Kalkan: Görüşme ancak iki koşulda olur

Kalkan: Görüşme ancak iki koşulda olur

KCK Yürütme Konseyi Üyesi Duran Kalkan görüşme sözünden öte içeriðinin önemli olduðuna dikkat çekti ve görüşmenin koşullarını açıkladı: “Başa dönüp eskiyi tekrarlayalım olmaz. Ciddi görüşmeler yapılabilmesi için görüşmenin koşullarının oluşturulması lazım. Ýki koşulu vardır; şiddeti durduracak, Ýmralı sistemini ortadan kaldıracaksın.“

AKP 4. Kongresi öncesi Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoðan televizyonları dolaşarak “görüşme olabilir, Ýmralı’yla da görüşülebilir” dedi ve ardından PKK’yle, Kürt Halk Önderi Öcalan’la görüşmelerle ilgili, Oslo görüşmeleriyle ilgili bir tartışma başladı. KCK Yürütme Konseyi Üyesi Duran Kalkan ANF’ye yaptıðı deðerlendirmede, görüşme söyleminden çok içeriðin önemli olduðuna dikkat çekti. “Ciddi görüşmeler yapılabilmesi için görüşmenin koşullarının oluşturulması lazım” diyen Kalkan, Kürt Halk Önderi Öcalan’ın sunduðu protokoller çerçevesinde müzakere yapılabileceðini dile getirdi. Kalkan'la yaptıðımız röportajın 2. bölümünü yayınlıyoruz...

Bu süreçteki görüşme oluyor, işte Ýmralı ile görüşülüyor, Oslo müzakereleri tekrar gündeme gelecek söylemlerini nasıl deðerlendiriyorsunuz?

Tayyip Erdoðan görüşürüz diyor, peki geçen aylarda niye olmadı? Demek ki kendisi kesmiş. Niye kesilmiş görüşme? Demek ki Tayyip Erdoðan ve AKP görüşmeleri kesmiş. Bir kere bu bir itiraf oluyor. Bu konuda PKK’yi suçladılar, liberal-demokratik çevreleri de etkilemeye çalıştılar. PKK şöyle şiddet yanlısı, böyle çözüme karşıt dediler. Bunların hepsi yalan dolandı, iftiraydı. Şunu açık söyleyeyim, AKP’den önce biz PKK olarak ideolojik siyasi çizgimiz gereði, Kürt sorununun demokratik siyasi çözümünün olabileceðine inandık, olması gerekeni de istedik. Bu bizde bir felsefedir, bir ideolojik duruştur. PKK’nin paradigma deðişimiyle yeniden yapılanması temelinde geliştirdiði düşünce sistemidir. Dar, güncel, politik çıkarlar gereði deðil. Bu temelde de gösterdiðimiz pratik var. AKP görüşmelere gitmiş, Ýmralı’da görüşmüş, Oslo’da görüşmüş, PKK’yle görüşmüş. AKP’ye bunu söyleyenler dönüyor PKK’yi görüşme karşıtı, düşmanı olarak suçluyorlar. Peki PKK de gitmemiş mi oraya? Niye bir tarafı o kadar övüyor, diðer tarafı o kadar suçluyorsunuz, bu kadar adaletsizlik olur mu? Bu kadar da yalan, dolan, bu kadar hile olmaz. Bu kadar Kürt düşmanı olunmamalı.

‘TAYYÝP ERDOÐAN’IN SON AÇIKLAMALARI ÝTÝRAF’

Bu bakımdan Tayyip Erdoðan’ın son açıklamaları bir itiraf oldu. Bazıları da PKK yansıttı diyor. Gerçekten de utanmazca söylüyorlar. Biz iktidarcı siyaset yürütmüyoruz, bir halkın varlık ve özgürlük savaşını yürütüyoruz, öyle iktidar olmakta gözümüz yok. Savaş yürütüyoruz. Kelle koltukta yaşıyoruz, her günümüz öyle geçiyor. Kendileri orada burada bilmem ne yapanlar böyle mücadele edenler için öyle konuşamazlar. Şimdi o bakımdan yani gerçekleri iyi görmek gerekli. Aslında durum çok nettir. Yani biz sonuna kadar çözüm olacaksa en küçük imkanı bile deðerlendirdik. Geçen süreçte gerekirse haftada bir deðerlendirme yaptık. 2010’u, 2011’i kılı kırk yararcasına deðerlendirdik. 2010 sonunda 2011 başında şunu görüyorduk; AKP seçimi kazanmak istiyor, onun için bizden eylemsizlik istiyor, ondan sonra güç alırsa bizi vuracak, bunu 2010’un aralıðında da 2011’in şubatında da biz deðerlendirdik. Buna raðmen yine de seçime kadar eylemsizliði uzattık. Yani küçük bir ihtimal varsa bile biz onu kullanalım diye. Kimse PKK bu işi bozuyor demesin diye. Geriye dönüp baktıðımızda imkan vardı, fırsat vardı, belki şöyle yapsaydık, bu iş çözüme giderdi demeyelim diye. En küçük bir şüphe bırakmamak için sonuna kadar itinalı davrandık. Ýmralı’da en son görüşmeler oldu, protokoller oldu, bize de sunuldu, hükümete de. Biz onay verdik, küçük bir iki deðişiklikle evet dedik. Kürt tarafı tümüyle müzakereye hazır oldu. Reddeden tamamıyla Tayyip Erdoðan’ın kendisi oldu. Şimdi ben gönderdim, ben görüşmeleri kestim diyor. Peki o PKK’yi görüşme karşıtlıðı ile suçlayanlar, siyasi çözümden yana deðil, şiddetten yanadır diyenler AKP’nin, Tayyip Erdoðan’ın üzerine niye gitmiyorlar. Protokoller ortadır, imzamız ortada. Bu Ýmralı görüşmeleriyle ortaya çıktı. Bize ait de deðil, iki taraflı görüşme sonucunda oldu. Önder Apo ben hazırladım, heyet söylediklerine sahip çıkmadı dedi. Bu konuşmalar da sabittir. Sahip çıkmayan onlar oldular. Oyaladık, seçimi kazandık, büyük güç sahibi olduk o halde saldırır bu gücü kullanırsak PKK’yi ezer, Kürt direnişini tasfiye ederiz hesabını yaptılar. Ben her zaman diyorum; bu hesap ciddi bir hesaptı. Şimdi son 1 yıllık direnişle bu hesap bozuldu, başarısız kaldılar.

