İsveç’te yeni kurulacak hükümette Sol Parti’ye yer yok

İsveç’te yeni kurulacak hükümette Sol Parti’ye yer yok

İsveç’te seçimlerden önce ‘Kırmızı-Yeşil Blok’un seçimleri kazanması halinde kurulacak yeni hükümette bakanlık elde etmeyi bekleyen Sol Parti tam bir hayal kırıklığı yaşadı.

Yeni hükümeti kurmakla görevlendirilen Sosyal Demokrat İşçi Partisi lideri Stefan Löfven’le görüştükten sonra basına açıklama yapan Sol Parti lideri Jonas Sjöstedt, Löfven’in Sol Parti’nin yeni kurulacak bir hükümet içerisinde yer almasını istemediğini ve Sol Parti’ye kapıyı tamamen kapattığını söyledi.

“Açıkca hayır dedi. Biz elimizi uzattık. Onlar sıkmadılar” diyen Sjöstedt, bu durumdan büyük üzüntü duyduğunu ve sosyal demokratların kendilerini dışlayarak büyük bir hata yaptıklarını ifade etti.

HÜKÜMET KAYBETTİ AMA MUHALEFET KAZANAMADI

Pazar günü yapılan seçimlerden hükümeti oluşturan 4 sağ partinin tamamı oy kaybına uğrarken, “Kırmızı-Yeşil Blok” olarak adlandırılan muhalefet partileri oylarını artırmayı başaramadı. Hükümet kaybetti ama kazanan Sosyal Demokrat işçi Partisi, Çevre Partisi Yeşiller ve Sol Parti değil, ırkçı ve yabancı düşmanı İsveç Demokratları oldu. İsveç’in 3. büyük partisi düzeyine gelen İsveç Demokratları aynı zamanda anahtar parti konumuna da geldi.

2010 yılında yapılan seçimlere kıyasla oylarını ikiye katlayan ırkçı parti % 12,9 oranında oy alarak sandelye sayısını 20’den 48’e yükseltti. Hükümetin büyük ortağı Muhafazakar Parti % 6,9 oranında oy kaybıyla % 23,2’ye gerilerken, Hükümet’in diğer ortakları Halk Partisi % 1,7, Hıristiyan Demokratlar % 1 ve Merkez Partisi % 0,5 oranında oy kaybına uğradı.

Sosyal Demokrat İşçi Partisi % 0,6’lık artışla % 31,3, So Parti % 0,1 artışla % 5,7 oranında oy alırken Çevre Partisi Yeşiller % 0,5’lik bir kayıpla % 6,8’e geriledi. Eşitlik ve çalışma saatlerinin kısatılması talepleriyle seçimlere katılan Feminist İnsiyatif oylarını % 0,4’ten % 3,1’e çıkarmasına rağmen % 4 barajına takıldığı için parlamentoda temsil edilme hakkını elde edemedi.

REİNFELDT PARTİ LİDERLİĞİNİ DE BIRAKACAK

Seçim sonuçlarının ardından 8 yıldır Başbakanlık görevini yürüten Muhafazakar Parti lideri Fredrik Reinfeldt, seçimlerin yapıldığını ve İsveç halkının kararını verdiğini belirttikten sonra Başbakanlık görevinin yanı sıra parti genel başkanlığı görevinden ayrılacağını açıkladı.

Hükümet partileri kan kaybederken muhalefet partilerinin başarı gösterememeleri ve oylarını artıramamalarının başta gelen nedeni bu partilerin kitlelerin talep ve ihtiyaçlarına cevap verecek bir programdan yoksun olmaları.

8 yıl içinde hükümetin uygulamaya koyduğu neo-liberal politikalar toplumun el alt katmanlarında yer alan işsizler, hastalar ve emeklilerin yaşam koşullarını dayanılmaz hale getirirken, başta sosyal demokratlar olmak üzere tüm muhalefet partileri olanları eleştirmenin dışında somut politikalar üretemedikleri gibi kitlelerin tepkilerini eylemlere dönüştürmede isteksiz davrandılar.

Hükümetin  “Çatışma Hattı” polikasından en olumsuz etkilenenler hastalar, işsizler ve yaşlılar oldu. Yüzbini aşkın işsiz ve hasta, hastalık ve işsizlik sigortası ile ilişkileri kesildiği için sosyal yardımla geçinmek zorunda kaldılar. Çalışmadıkları için hükümetin gerçekleştirdiği vergi reformundan yaralanamayan milyonlarca emeklinin yaşam standartları geriledi.

Özelleştirmelere karşı net tutum alan ve sağlık sektöründe özel şirketlerin kar etmelerini yasaklayacağını açıklayan Sol Parti yapılan kamuoyu yoklamalarında oy oranını % 9’lara yükseltmesine rağmen, seçimlerde bu artışın eşitlik talepleri ile seçimlere katılan Feminist İnsiyatif’e gittiği görülüyor.

IRKÇI PARTİ SOSYAL DEVLETİ SAVUNDUĞU DEMOGOJİSİNİ YAPTI

İsveç Demokratları ise son derece basit ve anlaşılır bir demogojik propaganda yürüttü.  Sosyal devleti savunucu pozlarında ortaya çıkıp bakım, eğitim ve sağlık sektöründe yaşanan skandalların sorumluluğunu göçmenlere yıktı. Kriminalitenin azaltılması için yasalardaki cezaları ağırlaştıracağını söyledi. İlticacı alımına son vereceği, ilticacılara ve göçmenlere harcanan paranın emekliler ve hastalar için kullanılacağını seçim propagandasının merkezine koyarak toplumun zayıf kesimleri ile göçmenleri karşı karşıya getirmeye çalıştı. Seçim sonuçları bu politikanın başarılı olduğunu, hükümetin politikasından hoşnutsuz olanların bir kesiminin ırkçılara oy verdiğini gösteriyor.

