Karasu: Bugün 6-7-8 Ekim Direnişi'nin ruhu gerekiyor
KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu, 6-7-8 Ekim serhildanlarında yaşamını yitirenleri anarken, Erdoğan’dan yaptığı katliamların hesabının sorulacağını belirtti
KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu, 6-7-8 Ekim serhildanlarında yaşamını yitirenleri anarken, Erdoğan’dan yaptığı katliamların hesabının sorulacağını belirtti
Tarihi Kobanê direnişi, devrim içerisinde devrimi doğurdu. Ezilen ve özgürlük umudu taşıyan tüm halklara esin kaynağı oldu. Doğurmak en büyük sancısı olsa da ve her doğuşun kanamak en korkunç yanı olsa da; hayata yeni bir başlangıcın mümkün olduğunu direniş seçeneğiyle gösterdi Kobanê. Tarihin belirli kesitlerine benzerlik de taşıdı çünkü bu direniş tarihinden kopuk olmadığının işaretiydi. Ama kesinlikle farklıydı yine de. Evet, doğum bir kanama ancak umut yükünden yoksunluk içermeyen bir kanama. Zira bir günde on binlerce insanın katledilebileceğini de söylemişti Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan özgürlük umudunu taşıyarak, hem de zalimin zulmünü bilerek! Gelgelelim, ehlileştirilmeye karşı isyancı bir halk için çığlıklar böyle bir aralıktan yayılıyor. Direnmek tek yolu, kazanmakta yegane gerçeği oluyor. Bu açıdan Kobanê direnişi, bu aralıkta ortaya çıkan 6-7-8 Ekim olayları Kürt ulusal birliğinin toprağa serpilen tohumları olurken, bugün de yeşerme olgunluğuyla yeni bir zaman ve mekana kapı aralıyor.
Bundan 3 yıl önce, 14 Eylül’ü 15 Eylül’e bağlayan gece DAİŞ çeteleri Musul’da ele geçirdikleri ABD silahları ve Reqa'da elde ettikleri Rus silahlarıyla üç koldan Kobanê’ye kapsamlı bir saldırı başlattı. DAİŞ çeteleri daha öncede iki kez Kobanê’de kendini denemişti. Ancak Kobanê’yi kolay kolay düşüremeyeceğini anlamış olan çeteler, bu kez daha büyük bir güçle kente yeniden saldırdı. Çetelerin 4’üncü cephe saldırıları da baş müttefiki Türkiye’dendi.
Türkiye, DAİŞ çetelerinin cephanesini Cerablus’tan trenlerle Girê Spî’ye taşıyordu. Buna karşı da Bakurê Kurdistan halkı da Kobanê sınırına akın ederek 18 Eylül’de nöbet eylemlerine başlamıştı.
Tarih 27 Eylül’e geldiğinde DAİŞ çeteleri daha önce Musul’da rehin aldığı Türk Konsolosluğu’nun 49 çalışanını, AKP ile vardıkları anlaşma sonucu Girê Spî sınır kapısından Türkiye’ye teslim etti.
O güne kadar aldığı tüm rehineleri katleden DAİŞ çeteleri, bu kez rehineleri teslim ediyordu!
Türkiye ile DAİŞ arasındaki “Kobanê anlaşması” dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu tarafından “diplomatik zafer” olarak lanse edilirken, Halk Savunma Merkezi Karargah Komutanı Murat Karayılan ise Davutoğlu’nun bu açıklamasını ‘diplomatik rezalet’ olarak tanımladı.
DAİŞ çetelerinin 15 Eylül’den Ekim ayının başına kadar devam eden yoğun saldırıları amacına ulaşmadı. İlk 20 günde Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın seferberlik çağrısı ile Kürdistan’ın dört parçasından ve dünyanın dört bir yanından gelen binlerce direnişçi, DAİŞ çetelerinin saldırılarına karşı muazzam bir inançla savaştı.
