Karasu: Önderliğin esareti Kürt varlığının inkarı demektir
KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a 5 Nisan 2015’ten bu yana uygulanan tecridin bir savaş nedeni olduğunu söyledi.
KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a 5 Nisan 2015’ten bu yana uygulanan tecridin bir savaş nedeni olduğunu söyledi.
KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a 5 Nisan 2015’ten bu yana uygulanan tecridin bir savaş nedeni olduğunu söyledi.
Kürt halkının kara gün olarak kabul ettiği 15 Şubat Uluslararası Komplosu’nun yıl dönümü yaklaşırken Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik tecrit uygulaması bu dönemde daha da ağırlaştırılarak devam ediyor.
MedNuçe Televizyonu’nda yayınlanan Politikalan programına konuşan KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu; 5 Nisan 2015’den itibaren Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile tüm görüşmelerin kesilmesi ve tecrit içinde tecrit uygulamalarının bir savaş nedeni olduğunu söyledi.
“Bir halkın Önderliğine karşı bu düzeyde bir politika bir savaşı ifade ediyor” diyen Karasu, dokuz aylık ağırlaştırılmış tecridin yeni bir komplonun devreye konulması olarak görmek gerektiğini belirtti.
‘ESAS SAVAŞ ÖNDERLİĞE YÖNELİK YÜRÜTÜLEN SAVAŞTIR’
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın komplo ile esaret altına alınmasının 15 gün sonra 18’inci yılına gireceğini belirterek, “Bir halkın Önderliğinin 18 yıl zindanda tutulması aslında o halka karşı nasıl bir zulüm uygulandığının, o halka nasıl yaklaşıldığının somut belgesidir. Dünya tarihinde Mandela var, bu gibi örnekler azdır. 5 Nisan’dan beri 9 aydır uygulanan tecrit neyi ifade ediyor? O günden bu yana savaş şiddetlendirildi. Savaşın şiddetlendirilmesi Önder Apo’ya uygulanan tecrit ile birlikte başladı” dedi.
Savaş kararının alınarak, Kürt Özgürlük Hareketi’ni tasfiye hareketinin başlamasını, daha önce planlanan “çökertme planı”nın uygulanmasını, 5 Nisan’da Öcalan’a uygulanan ağırlaştırılmış tecritle başladığını da söyleyen Karasu şöyle konuştu: “Bu yönüyle Kürt halkına karşı uygulanan savaşı değerlendirirken bunu tecritten ayrı ele almak yanlıştır. Savaş Kürt halkının iradesine yönelik yürütülen bir savaştır. Bu da Önder Apo’da somutlaşmaktadır. 9 aylık tecridi aslında yeni bir komplonun devreye konulması olarak görmek gerekir. Belki komplonun uluslararası ayağı zayıflatılmıştır. Ama Türk devleti, Kürt Özgürlük Hareketinin, Önderliğin üzerindeki komployu sürdürmek istiyor. Bir taraftan hem Önderlik tecrit altına alınıyor, yoğun bir baskı uyguluyor; diğer taraftan da Kürt Özgürlük Hareketinin yönetimine karşı PKK ve KCK yönetimine karşı da bir saldırı yapılıyor. Komplo sadece Önderliği esaret altında tutma değil, şu anda dışarıda olan, mücadele yürüten KCK ve PKK yönetimine karşı da bir komplo biçiminde sürdürülüyor. Zaten ‘Çökertme Planı’ var. ‘Çökertme Planı’ sadece şehirlerde bazı tutuklamalar ya da teslim alma yöntemleri değil, güya Önder Apo’yu da Kürt Özgürlük Hareketini de çökertecekler. ‘Çökertme Planı’ derken böyle bütünlüklü yaklaşıyorlar. Bu anlamda Önderliğin esaretinin doğru anlaşılması gerekiyor. Bu konuda yanlış anlaşılmalar var. Kürt halkı da doğru anlamalı, demokratları da doğru anlamalıdır. Bir halkın Önderliğine karşı bu düzeyde bir politika bir savaşı ifade ediyor.”
Bir ara Erdoğan’ın “Ben olduğum sürece dışarı çıkamaz” dediğini de hatırlatan Karasu, geçtiğimiz günlerde Leyla Zana ile Erdoğan’ın görüşeceğinden bahsedildiğini hatırlatarak, “Ne görüşecekleri bilinmiyor, o görüşmeden ne çıkar, çok önemli değil; ama Zana’nın tartışalım dediği konulardan biri de Önderliğin durumudur. O da diyor ki; İmralı’nın durumunu tartışacaksak hiç konuşmaya gerek yok, diyor. Şunu söylemek istiyorum. Esas savaş Önderliğe yönelik savaştır. Mutabakat reddedildi, Newroz’da Sırrı Süreyya’nın okuduğu mesaj reddedildi. ‘Bunlar İmralı’dakini meşrulaştırır’ dedi. Bırakalım Kürt sorununu çözmeyi, bütün şeyler İmralı’yı meşrulaştırır, Kürt hareketini meşrulaştırır diyor. Kürtlerin varlığını, Kürt sorununu tanımak anlamına gelir, diye düşünüyor. Kürt sorunu yoktur, diyor. O yüzden Önderliğin esaret altında tutulması, Kürtlerin varlığının reddedilmesidir. Kürt sorununun ezilerek yok edilmesidir. Devletin Kürt sorununda politikası nedir, derken şuna bakmak lazım; Önder Apo’ya yaklaşımına bakmak lazım. Bazılarının dediği gibi Önderlikle görüşme olursa şöyle olur, gibi değildir. Zaten imha ve savaşı yürütmek için tecrit uygulanıyor” diye konuştu.
‘MÜCADELEYLE TECRİT POLİTİKASI KIRILABİLİR’
“Burada Kürt halkının iradesi yok edilmek, ezilmek isteniyor. O yüzden tabii ki görüştürmek istemeyecektir. Görüşme olursa sorunlar çözülür, ya da yeni bir yol bulunur diyenler yanılıyorlar” diyen KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu, Kürt sorununda çözüm politikasının zaten görüşme ve müzakere ile çözülebileceğini de ekledi.
Şimdi bile istense sorunun çözümü için adım atılabileceğini de vurgulayan Karasu, şunlara dikkat çekti: “Bu hükümetin zihniyet ve politika değiştirmesi gerekiyor. Kürt sorununda çözüm kararlılığı olması lazım. Çözüm kararı varsa İmralı’ya gidebilir; çözüm kararı, çözüm politikası yoksa İmralı’ya gitmez. Çözüm politikası olmadığı için de bu tür şeyler olmaz. Çünkü onlar da biliyor ki, artık eskisi gibi olmaz. Eski tartışmalar olmaz. Önderliğin yanına gitseler Önderlik ne diyecek? ‘Tartıştık, buyurun çözmek istiyorsanız çözün’ diyecek. ‘Çözmüyorsanız benimle ne konuşuyorsunuz’ diyecek. Önderlik son görüşmelerde de adım atılmayacaksa bir daha gelmeyin, dedi. Gelirseniz bir sohbet olur, siyasi bir anlamı olmaz, dedi. Bu yönüyle şu anda Kürt Özgürlük Hareketine karşı, Kürt halkına karşı bir savaş olduğu için tecrit devam ediyor. Tecrit ancak bu savaş kararı biter, çözüm zihniyeti ortaya çıkarsa o zaman belki durumlar değişebilir. Mücadeleyle bu durum değiştirilebilir, bu tecrit politikası kırılabilir. Bu söylenerek ya da çağrılarla olmaz. Mücadele edilerek her şey ortaya çıkarılabilir.”