GÖRÜŞMELER OLSUN DA ÝÇERÝÐÝ NE?

O politikanın yanlışlıðı, başarısızlıðı ortaya çıkınca artık onu sürdüremez hale gelince şimdi manevra yapıyorlar, yeni arayışlara giriyorlar. Önderlikle görüşme yine olur diyorlar. Derken de tutarsızlar, PKK görüşmelere karşı deðildir. PKK Kürt sorununun görüşmelerle, siyasi diyalogla çözümüne karşı deðildir. Görüşmeler olabilir, olsun. Fakat niçin olsun, bunun bir de içeriði olmalı. Görüşme olsun diye, laf olsun diye görüşme olmaz. Görüşme olacaksa tabii ki çözüm üzerine, temel sorunlara, Kürt sorununa demokratikleşme sorununa -ki biz ikisini iç içe ele alıyoruz, sadece Kürdistan için, Kürtler için mücadele etmiyoruz, Türkiye’nin demokratikleşmesi, Türkiye toplumunun özgür ve demokratik bir yaşama ulaşması için de mücadele ediyoruz- dair olmalı. AKP görüşme olur diyor, ama niçin olur, ne görüşmesi olacak, herhangi bir içerik gözükmüyor. Dolayısıyla içeriksiz olursa bu oyundur, aldatmadır yeniden.

Ýmralı’da görüşme oldu diyorlar, yok öyle bir görüşme yoktur. Ýmralı’da görüşme olmaz artık. Savaşı PKK yapıyor. Görüşme olabilmesi için Kürt sorununun çözümü için şunu söylüyor herkes; Kürt sorununu çözmek üzere görüşme, müzakere yapabilmek için savaşın durması lazım. Savaşı durdurabilmek için görüşmek gerekli. Savaşı da savaşan taraflar durdurur. O halde savaşan taraflar önce görüşür, savaşı durdururlar, sonra ondan sonrasını görüşürler. Bunun için de PKK’yle görüşürüm demesi doðaldır AKP’nin. Başka şansı yoktur. Yani bu savaşı başka hiçbir yerle durduramaz. Örneðin BDP ile durduramaz. BDP’yi bu konuda zorluyorlar. Ben şaşıyorum, yani BDP zayıf söylüyor, ben olsam daha net söylerim, benim elimde ne silahı var, siz durdurun, durdurabiliyorsanız. Yani BDP ile AKP’nin hareket ettiði kulvarın ne farkı var. Aynı zeminde hareket ediyorlar. Elinde silahı yok, savaşı yapan BDP deðil ki savaşı durdursun.

‘ORTADA PROTOKOLLER VAR GÖRÜŞME BUNA GÖRE OLACAK’

