KCK Yürütme Konseyi Üyesi Duran Kalkan, Türkiyede çözümü siyasi oligarşinin engellediðini belirterek, bunun da başını AKP çekiyor. AKP oyunu istediðim gibi sürdürürüm hesabındaydı, ama bu hesabı PKKnin direnişi bozdu dedi.
2012 yazı özellikle 1984ten bu yana gerilla mücadelesinde farklı bir zemine taşınmış oldu. Gerillanın yaygın, etkin, çeşitli eylemlilikleri hem siyasal mücadeledeki tıkanma konusunda yeni bir tartışma başlattı hem de Kürdistanda gerillanın varlıðı farklı bir aşamaya taşındı. Gerillanın alan hakimiyeti ve alan tutma şeklindeki hamlesinin nedeni neydi? Bu sürecin temel özelliði ne? AKP Hükümetinin bu dönemde oluşturmaya çalıştıðı politikalar neyi hedefliyor? Ýmralı görüşmeleri ve Oslo müzakereleri üzerinden yapılan tartışmalarda AKP hangi hesabı yapıyor? KCK Yürütme Konseyi Üyesi Duran Kalkan bütün bu gelişmeleri ANFye deðerlendirdi.
Sayın Duran Kalkan, gerillanın 2012 bahar ve yaz aylarında başlattıðı hamlenin anlamı neydi? Geçtiðimiz yaz aylarında neler yaşandı? Ve bu sürecin siyasal sonuçları neler oldu?Bu son 1 yılın mücadelesi, onun kahraman şehitleri elbetteki genel mücadelemiz açısından çok anlamlı bir yer tutuyorlar. Onlar gerçekten de bitmiş, tükenmiş, artık bir şey yapılamaz denilen yerde ve zamanda bir kere daha yeniden dirilişi ortaya çıkardılar. En zor koşulların başarıyla kazanılmasını saðladılar. Kim ne derse desin sadece Kürt halkı açısından da deðil, insanlık için büyük bir deðer ifade ettiler. Onlar onuru, şerefi, özgürlüðü, insanlıðı temsil ettiler. Kürtün varlıðını ve özgürlük arayışını en sinsi oyunlar ve alçakça saldırılar karşısında savundular. Kürt halkının varlıðını savunmak demek, bugün insanlıðı, özgürlüðü, toplumsallıðı savunmak demek. Çünkü insanlık, toplumsallık, özgürlük Kürdistanda katlediliyor. Türkiye cumhuriyeti devleti ve ortakları dünyada eşi görülmeyen bir soykırımı Kürt halkı üzerinde uyguluyorlar. Bu fiziki katliamlarla da sürüyor. Şimdi deniliyor ki Dersim soykırımdı. Dersim soykırımdı da Amed 1925 soykırım deðil miydi? Aðrı 1930 soykırım deðil miydi? Doðu Kürdistanda olanlar, Güney Kürdistanda olanlar soykırım deðil miydi? Şimdi AKPnin yaptıkları soykırım deðil midir? Deðişen bir şey var mıdır? Yoktur. Yüz yıla yayılmış bir soykırım uygulanıyor ve insanlık burada bütün deðerleriyle ayaklar altına alınmış durumda, katlediliyor, yok ediliyor, çiðneniyor. Ýşte 2012 yılının şehitleri bir kere daha insanlıðın yeniden dirilişini, özgür yaşamın demokratik toplumun varoluşunu ortaya çıkardılar, temsil ettiler. Kürtün temsilcisi, dili, özgürlük deðerleri oldular. Herkes de bu nedenle tartışıyor. Şimdi bugün Kürtler üzerinde tartışma oluyorsa Kürt sorunu benim için bitmiştir diyen Tayip Erdoðan bile tekrar sorunu ben çözeceðim demek zorunda kalıyorsa bunu yaratan kahraman şehitlerimiz oldu. O nedenle onlar ne kadar anılırsa, onların anılarına ne kadar çok sahip çıkılırsa o kadar yeridir. Öncelikle burayı görmek lazım. Özellikle de Kürt halkı, demokratları, yurtseverleri ve devrimcileri bu gerçeði iyi görmelidir. Mevcut deðerleri, gelişmeyi yaratanın kimler olduðunu bilmeli. Şimdi hamleyi yaratan bu yüce deðerler. Onun için buradan başladım.
