Ýnsan Hakları Ýzleme Örgütü-HRW Türkiyede kayıpların ve faili meçhullerin cezasız kalmasına ve yakınları sindirme girişimlerine son verilmesini istedi. HRW, Meclis bünyesinde bir baðımsız Hakikat Komisyonu kurulması tavsiyesinde de bulundu.
Ýnsan Hakları Ýzleme Örgütü'nün (HRW) Türkiye'ye ilişkin hazırladıðı "Adalet Vakti: Türkiye'de Doksanlarda Gerçekleşen Faili Meçhul Cinayetler ve Kayıplar Ýçin Cezasızlıðın Sona Erdirilmesi" başlıklı rapor Cezayir Restorant Toplantı Salonu'nda düzenlenen toplantıyla açıklandı. Toplantıya, HRW Türkiye Temsilcisi Emma Sinclair-Webb, HRW Baş Hukuk Danışmanı Aisling Reidy, Avukat Tahir Elçi, 90'lı dönemlerde faili meçhule giden Seyhan Doðan'ın kardeşi Hazni Doðan, gözaltında kaybedilen Hasan Gülünay'ın kızı Deniz Gülünay ve çok sayıda hukukçu katıldı. Toplantıda hazırlanan rapor hakkında bilgi veren HRW Türkiye Temsilcisi Emma Sinclair-Webb raporda, 1993 ile 1995 yılları arasında 20 yetişkin ve çocuk yaşta erkeðin öldürülmesi ve kayıp edilmesiyle baðlantılı olarak emekli Albay Cemal Temizöz ve 6 sanıklı davada hesap sorulabilirliðin önündeki engellerin incelendiðini belirtti.
YÜZLERCE DAVA ZAMANAŞIMI RÝSKÝYLE KARŞI KARŞIYA
Sinclair-Webb, birçok davanın zamanaşımı riskiyle karşı karşıya bulunduðuna da dikkat çekti. Raporda, Şırnak ilinde akrabalarının devlet görevlilerince öldürüldüðü veya kayıp edildiðine inanılan 55 kişiyle yapılan görüşmelere yer verdiklerini belirten Sinclair- Webb, şunları dile getirdi: "Maðdur yakınları, HRW'ye, sevdiklerini öldüren ve kayıp edenlerin yargılandıklarını görmek istediklerini defalarca dile getirdi. HRW'nin görüştüðü onlarca maðdur yakını da ya yıllarca şikayette bulunmaktan korktuklarını ya da şikayetçi olduklarında da katiyen bir soruşturma yürütülmediðini doðruladı."
KORUCULUK SÝSTEMÝ KALDIRILSIN
Hazırlanan rapor ile Türkiye hükümetine, mahkemelere ve savcılara Türkiye'de maðduru merkeze alan bir tavır geliştirmeleri çaðrısında bulunduklarını ifade eden Sinclair-Webb, "Savunmasız tanıklar, maðdur yakınları ve avukatlar mahkemede güvenlik gücü mensubu, köy korucusu veya devlet görevlisi olan sanıklar aleyhine ifade verdikleri zaman, duruşma salonunda ve dışarıda sindirme girişimleri veya saldırılara karşı karşıya gelmektedir" diye belirtti.
Sinclair-Webbin satır başlarını okuduðu raporda, devlet aktörlerince gerçekleştirilmiş suçlara karşı adaletin güçlendirilmesi için somut tavsiyelerde de bulunuldu:
"Duruşmaları art arda günlerde yapmak gibi yollarla yargılamaların hızını ve etkisini artırmak.
Geçmiş ihlalleri soruşturmakla görevlendirilecek savcılar atamak. Savcıları insan hakları ihlallerinde emir komuta sorumluluðunu kapsamlı olarak araştırmaları konusunda yönlendirmek.
Tanıklar tarafından yalnızca kod adları bildirilen güvenlik gücü mensuplarının olası şüpheli olarak ifade vermeye çaðrılabilmeleri için bu kişilerin kimlik tespitlerinin yapılmasında savcılar ve mahkemeler yoðun çaba göstermelidirler.
Tanık koruma tedbirleri geliştirmeli ve mahkemelerce tanıklara ve maðdur yakınlarına yönelik her türlü sindirme çabasına karşı yaptırım uygulanmalıdır."
Raporda ayrıca, geçmiş yılarda yapılan hak ihlallerinin araştırılması için baðımsız bir Hakikat Komisyonu kurulması tavsiyesinde de bulunuldu. BM, Avrupa Konseyi ve diðer uluslararası kurumlarca hükümete yapılan köy koruculuðu kaldırılsın teklifi de desteklendi.
Toplantıda konuşan Avukat Tahir Elçi de, "Faili meçhulleri gün yüzüne çıkarmayan bir yargı, yargı deðildir" diyerek, 90'lı yıllarda jandarmaya baðlı sivil kıyafetli insanların sivil araçlar ile bölgede işledikleri faili meçhul cinayetleri hatırlattı.
Faili meçhul cinayete kurban giden Seyhan Doðan'ın kardeşi Hazni Doðan ise, "Faili meçhul deniliyor, ama bizim için failler bellidir. Evden alarak gözaltına alan resmi kıyafetli kişilerdir dedi. Çevre aktivistlerine tepki gösteren Doðan, köyüm eskiden olduðu gibi şimdi de yakılıyor. Ama konu bölge illeri çevreciler kör kalıyor" şeklinde konuştu.
Gözaltında kaybedilen Hasan Gülünay'ın kızı Deniz Gülünay ise, babasının gözaltında kaybedilme sürecini anlattı.