Karasu: PKK ile KDP dört ana gündemde mutabakata vardı
Karasu: PKK ile KDP dört ana gündemde mutabakata vardı
Karasu: PKK ile KDP dört ana gündemde mutabakata vardı
Kürdistan İşçi Partisi (PKK) ile Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) arasında geçen günlerde varılan mutabakata ilişkin önemli bilgiler veren KCK Yürütme Konseyi üyesi Mustafa Karasu, KDP ile dört ana başlıkta anlaştıklarını söyledi. Görüşmenin aylarca öncesinden planlanmış bir görüşme olduğu ancak güney Kürdistan’daki seçim süreci ve Ulusal Kongre çalışmalarında yaşanan sorunlardan kaynaklı olarak ertelendiği bilgisini veren Karasu, Türk devletinin PYD’nin güçlenmesini istemediği için Rojava’da gerilim yarattığına dikkat çekti.
Barzani’nin Rojava ve PYD’ye ilişkin açıklamalarından sonra gerilimin daha da tırmandığını, bu görüşme ile bu gerilimin de ortadan kaldırıldığını ifade etti. Devrim süreçlerinde dünyanın her yerinde belli güçlerin öne çıkmasının doğal olduğunu kaydeden Karasu, “Mutabakatın önemli ayağı Rojava’dır” dedi.
Kuzey Kürdistan’da devam eden çözüm sürecinin yanı sıra, KDP ile PKK ilişkileri ve ulusal birlik konularında da mutabakata varıldığını kaydeden KCK Yürütme Konseyi üyesi Mustafa Karasu “KDP’nin, AKP’nin oyalama politikalarına destek vermesini değil eleştirmesini bekliyoruz” dedi.
Geçen günlerde KCK Eşbaşkanlığı, PKK ile KDP’nin üst düzey görüşmeler gerçekleştirdiğini ve önemli konularda mutabakata varıldığını duyurmuştu. Ardından Rojava Halk Meclisi üyeleri Güney Kürdistan’ın Hewlêr kentinde Bölgesel Kürt Hükümeti Başkanı Mesut Barzani ile bir araya gelmişti. Bundan sonra da Demokratik Birlik Partisi (PYD) ile Suriye Kürt Ulusal Cephesi (ENKS) toplandı. Yaşanan bu gelişmeleri, mutabakatın detaylarını, sağlanan mutabakatın Kürdistan’ın dört parçasında nasıl yansıma bulacağını, Cenevre-2 öncesi Kürtlerin hazırlık düzeyini ve Kürt Ulusal Birlik Kongresi çalışmalarını KCK Yürütme Konseyi üyesi Mustafa Karasu ANF’ye değerlendirdi.
Kürt örgütleri arasında gerilimin yükseldiği bir dönemde, eşbaşkanlığınız KDP ile PKK’nin üst düzey görüşmeler gerçekleştirdiğini ve bir mutabakata varıldığını duyurdu. Bu mutabakat nasıl gerçekleşti. Bize biraz detay verebilir misiniz?
Biz Rojava devrimi ile birlikte Kürtlerin süreçten güçlenerek çıkmasını istedik. Rojava’da Önder Apo’nun 20 yıllık mücadelesi, yine hareketimizin çalışmaları vardı. Belki yakın tarihe kadar Rojava’da büyük mücadele ortaya çıkmadı. Ancak Rojava halkı, bugüne kadar bütün parçalarda Kuzey’de, Güney’de, Doğu’da mücadele ederken Kürdistan için binlerce şehit veren, tüm parçaların özgürlük ve demokrasi mücadelesi ile ilgilenen politik bir halktır.
Bu yönüyle Suriye’de siyasal kriz ortaya çıktığında harekete geçen PYD’nin örgütlenmesi çok önemli sonuçlar yarattı. Biz hep Rojava’da bütün örgütlerin bir arada kalarak birlik içinde mücadele yürütmesini, uluslararası sahada da ortak hareket etmesini istedik. PYD ile ilişkilerimiz çerçevesinde politikalarının bu doğrultuda olmasını hep söyledik. Bunu yaparken de “PYD ile TEV-DEM güçlüdür, sadece onlarla bu devrim yürüsün, onlar hakim tek siyasi güç olsun” şeklinde bir yaklaşıma sahip olmadık.