AKP PKKYÝ EZER BÝTÝRÝRÝM HESABINI YAPTI
2012 yılının yazında ne oldu? Kürdistanda savaş yeniden tırmandı. Nereden çıktı bu savaş? diye soruyorlar. Sanki 30 yıldır savaş yokmuş gibi 12 Eylül askeri faşist rejimi Kürdistana savaş ilan etmemiş gibi, ondan önce Kürdistan üzerindeki sömürgeci, soykırımcı rejim sanki savaş, askeri işgal, sömürgecilik deðilmiş gibi buna karşı 15 Aðustos 1984ten bu yana Kürdistanda bir gerilla direnişi yokmuş gibi bir havadalar. Sanki bu iş 2012de ortaya çıktı gibi yansıtıyorlar. 2012 mücadelesinin en önemli sonucu olarak şunu gördük; uluslar arası komplo ardından Türkiyeyi yönetenlerde Türkiye toplumunda, dış kamuoyunda birçok kesimde Kürdistanda Kürt halkı direnemez, PKK savaşamaz, gerilla mücadelesi yürütülemez gibi bir kanaat oluşmuş. Şöyle veya böyle, az veya çok, memnun veya kaygı duyar, ama bu herkes üzerinde oluşmuş. Uluslar arası komplo böyle bir etkide bulunmuş. Komploya karşı yeniden bu düzeyde bir direniş ortaya çıkınca herkes hayrete kapıldı, nereden çıktı bu tarzında. Aslında şöyle demeye getirdiler; Kürtler ve PKK artık savaşamaz! Güneyde 2000de savaşırken de öyle dediler. 1 Haziran 2004ten sonra Kuzeyde parçalı misilleme eylemleri olduðu zaman da dediler. Yani ara sıra eylemler oluyor, ama PKK bundan öteye gidemez dediler. PKKnin ve Kürt halkının özgürlük için direncinin kırıldıðını, direnme potansiyelinin yok olduðunu sandılar. Bu sanıya en çok AKP kapıldı. Böyle adeta her şeyi kazanma havasında, kendine göre çeşitli oyunlar da oynuyor. Oyunu istediðim gibi sürdürürüm, bir zaman da gelir vurur, ezer bitiririm hesabı yaptı.
AKP DAHA 2009DA SAVAŞ KARARI ALDI
Aslında bu çatışmalı ortam 2012de gelişmedi, 12 Haziran seçimlerinden sonra gelişti. AKP politikalarıyla gelişti. Tayyip Erdoðan ve diðer temsilcileri açıkça söylediler; biz bitireceðiz, yok edeceðiz, devlet istediðini yapar, asar, keser kimse konuşamaz. Yaşamak isteyen teslim olmak zorunda! Yani önceden kırılmış hesap ediyorlardı. Böyle diyerek bu yıla girdi.
Mesela şimdi PKK başarısız diyorlar. Halk savaşı yürüteceðiz dedi, halk savaşa katılmıyor diyorlar. Sormak istiyorum neye dayanarak PKKyi başarısız kıldıðını söylüyor hükümet; tutuklamalara dayalı olarak. KCK operasyonlarının sonucu olarak söylüyor. Biz operasyon yaptık, tutukladık, tedbir aldık, örgütlülüðünü daðıttık, onun için PKK halk savaşını halka dayalı geliştiremedi.
Peki AKP tutuklamaları ne zaman başlattı, KCK operasyonları ne zaman başladı? 14 Nisan 2009da. Demek ki AKP 14 Nisan 2009da savaşmaya karar vermiş. Bu savaşı o zaman başlatmış, yani savaş olabilir, direnme olabilir, Kürt halkı yeniden ayaða kalkabilir hesabı yaparak daha o zamandan onun önlemini almış. Kürt halkının direnişini nasıl bastıracak 2009da bunun planını yapmış. 2010 ve 2011de de devam ettirdi bunu.
