Ýstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi kamu yönetimi bölümü doktora öðrencisi ve feminist aktivist Ýlke Gökdemir'in "Göçmen Kadınlarda Dil Problemi: Kamusal Alanda Dilsizlik" başlıklı tez çalışması, zorunlu göçle Ýstanbul'a gelen Kürt kadınlarının, Türkçe bilmedikleri için uzun yıllar yaşadıðı zorlukları anlatıyor. Göçün sonuçlarına toplumsal cinsiyet kavramıyla bakan Gökdemir, kente geldikten sonra 15 yıl boyunca tek başına hiçbir yere gidemeyen Kürt kadınlarının olduðuna dikkat çekiyor. Tezde kadınların Türkçe'yi öðrenme süreçleri de inceleniyor ve kadınların bazılarının yaşadıkları şiddet ve travma nedeniyle Türkçe'yi öðrenmeye direnç gösterdiði tespit ediliyor.
Feminist aktivist Ýlke Gökdemir'in Ýstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kadın Çalışmaları Anabilim Dalı'ndaki tez konusu "Göçmen Kadınlarda Dil Problemi: Kamusal Alanda Dilsizlik" oldu.
20 KADINLA GÖRÜŞTÜ
Gökdemir, tezin alan çalışması bölümünde aðırlıklı olarak zorunlu ya da ekonomik sebeplerle Ýstanbul'a göç eden çeşitli yaş gruplarından Şirinevler ve Baðcılar semtlerinde yaşayan Kürt kadınlarıyla mülakatlar yaptı. Diyarbakır'da göçle yerleşen kadınlarla da görüşen Gökdemir, toplamda 20 kadınla görüşme gerçekleştirdi.
'HE KÝ SEN TÜRKSÜN GELME'
Tez çalışmasında kadınlar, Türkçe bilmedikleri için uzun yıllar yaşadıkları zorluklara anlattı. 7 çocuðuyla birlikte 24 yıl önce Ýstanbul'a gelen Reyhan, Kumkapı'ya geldikleri günü şöyle anlatıyor: "Tavuklarımız vardı kesip torbaya koyup getirdik. Geldik, su, ocak tüp hiçbir şey yoktu burada o zaman. Kocam aldı götürdü dedi 'Ben pişirtecem'. Bir süre sonra kapı çaldı. Ben sadece Zazaca biliyorum. Çocuklarım yanımdaydı. Zaten hiçbir şeyimiz yoktu. Ýki yatak bir kilimle geldik. Sonra bir ses geldi, zil çaldı. Ben ne bileyim zil diye bir şey var. Oðlum 12 yaşındaydı. Dedik bir ses geliyor ama nereden geliyor.
Oðlum camdan baktı. Dedi 'Ana camdan bak'. Baktım, biri gelmiş. Tüpçü, o zaman tüp böyle ocaktandı. Dedim kardaşım 'he ki sen Türksün gelme, he ki Zazasın buyur gel'. Dedi 'abla kapıyı aç ben Zazayım.' Tamam. Gittim tüpü deðiştirdim. E açız çocuklar kahvaltı yapmadı, dışarı çıkamıyorum."
Reyhan, Türkçe bilmediði için yaşadıðı en büyük korkuyu ise şu şekilde anlatıyor: "2 gece sonra çocuklarımla evdeyiz. Baktım gene zil çaldı. 3 erkek ama Türkçe konuşuyorlar. Ben anlamıyorum ama gösteriyor diyor bu bu bu. Büyük oðlanı, ondan ufaðını, bir de kızı. Ýşe götürmek için istiyorlarmış. Ben çocuklarımın önünde duruyorum, Zazaca 'Çocuklarımı size vermicem vermicem vermicem' diyorum. Onlar Türkçe 'Abla işe götürüyoruz' diyorlar ama ben anlamıyorum. Oðlan okula gidiyor, bana diyor ki 'Ana işe götürecek'. Ben diyorum 'Yok baban gelmeden sizi kimseye vermem.' Ne etti ben vermedim. Adam gitti. 3 kişi istiyor gösteriyor, ben vermedim."
'ÖMÜR BOYU ÝZ BIRAKCAK KORKU'
Ýlke Gökdemir, görüştüðü kadınların Reyhan gibi benzer deneyimlere sahip olduðunu belirterek, "Kadınların göç ettikleri yerlerdeki ilk deneyimleri son derece zorlu, ömür boyu iz bırakacak şekilde büyük şaşkınlık ve korkularla doludur. Bunun da sebebi Reyhan'ın durumundaki gibi Türkçe bilmedikleri için karşılarındakiyle iletişim kurma imkânına sahip olmamalarıdır. Kamusal alan bilgilerinin az olması da buna eklenen bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır" yorumunu yapıyor."
