İHD, siyasi partilerin yürüttüğü seçim çalışmaları kapsamında uğradıkları saldırı, baskı, gözaltı, darp, tutuklamaya ilişkin rapor hazırladı. 126 saldırıdan 114'ünün HDP'ye yönelik olduğunu açıklayan İHD, 47 HDP'linin de darp edildiğini bildirdi. İHD Genel Başkanı Türkdoğan, mevcut tabloya göre seçim güvenliğinin sağlanamayacağına dikkat çekerek, HDP'siz çözümün mümkün olmadığını kaydetti.
İnsan Hakları Derneği (İHD), 23 Mart-19 Mayıs günleri arasında seçim çalışması yürüten siyasi partilere yönelik gerçekleşen saldırıları raporlaştırdı. Rapora göre; 25 günlük zaman içerisinde siyasi kampanyalara yönelik rekor düzeyde saldırı düzenlendi.
HDP'YE 114 SALDIRI, 47 DARP
Raporda, siyasi partilerin seçim bürolarına, araçlara, adaylara, mitinglere ve çalışmalarına yönelik 126 saldırı gerçekleştirildi. Bunlardan 114'ü HDP'ye, 7'si AKP'ye, 4'ü CHP'ye ve 1'i MHP'ye yönelik gerçekleşti. AKP sık sık "HDP tehditle oy topluyor" propagandasına başvursa da, HDP'nin tehdit ve saldırı altında olduğu raporla bir kez daha görüldü.
Saldırılar sırasında darp edilenlerin tamamına yakının HDP'li olduğuna işaret edilen raporda, darp edilen toplam 49 kişiden 47'sinin HDP'li olduğu bilgisine yer verildi. Saldırılar nedeni ile 7 kişi gözaltına alınırken sadece bir kişinin tutuklandığı bilgisi paylaşıldı.
Raporda, seçim çalışmalarında toplam 125 kişinin gözaltına alındığı, 8 kişinin de tutuklandığı belirtildi. Raporda, seçim sürecinde gözaltına alınan 32 HDP'linin işkence ve kötü muameleye uğradığı bilgisi de paylaşıldı. Yine bu süreçte HDP'nin 2 mitingi, bir konserinin yasaklandığı, bir yürüyüşünün engellendiği ve bir mitingi içinde meydan tahsis edilmediği belirtildi. Yaşaman hak ihlallerine ilişkin raporda, HDP'nin seçim çalışmaları kapsamında en çok hak ihlaline uğrayan parti olarak yer alıyor.
'SEÇİM GÜVENLİĞİ SAĞLANAMAYACAK; HDP MECLİS'TE OLMALI'
Rapora ilişkin değerlendirmelerde bulunan İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, 1980 Darbesi'nden kalan anayasa hükümleri ve yasaların varlığını sürdüğünü belirtti. Türkdoğan, "Anti demokratik içeriğe sahip bu yasalarla seçim güvenliğinin sağlanamayacağı da açıkça ortaya çıkmıştır. Yüzde 10 seçim barajının uygulandığı seçim sisteminde TBMM'ye girecek parti sayısının milletvekili dağılımları üzerinde oldukça önemli etkileri olacağından HDP'nin barajı geçip TBMM'de temsil edilmesi Türkiye'de yeni bir siyasi dengenin kurulmasını da beraberinde getirebilir. Bu nedenledir ki siyasal partilere yönelik ihlaller en fazla HDP üzerinde gerçekleşmiştir" dedi.
'HDP'NİN ÇÖZÜM MÜMKÜN DEĞİL'
Kürt sorununun demokratik çözüm sürecinde HDP'nin TBMM'de temsil edilmesinin hayati bir öneme sahip olduğunu belirten Türkdoğan, çözüm sürecinin önemli muhataplarından olan bir siyasal partinin TBMM dışında kalması için seçim sürecinde bu partiye yönelik yaygın ve sistematik saldırıların gerçekleşmiş olmasının, Türkiye'nin geleceği bakımından da büyük bir risk teşkil ettiğine vurgu yaptı. Türkdoğan, "Türkiye'nin en önemli sorunu olan ve Türkiye'nin demokratikleşebilmesi için mutlaka çözmesi gereken Kürt sorununu HDP'siz çözmek mümkün gözükmemektedir. Bu gerçeklikten hareketle HDP'nin de serbest ve özgür bir ortamda hiçbir baskıya maruz kalmadan seçim propagandasını yürütmesi ve eşit koşullarda faaliyet yürütmesi gerekmektedir" diye konuştu.
HÜKÜMET NE YAPMALI?
Raporda, söz konusu ihlallerin giderilmesi için şu önerilere yer verildi:
"Seçim sürecinde siyasal iktidar sözcüleri tarafından kullanılan ötekileştirici ve suçlayıcı dilin terk edilerek yasalar nezdinde eşit durumda olan siyasal partilerin aynı muameleye tabi tutulması gerekmektedir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tarafsızlık ilkesine bağlı olarak tarafsızlığını muhafaza etmesi ve seçim sürecinde gerçekleştirdiği mitinglere son vermesi gerekmektedir. Cumhurbaşkanının muhalefet partilerine yönelik söylemi sona ermeli ve partiler arası siyasal yarışa müdahale etmemelidir.
Seçimlerin dürüstlük ilkesi uyarınca gerçekleşmesinden sorumlu olan YSK'nın seçime giren partilere yönelik ötekileştirici ve nefret içeren söylemlere karşı uyarıcı görevini yerine getirmesi gerekmektedir.
Seçim sürecinde özellikle HDP'ye yönelik saldırılar barış ve çözüm sürecinin sona ermesini amaçlayan çeşitli çevreler tarafından provokasyon amaçlı olarak kullanılmaktadır. Dolayısıyla barış ve çözüm sürecinin çökmemesi bakımından bu tip provokasyonlara gelinmemesi konusunda kamuoyunun duyarlı olması sağlanmalıdır.
Adana ve Mersin'de HDP'ye yönelik bombalı saldırılar devlet içerisindeki yasa dışı yapılanmaların hala etkisini ciddi olarak sürdürdüğünü göstermektedir. Bu durumda siyasal iktidarın siyasal sorumluluğu uyarınca devlet içerisindeki çete yapılanmaları konusunda etkili tedbirler alması gerekmektedir."