‘2011 HEWLÊR TOPLANTISI BİZİM TEŞVİKİMİZLE OLDU’
Rojava için sadece Rojava’nın örgütleri değil, diğer parçalardaki Kürt hareketlerinin de ortak hareket etmesini doğru bulduk. Özellikle Güney Kürdistan’da belli siyasi gücü olan KDP, YNK, Goran ve İslami güçler ile PKK ortak hareket ederlerse, Rojava konusunda ortak yaklaşım içerisinde olurlarsa bunun Suriye’nin demokratikleşmesi ile Kürt sorununun çözümünde sonuç alacağı düşüncesiyle hep böyle bir yaklaşım içinde olduk.
Bu açıdan 2011’de Hewler’de Desteya Bilind çatısı altında toplanmayı biz teşvik ettik. Bu görüşmenin alt yapısını oluşturmada emeklerimiz, teşviklerimiz belirleyici oldu. Rojava’da KDP, YNK, Goran ve İslami tüm hareketlerin ortak hareket etmelerini sağlamaya çalıştık. Bunun sonucunda Hewler mutabakatı ortaya çıktı. Desteya Bilind oluştu. Bu adım Rojava’da önemli kazanımlara yol açtı.
‘NASIL Kİ GÜNEY’DE KDP İLE YNK ÖNE ÇIKTI, ROJAVA’DA PYD ÖNE ÇIKTI’
Daha sonraları kimi siyasi partilerin yanlış yaklaşımları oldu. KDP’nin de yanlış yaklaşımları oldu. Kuşkusuz orada yaşanan bir halk devrimidir. Dünyanın her yerinde olduğu gibi devrim süreçlerinde bir partinin öne çıkması gayet normaldir. Nasıl ki Güney Kürdistan’da yaşanan gelişmelerle KDP ile YNK öne çıktıysa, Rojava’da da PYD’nin öne çıkması doğaldır. Ancak bunu oradaki bazı güçler kabullenemedi. Özellikle PYD’nin orada etkili olmasını istemeyen Türkiye’nin kışkırtmaları gelişti.
KDP’de hegemonik bir yaklaşımla “bütün parçalarda ben egemen olayım” yaklaşımıyla Türkiye ve uluslararası güçleri de arkasına alarak Rojava’da hakim olabileceğini düşündü. Bu temelde PYD ile diğer örgütler arasında yine PYD ile KDP arasında gerilim arttırıldı. PYD hiç yanlış yapmadı, her şeyi doğru yaptı demiyoruz. PYD’nin de eksiklikleri olmuştur ama bunlar doğru yaklaşımla giderilebilirdi. Olmadı, gerilim arttı. Sonunda Barzani’nin ‘Rojava’da devrim yoktur. Oradaki kazanımları Esad rejimi bırakmıştır’ şeklindeki söylemi, gerçekliği ifade etmeyen, oradaki halkın büyük devrimine, büyük mücadelesine, ödediği bedellere saygılı bir yaklaşımı ortaya koymadığı için var olan gerilim daha da artmıştır. Bu yaklaşım doğru değildi. Onun için biz bu sorunun çözülmesi ve bu gerilimin daha fazla yükselmemesi için girişimde bulunduk.
‘PKK-KDP GÖRÜŞMELERİ AYLAR ÖNCESİNDEN PLANLANDI’
Aslında PKK- KDP görüşmeleri aylardır planlanan bir görüşmeydi. Sadece PYD ile ilgili bir görüşme değildi. Bu görüşmede PKK ile KDP ilişkilerini, Güney ve Kuzeyin durumunu tartışarak genel bir görüş alışverişi planlanıyordu. Ama önce Güney’deki seçimler araya girdi daha sonra Ulusal Kongre’nin geliştirilememesi gibi nedenlerle gecikti. Biz kendi açımızdan yaşanan bu gerilimin daha fazla sürmesinin faydalı olmayacağını düşündük. Bunun içinde özellikle gerilimin arttığı bir ortamda üst düzde görüşme gerçekleştirdik. Bu görüşmenin gerçekleşmesi ile birlikte doğal olarak Rojava sorunu da gündeme geldi.
‘4 ANA BAŞLIKTA ANLAŞTIK’
Bu görüşmede hangi konuları konuştunuz. Rojava dışında mutabakata vardığınız konular oldu mu?
Görüşmemiz 4 temel başlık altında gerçekleşti. KDP-PKK ilişkileri, Rojava’da yaşanan gelişmeler, Kuzey’de Önderliğimizin başlattığı demokratik çözüm süreci ve Güney Kürdistan’ın durumu, ulusal kongre gündemleriyle görüşmeler gerçekleşti.
