Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Mülteci Hakları Koordinatörü Volkan Görendað, son olarak Ýzmir'de 61 mültecinin ölümüyle sonuçlanan tablodan, devletlerin sorumlu olduðunu belirtti. Görendað, "Suçlu ne insan kaçıranlar, ne de kaçanlardır. Mülteci ölümlerden sorumlu olanlar, onlara bu koşulları dayatan, ülkelerine girmelerini engelleyen devletlerdir" dedi. Görendað ayrıca, Ankara'da Çankaya Köşkü'ne yakın bir parkta Afgan mültecilerin yaşadıðı bilgisini vererek, 'bu kişiler hakkında olumlu bir girişimde bulunulmazsa, sonlarının Ýzmir'de ölenlerden farklı olmayacaðını' kaydetti.
Her yıl sayıları binleri bulan mülteci, ülkelerindeki şiddet ve açlık ortamından kurtulmak için güvensiz koşullarda farklı coðrafyalara geçmeye çalışıyor. Ancak bu geçişler sırasında pek çoðu yaşamını yitiriyor. Bunun son örneðine ise Ýzmir'de rastlandı. Ahmetbeyli'deki Baradan Koyu'ndan Avrupa'ya çıkmak isteyen bir kısmı Kürt olan mültecileri taşıyan teknenin batması sonucu; 28'i çocuk, 3'ü bebek, 18'i kadın olmak üzere 61 kişinin cesedi çıkarıldı. Ýkisi tekne kaptanı ve yardımcısı olan 46 kişi de sað kurtarıldı.
ANF'ye konuşan Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Mülteci Hakları Koordinatörü Volkan Görendað, mülteci ölümlerinin aralarında Türkiye'nin de bulunduðu egemen devletlerin sorumsuzluðu nedeniyle gerçekleştiðini kaydetti.
SINIRLARINI KAPATAN DEVLETLERÝN SORUMSUZLUÐU
Görendað, "Artık Türkiye'nin de dahil olduðu ve başta ABD olmak üzere Ýngiltere, Almanya Ýtalya, AB ülkelerinin egemen devlet anlayışlarındaki sorumsuzlukla mülteci ölümleri devam ediyor. Her türlü savaş, her türlü düzen deðiştirme işinde bulunan bu ülkeler ön sırada geliyor ama insani sorumluluk gösterip; şiddet, savaş ortamının yaşandıðı atmosferde, o atmosferden kaçan kişilerin sorumluluðunu almıyorlar. Bu devletler silaha büyük paralar ayırırken, silahların yarattıðı sorunlardan kaynaklı kaçmak zorunda kalan insanlara ise sınırlarını açmıyorlar. Dolayısıyla insan kaçakçılarına sıðınmak zorunda kalıyorlar. Ege Denizi'nde, doðu sınırında yıllardır binlerce göçmen hayatını kaybetti" diye konuştu.
'600 civarında mültecinin de Akdeniz'de, bütün dünyanın gözü önünde öldüðünü' hatırlatan Görendað, "Bu kişiler de açlıktan-susuzluktan ölmüştü. Büyük donanmaları olan NATO'nun, BM'nin, AB'nin göbeðinde bunlar yaşanabiliyor. Ýzmir'deki de bunun son örneði oldu" dedi.
Göçmen-mülteci sorununu, 'dünyada en ötelenen, dikkate alınmayan sorun' olarak tarif eden Görendað, şöyle devam etti: "Türkiye'den örnek verecek olursak; ana akım medyada da onlarca ölüm yaşanmadıkça, mültecilerin sorunları dikkate alınmıyor. Hatta son zamanlarda Suriyeli mülteciler üzerinden bir ayrımcı dil oluşturuldu. Herkes mültecilerin aleyhine konuşmaya başladı. Oysa Özgür Suriye Ordusu'na baðlı kişiler dışında da kaçıp gelen kadın ve çocuklar var."
'KÝMSE FANTEZÝ OLSUN DÝYE BÝR KAZANDA 20 KÝŞÝYLE YOLCULUK YAPMIYOR!'