Bu süreçte görüşmeler oldu, şimdi onlar tartışılıyor. Tayyip Erdoðan şimdi kalkmış bizi samimiyetsizlikle deðerlendiriyor. Derler ya dinime küfreden Müslüman olsa! Yani Tayip Erdoðan ve AKP yöneticileri sadece aklın kendilerinde, dilin kendilerinde olduðunu sanıyorlar. Başka kimse ne düşünebilir, konuşabilir. Bir de başkalarını samimiyetsizlikle suçluyorlar. Samimiyet, dürüstlük sözünün arkasında durma AKPye yabancı olan kavramlar. Bugün böyle, yarın öyle. Bir onu söylüyor, bir bunu söylüyor. Ýkiyüzlülük, demagoji, hile, yalan, aldatma AKPnin temel karakterleri, bunu yüzleri kızarmadan söylüyor. Açılsın basın organları, gazeteler, televizyon yayınları deðişik zamanlarda ne söylemiş. Şimdi bazı siyasetçiler ve basın üyeleri karşı karşıya getirip gösteriyorlar. Gerçekten de tepeden tırnaða tutarsızlık, ama bunları yaptıðı halde başkasını bununla suçluyor.
MART 2012YE KADAR PKK YOK OLACAK HESAP BUYDU
Savaş yüzyıldır var, Kürdistanda iki yüzyıldır var. Savaş 12 Eylül 1980den bu yana var. Örgütlü Kürt direnişi 1984ten bu yana var. Bu hiç kesilmedi, ama tabii ki Kürt halkının varlıðını devam ettirmek ve özgürlüðünü kazanmak için yürütülen bir savaştı. Siyasi amaçları, ideolojik amaçları olan bir savaştı. Tamamen siyasete baðlı bir savaştı, zaman zaman Kürt direnişinin ideolojik siyasi boyutu öne çıktı, zaman zaman askeri boyutu.
Kürt soykırımını katliam, psikolojik savaş, özel savaşın bütün yöntemleri uygulanarak sonuca götürmek için topyekun bir imha saldırısı başlattı AKP hükümeti. Tayip Erdoðanın baş danışmanı Yalçın Akdoðan Mart 2012ye kadar PKK yok olacak diyordu. Bu sözler ne çabuk unutuldu. Hesap buydu, buna göre saldırı yürüttüler. Her tarafta, güçlerinin yettiði kadar saldırıyorlar. Yani saldıran, savaşan taraf Kürtler ve PKK deðildir. AKP saldırıyor, savaşıyor. Tayip Erdoðan o gün kendisi söylüyordu; PKKye karşı tüm gücümüzü dünyanın her tarafında harekete geçirmişiz diyordu.
Kürt direnişini engellemek için, siyasi, ekonomik, diplomatik, sosyal-kültürel, askeri boyut tüm alanlarda bir özel savaş var. AKPnin kalemşörleri Biz Srilankayız, Kürtler Tamil; vuracaðız, ezeceðiz, yok edeceðiz diyorlardı. Aslında AKP 12 Haziran seçimlerini iyi deðerlendiremedi. 2011 seçimlerini kazanan AKP deðildir. Bazı yardakçıları var, ne büyük zafer kazandı, yüzde elli oy aldı diyorlar. Ama AKP yüzde elli oy almak ya da almamak için seçime girmedi. AKP 12 Haziran 2011de tek başına anayasa yapacak meclis çoðunluðu elde etmek hedefiyle seçime girdi. Elde etti mi, edemedi. Önceki sayıdan da aşaðı düştü. Yüzde elli oy aldı ama meclisteki milletvekili sayısı daha da azaldı. Bunun burukluðunu yaşıyordu seçim ardından. Yöneticiler bu gerçeði gördü. Ama bazı çevreler var, kraldan daha kralcı. Sen çok kazandın, büyük kazandın, aslında büyük usta oldun diye pohpohladılar. O da öyle sandı madem öyleyse buna göre davranırım dedi.
