Karayılan: 39’uncu 15 Ağustos yılını final yılı yapmak istiyoruz

Türk devletinin iki yılda hedeflediği işgali tamamlayamadığına dikkat çeken Karayılan, “Halk olarak eğer kendimize güvenirsek, Devrimci Halk Savaşı Stratejisi temelinde hareket edersek, biz bu yılı, final yılı yapabiliriz” dedi.

Kürdistan Özgürlük Gerillası’nın Egîdlerin ve Zîlanların fedai ruhuyla, özgür kadın çizgisinde yakaladığı düzey ve gösterdiği savaş performansıyla, 14 Temmuz ve 15 Ağustos ruhunu temsil ederek tarihi bir savaş yürüttüğünü hatta savaş sanatında yeni bir sayfa açtığını vurgulayan Karayılan, “Bu kuşku götürmez bir gerçektir. Şimdi birçok kesim bu çağın teknolojisi karşısında, Türk devletinin karşısında, yine kimyasal silahlara karşı gerillanın alanlarını terk edeceğini, Türkiye’nin gerillayı önüne katarak sonuç alacağını ve gerillanın tasfiye olacağını umut ediyordu; hatta bazılarının bunun üzerinde hesapları da vardı. Bu hayali kuranların hayalleri kursaklarında kalacak” dedi.

Olağanüstü bir dönemden geçtiklerine de işaret eden Karayılan, şunları vurguladı: “Bu dönemde tüm yurtseverler elini taşın altına koymalı. Fedakarlık yapılmalı. Kürt gençliği başkaldırmalı; normal bir dönemmiş gibi bir yaklaşım geliştirmemeli, rolünü oynamalıdır. Kürt kadınları ve özgürlükçü kadınlar; tüm Kürdistanlı yurtseverler bu önemli dönemde mutlak olarak özgürlük mücadelesini yükseltmelidirler. Halk olarak eğer kendimize güvenirsek, Devrimci Halk Savaşı Stratejisi temelinde hareket edersek, özellikle de Efrîn’den Zap’a kadar elde edilen tecrübeden istifade edersek düşmanı yenebiliriz.”

PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan’ın Stêrk Tv’nin Özel Programı’nda yayınlanan 15 Ağustos mesajı şöyle:

“Öncelikle sizi, konuklarınızı, değerli sanatçıları ve tüm izleyicileri saygıyla selamlıyor, Diriliş Bayramınızı kutluyorum. Hareketimizin yönetimi adına 15 Ağustos Atılımı’nın 38’inci yıl dönümünü, Diriliş Bayramı’nı başta Önder Apo olmak üzere, bütün Kürdistan halkına, bölge halklarına, halkımızın dostlarına, Kürdistanlı analara, şehit ailelerimize, tüm yoldaşlara, hareketimizin çalışanlarına ve Kürdistan Özgürlük Gerillası’na kutluyor, 39’uncu yılda herkese başarılar diliyorum. Ölümsüz ve büyük komutanımız Egîd (Mahsum Korkmaz) yoldaş şahsında tüm devrim şehitlerimizi saygı ve minnetle anıyor, anıları önünde saygıyla eğiliyor ve onlara verdiğimiz sözü yineliyorum.

Son günlerde, sömürgeci Türk devletinin Qamişlo’ya yaptığı bir saldırıda Rojhilat Kürdistanı Devrimi’nin öncülerinden Rêzan Cawid arkadaşın şehit edildiği haberini almış bulunuyoruz. Devrimci öncü ve değerli komutan Rêzan Cawid arkadaşı anıyor, değerli ailesine, Mahabad halkına, Rojhilat Kürdistanı halkımıza ve tüm Kürdistan halkına başsağlığı diliyoruz. Kürt halkının bir öncüsü olan böylesi değerli bir devrimcinin şehadeti büyük bir kayıptır. Kuşkusuz kanı yerde kalmayacaktır. Rêzan Cawid, Zeki Şengalî, Atakan Mahir ve Jiyan (Yıldız Durmuş) yoldaşların şahsında tüm Ağustos ayı şehitlerini anıyor, anıları önünde saygıyla eğiliyor, onlara verdiğimiz sözü bir kez daha yineliyorum.

7 YILDIR YÜRÜTÜLEN SAVAŞI BİZ BAŞLATMADIK

Değerli arkadaşlar, saygıdeğer halkımız!