Mülteci Hakları Koordinatörü Volkan Görendað, ilk başta yapılması gerekenin, 'mültecilerin kaçmalarının nedenlerinin ortadan kaldırılması olduðunu' söyleyerek, şunları ekledi: "Ülkelerdeki şiddet ortamlarının sonu gerekiyor. Kaçmalarına neden olan şeylerin ortadan kaldırılması lazım. Bunu yapmayanlar en azından bu insani krize bir müdahale ederek, bütçe ayırmaları gerekiyor. Harcadıkları mühimmatların bütçelerinden yüzde birini insani hizmetlere ayırsalar, ölümlerin önüne geçilebilir ancak hiçbir devlet bundan yana deðil."
Ýnsan kaçakçılıðının bir sektör haline dönüştüðüne vurgu yapan Görendað, sektörü insan kaçakçılarının deðil; insanların kaçma isteðinin ayakta tuttuðunu ifade ederek, bu isteðin de devletlerin politikalarından kaynaklandıðını kaydetti: "Dolayısıyla, buradaki sorumlu bizzat devletlerdir. Ýnsan kaçakçılarını suçlamak yerine sorunun özüne inerek, devletlerin politikalarını gündeme getirmeliyiz. Kaçakçılar sadece kaçmak isteyeni kaçırıyorlar. Bu konuda göçmenleri-mültecileri suçlamak da çok insafsızca. Çünkü kendilerini hiçbir ülke kabul etmiyor. Buna Türkiye de dahil. Ýstenmeyen, nefret edilen bir grubu oluşturuyor, mülteciler. Kaçakçılardan başka da çareleri kalmıyor. Mecburen o teknelere binmek zorundalar. Çocuðunun, kendisinin hayatını kurtarmak zorunda. Bir günah, bir suç aranacaksa ne kaçakçıda ne de kaçanlarda aranmalı; sınırlarını kapatan devletler, bu ölümlerin sorumlularıdır. Kimse keyfinden gidip de bir kazanda 20 kişiyle yolculuk yapmıyor. Bu bir fantezi ya da macera deðil; hayatını kurtarma gereksinimi. Devletlerin, AB'nin, göçmen politikasında ona destek veren BM'nin ve NATO'nun bu resme üzüleceklerini hiç sanmıyorum."
ANKARA'DA, ABDULLAH GÜL ÝLE KOMŞU OLAN MÜLTECÝLER!
Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Mülteci Hakları Koordinatörü Volkan Görendað, sadece Yunanistan'da binlerce göçmenin sınırdışı edilmeye çalışıldıðını bildirerek, mültecilerin Ankara'da da benzer güncel bir sorun yaşadıklarını açıkladı. Görendað, Ankara'daki Afgan mültecilerle ilgili, şu bilgileri verdi: "Ankara'da, Çankaya'nın göbeðinde Afgan mülteciler yaşıyor. Çankaya Köşkü'ne birkaç yüz metre uzaklıkta, herkesin spor yaptıðı, yemek yediði Lozan Parkı'nda yüzlerce Afgan battaniyelere sarılı halde uyuyor. Abdullah Gül pencereye çıksa, görecek. Ve bu kişiler de ilk fırsatını bulduklarında kaçakçılarla anlaşıp gidecekler. Şimdilik, imkanlar olmadıkları, para bulamadıkları için bu parkta yatmak zorundalar. Şimdi bu insanlar kaçmaya başladıklarında öldüklerinde, kendileri mi, kaçıranlar mı, yoksa insanları havaların soðumaya başladıðı dönemde battaniyede sarılı yatmaya mecbur bırakanlar, onlara ilgisiz kalan devlet mi suçlu olacak? Bunların da sonu Ýzmir'dekilerden farklı olmayacak. Aylardır oradalar."
Görendað, Ankara'daki mültecilerle ilgili, şunu da ekledi: "Biz haber yapılmamasına uðraştık. Çünkü ana akım medyanın kullandıðı nefret dili, kesinlikle o parkı da onlara kapatacak şekilde olacak. Ana akım medyanın bunu gündeme getirmesi fayda deðil, zarar veriyor. Ankara'daki mültecileri kovmak yerine, onlara insani hizmetlerde bulunulmasının gerektiðini söylüyoruz."
Görendað, mülteci ölümlerinde sayılara odaklı, en azından buna yoðunlaşılarak haber yapılmasını da eleştirerek, "Şimdi Ýzmir'de 50 kişinin ölümünden bahsedildiði için, yarın 10 mülteci öldüðünde, haber deðeri taşımayacak. Çarpıcı olan sayılar deðil, hikayeler. Her mültecinin apayrı hikayesi var" dedi.