AKP en büyük parti benim diyor. Meclis benim elimde diyor. Topla meclisi, karar al ve git görüş PKK’yle. Yavuz hırsızlık var ya, laf kalabalıðı, demagojiye boðuyor aslında. Kimse kendini aldatmasın. Bir Ýmralı görüşmesi olmaz. Oslo yeniden olmaz! Onlar oldu bir sonuca ulaştı. Oradan öteye gidecek mi gitmeyecek mi? Tekrar başa dönülür mü? Başa dönüp eskiyi mi tekrarlayalım? Buna ne zamanımız var ne de imkanımız. Bu bir lükstür! O halde kaldıðı yerden öteye giderse bir görüşme olur. Böyle bir görüşme yaklaşımının bir anlamı olur. Onun da şartı var. Ortada protokoller var, müzakere öyle olacak. Görüşme yapılacak. “Ýmralı’da görüşme” diyorlar. Ýmralı’da görüşme olur mu? Ýmralı’da Türkiye’nin demokratikleşme sorunları, Kürt sorununun çözümü tartışılabilir mi? Şimdi heyetleri götürüp, Ýmralı’da dört metre karelik hücrede mi tartışacak? Mümkün mü bu? O halde bu hususların görüşülebilmesi için, Ýmralı görüşmesi de dahil, Oslo görüşmesi de dahil, Kürt sorununun çözümü ve Türkiye’nin demokratikleşmesi hususları üzerinde görüşmeler yapılabilmesi için her şeyden önce Ýmralı sisteminin ortadan kalkması gerekiyor. Yani Önder Apo’ya bu çözümde rol oynaması için fırsat, imkan tanınması lazım. Saðlık koşullarının, güvenlik koşullarının düzeltilmesi, özgürlüðünün saðlanması, özgür hareket edebilmesi ve çalışmasının saðlanması gerekli. Bunun dışında bir görüşme yapılamaz. Ýmralı’da görüşme olabilir mi, bu sorunlar çözülebilir mi? Sen dört metre karelik hücreye koy birini en aðır baskıyı uygula, onunla müzakere yap! Öyle bir müzakere olur mu, o kişi o müzakereyi yapabilir mi? Oradan sorunları çözecek sonuçlar çıkabilir mi? Mümkün deðil! O tür beklenti içinde olmak bile hatalı. Bir defa Kürt tarafı, herkes bu konuda gerçeði görmeli. Eskisi gibi Ýmralı görüşmesi de olmaz, Oslo görüşmesi de olmaz. Avukatı da öyle, ailesi de öyle, devleti de öyle heyetler de öyle hiç kimse görüşemez. Bir defa görüşmenin olabilmesi için gerçekten de Kürt sorununu çözecek, demokratikleşme sorununu çözecek ciddi görüşmeler yapılabilmesi için görüşmenin koşullarının oluşturulması lazım. Ýki koşulu vardır. Bir; şiddet altında bu görüşmeyi yapamazsın. Ýki; Ýmralı altında yapamazsın. Şiddeti durduracak, Ýmralı’daki duruma son vereceksin! Bunun için görüşülebilir. Eðer böyle olacaksa olabilir. Fakat dikkat edilirse AKP sözcülerinde böyle bir yaklaşım hiç yoktur. Onlar, “teslim olmalarını saðlatmak için” diyorlar. Ev hapsi bile olmazmış! Sanki onu talep eden vardır. Biz özgürlük istiyoruz. Önder Apo’nun özgürlüðü Kürt halkının özgürlüðüdür. Önder Apo’nun özgürlüðüyle yürümeyen bir müzakere, çalışma Kürt halkını özgür yapmaz. Kürt halkı özgür olmayacaksa bizim herhangi çözüm üretecek bir şeyimiz yok. Çünkü, Türkiye’nin demokratik olması da buna baðlı. Devletin de demokratik sınırlara çekilmesi buna baðlı. Ýçerik budur. Dikkat edilirse yeni bir içerik yok, boştur.

Tam da bu noktada askeri harcamalar, özellikle yaz aylarında 8-10 kat artmış durumda. Bir yandan sizin belirttiðiniz esas üzerinden öyle bir politika sürüyor, bir yandan da bu tür açıklamalarla topyekun bir savaş süreci var. Patlayıcı alımı, mermi ve diðer askeri malzemelerin alımı konusunda bir artış söz konusu. Her gün bombardıman, askeri operasyon söz konusu. KCK tutuklamalarının devam edeceði belirtiliyor. Bunu da dikkate alarak deðerlendirirsek neler söyleyebilirsiniz?

O konuda hiç kimse kendini aldatmamalı. Ortada hiçbir görüşme yoktur. Ýmralı’da da görüşme olmamıştır, açıklandı. Sadece yaşamına ilişkin bir şahitlik olmuş, yaşadıðı görülmüştür. Kürt tarafından ailesi kendi mensuplarının hayatta olduðunu görmüşler, beyan ediyorlar. Onun dışında tartışılan, görüşülen bir durum yok. Zaten o koşullarda artık görüşme olmaz! Onu söylüyoruz. Bu bakımdan herhangi bir görüşme yok! Ýmralı’da da yok, dışarıda da yok. Kimse kendini aldatmamalı. AKP’nin görüşme söylemlerinin içi bomboştur. Hiçbir şey yok. Ýçeriðine ilişkin açık şeyler söylenmedikçe bu oyalamadan, propagandadan, aldatma yaklaşımından başka bir deðer ifade etmez. Bu bakımdan demokratik çevreler, Kürt halkı, Kürt özgürlük güçleri hiç kimse kendini aldatmamalı. Yanılgıya kesinlikle düşülmemeli. Bu söylemlerin yakın, taktik hedefleri vardı.