HESABI PKKNÝN DÝRENÝŞÝ BOZDU
AKPnin 12 Haziran 2011 seçimlerinden sonraki politikalarını izleyelim; son derece saldırgandır. Propagandası, siyaseti, halk üzerinde, devrimciler üzerindeki tutumu saldırgandır. Yani topyekun bir saldırı yürütüyor. CHPye, MHPye, BDPye karşı öyle, halka, Kürtlere ve diðer kesimlere karşı da öyle. Tayyip Erdoðan ve danışmanları açıkça PKKyi bitiririm dedi. Onların hesabına göre 2012 baharına kadar PKK ezilecekti. Topyekun savaş konsepti temelindeki saldırılar sonucunda marjinal bir duruma düşecekti. Artık 2012de PKKnin herhangi bir direnci olmayacaktı, dolayısıyla PKK savaşını, Kürt savaşını kazanmış başarılı, zafer kazanmış bir komutan olarak AKP ve Tayip Erdoðan yeni anayasayı yapacaktı. Söz verdi, 12 Haziran 2011 seçiminden sonra 1 yıl içerisinde yeni anayasayı yapmış olacaðız dedi, aradan 15 ay geçti nerede anayasa? Hani daha iskeleti bile yok ortada.
Ama hesap buydu, bu bozuldu. Bu temelde saldırıldı. Buna karşı direniliyor. Bu direniş de sadece bir gerilla direnişi deðildir. Öyle görmemek lazım. Bazıları öyle gösteriyorlar. Tabii direnişte gerilla öncü, gerilla kahramanlıðı sürükleyici, bu her zaman böyle. Çünkü topyekun özel savaş saldırısının da merkezinde şiddet var, silah, askeri şiddet var. Öyle bir saldırı karşısında elbette ki direnişin de merkezinde, öncülüðünde silahlı direniş yer alıyor. Gerillanın bu kadar öne çıkması bu temelde görülüyor. Yoksa Kürt halkı da topyekun direniyor. Zindanda, dışarıda, gençleri, kadınları, demokratik siyaseti bütün halk direniyor, yurtdışında direniyorlar. Önderliði direniyor, gerillası direniyor.
AKPnin beklediði yani kolu kanadı kırılmış bir PKK yerine direnen bir PKK ve halk gerçeði karşısında oluşturulan yeni politikalar var. Yani bu direniş bir durum ortaya çıkardı. Bu durumu nasıl tarif edebiliriz AKP açısından, Kürtler açısından
Belirttiðim gibi, AKP topyekun özel savaş konsepti temelindeki saldırıyla 2012 baharına kadar PKKyi marjinal duruma düşürecek, artık direnecek bir güç olmaktan çıkaracaktı. Hesap buydu, saldırı buna göre yürütüldü. Fakat burada başarısız kaldı. Kışın o kadar saldırdılar. Bazıları dedi AKP kışın bitmesini istemiyor, dua bile ettiler bitmese de sürse diye. Ama ne yaptılarsa da o sonuç olmadı, bahar oldu, yaz oldu. Şimdi bu duruma gelindi. Şimdi gelinen nokta nedir? Şemdinliden, Dersimin en uç noktasına, Serhattan Maraşa kadar Kürdistanın dört bir yanında topyekun bir halk direnişi var, gerilla her yerde var, kahramanca direniyor. Devrimci harekatlar yürütüyor. Gençlik, kadın, halk direniyor. Demokratik siyaset direniyor, yani Kürt halkı kendini bir tas çorbaya satmış, bir avuç hain dışında direniyor. Bütün Kürt yurtseverleri, demokratları birlik olmuşlar, Türkiye demokratik güçleriyle de birleşmişler, her zamankinden daha fazla yeni olan bir noktada o. Gerçekten de Kürt özgürlüðü, Türkiyenin demokratikleşmesi için direniyorlar.