Bu dört konuda da belli bir mutabakata varıldı. Bu mutabakatların başında Rojava’da yaşanan sıkıntıların giderilmesi, bir ulusal birlik çerçevesinde çözüm bulunması, Cenevre’ye ortak tutum ile gidilmesiyer aldı.
Rojava’daki örgütlerin kendi aralarındaki ilişkilerini düzeltmesi, bu konuda PKK ve KDP’nin yardımcı olması çerçevesinde bir mutabakat ortaya çıktı. İşte şu anda Rojava’daki Kürt örgütlerin gelip güneyde toplantılar yapması tamamen bu mutabakat gereğidir.
Bu mutabakatta PKK kendi görüşlerini söyledi. KDP de öyle. Kimse birileri adına konuşmadı. PYD adına ne bizim ne de KDP’nin konuşması doğru da olmaz zaten. Bizler sorunların çözümünde yardımcı olma ve teşvik etme temelinde yaklaştık. Sorunları çözecek olan asıl güç Rojavalı güçlerdir. Görüşmeyi genel olarak olumlu buluyoruz.
‘MUTABAKATIN ÖNEMLİ AYAĞI ROJAVA’DIR’
Bu mutabakatın Kuzey Kürdistan'a yansıması nasıl olacak, ya da olacak mı?
Mutabakatın önemli ayağı Rojava’dır. Eğer Rojava’da Kürtler ulusal birliklerini sağlamaz, bu çerçevede genel Kürt hareketleri arasındaki ilişkilerde yumuşama olmaz ve sağlıklı bir durum açığa çıkmaz ise; diğer alanlarda da gerilimi beraberinde getirir. Çünkü geçen dönemde durumun böyle olduğunu gördük. Rojava, Kürtlerin Filistin’i gibidir. Kürt halkının moral değeridir. Biz Rojava’ya öyle yaklaşıyoruz. Küçük ama tüm parçalara güç vermiştir. Rojava küçük parça olduğu için de diğer parçaların ona karşı sorumluluğu var, yalnız bırakamazlar. Bu bakımdan Rojava konusunda ortak noktada buluşma diğer konularda da olumlu bir etki yaratacaktır.
'KDP'NİN AKP'NİN OYALAMA POLİTİKALARINA DESTEK VERMESİNİ DEĞİL, ELEŞTİRMESİNİ BEKLİYORUZ'
Bu mutabakat, örneğin Türkiye’deki seçimleri etkiler mi?
Şu anda Türkiye’de bir ateşkes durumu ve bununla birlikte çatışmasızlık süreci var. Bu zaten hareketimizin, Önder APO’nun geliştirdiği bir süreçtir. Ama bu konuya AKP’nin yanlış ve yetersiz yaklaşımları oluyor. AKP bu süreci demokratik bir doğrultuda değerlendirmek yerine, seçimlere kurban etmeye çalışıyor. Biz bu yaklaşımların KDP tarafından da görülüp eleştirilmesini istiyoruz.
KDP’nin hükümet ile görüşmesi, belli siyasi ekonomik ilişkiler geliştirmesi sorun değil. Ancak KDP’nin AKP’nin oyalama politikalarına destek vermesini değil eleştirmesini bekliyoruz. Maalesef KDP, AKP’yi zorlayan değil AKP’yi mevcut çözüm getirmeyen politikalarında güçlendiren, ekonomik ve siyasi anlamda destek veren bir yaklaşım içindedir. Bu açıdan KDP ile Türkiye siyaseti konusunda görüş faklılıklarımız var. O nedenle şu anki haliyle bu mutabakatın Kuzey Kürdistan’daki özgürlük ve demokrasi mücadelesine, Kürt halkının statü kazanması mücadelesine direkt bir etkisi olmayabilir.
‘MUTABAKAT ULUSAL BİRLİK ÇALIŞMALARINI İLERLETİR’
Bu mutabakatın ulusal birlik çalışmalarını hızlandıracağını düşünüyor musunuz?
Eğer burada bir gelişme yaşanırsa ulusal kongre konusunda belli bir ilerlemenin yaratılacağını düşünüyorum. Çünkü bütün Kürtler beklenti içindedir. Ulusal birlik ve kongre toplantıları varken, umut verilmişken neden ertelendi? Halkımız haklı olarak bunu soruyor, bizden bunun cevabını bekliyor.