‘GÖRÜŞME SÖYLEMÝNÝN ÝKÝ TAKTÝK HEDEFÝ VARDI’

Ýki hedefi vardı: Bir; kongreyi kurtarmak için. Dikkat edelim kongre öncesinde yaptılar. Ýki; Kürt halkının gerilla da dahil direnişi tırmandı. Devrimci Halk Savaşı yükseldi AKP onun karşısında dayanamaz, direnemez, savaşamaz hale geldi. Bu tür söylemlerle Kürt halkını manipüle etmeye çalışıyorlar. Kürt özgürlük güçlerini yanıltmaya çalışıyorlar. Şüphe uyandırarak, yoðunlaşmalarını daðıtarak gerilla da dahil, halk direnişi de dahil serhildanları zayıflatmaya çalışıyorlar. Bu bir propaganda, psikolojik savaş yöntemidir. En azından içeriði dolmadıkça anlamı bu! Bunu herkes böyle bilmeli. Hiç kimse kesinlikle aldanmamalı. Belirttiðiniz doðrudur, AKP’nin saldırısında hiçbir azalma yoktur. Ýmralı’daki baskı sisteminde en küçük bir azalma yok! Kesinlikle bunu herkes böyle bilmeli. Yine siyasi baskıda hiçbir azalma yok. Ýşte Kürt halkının televizyonları Avrupa’da halk dişini tırnaðına takarak topluyor, yurtseverler ‘bizim de dilimizde bir yayın olsun da akşamları oturunca izleyelim’ diye ellerindekini verip bir iki televizyon kanalı kurmaya çalışıyorlar. Devlet bütün gücünü kullandı, ABD’yi, Avrupa’yı herkesi harekete geçirdi kapattırmaya çalışıyor. Hangi çözüm, hangi müzakere, ne görüşmesi? Hala topyekun özel savaş konsepti temelinde saldırı sürüyor. Önderlik üzerinde sürüyor, siyasi alanda sürüyor tutuklamalarla, televizyonlar kapatılıyor, halk üzerinde sürüyor. Her gün en az 30-40 kişi gözaltına alınıyor 5-10 kişi tutuklanıyor. En küçük bir azalma yok! KCK davalarında da artık ceza veriyorlar. KCK’li olmak 10 yıl 8 yıl hapis cezası almayı getiriyor. Oysa KCK eşittir Kürt olmak. Yani Kürt olmak 10-15 yıl hapis yatmak, bu kadar cezaya özdeştir. Bilinçli Kürt olmak, özgürlük isteyen, özgür yaşam isteyen Kürt olmanın Türk hukukundaki karşılıðı bu!

‘GENELKURMAY BAŞKANI CEPHEDE AMA BAŞARI YOK’

Askeri cephede de saldırılarda en küçük bir azalma yok. Genelkurmay başkanının kendisi cephelerdedir. Kuvvet komutanları en ön cephelere gidiyorlar. Doðrudur, operasyonları onlar yönetiyorlar tabi. Başarısız oluyorlar. Sonuç alındı mı biz yaptık diyorlar, başarısız oldu mu biz yapmadık diyorlar. Ama hepsini onlar yapıyor.

Türk ordusu ne gücü varsa savaşa sürmüş durumda. Savaşa sürülmemiş, yedekte kalan hiçbir gücü yoktur. Araç olarak da eleman olarak da, komutan ya da savaşçı güç olarak da! Başarısının durumu ortada, her gün televizyon kanallarında kendileri söylüyor. Dün bir tanesi “hükümet cenaze törenlerine gitmekten başka mesai yapmaya zaman bulamıyor” diyordu. Yani diðer işlerle uðraşacak zamanı kalmamış, cenaze törenlerine de gidemiyor. Halk kovuyor çoðunda. Birçoðunu gizliyorlar. Paralı ordu çöktü! Tayyip Erdoðan’ın paralı ordusu yenilgiye uðradı. En son Bingöl’deki imha ile -hepsi paralı askerdi- ezildiler! Paralı asker savaşır mı? Vatan için savaşmayan, başarılı olamayan para için başarı elde edebilir mi? Onun gözü parada. Zaten öyle bir gücü de yok, çözüldü de. Dolayısıyla paralı ordu örgütlemede AKP’nin kazancı ne? Çoðunu gizliyor, mukavele öyle yapılmış. Ýsterse cenazeyi veriyor, bir yerde eðer bir milliyetçi gösteri yapma ihtiyacı duyuyorsa veriyor tören yaptırıyor. Ona ihtiyaç yoksa vermiyor. Onun için çoðu gizlidir. Böyle olmasına raðmen yine de “cenaze törenine katılmaktan başka mesai yapmaya zaman bulamıyor” diyorlar. Başarı bunun neresinde? Savaş böyle sürüyor. Bütün imkanlarını seferber ediyor. ABD’den almadıðı kalmadı. En son “Keşif uçaðı alacaðım, süper kobra alacaðım” diyordu, onları da aldı hala diyor ki “az veriyorlar, vermiyorlar!” Daha ne versin? Sen yapamıyorsan “ben yapamıyorum” de. Gelip de ABD senin yerine savaşacak deðil ki! KDP gelip senin yerine savaşıp, zafer kazanacak deðil ki. Bu iş onların deðil, senin kendi işin yapabiliyorsan yap, yapamıyorsan “yapamadım” de ona göre bir yaklaşım geliştir. Onu bunu, saðı-solu suçlamaya gerek yok. Durum bu çerçevededir.

