İran’da kadınlara yönelik baskılar İsveç Parlamentosu’nda

İran’da kadınlara yönelik baskılar İsveç Parlamentosu’nda

Doğu Kürdistan doğumlu Sol Parti Milletvekili Amineh Kakabaveh, bu ayın başlarında yazılı bir soru önergesiyle İran rejiminin kadınlar ve özellikle de işçi ve emekçi kadınlara yönelik baskı ve saldırılarını gündeme getirmiş ve Dışişleri Bakanı Margot Wallström’e İran hukuk sisteminde ve cezaevlerinde kadınlara yönelik adaletsizliklere karşı ne yapması düşündüğü sorusunu yöneltmişti.

Kakabaveh, emekçi kadınlara yönelik baskılara örnek olarak işçi ve kadın haklarını savunduğu için 26 Kasım günü dört çocuğunun gözü önünde İran istihbarat polisinin gözaltına altına aldığı Manijeh Sadeghi’nin durumunu örnek göstermişti.

10 civarında sivil polisin kapıyı kırarak Sadeghi’yi evinden aldıklarını ve nereye götürüleceğini söylemediklerini belirten Kakabaveh, bu tür baskınların sık sık yapıldığına ve yakınlarının gözaltına alınanlardan uzun süre haberl alamadıklarına dikkat çektikten sonra, İran’daki cezaevindeki koşulları şu cümlelerle özetlemişti:

“İran cezaevlerinde tutuklu ve hükümlüler zalimca davranışlara maruz kalıyor. Her gün değişik işkence biçimlerine tabi tutuluyorlar. Bırakılanların çoğu da yaşamları boyunca sakat kalıyor. Manijeh’i kaçıran İran istihbarat polisi nerede tutulduğunu açıklamıyor. İran istihbarat servisi, Manijeh’in olayında olduğu gibi sadece kurbanlarına terör ve işkence uygulamakla kalmayıp, gözaltına alınanlar hakkında bilgi vermeyerek ve sesiz kalarak onların aile ve yakınlarını da terörize ediyor.”

Kakabeveh’in sorularını yanıtlayan Dışişleri Bakanı Margot Wallström, İran’da insan hakları açısından erkeklerin de baskı altında bulunduğunu ancak kadınların hem hukuk sisteminde hem de pratikte sistematik olarak ayrımcılığa uğradıklarını söylüyor.

İran yasalarında kadınların erkeklere kıyasla daha az haklara sahip olduğunu, Anayasa’nın da kadınların devlet ve adalet sisteminde üst düzey görevlere gelmesinde engel oluşturduğunu belirtiyor.

Kurum ve cezaevlerinde kadın hakları savunucularına uygulanan baskıların herkes tarafından bilindiğini ancak kurumların kadın insan hakları savunucularını yıldırmak için meslekten men etme, seyahat etmelerini engelleme gibi değişik yöntemleri de uyguladıklarını dile getiriyor.

Ruhani’nin seçimlerden önce kadınların durumlarını iyileştirme sözünü vermesine rağmen pratikte her hangi bir ilerleme olmadığını belirten Wallström, İran’ın kadınlara yönelik her türlü ayrımcılığı önlemeyi amaçlayan Birleşmiş Milletler’in sözleşmesini (CEDAW) imzalamadığına dikkat çekiyor.

Wallström, İran yetkilileriyle yaptıkları görüşmelerde ülkedeki insan hakları ihlallarini gündeme getirdiklerini, bundan sonra da kadınların durumlarına öncelik vererek ele almaya ve İranlı yetkilileriyle tartışmaya devam edeceklerini söylüyor.