Karayılan’dan Efrîn için kampanya çağrısı
Karayılan’dan Efrîn için kampanya çağrısı
Karayılan’dan Efrîn için kampanya çağrısı
KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan, Batı Kürdistan’ın Efrîn şehrinde yaşanan saldırılara karşı Kürt halkının bir onur ve kimlik savaşı yürüttüğünü belirterek bu direnişe “ben insanım” diyen herkesin sahip çıkması gerektiğini söyledi.
Rojava’da yaşanan son gelişmeleri değerlendiren Karayılan özellikle Efrîn konusunda kamuoyuna önemli çağrılarda bulundu. Efrîn’e yapılan saldırılara karşı YPG güçlerinin halkla tam bir dayanışma içinde sergilemiş olduğu direnişin tarihi niteliği olduğuna vurgu yapan Karayılan, “Orada, Kürt halkı açısından bir onur ve kimlik savaşı yürütülmektedir. Bir haysiyet direnişi geliştirilmektedir. Bu çok değerli direnişe ve Efrîn halkımızın sergilediği bu kahramanlığa “ben insanım” diyen herkesin sahip çıkması gerekmektedir. Özellikle tüm Kürdistan halkının bütün parçalarda, Efrîn’de geliştirilen bu kahramanlık direnişine sahip çıkması bir insani ve yurtseverlik görevidir” dedi.
KÜRT İRADELEŞMESİNİ HAZMEDEMEYEN GÜÇLER SALDIRIYOR
Rojava güçlerinin üçüncü çizgi politikası nedeniyle başta Türk devleti olmak üzere değişik güçlerin hedefi olduğunu kaydeden Karayılan, Ankara hükümetinin Kürt iradeleşmesinin önüne geçmek için çok yoğun çaba gösterdiğini söyledi. Kuzey Kürdistan’da geliştirilen barış sürecinin ardından Rojava’da izlenen siyasetin değişeceğinin düşünüldüğünü kaydeden Karayılan şunları söyledi:
“Her şeyden önce bizim hareket olarak Batı Kürdistan’da bu üçüncü çizgiyi desteklememiz ilkesel bir tutumdur. Biz aynı tutumu aslında tüm Ortadoğu’da da yürütüyoruz ve bu anlamda Batı’da yürütülen çizgiyi doğru buluyoruz. Şimdi bu çerçevede Türk devletinin özellikle silahlı muhalefeti destekleyerek Kürt bölgesine yönlendirmesi yaşandı. Bu anlamda birçok kez Halep’te, Efrîn’de, Serêkaniyê’de bu grupların Kürt bölgelerine dönük yönelimleri oldu; Kürt köylerine, Kürt halkına karşı saldırıları oldu. Şimdiye kadar yürütülen bu saldırıların hepsi püskürtüldü.
Tabii ki Türk devletinin çabaları sadece bu değildi. Aynı zamanda Kürtler arası birliği bozma, içinde PYD’nin de yer alması nedeniyle tüm örgütlerin bir araya gelmesinden oluşan Desteya Bilind’a karşı tavır alınması durumu da yaşandı. PYD oranın en büyük örgütüdür. PYD’nin içinde olmadığı bir birlik, birlik sayılmaz ama onlar bu politikada ısrar etti. Dolayısıyla bu birlik süreci bozulmadı ama biraz sancılı hale geldi. Nihayetinde bugüne kadar önemli bir süreç yaşandı. Giderek daha fazla güçlenen ve örgütlenen YPG güçleri önemli bir düzey kazandı.