8,5 milyar dolar açık verdi diyorlar. Son bir haftada benzine 53 kuruş zam gelmiş, her şeye zam geliyor. Devalüasyon başladı. Aslında AKP’nin 10 yıl iktidarda kalmasındaki PKK desteðini unutmamak lazım. AKP ‘10 yılı götürdüm’ zannediyor. PKK’nin toleransları karşısında oldu bu. Bunu görmezden geliyor. Aslında PKK’nin siyasi, demokratik çözüm inancı temelindeki çabaları sonucunda gösterdiði yaklaşımlar bu durumu ortaya çıkardı. Onlar ise ‘biz yaptık’ sandılar. Şimdi de gerçekler ortaya çıkıyor. Yani takke düştü kel göründü!

‘2012 DÝRENÝŞÝ AKP’YE GERÇEKLERÝ GÖSTERDݒ

Yaz ayları hareketli geçti belki de son 30 yıllık gerilla savaşında en çok belirleyici olan bir süreçti. Medya Savunma Alanları’nda, gerilla cephelerinde, gerilla mevzilerindeki son durum nedir? Bu önümüzdeki süreci nasıl belirler?

AKP yanlış yaptı, yanılgıyı yaşadı ama 2012 direnişi gerçekleri öðretti ve gösterdi AKP’ye. Şimdi telaşla üslup deðiştirme çabaları oradan kaynaklanıyor. PKK’nin, Kürt halkının direnişinin kolay kırılamayacaðı, PKK’nin zayıflamadıðı, sadece demokratik siyasi çözüme inandıðı ve istediði için aslında öyle bir mücadele yürüttüðü gerçeði ortaya çıktı. Yoksa, direniş gücü sonuna kadar var. Kürt halkının direniş potansiyeli sonuna kadar var. Bu çerçevede ‘halk PKK’yi desteklemedi’ diyenler için argo konuşmak istemiyorum, havanda su dövüyorlar diyeyim. Onların Kürt gerçeðinden, PKK gerçeðinden ya haberleri yok ya da bile bile yalan söyleyen birer müfteridirler. Kendilerini bu biçimde topluma yansıtarak, toplumu aldatıp iktidarlarını sürdürmeyi meslek edinen çevreler bunlar. Yoksa destek olmasa bu direniş ne ile sürecek, kim yürütecek bu direnişi? Bir halkın direnişi ve etkili bir biçimde sürüyor. AKP de bunu gördü. Şimdiye kadar “Kürtlerin birinci partisi benim. Kürtleri ben temsil ediyorum” diyordu. Öyle olmadıðını herhalde net gördü. Evet AKP’nin içinde de Kürtler var ama biraz “ben Kürdüm” diyenleri hemen kızaða alıyor, uzaklaştırıyor. Birçoðunu uzaklaştırdı. Geçmişte biraz siyasi çözümden yana olan, BDP ile bu yönlü temasta olan çevreler vardı, hepsini dışladılar. Tümüyle faşist, şoven, milliyetçiliðe teslim olmuş, özümsenmiş veya aslında Kürdistan’da olup da Kürt olmayan kesimlere dayanıyorlar. O oylara “bizim de Kürt oylarımız var” diyorlar. Öyle deðildir! Bu gerçek açıða çıktı. Bir de elinde para var. Devlet, iktidar imkanları var. Zorluyor, korkutuyor, baskı yapıyor insanları kendilerine baðlıyorlar. Kürdistan’da özgür ve demokratik bir ortam yok. Her şey silah zoruyla. AKP’liler “BDP silah zoruyla oy alıyor, PKK’nin silahının gücü BDP’ye oy oluyor” diyorlar. Peki; ordunun, polisin, istihbaratın, şunun-bunun o kadar tankı, topunun oyu kime gidiyor? Onlar oy için kullanılmıyor mu? Halk üzerindeki baskı gücü deðiller mi? Bir akşam bile televizyon kanallarına bakan biri, Kürdistan’da nasıl bir sıkıyönetimin, askeri işgalin var olduðunu, sokaklardaki panzerlerin,tankların hareketinden göremez, anlayamaz mı? Rahatlıkla görünür, anlaşılır. Bütün bunların hepsi var. Bütün bunlara raðmen Kürt halkı özgürlük için direniyor. Özgürlükten başka hiçbir şeyi kabul etmiyor. Bedel ödüyor, kundaktaki çocuðunu, 15 yaşındaki kızını, gencini, kadınını, ihtiyarını sokakta şehit veriyor, daðda şehit veriyor. Her türlü bedeli ödemeye göze alıyor. Bunlar kolay şeyler midir? Yaşamından vaz mı geçmiş bu halk? Hayır, her şeyi bilerek yapıyor, fedakarca yapıyor. Çünkü, yaşam olacaksa özgür olduðunda bir deðeri var! Bu temelde AKP’ye de birçok çevreye de gerçekleri bir kere daha kabul ettiren, tanıtan bir direniş 2012 yazında ortaya çıktı. Bu önemli, büyük bir direnişti. Önderlik, demokratik siyaset, halk, zindan, gerilla, ülke içi-dışı hepsi birlikte direniyor. Herkes kendi bulunduðu ortamın koşullarına özelliklerine göre özgürlük için cesurca, fedakarca bir direniş içinde. Tabii bu direnişe gerilla, Kürdistan’ın stratejik, daðları öncülük ediyor. 19 Haziran’dan itibaren Oramar-Şitaza eylemleriyle başlayan bir devrimci operasyon süreci var.