AKP ŞÝMDÝ ÇARESÝZ ÇÖZÜMSÜZ DURUMDA
Bu direniş şimdi öyle bir noktaya gelmiş ki direnişi ezeceðim, tasfiye edeceðim hesabı yapan AKPnin bütün politikaları, planları kırılmış, boşa çıkmış. Şimdi şunu net söyleyebiliriz, AKPnin PKKyi tasfiye etme plan ve projesi başarısız kılınmıştır. Yenilgiye uðratılmıştır, gerilla karşısında ordusu, halk direnişi karşısında polisi, zindan direnişi karşısında yargısı tutunamıyor. Ne kadar deðiştirse, yeni kanunlar çıkartsa da Kürt yurtseverlerinin mahkemede, zindandaki direnişini kıramıyor. Bütün özgürlük çizgisi, özgürlük kuvveti olarak halk direniyor, insanlık gönlü, kalbi Kürtlerden yana atıyor. Bölgedeki gelişmeler Kürtler için böyle bir mücadele yürütmeye imkan, fırsat veriyor. Bunun sonucunda şunu net söyleyebiliriz; AKPnin PKKyi işte 12 Haziran seçiminden sonra Tayip Erdoðanın ifade ettiði tarzda bitireceðiz, kökünü kazıyacaðız planı, projesi yenilgiye uðramıştır, başarısız kılınmıştır. Şimdi PKKyi yok edeceðim diye yola çıkan, plan yapan, saldırıya geçen PKK direnişi karşısında şimdi kendisi yenilgili, çaresiz, çözümsüz, zavallı duruma düşmüş. Onun sonucunda yeni arayışlara giriyor. Son gelişmeler bu durumun sonucudur. Yani 2012 güzü itibariyle her cephede AKP politikalarının iflas etmesi, yenilgiye uðraması buna karşı PKK öncülüðündeki Kürt halk direnişinin, halk savaşının öngörülen, istenilen zaferi kazanmamış olsa da yenilmeyerek karşı tarafı zora sokacak önemli bir başarı elde etmiş gerçeðini ifade ediyor. Durum şimdi budur.
Başbakan Tayip Erdoðan bu konuda daha önceden her şeyde muktedir görüntüsü çiziyordu. Şimdi kongrede de de söyledi; ben bu sorunlarla tek başıma başa çıkamam diyor. Kemal Kılıçdaroðlundan, muhalefetten, Amerikadan, Avrupadan her yerden yardım talep eder duruma geldi. Bunun için yeni yöntemler, propaganda yapmaya başladı, herkesle görüşülebilir, Oslo görüşmeleri devam edebilir, müzakereler olabilir yönünde bazı tartışmalar da yaşandı. AKPnin bu ruh hali nedir?
Şimdi o bir klasik AKPnin politika tarzı. Yani bu politika tarzının temel özellikleri neler: Bir; her şeyi çok yüzeysel ele alıyor. Böyle hep göze, kulaða hitap edecek, dolayısıyla oy kazanacak işler yapıyor. AKP çok işler yaptı deniliyor. Oysa AKPnin kendi iktidarını saðlamlaştırmadan öteye toplum için yaptıðı hiçbir şey yok. Ýki; bunları yaparken bile maðduriyete oynuyor, hep maðduriyete oynadı. Derinliði yok. Ýlkeli deðil, pragmatist, yüzeysel, tutarsız, bu durum görülüp eleştirilip açıða çıkartılması karşısında ise işte ben ne yapayım, yalnızım, kimse destek vermiyor, herkes saldırıyor diye maðduriyet edebiyatı yapıyor. Diðer bir özelliði kendi karakterini hep başkasına yüklemeye çalışıyor. Kendi özellikleriyle karşıtlarını, rakiplerini sindirmeye çalışıyor. Derler ya yavuz hırsız ev sahibini haksız çıkarırmış öyle yapıyor. Kendi olumsuzluklarını başkasına yükleyip başkasını alt etmeye çalışıyor. Şimdiye kadar geçen on yılda bunları yapma fırsatı vardı. Fakat 4. Kongreye gelindi. Şimdi bu yüzeysel, işin deyim yerindeyse kaymaðıyla uðraşma süreci bitti. Onu götürecek ne iç gücü var Türkiyenin, ne dış gücü. On yıl boyunca daha önce açıða çıkmış birikimleri kullandı. Şimdi artık bundan sonra gerçekten yeni bir başlangıç olacaksa o zaman Türkiyenin temel sorunlarıyla uðraşmak, çözmek zorunda. Artık göze, kulaða hitap eden, görünürdeki basit sorunlarla uðraşıp oy kapmaya çalışan olmayacak, gerçekten elini taşın altına koyarak topluma hizmet edecek, toplumun imkânlarını tüketen temel sorunları çözmek için adım atacak.