EFRIN’I AÇ BIRAKARAK TESLİM ALMAK İSTİYORLAR
Ama bu iradeleşmeyi hazmedemeyen güçler iki de bir saldırı yapmaktadırlar. Bir taraftan zaman zaman rejim güçleri saldırıyor. İşte Halep’e saldırılar yaptılar. Halep’te halen de zaman zaman Suriye devlet güçleriyle YPG arasında çatışmalar yaşanıyor. Bu çatışmalar dolayısıyla Halep’ten 500 bin kadar Kürt göç etti. Çünkü mahalleler tankla, topla, uçakla vuruluyordu. Öte taraftan silahlı muhalefet güçleri de Efrîn’e girmek istiyor. Şimdi Efrîn’i kuşatmışlar. Güya aç bırakarak, teslim almaya dönük bir politika yürütüyorlar. Çünkü Efrîn’in bir tarafında Türkiye var. Diğer tarafta da sözüm ona silahlı güçler tüm yolları kapatıp halkı ve direnen güçleri aç bırakarak bütün olanakları keserek teslim almaya dönük bir politika yürütüyorlar. 20 günden bu yana bu silahlı gruplar -ki bunlar kendilerine Özgür Ordu diyorlar ama ne kadar özgür ordu oldukları ortada- daha rejim güçleri orada bulunurken yıllardan beri rejimin baskıları altında inim inim inleyen, büyük acılar çeken yoksul ve mazlum Kürt halkına saldırıyorlar. Bu ne İslamiyet’te vardır, ne devrimcilikte vardır; hiçbir felsefede olamaz. Şimdi Suriye’de en çok baskı gören ve ezilen toplumsal kesim kuşkusuz Kürtlerdir. “Ben Suriye’yi özgürleştireceğim” diyen gruplar kalkıyor daha Suriye özgürleşmeden Kürtlere saldırı yapıyor. Bu da aslında bu güçlerin karakterini ortaya koyuyor. Gerçekten bunların amacının ne olduğunu, Kürt halkına dönük geliştirdiği bu saldırılarla anlamak mümkündür. Bunlar demokrasi ve özgürlük için değil de iktidar için bir savaş yürütüyorlar. Şimdiden Kürt halkının haklarını tanımama biçiminde şovenist bir anlayışla yaklaşıyorlar ve onunla da kalmayıp hemen şiddet uyguluyorlar."
EFRIN’E YARDIM ÇAĞRISI
Son yaşanan göçlerle birlikte Efrin’in nüfusunun ikiye katlandığını ifade eden Karayılan, burada yaşanan duruma sessiz kalınmaması gerektiğini Avrupa’dan, Kuzey Kürdistan’dan, Güney’den Efrîn ve Kobanî’ye göç eden Kürt halkıyla dayanışma kampanyalarının devreye girmesi gerektiğini söyledi. “Bu kampanyalar da çok değerli. Bunları bir biçimde halka ulaştırmak gerekmektedir. Diyeceksin ki halk kuşatma altındadır. Evet, kuşatma altında ama maddi değer bir biçimde ulaştırılabilir. Yine değişik yollarla ulaştırılabilir. Bunun için Efrîn’de halkımızın büyük bir iradeyle açlığa ve saldırılara karşı göğüs germesi kahramanca bir tutumdur. Tüm halkımız ve insanlıktan yana olan tüm güçler Efrîn’deki kahramanlık direnişine sahip çıkmalı, maddi, manevi ve her açıdan destek vermelidir” diyen Karayılan tüm Kürtlere Efrîn halkının sergilemiş olduğu insanlık direnişini sahiplenmeye ve destek sunmaya çağırdı.
DESTEYA BILIND’IN GÖRÜŞMELERİ
Karayılan, Kürt partilerinin çatı kuruluşu Desteya Bilind’in Rusya temaslarını ve uluslararası görüşmelerini değerlendirdi. Karayılan şunları ifade etti: “Şimdi her ne kadar bazı güçler arası bir takım sorunlar olsa da Desteya Bilind adına yürütülen çalışmalar da vardır. Desteya Bilind’in çeşitli komiteleri çalışıyor. Bu anlamda Desteya Bilind adına Rusya’ya bir ziyaret yapıldı. Bu ziyaretin sonuçları olumludur. Şimdi aslında mevcut durumda Suriye’de demin de belirttiğim gibi en örgütlü, en şeffaf ve doğru bir politikaya sahip olan kesim Kürtlerdir. Dolayısıyla Kürtlerin uluslararası arenada yürütülen platformlara kendi adına katılması bir haktır. Ama Türkiye’nin vetosu, yine Suriye’deki muhalefetin Kürtlere dönük önyargılı yaklaşımları, yani Kürtleri henüz tanımaya hazır olmayan siyasal duruş sergilemeleri nedeniyle Kürtler şimdiye kadar uluslararası platformlarda kendi adına ya da kendi birlik kurumu adına çağrılmamıştı, gitmemişti. Yalnızca bazı gruplar gidebiliyordu.