Daha önce bir sefer söylemiştim, herhalde sonradan onu dikkate almışlar. Genelkurmay, Ýç işleri bakanı, Tayyip Erdoðan hep operasyon yaparız diyordu. Ben de o zaman “tamam siz de yaparsınız ama bir de karşı taraf yapmaya kalkarsa ne olursunuz?” dedim. Yani operasyon yapma yetkisi ve gücü sadece sizin elinizde deðil! Şimdi 2012 yaz ve güzünde Kürt halkı da Kürt direnişi de Kürt özgürlük hareketi de devrimci operasyonlarını yapıyor işte. Oramar-Şitaza devrimci operasyonuyla başladı, Şemzinan’da Çele’de yayıldı, devam etti. Bütün Kürt coðrafyasını birleştiren Zagros düðümünde büyük bir özgürlük direnişi haline geldi. Bu bütün cephelerde sürüyor. Çok sert bir savaş yaşandıðını herkes bilmeli. Dost-düşman bu gerçeði görmeli. Özellikle halk da bilmeli, dostlarımız da bilmeli işler kolay yürümüyor.

‘29 YILLIK SAVAŞIN EN SERT DÖNEMLERÝNDEN GEÇÝYORUZ’

29 yıllık savaş tarihimizin en sert yıllarından birini geçiriyoruz. Bu hala da derinleşerek devam ediyor. Bir sonuca ulaşmış deðil. Birkaç eylem, basit bir savaş durumu yok. Bu devrimci operasyonlar yeni bir taktik temelde gelişen, gerillanın kırsal alanda arazi hakimiyetini saðlamayı öngören ve böylece şehirleri etkilemeyi, kuşatmayı ifade eden, içeren bir tarzdır. Etkili bir biçimde de gelişiyor. Arazi hakimiyetini birçok alanda Türk ordusu önemli ölçüde kaybetmiş durumda. Geçici olarak kaybediyor, kalıcı olarak kaybediyor, bazen iç içe savaş durumları var. Ciddi bir savaşın yaşandıðını herkes biliyor veya bilmesi gerekiyor. Bu güz döneminde bütün alanlara da yayıldı. Botan’da, Beytüşşebap’ta gelişen devrimci operasyon bütün Botan’ı içine alan ve bütün Kürdistan’ı etkileyen, Kuzey Kürdistan’a gerilla direnişini yayan bir çıkış oldu. Buna dayalı olarak Garzan’da, Amed’de, Erzurum’da, Dersim’de güçlü devrimci operasyonlar var. Bütün gerilla bu direnişe 2012 güzünde etkili bir biçimde katılır hale geldi. Henüz katılmayan yerler de var. Az katılan, sınırlı kalan yerler.

Ýkincisi mevcut aktifleşme gerillanın yapacaðının kesinlikle hepsi deðil, yarısı da deðil! Şu an bile gerilla, gücünü yüzde 30, yüzde 40’ını ancak harekete geçirmiştir. Tarz ve taktik zenginliði açısından da bu böyle. Mevcut yeni tarzda bir gerilla direnişi var. Hala olması gerekeni tam başarıyla uygulayamayan bir durum var. Dardır, bireysellik çok fazla. Henüz tam bir örgütsel sisteme kavuşmuş deðil. Öyle olsa vuruş gücü beş kat daha artar. Örgütlendikçe sinerji yaratacak, gerillanın vuruş gücü artacaktır. Bu bakımdan eksiklerimiz var, hatalarımız var, düzeltmeye çalışıyoruz. Mevcut olanı hiç kimse gerillanın potansiyelini tümden harekete geçirdiði bir düzey olarak görmemeli. Çok azıdır hala yarıya bile ulaşmadı. O bile bu düzeyi ortaya çıkardı. Aslında 2012 bu cepheden de önem arz ediyor. Gerillanın savaş potansiyelinin ne kadar olduðu bir kere daha açıða çıktı. Gerillanın savaş potansiyelini harekete geçiremediðini geçen yıllarda daha net gördük. Biraz geçirince ne kadar büyük bir vuruş gücü ortaya çıkıyor, siyasi ortamı, askeri durumu ne kadar güçlü bir biçimde etkiliyor onu gördük. Bunlar hep 2012 pratiðinde açıða çıktı, eksikliklerimizi gördük.