DAİŞ Kobanê’de dört stratejik nokta olan; Miştenûr Tepesi, Kültür Merkezi, Asayiş binası ve Mürşitpınar Sınır Kapısı’nı ele geçirmek istiyordu.
DAİŞ çeteleri tüm tekniğiyle Kobanê’ye yönelirken, Kurban Bayramı namazını da Kobanê’de kılacaklarının propagandasını yapıyordu.
4 Ekim 2014 tarihinde DAİŞ çetelerinin Kobanê’ye saldırılarına karşı, Miştenur’da kutlanacak olan Direniş Bayramı’na, özgürlük savaşçılarının sabaha kadar susmayan mermi sesleri arasında Kobanê halkının kıldığı bayram namazı eşlik etti.
Yoğun saldırılar neticesinde çeteler 5 Ekim 2014’te artık kente varmıştı. iİk olarak Miştenûr Tepesi'ni işgal eden çeteler, tanklar ve tüm tekniğiyle kente girdiler. Kentin pek çok yerine hakim Mistenûr Tepesi'nden kenti bölmek isteyen çeteler 6 Ekim’de Bakur’a sınır olan Kaniya Kurdan Mahallesi'ni de işgal etmişti.
Savaşın böylesine kızıştığı o dönemde DAİŞ ve AKP çeteleri açık işbirliği içerisindeydi. R.T. Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonraki ilk yurtiçi gezisini yaptığı Antep’te, 7 Ekim 2014’te Suriyelilerin kaldığı kampta konuşurken büyük bir iştahla “Kobanê düştü düşecek!” diyordu.
Ama tarih, çete sözcülüğü yapan Erdoğan’ı değil, direnenleri haklı çıkaracak ve Kobanê düşmeyecekti.
Bu sırada Rojava ve Kobanê direnişi dışında başka hiçbir yerde çetelerin saldırılarına karşılık veren yoktu. Türk devleti “Kobanê düştü düşecek!” diyordu ama dedikleri olmadı. Direniş tüm hesapları tersyüz ederken, çetelerin tüm planlarını da boşa çıkardı. Kobanê, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın ifadesiyle ‘Sonun başlangıcı savaşıydı.’ Erdoğan ve DAİŞ açısından ‘Sonunun başlangıcı’ olarak anlam kazanan Kobanê direnişi, umutların tükenmediğini Öcalan’ın da ifadesinde göstererek somutluk kazanıyordu. Bu sırada Erdoğan’ın söylemlerine cevap olarak Kobanê için Bakur halkı, 6-7-8 Ekim’de serhildana kalktı.
Kürdistan boydan boya tarihi serhildan günlerini yaşıyordu
6-7-8 Ekim Serhildanı Bakurê Kurdistan ve Türkiye kentlerinde dalga dalga yayılırken, bu serhildanlarda 40’a yakın yurtsever Türk devleti tarafından katledildi. Bu sehildanda Kürt gençleri ve halkı, kadını ve erkeğiyle bütün şehirleri, ilçeleri, mahalleleri kontrol altına aldı. Öyle ki Amed’den Habur’a kadar yol boyu hiçbir polis ve asker kontrolü kalmamıştı. Kürdistan boydan boya tarihi serhildan günlerini yaşıyordu. Bu tarihi serhildan karşısında Türk devleti çaresizlik içerisinde yurtsever halkı katletmekten geri durmazken, yurtsever halk da ölümü göze alarak direnişini bütün alanlara yaydı. Bakur öncülüğünde gelişen bu direniş Kürdistan parçalarının tamamında ve Avrupa ülkelerinde yaşayan tüm Kürtleri bir araya getirdi.