Kürt kamuoyunun bütün Kürt örgütlerinden birlik beklentisi var. Bunu PKK de, KDP de diğer Kürt partileri de biliyor. Bu açıdan Kürt halkının istemlerini karşılamak oldukça önemlidir. Kürtlerde ‘hep birlik olamadığımız için kaybediyoruz, dış güçler bundan yararlanıyor, parçalanmışlık bizi güçsüz düşürüyor’ şeklinde yaygın ve haklı bir kanaat var. Birlik olunursa bu endişe de ortadan kalkacaktır. Ulusal birlik, psikolojik açıdan da Kürt halkını rahatlatacağı gibi bütün parçalardaki özgürlük ve demokrasi mücadelesine de destek sağlayacaktır. Bu yönüyle tabikibu mutabakatın kongre çalışmalarına hız kazandırması ve destek vermesi gerektiğini düşünüyoruz. Beklentimiz budur. Yapılan üst düzey görüşmede bu yönlü karşılıklı bir temenni ve beklentide ortaya konuldu.
‘DESTEYA BİLİND’İN YENİDEN CANLANDIRILMASI GEREKİYOR’
Eşbaşkanlığınızın açıklamasından sonra Rojavalı partiler arasında bir görüşme trafiği başladı. Ayrıca Güney Kürdistan hükümeti ile de Rojava Halk Meclisi ve PYD’lilerin görüşmesi oldu. Yapılan açıklamalardan anlaşıldığı kadarıyla Kürt Yüksek Konseyi’nin yeniden canlandırılması ön görülüyor. Bu görüşmelerden beklentiniz nedir?
Kürt Yüksek Konseyi’nin oluşması halka büyük moral verdi. Rojava devrimini güçlendirdi. Bu açıdan olumlu bir deneyimdir. Bu deneyimi yeniden canlandırmak gerekiyor. ENKS gibi oluşumlar Desteya Bilind a Kurd’tan çekilerek ve aleyhte propaganda yaparak bu deneyimin zayıflatılmasında rol sahibi oldular. Destaya Bilind’i işlevsiz kıldılar. Şimdi görüşmeler oluyor. Görüşmeler nasıl oluyor, içeriği nedir, nasıl sonuçlanacak? Şu anda net bir şey söylemek mümkün değil. Çünkü görüşmeler devem ediyor ve henüz sonuçları açıklanmış değil. Ama görüşmelerden olumlu sonucun çıkacağına inanıyoruz.
Geçmişte olumsuz durumlar yaşandı. Bunun hiç kimseye faydası olmadı. Bu görüşmelerden mutlaka olumlu bir sonucun çıkması gerekiyor. Olumsuz sonuç çıkarsa Kürtler kaybeder. Bundan dolayı güney Kürdistan da kaybeder. Yapılan görüşmelerden bizim beklentimiz ve umudumuz Desteya Bilind’in yeniden canlandırılması kararıdır. Kürtler bundan böyle hem Suriye’de hem de uluslar arası alanda birlik olarak hareket etmelidir.
‘STATÜNÜN BİÇİMİ ÖNEMLİ DEĞİL, ESAS OLAN ÖZGÜR YAŞAMDIR’
Bu görüşmeler ve sağladığınız mutabakat Cenevre 2’ye sizce nasıl yansır? Kürtler Cenevre 2’ye ortak taleplerle gidebilecek mi?
Önemli olan Kürtlerin ortak hareket etmesi, ortak bir temsil ile Cenevre’ye giderek bir statü talep etmesidir. Federasyon mu olur, demokratik özerklik mi olur bu çok önemli değil. Bizim açımızdan özgürlük esastır. PYD’nin demokratik özerklik projesi bir özgürlük projesidir. Federasyon da olsa, bölgesel özerklik de olsa, kanton sistemi de olsa demokratik özerklik projesidir. Demokratik özerklik projesi, Kürt halkının özgür yaşam projesidir. Biz şöyle düşünüyoruz. Genel statü ne olursa olsun bunun içinde demokratik özerklik gerçekleşebilir. Biçiminin nasıl olduğu önemli değil, özü önemlidir. Bu konuda Kürtler anlaşabilir. Statü talebinin muhaliflere, devlete ve uluslar arası güçlere kabul ettirilmesi gerekiyor. Bu açıdan Desteya Bilind’in canlandırılması Kürtleri Cenevre’ye giderken daha da güçlendirecektir.