Bu kadar teknik üstünlüðü, ordusu, ABD desteði, askeri mekanizması sayısal bir sonuç alamadı mı?

O konuda her şeyi var, bir eşitlik ve denge içerisinde olan bir savaş deðil zaten. Tümüyle dengesiz, eşitsiz koşullarda olan bir savaş. Fakat öyle Türk ordusunun savaş gücü yok. Türk ordusu Sovyetlerin çözüldüðü dönemdeki Kızıl Ordu’ya benziyor. Böyle benzetmek iyi deðil, söylemek de istemiyordum ama benziyor işte. AKP de herhalde Yeltsin yönetimine benziyor. Türkiye’deki sistem de bu biçimde çözülüyor. Bazıları “orduya ceza veriliyor, onun için savaş olmuyor” diyorlar. O halde şimdikiler de başarısız olursa yarın, bir gün çıkacak ceza verecek. Onun için ne kadar para verirse versin ne kadar destek alırsa alsın, ne kadar teknik kullanırsa kullansın savaştıramaz. Öyle bir savaşacak gücü yok. Çünkü amacı, hedefi yok. Savaş bir para kazanma aracına dönüşmüş. Ýnsanların canı para uðruna cepheye sürülüyor! PKK tarafından deðil, AKP tarafından! “Kandan besleniyorlar” diyor, kim kandan besleniyor? Kim kan üzerinde yaşıyor, kim kan parasıyla yaşıyor göz önünde. AKP gerçekleri nasıl bu kadar ters-yüz ediyor şaşıyorum.

‘KÜRT HALKI ÇOK DÝKKATLÝ OLMALI’

Son olarak Kürt toplumu açısından, demokratik çevreler açısından bu sürecin hassasiyeti ve önümüzdeki dönem neler olması gerekiyor. Bu mücadelede kimin ne gibi rolü, misyonu ve görevi var? Ne yapması gerekiyor?

Önce şunu belirteyim: karşımızdaki güç gerçekten de çok dikkatle ele alınması gereken bir güç. AKP gerçeðini herkes iyi tanımalı. AKP her şeyi kendi iktidarı, oy için yapıyor. Oy ve iktidarı için yapamayacaðı şey yoktur. Şimdi 2023-2071 hedefi, bunların hepsi laftır. Her şey Tayyip Erdoðan’ın Cumhurbaşkanı olması, AKP’nin yeniden yeniden seçim kazanması içindir.

AKP’lilere de söylemek istiyorum. Çok insani bir şeyi bile hemen kendi oy hanesine dönüştürmeye, onu bir siyasi etkinlik aracına dönüştürmeye çalışması gayri insani bir yaklaşımdır. Ýmralı görüşmelerine öyle yaklaşıyor. Böyle olmaz! Bu ne ahlaka, ne hukuka ne de Ýslamiyete sıðar! Özel savaşta her şey mubah görülüyor ama belli ölçüleri olmalı bu işin. Hele hele böyle bir insani durum, bir kişi hakkında bilgi alma bile oya dönüştürülecek, pazarlık konusu edilecekse burada artık hangi ahlaktan, hukuktan, insanlıktan, samimiyetten söz edebilir? Burada siyasetin buz gibi çıkar gerçeðinin de ötesinde gerçekten de çok faşist bir yaklaşım var. AKP ile savaşıyoruz ama savaştıðımız düşman da böyle olmamalı. Düşmanımızsa da düşmanlıðın da bir ölçüsü olmalı. Bütün dostlar, demokratik güçler, Kürt halkı da bu gerçeði bilsin, görsün. Böyle bir güçle karşı karşıyayız. Herkes her şeyden önce bu gerçeði iyi tanımalı, görmeli. Bu bakımdan da oyuna gelmemeli, hilelere kesinlikle aldanmamalı. Çok duyarlı, dikkatli, bilinçli ve örgütlü olmamız gerekiyor. Birlik halinde hareket etmeyi bilmemiz lazım.

‘CEZAEVÝ DÝRENÝŞÝNÝ SELAMLIYORUM’

Diðer yandan gerçekten de kritik bir süreçten geçiyoruz, büyük bir mücadele süreci bu. Topyekun de direniş halindeyiz Önderlikten gerillaya kadar herkes direniyor. Cezaevleri, önder Apo’nun özgürlüðü için topyekun açlık grevine hem de süresiz-dönüşümsüz başladı. Kahramanca bir direniş, Mazlumların, Kemallerin, Hayrilerin, Ferhatların ruhu yeniden cezaevlerinde canlanıyor. Ýmralı direnişi bütün cezaevlerine yayılıyor. Bu büyük bir tutum, deðerli bir tutum, cesur ve fedakar bir tutum. Ben bu direnişlerin hepsini selamlıyorum. Cezaevi direnişleri başta olmak üzere, Önder Apo’nun özgürlüðü için Avrupa’da, diðer alanlarda yürütülen imza kampanyaları, mitingler, gösteriler hepsi dönemin taktiði gereðidir. En doðru, en insani mücadele, en yerinde mücadeledir. Hepsini selamlıyor, başarılar diliyorum. Bu anlamda büyük bir mücadele içerisinde olduðumuz bir gerçek. Bu mücadele anlamlı bir mücadele, deðerli bir mücadele onu anlatmak istiyorum. Bu zorlukla geçiyor, fedakarlık istiyor, bedeli aðırdır. Ama hepimiz topyekun bunun içindeyiz, kimse dışında, farklı bir durumda deðil. Boşuna direnmiyoruz, anlamsız deðildir.