KARASU: ERDOĞAN-DAİŞ'E KARŞI MÜCADELENİN ZİRVESİ
KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu’ya 6-7-8 Ekim serhildanlarının açığa çıkardığı ruhu sorduk. Karasu, “6-7-8 Ekim Kobanê’yi destekleme eylemleri, DAİŞ’in Kobanê’ ye saldırması, özellikle Tayyip Erdoğan’ın ‘düştü, düşecek, Kobanê Kürt şehri değil, Ayn El Arap’tır, Arap şehridir’ demesi karşısında Kürt halkının büyük öfkesinin ortaya çıktığı dayanışma eylemleri, direnişleri olarak görmek gerekir” dedi.
Eylemlerde yaşamını yitiren 40’a yakın yurtseveri anan Karasu, onların Kobanê direnişinin başarıya ulaşmasında tarihsel rol oynadıklarını belirtti.
KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu şu değerlendirmeleri yaptı:
“Kobanê direnişi tarihi bir direniştir. Tarihi Kobanê direnişi, Rojava devrimini savunan bir direniş olmanın dışında tüm insanlığı savunan bir direnişti. Bu yönüyle de DAİŞ'in yenilgiye uğratılmasında çok önemli bir rol oynamıştır. Kobanê direnişini destekleyen, moral veren bütün eylemler, direnişler Kobanê direnişinin başarılı olmasında belirleyici rol oynamışlardır. Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz; eğer Kobanê’de, Kobanê direnişçileri DAİŞ’e karşı başarı kazandılarsa bunda en büyük rol başta Bakurê Kürdistan olmak üzere Kürdistan’ın dört parçasında ve Avrupa’da yaşayan Kürtlerin Kobanê direnişini desteklemeleri sonucu gerçekleşmiştir.
Kobanê direnişine en büyük manevi destek halkların desteği olmuştur. 6-7-8 Ekim Kobanê serhildanları sonrasında bilindiği gibi 1 Kasım Dünya Kobanê Günü olarak kabul edilmiştir. Bu yönüyle Kobanê’yi destekleme eylemleri Kobanê etrafında bir enternasyonal destek, bir enternasyonal barikat kurma rolü oynamıştır."
Kobanê etrafında oluşan bu enternasyonal ruhun Bakurê Kürdistan ve Türkiye kentlerinde gelişen 6-7-8 Ekim Kobanê serhildanlarıyla zirveye ulaştığını kaydeden Karasu, şöyle devam etti:
"Bakurê Kürdistan’da ve Türkiye’de demokratlar, solcular, sosyalistler Kobanê direnişine büyük destek verdiler. Suruç sınırlarında Kobanê direnişine büyük destek verenler içinde Türkiye’den sosyalist güçler, demokratlar, Aleviler, Aydınlar, kadınlar, gençler önemli yer aldılar. Bu bakımdan, 6-7-8 Ekim Kobanê eylemlerini Kobanê sınırında, Suruç’ta aylarca süren Kobanê direnişini destekleme eylemlerinin zirvesi olarak değerlendirmek lazım. En güçlü biçimde hamlesel bir dayanışma örneği olarak görmek lazım. Bu da, Kobanê direnişinin başarısında çok önemli rol oynayan bir direniştir."
'HALKLARIN BİRLİĞİNİN ZAFERİ'
Kobanê direnişinin başarısının, Kobanê’ de fedaice direnenlerin yanında, Kobanê direnişini destekleyen halklara ait olduğunu ifade eden Karasu bu konudaki yanılgılı yaklaşımlara şu şekilde dikkat çekti:
"Kobanê halkı, Rojava halkı hiçbir zaman şunu unutmamalı; eğer bugün Rojava devrimi ayakta duruyorsa, bu, Kobanê direnişinin zaferinden geçmiştir. Kobanê direnişinin başarısı da halkların dayanışmasıyla, halkların desteğiyle olmuştur. Hiç kimse bu konuda yanlış bir değerlendirme yapmasın. ABD uçakları DAİŞ mevzilerini mecbur kalıp vurmaya başlamıştır. Çünkü bütün dünya Kobanê direnişinin etrafında birleşti. ABD uçakları da Kobanê’de DAIŞ’i vurarak dünya halklarının DAİŞ’e karşı mücadelesinden ve bunun yarattığı moral yararlanmak istedi. Bu yönüyle orada ABD uçaklarının vurmasını değil esas olarak halkların desteğini görmek lazım. Halkların Kobanê direnişinde desteğini ve verdiği moral gücü görmek lazım. Kobanê'de onlarca enternasyonal direnişçi şehit düşmüştür. Onlar, Kobanê direnişine büyük güç ve moral vermişlerdir. Kobanê direnişçileri o en zor koşullarda fedaice direnmişlerse bunda Bakurê Kürdistan, Türkiye halklarının, dünya halkının büyük desteği vardır.”