‘KÜRLER CENEVRE2’YE ORTAK TUTUMLA GİTMELİDİR’
Birlik olarak gidilirse ben Cenevre’nin bundan çok etkileneceğini düşünüyorum. Cenevre’ye devlet de, muhaliflerde, uluslararası güçlerde gidecek. Burada önemli olan Kürtlerin Cenevre’ye ortak bir tutum ve yaklaşım içinde gitmesidir. Bu şekilde Kürtlerin Cenevre’ye bir statü talebiyle gitmesi gerekiyor. Şu anda ne devlet ne de muhalifler Kürtlerin statüsünü kabul etmiyor. Kürtler de muhaliftir. Desteye Bilind da muhaliftir, PYD de muhalif bir güçtür. Mevcut rejimin değişmesini istiyorlar. Ama mevcut rejimin değişmesini isteyen Suriye muhalefeti şovence yaklaşıyor. Kürtleri olduğu gibi kabul etme, haklarını tanıma, kendi kendisini yönetmesini kabul etme noktasına gelmiş değildir. Suriye’de demokrasi ancak bunların kabulü ile gerçekleşir. Ama mevcut durumda bunlar kabul edilmiyor.
‘ROJAVA DEVRİMİ ORTADOĞU’DA YENİ BİR DEMOKRATİK UFUK’
Yeni oluşacak Suriye demokratik olmak durumundadır. Bunun içinde Kürt halkının özgür ve demokratik yaşamını kabul eden bir Cenevre, demokratik Suriye’yi yaratan bir Cenevre olur. Yeni Suriye demokratik temelde gerçekleşir. Bunu özelikle vurgulamak istiyorum. Suriye’nin demokratikleşmesi kesinlikle Kürt sorunun çözülmesi ve statülerinin kabul edilmesine bağlıdır. Kürtler statüleri ile Suriye’nin içinde yer aldıkları takdirde Suriye demokratikleşmek mecburiyetindedir. Çünkü artık Rojava demokratik bir ülkedir. Özgür bir ülkedir. Rojava demokratik özgür bir ülke olacaksa, Suriyede demokratik olmak zorundadır. Bir taraf otoriter, diğer taraf demokratik olamaz.
O bakımdan biz Kürtlerin birlik içinde Cenevre’ye gitmelerini Rojava’daki demokratik devrimi temsil etmelerini istiyoruz. Cenevre’ye Kürtler birlik halinde gittiği zaman oraya gelen herkes değişmek zorundadır. Rojava, Ortadoğu’da da yeni bir demokratik ufuk açar, zemin sunar, ivme kazandırır. Kürtlerin birlik içinde gittiği bir Cenevre’nin böylesi sonuçları olacağını düşünüyoruz.
‘KÜRTLERİN SÖMÜRGE STATÜSÜ ÇOK AĞIRDIR’
Ortadoğu dengelerinin yeniden oluşturulduğu bir süreçte Cenevre’de bir toplantı gerçekleştiriliyor. 90 yıl önce Lozan’da yapılan bir anlaşma sonucunda bölge yeniden şekillenmiş ve Kürtlerde bu şekillenmeye göre 4 parçaya ayrıştırılmıştı. Kürtler, “Lozan’da örgütsüz ve hazırlıksız oldukları için kaybetti” şeklinde yaygın bir kanaat var. Ortadoğu’nun yeniden şekillendiği bu dönemde, sizce Kürtler bu sefer hazırlıklı mı?
Sorunuza sondan başlayayım. Buna iki yönlü cevap vermek gerekiyor. Hem hazırlıklılar, hem de hazırlıksızlar. Hiç hazırlık yok, 21. yy’daki gibi hazırlıksızlar demek doğru olmaz. Tamamen hazırlıklılar demek de doğru olmaz. Tabi ki Kürtler son yıllarda verdikleri mücadele ile belli kazanımlar elde etti. Kürt halkı bilinçlendi,örgütlendi ve bütün parçalarda kendi özgürlüğü için mücadele edecek bir halk gerçeği ortaya çıktı. Mücadelelerde önemli bir gelişme düzeyini açığa çıkardı. 21. yy’daki gibi örgütsüz değiller. Ama diğer yandan Kürtlerin sömürge statüsü çok ağırdır. 4 parçaya bölünmüş, farklı ülkelerin kültürel soykırımcı politikalarına maruz kalarak çok ağır tahribatlar yaşamışlardır. Eskiden sadece Osmanlı ve Safevilervarmış. Dört parçaya bölünmesi ile İran, Irak, Suriye ve Türkiye devletleri düşman olmuş. Bu devletlerin her birinin arkasında uluslar arası güçler var. Bu devletlere karşı çıkmak aynı zamanda o güçlerle de karşı karşıya gelmek anlamına geliyor. Bu çok ağır bir durumdur. Bu durum karşısında sadece Kürtlerin belirli bir örgütünün olması, halkın özgürlüğü ve demokrasisi için mücadele etmesi yetmez.