15 Ağustos Atılımı, Kürdistan’da bir milattır. 15 Ağustos, tarihin baş aşağı gidişini durdurmuş ve yönünü yukarıya döndürerek gelişmeler yaratmıştır. Bu tarihi atılımın üzerinden 38 yıl geçmiş durumda. Doğrusu ilk 9 yılda 15 Ağustos Atılımı başarı kazandı. Yani Türk devletinin asimilasyon ve soykırım politikasını boşa çıkardı; bu biçimde Kürt sorununun siyasi çözümü masaya taşındı. Bunun için daha 1993 yılında Önder Apo ateşkes ilan etti. Fakat Türk devleti Kürt halkının varlığını ve iradesini kabul etmek istemiyor. Bundan dolayı o zamandan beri bu mücadele ve savaş birçok aşamadan geçerek bugüne kadar geldi.

Şimdiye kadar Türk devletiyle iki kere uzun süreli diyalog süreçleri yaşandı. Birisi Oslo’da, biri de İmralı’da. Her ikisinde de 3’er yıla yakın süren diyaloglar ardından, bizden ve Türk devletinden taraf tartışma ve müzakereleri yürüten heyetler anlaştı, belli bir sonuca ulaştılar. 2011 yılında Oslo tartışmalarının bir sonucu olarak bir protokole ulaşıldı. Fakat AKP hükümetine teslim edilince onlar reddettiler. Sonrasında İmralı diyalogları da ortak bir mutabakata ulaştı. Her iki heyet, ulaştıkları mutabakatı Dolmabahçe Sarayı’nda kamuoyuna deklare ettiler. Ama yine Tayyip Erdoğan, AKP ve Türk devleti çözümü reddetti ve yeni bir saldırı sürecini geliştirdi. Yani bu 7 yıldır yürütülen savaşı biz başlatmadık; Türk devleti, AKP hükümeti başlattı. Onlar bize saldırdı.

Onlar Kürt meselesini, ölümlerle, terörle ve katliamla çözmek istiyorlar. Onlar Kürt halkının varlığını kabul etmek istemiyorlar. Bunun için bu savaş yürütülmektedir. Kürt sorunu toplumsal bir sorundur; bir hakikattir. Ama Türk sömürgeciliği bu hakikati şiddet yoluyla ortadan kaldırmak istemektedir. Bundan dolayı İmralı’ya dönük saldırı geliştiriyor. O kadar yıldır İmralı’da yürütülen tecrit ve işkencenin bir benzeri daha yoktur. Yine demokratik Kürt siyasetine ve Türkiye demokratik sol siyasetine karşı da saldırılar geliştiriyor. Halkımıza dönük siyasi soykırım ve faşizm saldırıları geliştiriliyor. Rojava Kürdistanı ve Kuzey-Doğu Suriye’ye dönük çok çeşitli saldırılar geliştiriliyor. Ancak bilindiği gibi bu 7 yıldır en kapsamlı saldırılar Kürdistan Özgürlük Gerillası’na yönelik olarak geliştirilmiştir.

BU REJİM YIKIMA DOĞRU GİDİYOR

Bugüne kadar doğru; bedel ödedik ve belki Türk sömürgeciliği bazı yerleri işgal etmiş olabilir fakat başaramadılar. Kürdistan Özgürlük Devrimi mevzilerini korumuştur. Onlar sonuç alamadılar. AKP-MHP rejimi, Türkiye’nin tüm imkanlarını ortaya koymasına, Türkiye’nin ekonomisinin tamamını bu savaşa harcamalarına rağmen yine de sonuç alamadılar, istedikleri sonucu elde edemediler. Bugün bundan dolayı AKP-MHP rejimi, Türk devlet sistemini büyük bir krize sokmuştur. Şu an bu rejim yıkıma doğru gidiyor. Ama onlar yine de ısrar etmek istiyorlar.

Şimdi en çok gerillayı ve Kuzey ve Doğu Suriye Devrimi’ni hedefliyorlar. Onlar gerillayı tasfiye etmek, Rojava Kürdistanı’nı işgal etmek, Misak-ı Milli sınırlarına ulaşmak ve bu temelde İmralı’da Önder Apo’ya geri adım attırmayı dayatmak istiyorlar. Onların amacı budur. Bunun için Türkiye’nin var olan bütün imkanları kullanmak istiyorlar. Çünkü vakitleri az kaldı. İşte önlerinde 7-8 ay kaldı. Bunun için faşist şef Tayip Erdoğan tüm başkentleri dolaşıyor, destek almak istiyor; NATO’nun, Rusya’nın ve KDP’nin yardımlarıyla sonuca gitmek istiyor. Şüphesiz biz bu güçlerin Türk devletinin faşist AKP-MHP hükümetinin çirkeflerine ve katliamlarına ortak olmasını istemiyoruz. Bu güçlere de çağrı vardır: ‘AKP-MHP faşizmine ortak olmayın; onlar Kürt halkına karşı katliam ve vahşet yürütmek istiyorlar.’ Onlara çağrımız vardır. Ama biliyoruz ki, sonuçta bu dünyada herkes çıkarlarına göre hareket ediyor.