Şimdi tüm Suriye Kürtlerini temsil eden Desteya Bilind adına Cenevre Konferansı’na kabul edilmiş olduğu yönünde bilgiler var. Bu, Rojava halkımızın mücadelesinde önemli bir başarıdır. Çünkü halkımız üzerinde bir nevi uluslararası abluka vardı; engel ve veto vardı. Şimdi Desteya Bilind adına uluslararası bir platform olan Cenevre Konferansı’na katılma aslında tüm bu engellerin aşılması anlamına gelmektedir. Bence bu diplomatik bir zaferdir, önemli bir sonuçtur. Demokratik Suriye’nin geleceğinde Kürt halkı aktif bir rol oynayabilecek güçtedir. Bu tür platformlar Kürt halkının önünü açmaktadır ve Kürt halkı yeni-demokratik Suriye’nin yaratılmasında aktif bir rol oynayacaktır. Halkların kardeşliği ve birliği temelinde Kürt halkının Suriye’ye katacağı önemli değerler vardır. Halkların kardeşliği ile bütün mezheplerin ve inanç gruplarının birliği temelinde çoğulcu-demokratik bir bakış açısına sahip olan Kürt siyasetinin Suriye’ye vereceği katkılar vardır ve bu mücadele, hem ülke içerisindeki direniş hem de diplomasideki bu düzey, aslında Kürt halkının gelecekte Suriye’de önemli bir rol oynayacağının açık işaretidir.”
‘DIŞTAN YAPILAN SALDIRILARA BAZI KÜRT GRUPLARI DA DAHİ OLUYOR’
Karayılan Suriye Kürtlerinin iç birliği konusunda da şu değerlendirmelerde bulundu: “Aslında Kürtler arası çok ciddi bir sorun yoktur. Fakat bazı grupların farklı davranmaları durumu söz konusuydu, bunun yarattığı bir takım rahatsızlıklar vardı. Örneğin, şimdi Efrîn’de Kürt köylerine dönük yapılan saldırılarda bir takım ihanetçi Kürtlerin de bulunduğu söyleniyor. Yani dıştan Kürtlere yapılan saldırılarda bazı Kürt gruplarının da dahil olduğu yönünde güçlü veriler var. Bu, kurulmuş olan Kürt birliği içerisinde çeşitli rahatsızlıklara sebebiyet veriyordu. Yine bununla bağlantılı olarak değişik pratik sorunlar da çıkabiliyordu. Şimdi bu sorunları çözebilmek için kendi aralarında tartışıyorlar. Tartışmalar şu anda ağırlıklı olarak ikili yapılmaktadır, daha sonra da herkesin katıldığı bir toplantı olacaktır. Bugün itibarıyla yürütülen bir takım çalışmalar olduğu için şimdiden benim tartışmalar hakkında fikir belirtmem doğru olmaz ama amacı var olan sorunları çözmeye dönüktür.
Desteya Bilind çatısı altında herkesin yer alması ve herkesin önünün açık olması, içeride koalisyon tarzında tek bir yönetimin olması, tek bir askeri güç perspektifiyle herkesin savunma çalışmalarında bulunması, yine hiç kimsenin değişik grupların içerisine güç koymaması, yani değişik güçlerle hareket etmemesi, herkesin birlik çatısı altında, birliğin yönetim gücü olan Desteya Bilind’in perspektifi çerçevesinde yürümesi için yürütülen bu tartışmaların sonuç alıcı olacağına inanıyorum. Çünkü var olan sorunlar ağır sorunlar değildir. Bir araya geldiklerine ve tartıştıklarına göre önemli oranda çözüm gücünün oluşacağını düşünüyorum.
Bu konuda bizim de çözüme dönük önemli katkılarımız söz konusudur. Umarım bu tartışmalarla Rojava’daki Kürt halkının bu tarihsel süreçte kazanımlarını savunması, mücadelesini başarıya taşıması ve demokratik Suriye’de önemli aktif bir güç olarak rol üstlenmesi, özgürlüğünü kazanması imkan dahiline girecektir. Bu konuda Rojava Kürdistanı’nın geçen iki yıl içerisinde göstermiş olduğu büyük fedakarlık, kahramanlık, dirayet, örgütlü duruş, yine doğru politikalarla sürece cevap olma düzeyi onların kazanmalarının temelini oluşturmuştur. Bu temele dayanarak halkımızın orada zafer kazanacağı kesindir.”