YPG STRATEJİ DEĞİŞİKLİĞİNE GİDİYOR
YPG/YPJ güçleri, 10 Ekim’e kadar çetelerin ilerleyişini engellemek amacıyla strateji değişikliğine gitti. Özgürlük Meydanı’nın güneyinden, sınır kapısının doğusundan Til Şeîr tepesinin batısına kadar savunma hattı oluşturuldu.
'ERDOĞAN'IN HEVESİ KURSAĞINDA KALDI'
Bu süre zarfında Erdoğan Kobanê’deki hesaplarının tutmayacağını anlayınca ve Kürt sorunun çözümünde her hangi bir politikasının olmadığı deşifre olmaya başlayınca Kürtlere dönük örtülü savaşını açıktan yapmanın kararını aldı. Erdoğan başkanlığında 30 Ekim 2014’te toplanan Milli Güvenlik Kurulu zirvesinde Kürt Özgürlük Hareketi şahsında Kürtlere dönük tasfiye ve savaş kararı alındı.
Karasu, 6-7-8 Ekim Eylemleri'nin Erdoğan’ın Kürt sorununu şiddetle ezme politikasına da cevap olduğunu ifade ederek, şunları dile getirdi:
"Erdoğan’ın Kobanê'de DAİŞ’i desteklemesinin nedeni, sadece Kobanê’nin düşmesini sağlama desteği değildi. DAİŞ bütün Rojava'ya hâkim olacak ve oradan da bütün Kürtleri ezen karşı devrimci rol oynayacaktı. Erdoğan, DAİŞ’e böyle bir rol vermişti; Kobanê şahsında Kürt Özgürlük Hareketini ezmek istiyordu. Kürt halkının moralini bozmak, umudunu kırmak istiyordu. Ama 6-7-8 Ekim olaylarıyla halkımız, gençler Erdoğan’ın bu hevesini kursağında bırakmıştır. İşte bu direnişle birlikte Erdoğan, Türk faşizmi, Türkiye’deki soykırım rejimi şunu görmüştür; Kürt Özgürlük Hareketi'nin esas kaynağı, Bakurê Kurdistan’dır. Bakurê Kürdistan’da özgürlük hareketi ezilmediği müddetçe Rojava devrimi ezilemez, Başur’daki kazanımlar ezilemez. Bunu gördükleri için 30 Ekim'de Kürt Özgürlük Hareketi'ni tasfiye etme kararı aldılar. 30 Ekim tarihinde Milli Güvenlik Kurulunda Kürt Özgürlük Hareketi'ni ezme kararı aldılar çünkü Kürt sorununda çözüm politikaları yoktu. Gelinen aşamada ya Kürt sorununun çözüm için adım atacaklardı ya da ezeceklerdi. Ekim olayları şahsında Kürtlerin güçlendiğini görünce, çözüm politikaları olmadığından Kürt Özgürlük Hareketi'ni tasfiye etme kararı aldılar. Bu anlamda 6-7-8 Ekim Kobanê direnişini destekleme serhildanlarını, direnişlerini değerlendirirken birde bu bakımıyla değerlendirmek gerekiyor.”