TÜM BÖLGE HALKLARINA KARŞI DA BÜYÜK BİR TEHLİKEDİR

Türk devleti bir tek bununla da kalmıyor; DAİŞ’in, El Kaide’nin ve İhvan-ı Müslimin’in ürünü olan çeteleri Kürt halkına karşı kullanmak istiyor. Yine Kürt çetelerini kullanıyor. Bunlarla da kalmıyor; diğer yandan Suriye’yi de kullanmak istiyor. Yani bu rejim siyasetinin ve varlığının eksenini Kürt karşıtlığı temelinde oluşturmuştur. Öyle olmuş ki uçan kuştan bile istifade etmek, onu da Kürt halkına ve bize karşı harekete geçirmek istiyor. Bu biçimde çok beyhude bir düşmanlık, vahşet ve ırkçılık bu AKP-MHP ittifakının şahsında temsil ediliyor. Biz şu an böylesi bir rejime karşı direniyoruz. Bu rejim sadece Kürt halkına karşı değil, tüm bölge halklarına karşı da büyük bir tehlikedir.

İKİ YILDA HEDEFLEDİKLERİ İŞGALİ TAMAMLAYAMADILAR

Değerli arkadaşlar;

Bilindiği gibi, Türk devleti bu 4 yıldır Misak-ı Milli’yi işgal etmek istiyor, Güney Kürdistan’ı işgal etmek istiyor. Biz buna karşı direniyoruz. Özellikle bu son iki yıldır, Zap, Avaşîn ve Metîna’da yürütülen savaşı bütün halkımız biliyor. Tarihi bir savaştır. Ancak onlar bu iki yılda hedefledikleri işgali tamamlayamadılar. Şimdi tıkanmış durumdalar. Şüphesiz bu kolay değil. Yani kendisine “NATO’nun ikinci ordusuyum” diyen ve çağın tüm teknolojisini elinde bulunduran bir ordu; aynı zamanda bize karşı yasaklı silahlar da kullanıyor. Bu devlet öyle bir devlettir ki, sonuç alabilmek için namertçe ve korkakça yöntemlerle bize karşı her türlü silahı kullanıyor, her türlü fırsatı değerlendiriyor. Ama AKP-MHP faşist rejiminin, katliamcı devletin geliştirdiği bu saldırılara karşı Kürdistan Özgürlük Gerillası bugün Egîdlerin ve Zîlanların fedai ruhuyla, özgür kadın çizgisinde yakaladığı düzey ve gösterdiği savaş performansıyla, 14 Temmuz ve 15 Ağustos ruhunu temsil ederek tarihi bir savaş yürütüyor. Hatta savaş sanatında yeni bir sayfa açmıştır. Kürdistan Özgürlük Gerillasının bugün savaşta gösterdiği düzey, yeni bir şeydir. Bu kuşku götürmez bir gerçektir. Şimdi birçok kesim bu çağın teknolojisi karşısında, Türk devletinin karşısında, yine kimyasal silahlara karşı gerillanın alanlarını terk edeceğini, Türkiye’nin gerillayı önüne katarak sonuç alacağını ve gerillanın tasfiye olacağını umut ediyordu; hatta bazılarının bunun üzerinde hesapları da vardı. Bu hayali kuranların hayalleri kursaklarında kalacak. İşte bir kez daha görüldü ki, gerilla yenilmez bir güçtür. Temsil ettiği ruh, yürüttüğü savaş performansı, taktik derinliğiyle gerilla, her türden saldırı ve silaha karşı direnebilir. Bunun ispatı olan Zap, Avaşîn ve Metîna gözler önündedir. Biz burada propaganda yapmıyoruz; biz gerçekleri dile getiriyoruz. Hatta bu gerçekliği tamamıyla dile getirdiğimiz de söylenemez, çünkü gerçeklik çok daha büyüktür.

KÜRDİSTAN ÖZGÜRLÜK GERİLLASI KARŞISINDA YENİLMİŞTİR

Değerli arkadaşlar, saygıdeğer yurtseverler!

Türk devleti her Kürt siyasetçisini, Kürdistanî siyaset yürüten her çalışanı terörist olarak lanse etmek istiyor. Maalesef uluslararası güçler de bunu bir biçimde kabul ediyor. Bunun için Türk devleti bize karşı yürüttüğü savaşta bütün uluslararası yasa ve yöntemleri çiğniyor. Şimdi Türk devleti esasında Behdinan’da Kürdistan Özgürlük Gerillası karşısında yenilmiştir. Ancak kullanılması yasak olan silahları, yani kimyasal silahları ve taktik nükleer bombaları kullanarak bu yenilgili halini aşmak istiyor.

