Sabaha karşı yayınlanan 693 ve 694 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameler ile dihaber, Gazete Şujin ve Rojeva Medya gazetesi kapatıldı. AKP-MHP ittifakının faşist uygulamalarının bir halkası olarak kapıları mühürlenen bu basın kuruluşlarının çalışanları, baskı rejimine teslim olmayacaklarını vurguladı. 9 aylık yayın hayatı boyunca birçok önemli habere imza atarak, gerçekleri gün yüzüne çıkaran dihaber’in muhabirlerinden Özgür Paksoy, özgür basın geleneğinin temsilcileri olduklarını vurguladı.
GERÇEKLERİ KARANLIKTA BIRAKMAYACAĞIZ
dihaber’in ağır OHAL koşullarında kurulduğunu anımsatan Paksoy, sıkıyönetim boyunca birçok gazete, dergi ve ajansın kapatıldığını, bu kadar baskı ve engellemelere rağmen çalışmalarını sürdürdüklerini anlattı. Paksoy, “Özgür basın geleneğini sürdürmek ve gerçekleri yazmak için Kasım 2016’da dihaber kuruldu. Gerçekleri karanlıkta bırakmayacağız. Yazmaya, halkın sesini yansıtmayı sürdüreceğiz” diye konuştu.
BİZDEN ÖNCEKİLERİN SESİ OLMAYA DEVAM EDECEĞİZ
Kapatılmaya kadar varan sürece kadar sürekli baskıların odağında olduklarını vurgulayan Paksoy, bu süreçte internet sitelerinin 15 defa engellendiğini, çalışanların haber takibi sırasında gözaltına alınıp tutuklandığını, darp ve tehdit edildiğini aktardı. Paksoy, “Haber takibi yapan arkadaşlarımız defalarca gözaltına alındı. Bugün yine bir KHK ile uyandık ve bu KHK özgür basına yönelik bir saldırıdır. 90’lı yıllarda özgür basın geleneği nasıl sürdüyse bundan sonra da aynı şekilde bunu sürdüreceğiz. Sokağa çıkma yasakları dönemlerinde Cizre, Nusaybin, Gever, Sur’da halkın sesi olduk. Ve asla geri adım atmadık. KHK’ler bizim önümüze engel koyamayacak. Biz bizden önce yazanların sesi olmaya devam edeceğiz. Bir adım bile geri atmayacağız” vurgusu yaptı.
TEŞHİR ETTİĞİMİZ İÇİN HEDEF OLDUK
Amed Newroz’unda polis kurşunuyla katledilen Kemal Kurkut cinayetini deşifre ettiklerini, Şapatan’da köylülerin ağır işkencelerden geçirilmesinin haberini duyurduklarını, Manisa’da arama yaptığı evde hırsızlık yapan polisi deşifre ettiklerini aktaran Paksoy, devletin bu katliam politikalarını, Kürt halkına dönük saldırıları teşhir ettikleri için hedef haline gelip, kapatıldıklarını kaydetti. Paksoy, “Bundan sonra da yaşananları yazacağız. Özgür basın geleneği bundan sonra da Apê Musa, Gurbeteli Ersözlerden Rohat Aktaş’a geldiyse bundan sonra da bu bayrağı dalgalandıracağız. OHAL koşullarında çok ağır şartlar yaşanıyordu. Referandum sonrasında bölgede yoğun bir savaş politikaları devreye konuldu. Orman yangınları, sokağa çıkma yasakları, hak ihlalleri aldı başını gitti. Yasaklar ardından yıkımlar oldu. Sur’da ağır bir yıkım var. 5 bin yıllık tarih yok ediliyor ve biz tüm bunları teşhir ettik. Bugün de görüyoruz ki yaptıklarımızdan nasıl bir hedef haline geldik. Sesimizi susturmak için gözaltına alınıp, tutuklandık ama sesimizi susturamayacaklar” diye konuştu.
KADINLARIN HALA DİRENİYOR OLMASINA DAYANAMADILAR
Gazete Şujin editörü Ceren Karlıdağ, medyanın eril diliyle derdi olan, haberleri ters yüz eden, eril dile alternatif yeni bir dil yarattıklarını dile getirdi. Kadınlara dönük AKP öncesindeki eril zihniyetin, AKP’yle tavan yaptığını anımsatan Karlıdağ, neden hedef alındıklarını şöyle anlattı: “AKP uygulamaları, cezasızlık politikaları dudak uçuklatan ve kadını tamamen kamusal alandan yok sayan bir anlayış ve pratikle kendini var eden bir zihniyet ile karşı karşıya kaldık. Tabi ki bu süreçte kadınları hedef alan zihniyetin, bir kadın gazetesini hedef alması da bizi şaşırtmadı. Zaten biz doğrudan veya dolaylı olarak hedefteydik. Son süreçte örneğin ortaya çıkardığımız istismar vakalarında direkt failler ve yakınları tarafından tehdit ediliyorduk. Öncesinde daha çok haberlerin ardından hukuksal yolları deneyen failler, son süreçte direkt büyük bir ‘cesaretle’, erkek egemen bir zihniyetin sırtlarını sıvazlamasıyla gazetemize yönelmişlerdi. Bunun devlet ayağı da kendisini KHK ve kapatmalarla gösterdi. Gazetemiz kapandı, böyle bir süreçte kadınların sesini duyurabilme gerçekliğine dayanamadılar aslında. Faşizmin ve tek adam rejiminin yükseldiği bir dönemde kadınların hala sokakta olmalarına dayanamadılar. Kadınların hala Yüksel Caddesi’nde direniyor olmalarına, hala Sur’da direniyor olmalarına, hala Şengal’de 73 fermanın ardından demokratik özerklik mücadelesi veriyor olmalarına dayanamadılar. Biz bunun göstericisiydik. Yansıtıcı demiyorum çünkü yansıtmakla kalmayıp hissediyorduk bunu.”