2023E NEREDEN GÝDÝYORSUN HELE BÝR 2013Ü GÖRELÝM
Bunlar neler? Bir, demokratikleşme, iki Kürt sorununun çözümü. Bunlar et ile tırnak gibi birbirine baðlı iki olgu. Bunlar olmadan Türkiye toplumunun barışa ulaşması, refaha ulaşması, birliðini saðlaması, özgür ve demokratik bir yaşam içinde olması mümkün deðil, bunlar gerçekleşmeden Türkiye savaş, çatışma, kan, yokluk içinde olur. Şimdi bu durum kendini dayatıyor işte. Bunun dayatılmaması için de PKKnin yok edilmesi gerekiyordu. Yok ettik dediler, oyaladılar, artık PKK eski PKK deðil dediler, kimisi öyle sandı aldandı, kimisi öyle olmasını istedi aldandı, kimisi öyle yapacaðını sandı saldırdı. Fakat 2012 direnişi neyi gösterdi; bütün bunların hepsi boş, PKK eskisinden daha güçlü. Kürt halkı eskisinden daha fazla PKKyle bir. Kürtler eskisinden daha çok PKK ile birlik halinde. Önderlik, halk, demokratik siyaset, gerillayla birlik halinde. Bütün Kürt yurtsever güçleri, her parçada da Kürdistanın tümünde de eskiye göre daha çok dayanışma içerisinde. Kürt sorunu çözülmeden bir adım bile atılamayacak, en dinamik, en canlı, en dayatıcı sorun olarak ortada. O halde bu sorun çözülmeden adım atılamaz. AKP yeniden var olacaksa bir on yıl daha, şimdi 2023 diyorlar, 2023e nereden gidiyorsun, hele 2013ü görelim? Ne olacak, ne olmayacak belli bile deðil. Onlar toplumu aldatmak üzere geliştirilen propagandadan öte bir anlam ifade etmiyor. Çok acil yakıcı, dayatıcı sorunlar var. Onlar çözülmeden hiçbir yere gidilemez. AKP böyle bir çözüm gücü deðil. Tekrar maðduriyete oynuyor. Bu sefer de Kürt sorunu aðırdır, ben yalnız başıma çözemem diyor. Peki senin çözümün ne, sen iktidarsın. Herkesi suçluyor, BDPye çözümün ne diyor, PKK çözmüyor diyor, CHPyi, MHPyi suçluyor. Yani sanki herkes iktidarda, AKP muhalefette! Bu köylü kurnazlıðından da öte bir durum. Kim yutar bunu. Bazılarının menfaatten dolayı gözleri dönmüş. Güç nerede, iktidar nerede, etrafında toplanıyor AKPye şak şak ediyorlar, AKP yöneticileri de sanıyor herkes böyle, ama gerçek böyle deðildir. Dolayısıyla aslında AKPnin bir çözüm gücü, politikası yok.