Yine Tahran’da yapılan toplantıdan bu yana açık bir biçimde Kuzey ve Doğu Suriye’ye karşı savaş ilan etmiştir. Buraya bir yandan DAİŞ, diğer yandan da Türk devleti saldırıyor. QSD’nin açıkladığı üzere şu ana kadar onlarca sivil insanı şehit etmişler. Katliam yapıyorlar. Hem sivilleri vuruyorlar; Arap halkımızı, Kürt halkımızı, Asuri-Süryanî halkımızı hedefliyorlar; hem de DAİŞ’e karşı savaşta öncülük eden komutanları tasfiye etmek istiyorlar, onlara karşı saldırılar geliştiriyorlar. Ben bu saldırılarda şehadete ulaşan tüm şehitleri Rêzan Cawid, Ferhad Şiblî ve Jiyan Tolhildan şahsında saygıyla anıyorum ve anılarının halkların özgürlük mücadelesinde yaşatılacağına inanıyorum. Kısacası Türk devleti terör ve katliam yürütüyor. Bu yöntemle Kürdistan Özgürlük Davasını yenmeyi istiyor. Bugün Kürdistan’ın her dört parçasına karşı bir savaş yürütüyor. Her dört parçadan insanları hedefliyor ve bu biçimde Kürdistan Özgürlük Hareketi’ni tasfiye etmek, Kürt halkının tüm kazanımlarını ortadan kaldırmak istiyor. Onlar bu biçimde Lozan’ın 100’üncü yılında Kürt soykırımını tamamlamak, hatta Lozan Anlaşması’nı daha da genişletmek istiyorlar.

BU DÖNEM OLAĞANÜSTÜ BİR DÖNEMDİR

Ama onlara karşı verdiğimiz mücadele, gerillanın bugün Zap, Avaşîn ve Metîna’da yürüttüğü direniş, esasında onların yenilgisini inşa etmiştir. Bütün halkımız bu gerçekliği bilmeli. Biz yeni bir dönemdeyiz; bu dönem olağanüstü bir dönemdir. Bu dönemde tüm yurtseverler elini taşın altına koymalı. Fedakarlık yapılmalı. Kürt gençliği başkaldırmalı; normal bir dönemmiş gibi bir yaklaşım geliştirmemeli, rolünü oynamalıdır. Kürt kadınları ve özgürlükçü kadınlar; tüm Kürdistanlı yurtseverler bu önemli dönemde mutlak olarak özgürlük mücadelesini yükseltmelidirler. Halk olarak eğer kendimize güvenirsek, Devrimci Halk Savaşı Stratejisi temelinde hareket edersek, özellikle de Efrîn’den Zap’a kadar elde edilen tecrübeden istifade edersek düşmanı yenebiliriz. Unutmamalıyız ki, bu dönemde ister Rojava’da olsun, ister Güney’de, ister Kuzey’de; eğer biz Kürdistan halkı olarak katliamcı Türk devletinin saldırılarını kırmazsak Ortadoğu’da irade olamayız ve Türk devleti Kürtleri ortadan kaldırır. Bu kesin bir şeydir. Bunun için herkes elini taşın altına koymalı, bu önemli dönemde Türk devletinin bu katliamcılığına ve işgalciliğine karşı ulusal birliği kurmalıyız. Birlik içinde, halk olarak örgütlenmemizi geliştirir ve ortaya çıkan tecrübeyi ustaca yeraltı ve yer üstünde Devrimci Halk Savaşı’nı yaratıcı taktiklerle uygularsak, kesin başaracağız.

FİNAL YILI YAPABİLİRİZ

Değerli arkadaşlar; saygıdeğer yurtseverler;

Biz bu yılı, final yılı yapabiliriz. Ama bunun için önce kendimize güvenmeli ve gereken fedakarlığı gerçekten göstermeliyiz. İnancımız budur: Eğer biz bu temelde gerçekten inançlı bir şekilde yaklaşırsak ve mücadele yürütürsek kesinlikle biz kazanacağız. Bu temelde 39’uncu 15 Ağustos yılını büyük bir yıl, bir final yılı yapmak istiyoruz. Bunun için bütün Kürdistan halkını güçlü katılmaya çağırıyoruz. Eğer böyle olursa özgürlük yürüyüşü 39’uncu yılda kesinlikle başaracaktır.

Bu umut ve inançla Diriliş Bayramı’nı bir kez daha hepinize kutluyorum.