Batı Kürdistan halkının son bir buçuk yıldır verdiði mücadele önemli bir gelişme ortaya çıkarmıştır. Her alanda kendisini örgütlemeye çalışan halk Suriye'de ortaya çıkması olası durumlara karşı hazırlıklarını sürdürmektedir.
Batı Kürdistan halkının kazanımlarının dört parça Kürdistan'ı etkileyeceði, inkar ve imha siyasetini boşa çıkararak tarihsel gelişmelere yol açacaðı birçok çevrenin ortak görüşüdür. Daha şimdiden bunun çarpıcı sonuçlarını görebiliyoruz.
Batı Kürdistan halkının mücadelesi Kürdistan'ı yok sayan politikaları deşifre eden son kırk yılık özgürlük mücadelesine önemli katkılar sunarak, sömürgeciliðin uluslar arası boyutunu bir kez daha çarpıcı gözler önüne sermektedir.
Son bir buçuk yıllık Kürt halkının direnişi, Kürtlerin varlıklarının halen inkar edildiði, mücadelelerinin de yok sayıldıðını bir kez daha ortaya çıkarmıştır. Hemen her gelişmenin haber yapıldıðı, atılan her adımın siyasi sonuçlarının deðerlendirildiði Suriye'de, Kürt halkının on binlerle yaptıðı rejim karşıtı serhıldanlar, maruz kaldıkları saldırılar ve verdikleri şahadetler görmezden gelinmektedir. Bunu en çokta Türkiye, ABD, Qatar ve Suudi Arabistan merkezli basının ve siyasettin yaklaşımlarında görmekteyiz.
Kürt inkarının altına imza atan ve sürmesinde çıkarı olan çevreler batı Kürdistan Kürtlerinin mücadelesine adeta ambargo koymuşrdır. Kürtleri mücadele yöntemlerinden saptırıp kendi amaçlarına hizmet eder duruma getirmek istiyorlar. Neredeyse Suriye rejimi karşıtı ses çıkardıklarına inandıkları sineklerin vızıltsını bile haber yapan kimi Arap basın yayın organları, Kürtlerin rejimin karakollarını ele geçirmesini, Kürtlerin, Arap halkına yönelik saldırı hazırlıðı yapan tankları Afrinde durdurmasını, bombalanan Kürt köylerini görmezden gelerek oldukça düşündürücü bir tutum içindedirler.
Halepçe katliamını gayri ahlaki, Ýslam karşıtı ve Kürt düşmanı yaklaşımla ele alan kimi Arap ülkeleri o hatasını düzleteceklerine bugün Batı Kürdistan Kürtlerine yönelik politikalarıyla o eski tutumlarını sürdürmektedirler. Bu politika sahibi Arap devletleri bununla Kürtlerle Arap halkı arasındaki tarihsel din kardeşliðine zarar veriyorlar.
Kimi Arap devletleri Kahire konferansında bir kez daha Kürtlerin yok sayılmasından yana tavır almışlardır. Tıpkı 1988'deki gibi bir yandan Saddam rejimine karşı olduðunu söylemek savaşa girecek kadar karşıt bir askeri siyasi çizgide politika yapmak öte yandan bu rejimin kimyasal gazlarla Kürtleri katletmesine onay vermek gibi bir tutum içine girmişlerdir. Bu Kürtlere her türlü insanlık dışı muameleyi layık görmektir. Tarihin kirli sayfalarına yazılan o dönem Arap Birliði-Ýslam Konferansı tutumu deðişik biçimlerde güncellenmiş olarak Suriye'de kürtlere karşı yeniden devreye konulmuştur. Kimi Arap devletleri Kürtlere yaklaşımında Türkiyelileşmişlerdir.
Bu çizgide duran Arap devletlerinin temel iddiaları Kürtlerin Suriye rejimini direkt hedeflemediði, hatta daha da ileri giderek Kürtlerin rejimi destekledikleridir. Tekrar hatırlatmak isteriz ki bu devletler Suriye rejiminin politikalarından rahatsız deðildir. Rejim karşıtı da deðildirler. Özellikle Suriye rejiminin 1961den bu yana Kürt halkına dönük yürüttüðü inkar ve imha siyasetine karşı deðildirler. Ortadoðu'da yaşanan bölgesel deðişimlerden iktidarları zarar görmesin diye ABD ve müttefikleri ile hareket etmektedirler.