Şunu söyleyebilirim; Kürt sorununun çözümü için her zamankinden daha elverişli bir zemin, ortam var. Kürtler çözümü yaratacak siyasi, askeri, örgütsel, ideolojik olgunluða ve birliðe sahipler. Bunu her türlü saldırıya karşı yürüttükleri direniş ve geliştirdikleri politikalarla kanıtladılar, bin defa kanıtladılar, Kuzeyde, Güneyde, Batıda, Doðuda kanıtladılar. Kürt tarafı açısından çözüm hazırdır. Diðer yandan Türkiye toplumu Kürt gerçeðini tanıdı, Kürt sorununu tanıdı, toplum olarak gerçekten de savaştan büyük zarar gördü, artık çözüm istiyor, barış istiyor, büyük çoðunluk ben eminim Kürtlerin haklarını, demokratik haklarının verilmesini istiyor. Özgür, demokratik bir Kürt toplumuyla iç içe, yan yana kardeşçe yaşamak istiyor. Çözümden yanadır. O cephede de kesinlikle bir engel yok. Bir avuç, şoven, iktidar yardakçısı MHP militanını öne çıkarıyorlar, Türkiye toplumu budur diye yüz kanallık o medya imparatorluðu topluma her gün şiddeti kusuyor. Ondan sonra da Kürtler şiddet yanlısı gösteriliyor. Ne alakası var, aðızlarından kan akıyor. Elleri, ayakları, dizlerine kadar kan olmuş, ona bakmıyorlar da, bir ölüm kalım savaşı veren Kürtlere şiddet kullanıyorlar, silahları var, diyorlar.
SÝYASÝ OLÝGARŞÝNÝN BAŞI AKP
Diðer yandan devlet açısından da çözüm her zamankinden daha açık. Çünkü eskinin o katı devleti kırıldı, bunu AKPnin iktidar olmasından alıyoruz, AKP kendi gücüyle mi iktidar oldu. Hayır, PKKnin Kürtlerin mevcut faşist sömürgeci devleti 12 Eylül rejimini yenilgiye uðratması sonucunda iktidar oldu. Yoksa mümkün müydü AKPnin iktidar olması, başbakan olması, memur bile olamazdı. Bir ufak memuriyet bile elde edemiyorlardı. Biz o zamanı da biliyoruz. Şimdi devletin hepsini ele geçiriyorlar. Kimin sayesinde oluyor bu. Devlet nasıl kendilerinin eline geçiyor. Birileri zayıflattı da geçiyor. Bu bakımdan devlet katında eskinin o şoven milliyetçi katı askeri bürokrasisi kırıldı, ordu açısından da, yargı açısından da aslında bunlar ciddi engel deðil, çözümü siyasi oligarşi engelliyor. Çözümü yaratması gereken siyaset kurumudur. Şimdi Türkiyenin demokratikleşmesi, Kürt sorununun çözümü önünde engel olan Türkiyenin siyaset kurumudur. Siyasi partilerdir, meclistir, idari sistemdir. O vilayet, valiler sistemi de dahil. Bu siyasi oligarşi ve bürokratik oligarşi engelliyor çözümü. Bunlar karşıdırlar. MHP engelliyor, CHP engelliyor, en çok da AKP engelliyor. Siyasi oligarşinin başında da AKP var. Herkesi siyasi oligarşi olmakla eleştiriyor Tayip Erdoðan ama siyasi oligarşinin şahı kendisidir, hepsini kendisi birleştirdi. Çözümü AKP engelliyor. Şimdi AKP Kürt halkının varlıðını, bir halk olarak, ulus olarak varlıðını kabul etse, Kürt kimliðini tanısa, Kürt halkının ulusal demokratik hakları verilecek dese, AKPye engel olacak kimse yoktur. AKPnin ideolojik duruşunu burada görelim. AKP demokratik bir güç deðil, Ýslam kardeşliðine dayanan bir güç deðil. Geçmişte AP, CHPden gelen siyasi oligarşinin en karmaşık, en kişiliksiz, en ilkesiz iktidara tapan, iktidar için her şeyi yapan bir koalisyonu, birliði halinde. Onlar engelliyorlar, anlayışları öyle. Karşıtlar.
Devam edecek
2. BÖLÜMDE:
Ýmralıda görüşme olur mu?
Yeniden görüşmenin şartları neler?
Gerilla cephesinde son durum ne?
Kürtler ve demokrasi güçleri süreci nasıl okumalı?