PKK 40 yıldır mücadele ediyor, 40 yıldır söylediði ve yaptıðının, düşünce ve politikalarının doðru olduðu pratikte bin kez kanıtlandı. Özgürlüðü elde etmenin, Önder Apo’nun, Kürdistan’ın özgürlüðünü saðlamanın, Kürt halkını demokratik özerklik temelinde, özgür ve demokratik bir yaşama kavuşturmanın başka yolu yok. Başka yolu olmadıðını AKP’nin tutumunda gördük. ‘Direnemezler’ diye bu kadar oyun geliştirmiş. Onu boşa çıkardık, maskesini düşürdük, daralttık. Şimdi topyekun özel savaş temelinde imha ve tasfiye planlarını yürütemez hale getirdik.

Başarıyı elde etmek için sonuna kadar direneceðiz, mücadele edeceðiz. Kürt sorununun çözümünü saðlayacak hangi yol yöntem varsa biz o yöntemi mutlaka deneriz.

‘DÝRENÝŞÝN SONUÇLARI SÝYASETE DÖKÜLMELݒ

Tabii her zaman savaş deðil, amaçsız savaş deðil ama yapılan gerçekten de bir hakaretten de öteye bir yok etmedir. Kürt halkı bu hakareti kabul edemez. O kadar onursuz deðil, o kadar güçsüz deðildir! Tarihin en derinliklerinden geliyor. Bir asaleti, kültürü, ahlakı var. Toplum olarak şimdiye kadar kendini var etti. Öyle orduların, devletlerin gücüne dayanmadı. Demek ki, bir toplumsallıðı, gücü var. Dolayısıyla o gücü şimdi de kullanacak ve özgürlüðü elde edecek, demokratik toplumu, Demokratik Konfederalizmi inşa edecek güçte. Koşullar da bunun için uygundur. Gerçekten AKP, Türkiye cephesi çok daralmış durumda. Bölgedeki gelişmeler elverişli.

Birinci Dünya Savaşı’nda Kürdistan’ı bölen, Kürt halkı üzerinde inkar ve imhayı uygulayan statüko bölgede kırıldı. Bölge tümden deðişim ve yeniden yapılanma içerisinde. Kürdistan’da bunun için direniş var, zaten bu statükoyu Kürt direnişi kırdı. Onun Arabistan’a etkisi –ki Arapları da bölüp parçalamıştı o stüko- onlar da Arap baharı diye ayaða kalktılar. Direniyorlar yeni bir Ortadoðu istiyorlar. Yeni Ortadoðu özgür olmalı, demokratik olmalı. dış güçlerden uzak olmalı, kardeşçe olmalı. halkların kardeşliðine dayanmalı. Ýşte böyle bir Ortadoðu’yu yaratmada Kürdistan ve Kürt özgürlük direnişi öncü konumda, merkez konumda. Bunu herkes görüyor. Kürtlerin de böyle bir direnişe ihtiyacı var. Demek ki bölgesel koşullar da uygun. Fırsatlar ve imkanlar var. O halde bu direnişi zafere taşımak için her zamankinden elverişli ortama, koşullara, imkana sahibiz. Biz başaracaðımıza inanıyoruz. Bütün halkı, dostları bu inanç ve bilinç temelinde oluşan inançla olduðu her yerde bu direnişe daha aktif katılmaya daha çok güç katmaya davet ediyoruz.

Kim elinden ne geliyorsa onu yapmalı. Bilinçlenmeli, örgütlenmeli, eyleme kalkmalı. Kürt toplumu özellikle de örgütlülüðünü ve birliðini daha ileri düzeyde yaratmalı. Birliðinin dışında, örgütlülüðünün dışında hiç kimsenin kalmasına fırsat vermemeli. Aynı birliði ve örgütlülüðü Türkiye toplumuyla, demokratik güçleriyle de geliştirmeli. Bu anlamda Türkiye demokratik hareketini örgütleyen kurumları örgütleri desteklemek lazım. Halkların Demokratik Kongresi, demokrasi hareketi bu temelde ilerliyor. Bunlara güç vermeli, katılmalıyız. Bu temelde hem özgürlük için direnişi en zor yol-yöntemlerle sürdürmeli hem de onların sonuçlarını siyasete dökebilmeliyiz. Bu temelde bunu geliştirdiðimiz ölçüde zafer kazanacaðımıza yürekten inanıyor, bu çerçevede mücadelemizin kahraman şehitlerini bir kere daha anıyor, mücadeleyi yürüten herkese de başarılar diliyorum.