İNTİKAM HAMLESİ
YPG/YPJ güçlerinin ikinci hamlesi, oluşturdukları bu savunma hattında gücünü yeniden toplamaktı. Bir sonraki hamle ise, 18 Aralık 2014’te başlayan ‘Kobanê Şehitlerinin İntikamı’ hamlesi oldu. Bu hamle çetelerin işgal ettiği Kobanê’yi özgürleştirme hamlesiydi.
İLKİN KÜLTÜR MERKEZİ ÖZGÜRLEŞTİRİLDİ
İlk olarak 21 Aralık 2014’te tam 14 saat aralıksız süren Kültür Merkezi önündeki çatışmalar sonuç vermiş, Kültür Merkezi DAİŞ çetelerinin işgalinden kurtarılmıştı. Ardından Özgürlük Meydanı da çetelerden temizlenerek özgürleştirilmişti. 25 Aralık 2014’te ise Asayiş binasının çevresi ve belediye binası özgürlüğe kavuşmuştu. Yeni yılın ilk müjdesi ise, Mekteba Reş’in (Gîvara Gulalî Kalesi) özgürleştirilmesi oldu.
134. GÜNDE MİŞTENÛR'DA YPG BAYRAKLARI
Tarih 26 Ocak 2015’i gösterdiğinde Kaniya Kurdan ve Miştenûr’da YPG bayrakları 134 günlük soluksuz bir direniş sonrası yeniden dalgalanıyordu artık.
YENİ BİR ZAMANDA 6-7-8 EKİM DİRENİŞİ RUHU
Tarihi Kobanê direnişi devrim içerisinde devrimi doğurdu. Ezilen ve özgürlük umudu taşıyan tüm halklara esin kaynağı oldu. Doğurmak en büyük sancısı olsa da ve her doğuşun kanamak en korkunç yanı olsa da; hayata yeni bir başlangıcın mümkün olduğunu direniş seçeneğiyle gösterdi, Kobanê. Tarihin belirli kesitlerine benzerlik de taşıdı çünkü bu direniş tarihinden kopuk olmadığının işaretiydi. Ama kesinlikle farklıydı yine de. Evet, doğum bir kanama ancak umut yükünden yoksunluk içermeyen bir kanama. Zira ‘bir günde on binlerce insanın katledilebileceğini de söylemişti Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan özgürlük umudunu taşıyarak, hem de zalimin zulmünü bilerek! Gelgelelim, ehlileştirilmeye karşı isyancı bir halk için çığlıklar böyle bir aralıktan yayılıyor. Direnmek tek yolu, kazanmakta yegane gerçeği oluyor. Bu açıdan Kobanê direnişi, bu aralıkta ortaya çıkan 6-7-8 Ekim Olayları Kürt ulusal birliğinin toprağa serpilen tohumları olurken, bugünde yeşerme olgunluğuyla yeni bir zaman ve mekana kapı aralıyor.
Kürtler bugün de öz vatanlarında uysallaştırılması gereken, gölge bir halk haline getirilmek isteniyor. Direndiğinde ise korkulası, başa bela gölgeden her an gerçekliğe bürünebilecek kadar sınırları belirsiz ve her yerden birden bire fırlayacakmış gibi durmasını bilen bu halkın tüm kazanımları Türk devletinin öncülüğünde geliştirilmek istenen Kürt karşıtı bir blokla ortadan kaldırılmak, Kürtler tarihten silinmek isteniyor.
Bugün direnişçi Kürt halkının tüm kazanımlarına tüm parçalarda kast etmek isteyen Türk devletinin öncülüğünde gerçekleştirilmeye çalışılan kirli ittifak karşısında, 'yeni bir 6-7-8 Ekim serhildanlarına ihtiyaç yok mu' sorusunu da Karasu’ya yönelttik.
