyoruz. Bütün Apocu militanların bu toplumsal eylemselliğe, onurlu direngen duruşa kendi cephesinden cevap verme sorumluluğu vardır. Cevap vermenin yolu da doğru katılım ve yetkin bir yoğunlaşmadır. Yeniden Yapılanma Projesi’ni tamamıyla içselleştirme ve hayata geçirmedir. Askerlikte, örgütlenmede, siyasette, diplomaside ve tüm mücadele alanlarında amatörce değil, yetkin, ustaca ve profesyonel bir mücadele tarzıyla sonuç almayı, koparıcı olmayı bilmek gerekmektedir. Bu eksendeki yoğunlaşma ve çabanın Önder Apo’nun büyük İmralı direnişine, kahraman şehitlerimizin direniş destanına, halkımızın onurlu duruşuna layık olacağına ve mutlaka sonuç alacağına inanıyoruz.”