Başta Qatar ve Suudi Arabistan, Suriye'de rejimin 1961den bu yana devreye koyduðu Kürtleri inkar eden siyasettin Esat rejiminden sonra da sürmesini istemektedirler. Kahire konferansı bunu bir kez daha göstermiştir. Demek ki Suriye konusunda söz sahibi olan belli başlı Arap devletleri rejimin Kürt politikasının deðişmesini istememektedir. O zaman sormak gerekmez mi siz Suriye'de neyin deðişmesini istiyorsunuz? Bu tutum Kürt halkının kimliksiz ecnebi sayılmasını, Amude sinemasının ve Haseki zindan katliamının yeniden yaşanmasını, 12 Mart Qamışlo olaylarının tekrarlanmasını, Arap kemberinin tüm Kürdistan'ı sarmasını istemek en azından bunu desteklemek demektir.
Kahire Kürdistan tarihi içinde kolay unutulmayacak bir yerdir. Her ne kadar Kahirenin Kürtler için Eyyubi ailesinden kaynaklı bir anlamı olsa da Kürtler Kahireyi daha çok 1921 Kahire konferansından hatırlamaktadırlar. Tüm Kürtler Kürdistan'ın 1921 Kahire konferansında Ýngiliz, Fransız ve o dönemdeki bazı Arap şexleri ve devletleri arasında yok sayıldıðını, parçalandıðını iyi bilmektedirler.
2-3- Temmuz 2012 Kahire konferansı birinci kahire konferansını tekrarlamak istemiştir. Birinci Kahire konferansında Kürt temsilcileri yoktu. Son konferansta Kürtleri temsilen Batı Kürdistan halk meclisi eş başkanları, PYD eşbaşkanı ve diðer Kürt partileri ile bazı Kürt şahsiyetleri hazır bulundular. Hazır bulunan Kürt temsilcilerinin kaçının 1921 kahire konferansını hatırladıðını bilmiyoruz. Ancak Suriye'nin geleceðinin tartışıldıðı bu konferansta Kürtler dışındaki diðer güçlerin tasarladıðı yeni Suriye'de Kürtlere yine yer verilmediði tüm açıklıðı ile görülmüş oldu. Böylece ikisi hariç diðer tüm Kürt temsilciler halk meclisi ve pyd öncülüðünde konferansa olması gereken tavrı alarak çekildiler. Bu batı Kürdistan Kürtlerinin birliði için olumlu bir gelişme olmuştur.
Bilindiði gibi Suriye'de devrim başlayınca Batı Kürdistan'da güney Kürdistan hükümetinin destek verdiði PYD hariç diðer tüm Kürt partileri hızla başını Türkiye, Qatar ve Suudi Arabistan devletlerinin çektiði blokla birleşerek Suriye rejimine askeri cephe açarak savaşılması gerektiðini söylediler. TEV-DEM ve PYD bu bloðun amacının Suriyeyi demokratikleştirmek olmadıðını, bunların Kürt inkarcısı oldukları için asıl amaçlarının Kürtlerin kazanımlarını engellemek olduðunu, dolayısıyla Kürtler olarak vereceðimiz mücadelede ilişki ve ittifaklarımızı kimin Kürtler için ne istediklerine bakarak belirlenmesinin doðru olacaðını belirtip tavır almaya çaðırmıştı. Diðer Kürt çevreleri bu yaklaşımdan hareketle TEV-DEMi PYDi rejime destek vermekle itham ettiler. Halk içinde sadece ve sadece yer edinmek için on yıllardır dört parçada sömürgeciliðe karşı direnen bir geleneðe dayanan PYDyi haksızca yersiz bir şeklide eleştirdiler. Teşhir ettiler.
Yaşanan gelişmeler özellikle Kahire konferanssında ortaya çıkan tablo kimin doðru siyasi bir çizgi izlendiðini bir kez daha ortaya çıkarmıştır. Şimdiye kadar Qatar, Suudi Arabistan ve Türkiye politikalarından umut baðlayarak PYDi suçlayan Kürt partileri Kahire de yanlışlıklarını görüp demokratik ulus siyaseti yönünde doðru bir adım attılar. Bu adımın batı Kürdistan Kürtlerin birliðine olumlu yansıyacaðına inanıyoruz.
Siyasette dönem dönem yanlışlıklar yapılabilir. Siyasette doðru ve geçerli olan yeri geldiðinde yanlışını görüp düzletmektir. Bu anlamda batı Kürdistan'da ENKS üyesi partiler yanlışlıklarını düzeltmek için önemli bir adım atmışlardır. Bunun yeni adımlarla desteklenmesi ve Kürt birliðinin bu parçada daha da güçlendirilmesi tüm Kürtlerin beklentisidir. Kürtler adına siyaset yapanların bu beklentilere göre hareket etmesi görevleridir.