‘6-7-8 Ekim serhildanları büyük bir devrimci hamledir’
Karasu, şunları ifade etti: “6-7-8 Ekim olayları, Türk devlet geçeğinin bütün faşist yüzünü açığa çıkardı. Kürt sorununda çözüm politikasının olmayan Erdoğan’ın da, Türk devletinin de maskesini düşürdü. 30 Ekim 2014 kararları, Türk devletinin birkaç yıldır yaptığı oyalama politikasını açığa çıkardı. Kuşkusuz, Kürt Özgürlük Hareketi sorunu demokratik yollardan çözmek istiyordu. Önder Apo bu anlamda büyük bir çaba gösterdi ama 6-7-8 Ekim olaylarıyla birlikte Türk devletinin çözüm politikalarının olmadığı da anlaşıldı. Bunu sadece biz değil, Önder Apo da anladı. Önder Apo da görüşme notlarında Türk devletinin Ekim olaylarından sonra Kürt Özgürlük Hareketi'ni tasfiye kararı aldığını özellikle belirtti. 6-7-8 Ekim olayları tabii ki büyük olaylardır, büyük bir devrimci hamledir. Kürt halkının örgütlü gücünü ortaya koymuştur. Bu direnişi gerçekleştiren bir halkın özgürlük mücadelesi tasfiye edilemez, ezilemez. Bu tür serhildanları er geç Kürt halkının özgürlük mücadelesinin gelişmesinde tarihsel rollerini oynayacaklardır.
Bugün de ihtiyaç olan, 6-7-8 Ekim ruhudur. Hatta bugün daha önemli bir hale gelmiştir çünkü Erdoğan’ın son günlerde yaptığı konuşmalar, Kürtlerin birliğinin ne kadar önemli olduğunu ortaya koymuştur. Kürdistan parçalarındaki halkın bütün kazanımları konusunda birbirlerine nasıl destek vermesi gerektiğini ortaya koymuştur. 6-7-8 Ekim serhildadnı zaten Bakur Kürdistan’ın Rojava Kürdistanı'ndaki devrimci mücadeleyi desteklemesiydi. Bu yönüyle 6-7-8 Ekim serhildanı aslında Rojava devrimiyle Bakurê Kurdistan devrimini birleştiren, Rojava halkının mücadelesiyle, Bakurê Kurdistan halkının mücadelesini birleştiren çok önemli bir etken oldu. Kürtler herhangi bir saldırı karsında birlik ruhunu, dayanışma ruhunu her zamankinden daha fazla göstermelidirler. Bu açıdan, 6-7-8 Ekim serhildanı Kürdistan parçalarının dayanışma açısından örneğini teşkil etmektedir. Böyle bir tarihsel rolü ve önemi bulunmaktadır.”
'ERDOĞAN KATLİAMLARININ HESABINI VERECEK!'
KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu, 6-7-8 Ekim serhildanlarında yaşamını yitirenleri anarken, Erdoğan’dan yaptığı katliamların hesabının sorulacağını belirtti ve ekledi: “6-7-8 Ekim olayları sırasında şehit düşenleri direnişçi halkı bir daha saygıyla, minnetle anıyorum. Erdoğan’ın nasıl olduğu daha aydınlatılmamış olan iki üç Hizbullahçının öldürülmesi olayını öne çıkararak 6-7-8 Ekim olaylarında yaptığı katliamları unutturmak istiyor ya da gerçekleri saptırmak istiyor. Ama ne yaparsa yapsın gerçekler saptırılamaz. Erdoğan bütün katliamlarının hesabını vereceği gibi 6-7-8 Ekim olaylarında Kürt halkına yaptığı katliamların hesabını da verecektir.
6-7-8 Ekim olayları Kürt halkının DAIŞ’e karşı mücadelesinin, Erdoğan’a karşı mücadelesinin zirvesiydi. Bunun karşısında da Erdoğan faşizmi DAİŞ’ten yana olduğunu hem bu olaylar sırasında gösterdi hem de daha sonradan Kürtlere yönelik, demokrasi güçlerine yönelik katliamlarla gösterdi. Bu açıdan 6-7-8 Ekim olayları vesilesiyle dayanışma eylemlerini bir daha hatırlatıyor ve onları unutmayacağımızı belirtmek istiyorum."