BEYZA 15 YIL TEK BAŞINA HÝÇBÝR YERE GÝTMEDÝ
21 yıl önce Bitlis'ten Ýstanbul'a gelen Beyza ise, kente geldikten sonra 15 yıl boyunca tek başına hiçbir yere gitmediðini anlatıyor. Beyza, ilk kez 5-6 yıl önce tek başına Bakırköy'de hastanede bir akrabasını ziyaret etmiş:; "Ýlk defa ona tek başına gittim. Çocuklarla gezerken ya da beni götürüp getirirlerken öðrendim yolları ama kendi başıma çok çıkmıyorum. Kaybolurum diye korkuyorum. Çocuklar da başıma bir şey gelir, kaybolurum diye korkuyorlar. Onun için kendi başıma çıkmamı istemiyorlar. Gittiðim zaman yeri tanıyorum mesela Taksim'i ama kendi başıma gitmiyorum. Bakırköy'e tek başıma gidebiliyorum. Atışalanına da yürüyerek gidebiliyorum. Minibüse bindiðimde, başımdaki örtü Kürt kadınlarının genelde kullandıðı bir örtü, o yüzden Kürt minibüsçüler tanıyorlar hemen Kürtçe konuşuyorlar. Türklere de 'şuraya gidicem' diyebiliyorum Türkçe. Soruyorum 'Baðcılara gidiyor mu?' diyorlar 'yok yok' ya da 'hı hı'. Baðcılara gidişi de artık ezberlediðim için biliyorum."
Ýlke Gökdemir, tezinde "Kadınlar bazen, kendilerini ifade edemedikleri için dışarıdan anlaşılması çok mümkün olmayan davranışlar da sergileyebilmektedirler. Türkçe bilmemenin yarattıðı güvensizlik yine önemli bir rol oynamaktadır burada" yorumunu yaptıktan sonra 2004 yılında Silvan'dan Ýstanbul'a gelen Xezal'ın yaşadıðı deneyime yer veriyor: "Hastaneden gelirken bir gün Baðcılar meydanında indim. Yolu şaşırınca, tekrar meydana döndüm. Sonra yolu bilemediðim için çok uzun süre bekledim orada. Uzun süredir beklediðimi fark edenler bana yardım etmeye çalıştılar. 'Seni götürelim evine' dediler, güvenmediðim için gitmedim. Sonra 'seni polise götürelim' dediler ama yok dedim. Adamlar bana 'ne biçim kadın bu' diye sinirlendiler. Sonra onlardan kurtulmak için kocam gelecek, kızım gelecek dedim."
1960-70 döneminde Diyarbakır'a göç eden kadınların da Ýstanbul'daki Kürt kadınların deneyimine benzer deneyimler yaşadıðını anlatan Gökdemir, "Evden çıkamama gerekçelerinin başında, Türkçe bilmemekten ziyade, kocalarının izin vermemesi ve o dönemde kadınların çok nadir olarak tek başlarına şehir merkezine gitmesi gelmektedir" diyor.
TÜRKÇEYÝ ÖÐRENMEK YILLARI BULMUŞ
Tezinde kadınların Türkçe öðrenme süreçlerini de inceleyen Gökdemir, "Kadınların anlatımlarından, kamusal alandaki egemen dil Türkçeyi bilmediklerinde, tek başlarına dışarı çıkabilmeleri, kendi alışverişlerini yapabilmeleri, kaybolma korkusu olmadan yaşadıkları mahallenin ya da semtin dışına hastaneye, doktora, akraba ziyaretine, arkadaş ziyaretine vs. gidebilecek duruma gelmeleri yıllarını almaktadır. Dolayısıyla tüm bu tabloda Türkçe bilmemek kadınları eve hapsetmekte ve sürekli birilerine baðımlı kılmaktadır" diye belirtiyor.
Kadınların bazılarının yaşanılan şiddet ve travmalar nedeniyle Türkçe öðrenmeye direnç gösterdiklerini, dili öðrenmek istemediklerini anlatan Gökdemir. " Öðrenmek isteyen kadınların da böyle bir fırsatlarının olmadıðı, dolayısıyla dil öðrenmelerinin yıllar sürdüðü tespit edilmiştir" diye belirtiyor.
Kadınlar ve erkeklerin göçü farklı yaşadıklarının altını çizen Gökdemir, bu farkı anlayabilmek için göçe toplumsal cinsiyet kavramıyla bakılması gerektiðini belirtiyor.
Gökdemir, "Göç süreçlerinde kadınlar aðırlıklı olarak karar mekanizmasında yer alamamakta, onların yerine babaları, eşleri ya da ailenin diðer erkek üyeleri göçün ve nereye gidileceðinin kararını verebilmektedir. Dolayısıyla ekonomik sebeplerle gerçekleştirilen göçler de kadınlar için bir çeşit zorla göçe dönüşebilmektedir."