IRKÇILAR ÖRGÜTLENMELERİNİ SAĞLAMLAŞTIRDILAR

Irkçıların son seçimlerde büyük başarı göstermelerinin bir diğer nedeni de parlamentoya ve belediyelerde temsil edilmenin getirdiği maddi destekle güçlü bir örgütlenme inşa etmeleri. 2010 yılında 40 yerleşim biriminde bulunan parti örgütlerini 140’a çıkardılar. Parlamentoda temsil edilen siyasi partiler üye kaybederken ırkçı parti üye sayısını 5 binden 12 bine yükseltmeyi ve adaylarını seçmelere ulaşmaları için seferber etmeyi başardı.

Ard arda patlak veren skandallara ve seçimlerden iki gün önce parti lideri Jimmie Åkesson’un son bir yıl içinde kumarda 500 bin kron kaybettiği açığa çıkmasına rağmen ırkçı partinin yükselişi engellenemedi.

IRKÇI PARTİYİ İZOLASYON POLİTİKASI SÜRECEK

Jimme Åkesson, anahtar parti olduklarını ve tüm partilerle görüşmeye açık olduğunu söylemesine rağmen parlamentoda temsil edilen tüm siyasi parti temsilcileri isveç Demokratları ile hükümet kurma pazarlığının söz konusu olmadığını ve ırkçı partiye yönelik izolasyon politikalarında değişiklik olmayacağını açıkladılar.

Başbakan olması beklenen Sosyal Demokrat İşçi Partisi Stefan Löfven’in yeni hükümeti kurması pek kolay görükmüyor. Sol Parti’yi dıştalayan Löfven, blok politikasını bir tarafa bıraktıklarını söyleyerek Merkez Partisi ve Halk Partisi’ne yeşil ışık yaktı ama her iki parti lideri de sosyal demokratlarla aynı hükümet içinde yer almayacaklarını açıkladılar.

TEKELLER SOL PARTİ’YE KARŞI

Sol Parti yerine Löfven’in Çevre Partisi Yeşiller ve sağ partilerle  koalisyon oluşturmaya çalışmasının nedenlerini tekelci sermayeninin tutumuna bağlamak gerekiyor. Ericsson, Elextrolux, Volvo ve Saab gibi büyük tekelleri denetim altında tutan Wallenberg ailesinden Jacob Wallanberg ve sermeyanin diğer sözcüleri çok açık bir tutum takınarak Sol Parti’nin yeni bir hükümet içinde yer almasına karşı olduklarını açıklamış ve blok politikasına son verilmesini istemişlerdi.

Wallenberg ailesi özelleştirmelerden sonra eğitim, sağlık ve bakım seköründe şirketler kurarak piyasanın büyük bir bölümümü denetimi altına almıştı. Sol Parti’nin bu sektörlerde karların yasaklanması talebini çıkarlarına yönelik bir tehdit olarak görüyor.

SOSYAL DEMOKRATLAR ÖZELLEŞTİRMELERDEN PAY ALIYOR

Yapılan kamuoyu araştırmalarının sonuçları Sosyal Demokrat İşçi Partisi üyelerinin % 60’ının eğitim, sağlık ve bakım sektöründen kar edilmesinin yasaklanmasını istediklerini gösteriyor. Ancak özelleştirmelerden pay alan parti yöneticilerinin çoğu buna karşı çıkıyor.

Tekelci tapitalistlerin işlettikleri Academia ve Carema başta olmak üzere pek çok özel şirkette daha önce sosyal demokrat parti ve hükümetlerde önemli görevler yapmış sosyal demokratlar danışman olarak çalışarak ve yönetimlerinde görev yaparak büyük paralar kazanıyorlar.

Sosyal Demokrat Hükümeti’n eski Adalet Bakanı Thomas Bodström’ün özel bir eğitim şirketinin yönetiminde yer aldığını ve 2,4 milyon kron kazandığını Expressen Gazetesi ifşa etmişti.

Sosyal devletin sorumluluğunda bulunan eğitim ve sağlık hizmetlerinde özelleştirme sağ partiler tarafından değil, refah devletini kuran sosyal demokratlar döneminde başlatılmış, daha sonra hükümete gelen sağ partiler bu süreci hızlandırmıştı. Sosyal demokratlar tekellerin temsilcileriyle birlikte bu yağmadan pay aldıkları için tabanlarının tüm ısrarlarına rağmen karların yasaklanmasına yanaşmıyorlar.

IRKÇILIĞI VE FAŞİZMİ PROTESTO GÖSTERİLERİ

Sosyal Demokrat İşçi Partisi lideri Stefan Löfven yeni hükümeti kurmak için parti liderleriyle temasıı sürdürürken Stockholm, Malmö ve Göteborg’i başta olmak üzere İsveç’in bazı yerleşim birimlerinde dün akşam saatlerinde ırkçılık ve faşizmi protesto gösterileri yapıldı.

Stockholm’da Sergel Meydanı’nda toplanan binlerce kişi ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve faşizmi protesto eden sloganlar atarak İsveç Parlamentosu’na yürüdü.

Protesto gösterilerinin süreceği ve Cumartesi günü eş zamanlı olarak İsveç’in birçok yerleşim biriminde protesto gösterilerinin yapılacağı bildiriliyor.