ŞUJİN KADIN GÜCÜNÜN BİR BÜTÜNÜDÜR
Bu süreçte baskı ve zor uygulamalarının birçok kesimi istese de istemese durağanlaşmaya götürdüğünü, bundan etkilenmeyen tek kesimin kadınlar ve kadın gazeteciler olduğunu dile getiren Karlıdağ, “Kadın gazetecilere yönelik baskılar Şujin’den önce de vardı. Buna rağmen susmayan, örgütlenen ve örgütlü gücünü de haberlerine yansıtan, yansıttığı haberlerle yeni bir kadın gazetecilik anlayışı yaratıldı. Yeni bir akımdır bu. Var olan güç kanalize edildi haberlere, yazıya ve dile. Aslında buna dayanamadılar. Şujin Nuriye Gülmen’dir, Nujiyan Erhan’dır, Deniz Fırat’tır, Güldanya’dır, dün Diyarbakır’da katledilen Elvan’dır. Şujin bu kadınlardır. Bu kadınların gücünün bütünüdür. Maruz bırakıldığı haksızlıkların bütünüdür. Bu kadınların direnişlerinin bütünüdür. Bugün Nuriye’nin sesini kısamadılar. Nuriye’nin sesi Şujin’dir. Nujiyan’ı Şengal’de katlettiler ama bugün Şengal’deki kadın devrimi tüm dünyanın gözleri önünde yaşanıyor. Şujin bunların toplamıdır ve aslında bu kapatma meselesi, sizi yok sayıyoruz, görmüyoruz meselesi değil. Altında daha büyük bir nefret ve öfke var. Diğer kurumlara nazaran kadın olmaktan, kadın gazeteci olmaktan kaynaklı daha büyük bir tahammülsüzlük var. Biz bu tahammülsüzlüğü çok iyi tanıyoruz. Katledilen kadınlardan tanıyoruz. Birbirinden farklı bir tahammülsüzlük değil” dedi.
ÇUVALDIZI BATIRMAYA DEVAM EDECEĞİZ
Bu baskı rejimini iyi tanıdıkları için mücadele yöntemlerini de bildiklerini kaydeden Karlıdağ, “Kadın gazeteciler olarak Şujin ekibi olarak o gücümüzü, yeniyi yaratma isteğimizi, eril medyanın o diline çuvaldızı batırma isteğimizi sürdüreceğiz. Devam edeceğiz. Kapatılmış olabiliriz ama bugüne kadar kapattıklarıyla neyi susturabildiler. Hangi gerçeğin üzerini örtüp, hangi kadının sesini kesebildiler. Aksine daha güçlendi, daha büyük bir çığlığa dönüştü. Biz de bu çığlığın sürdürücüsü olacağız. Bu sesi daha da yükselteceğiz” vurgusu yaptı.
HAKİKATİN SESİNİ KISMAK İSTİYORLAR
Siyasi gelişmelerle bağlantılı olarak her dönem özgür basına dönük saldırıların olduğunu anlatan KHK ile kapatılan Rojeva Medya gazetesi İmtiyaz Sahibi Murat Sekmen ise 90’lardan bu yana yüzlerce basın çalışanın katledildiğini, tutuklandığını, işkence edildiğini ifade etti. Bu sürecin belki de daha ağır bir sürecin yaşandığını dile getiren Sekmen, Türkiye’de Kürtlere ayrı bir politikanın uygulandığını ve bu noktada basına, özgür basın çalışanlarına çok iş düştüğünü dile getirdi. Sekmen, “Bu KHK öncesinde de birçok kurumumuz, gazetemiz, ajansımız kapatılmıştı. DİHA, Azadiya Welat, onlarca TV, ajans kapatıldı. Ama özgür basın çalışmalarını sürdürdü. Geri adım atmadı. Bu da daha fazla AKP’yi korkuttu. Bu kapatma da hakikatin sesini susturmaya dönüktür. Rojeva Medya’nın kapatılması da bu amacı taşıyor. Bu amaç doğrultusunda da gazetemiz kapatıldı” diye konuştu.
KALDIĞIMIZ YERDEN DEVAM
Rojeva Medya gazetesinin köklü bir geçmişi olan Azadiya Welat’ın izinde yürüdüğünü dile getiren Sekmen, dil, kültür, toplum alanında Azadiya Welat’ın çok ayrı bir yeri olduğunu ve bu doğrultuda çok kutsal bir görevi yerine getirdiğini anlattı. Sekmen, “Rojeva Medya da bu görevi ve sorumluluğu yerine getiriyordu. Dile, kültüre sahip çıkmak, Kirmanckî lehçesinde yayın yapıyordu. Asimilasyona karşı da ayrı bir görev ve sorumluluğu yerine getirdi. Gazete de buna sahip çıkıp, yok etmeye karşı direndi. Kapatmasının bir sebebi de yaptığı bu çalışmalardır. Katliam politikalarını teşhir etmek, işkenceyi ortaya çıkarmak, yanlış politikaları ortaya koyduğu için de hedef haline geldi. Rojeva Medya, dihaber, Gazete Şujin de bu konsept sonucunda kapatıldı. Devletin Kürdistan’da çok kirli politikaları vardı. Kürdistan doğasını yok etme, Sur’un yıkımı, katliam politikaları, işkenceler yapıldı ve bunlar gazeteciler ortaya koydu. Bu kapatmalarla da devlet bunların hesabını soruyor. Kürtlerin sesinin kısıtlamasına karşı kaldığımız yerden devam edeceğiz” diye konuştu.