‘ORTADOĞU’DA KÜRT DÜŞMANLARI BİRLİKTE HAREKET EDİYOR’
21. yy’da özgür ve demokratik yaşamı sadece bununla sağlamak mümkün değil. Bu açıdan işte ulusal kongre ve Kürtler arası birlik çok önemlidir. Rojava gibi küçük bir parça konusunda bile ortak hareket edemeyen Kürtler karşısında Ortadoğu’da Kürt düşmanları birlikte hareket ediyor. Kürtlerin bunu görmesi gerekiyor. Kürtler özgür ve demokratik yaşama kavuştukça demokratikleşmeyen söz konusu ülkeler daha da tehlikeli hale gelir.
Onlar bizim mücadelemiz geliştikçe saldırılarını daha da artırıyorlar. Birliklerini geliştiriyorlar. Kürtlerin özgür ve demokratik yaşama kavuşmaması için silahlanıyorlar. Bütün bu devletler harekete geçmişken halen Kürtler üzerinde hakimiyet kuran ülkeler, Kürtlerin özgür ve demokratik yaşamını kabul etmezken, Kürtlerin bu düzeyde parçalı olması büyük bir zafiyet ortaya çıkarıyor. Bu açıdan tam hazırlıklı olduğumuzu söyleyemeyiz. Bu, Kürtlerin büyük zaafıdır. Dünyada bu durumda olan herhalde hiçbir halk bu düzeyde dağınık, parçalı olamazdı. Mutlaka birliklerini sağlardı.
‘EĞER KÜRTLERE KALSAYDI ON KERE, YÜZ KERE BİRLİK GERÇEKLEŞİRDİ’
Ulusal birliğin önünde başka ne tür engellerin olduğunu düşünüyorsunuz?
Kürtlerin birlik olmaması için dış etkenler çok fazladır. Eğer Kürtlere kalsaydı on kere, yüz kere birlik gerçekleşirdi. Niye gerçekleşmesin ki. Peki, engel nedir? Engel açıktır. Çeşitli bölgesel ve uluslararası güçler Kürtlerin birliğini istemiyorlar. Kürtlerin parçalanmışlığı üzerinden hem Kürtleri kullanmak hem de diğer ülkeleri kendilerine bağlamak istiyorlar. Bu açıdan eğer Kürtler kendi birliklerini sağlayamaz, ortak tutum takınmazlarsa bu kürt halkının özgür ve demokratik yaşamını tehlikelerle karşı karşıya bırakır. Hiç kimse kendisini kandırmasın. Eğer Kürtler birlik olup dört parçada da özgür ve demokratik yaşamlarını kazanmazlarsa tek bir parçada elde edilen bir imkan derhal yok edilebilir, ortadan kaldırılabilir. Bu tehlike vardır ve bu tehlikeyi Kürtlerin görmesi gerekir. Yani parçalanmışlığın yarattığı sorunlarla, bu parçalanmışlığın uluslararası güçler tarafından nasıl kullanıldığını iyi çözmek, bunun bilincine varmak gerekiyor. Bu temelde hazırlıklı olmak gerekiyor. Eğer yeterli hazırlığımız yoksa dört parçaya bölünmüş olmanın, bu durumun bölgesel ve uluslararası güçler tarafından nasıl kullanıldığının daha tam bilincinde değiliz demektir. Bu açıdan umuyoruz ki bütün Kürt örgütleri bu durumun bilincine vararak şu anki örgütlenme düzeylerini, halkın özgürlük özlemini, halkımızın özgür ve demokratik yaşam için mücadele isteğini daha örgütlü hale getirirler. Kendi birliklerini güçlendirerek 21. yy’da özgür ve demokratik yaşama kavuşmuş olurlar. Umudumuz ve beklentimiz de budur.